Öcalan'ın desteği patronları ürküttü
“TÜSİAD’ın görüş raporu değildir” diyerek hazırlattıkları Anayasa’nın arkasında duramayan patronları, Abdullah Öcalan’ın desteğinin korkuttuğu ileri sürüldü.
Türkiye’nin önde gelen 22 akademisyenine ‘Yeni Anayasa’ çalışması yaptıran patronlar kulübü TÜSİAD’ın geri adım atmasına PKK lideri Abdullah Öcalan’ın açıklamalarının neden olduğu öne sürüldü.
TÜSİAD’ın 22 martta sunduğu raporda, Anayasa’nın “Türkiye devleti bir cumhuriyettir” dışındaki ilk üç maddesinin değiştirilebileceği vurgulanmıştı. Raporda Öcalan tarafından dillendirilen “demokratik özerklik” ifadesi kullanılmadan, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi önerilmişti. TÜSİAD’ın önerileri kamuoyunda tartışma yaratırken, avukatlarıyla görüşme yapan Abdullah Öcalan, yeni anayasa çalışmasına destek verdiğini açıklamıştı.
Öcalan, “TÜSİAD’ın önerileri söylediklerimle örtüşüyor” demişti. İşte Öcalan’ın bu açıklaması TÜSİAD’ta rahatsızlık yarattı. Taraf’ın konuştuğu TÜSİAD kaynakları, bu üyelerin cumartesi günü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın gazetelere yansıyan “TÜSİAD anayasa çalışmasını destekliyorum” açıklamasıyla tepkilerinin arttığını ve üyeler arasında bunun yaygınlaştığını söyledi. Bu tepkilerin TÜSİAD yönetimi üstünde baskı oluşturduğunu belirten kaynaklar, Öcalan’ın açıklamasının ‘bardağı taşıran son damla’ olduğu görüşünde.
Aynı kaynaklar, TÜSİAD’ın “Anayasanın değiştirilemez maddelerinin değiştirilmesi yönünde, ne bugün, ne de geçmişte bir önerimiz olmamıştır. Anılan belge bir TÜSİAD görüş raporu değildir; akademisyen ve kanaat önderlerinin beş temel başlıkta uzlaştıkları veya uzlaşamadıkları tesbitleri içermektedir” açıklamasını bu gerekçeye bağladı.
Ağır toplar ağır basıyor
TÜSİAD yaptığı son açıklamayı değerlendiren Alarko Holding’in sahibi İshak Alaton ise, tarihin tekerrür ettiğini söyledi ve “TÜSİAD’taki ‘ağır toplar’ dediğimiz tipler... O ağır toplar ‘ağır’ basıyor” dedi. 1997 yılında Prof. Dr. Bülent Tanör tarafından hazırlanan ve TÜSİAD’ın arkasında durmadığı rapora atıfta bulunan Alaton, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tarih tekerrür ediyor. İki adım ileri bir adım geri...Bir adım ileri bir adım geri. Nasıl kolayına geliyorsa... Bülent Tanör ile yaşadık. Tanör’ün raporunu yerden yere vurdular, sonra ‘yönetim kuruluna ibra edilmedi’ diyerek, sahip çıkmadılar. Şimdi böyle bir durum yok. Ancak akademisyenlere para vererek TÜSİAD’ın bedel ödediği bu çalışmanının ürününe TÜSİAD yine sahip çıkmıyor. ‘Akademisyenleri bağlar’ diyor. TÜSİAD yönetimindeki Ümit Boyner ne kadar demokrat olursa olsun onun üstünde bir kuvvet var. Ağır toplar dediğimiz tipler.. O ağır toplar ‘ağır’ basıyor. Türkiye’de yaşanan Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz sahne de görünen Başbakan olmakla beraber arkalarındaki ağır kuvvet yaşam boyu iplerini çekiyor. TÜSİAD’ta da aynı durum. Ümit Boyner, Diyarbakır’a gitsin, eşiyle halay çeksin, yine TÜSİAD da, Türkiye de değişmek istemiyor. Tutucu kuvvetler, Türkiye’ye egemen. Biz cesaretimizi kaybetmiyoruz. Türkiye’yi değiştirmek için uğraşmaya devam ediyorum.”
Ne din kitabı ne Allahın kitabı
TÜSİAD’ın hazırladığı yeni anayasa çalışmasını olumlu bir çalışma olarak nitelendiren İshak Alaton, şunları kaydetti: “Olumlu bir rapor, faydalı bir rapor. ‘Hiçbir madde değiştirilmez değil’ diyor. Haklı da. Bu maddeleri yazanlar Allah’ın temsilcileri değil. İki kollu, iki bacaklı insanlar. Bu insanların 30 yıl önce yazdıkları, beni 30 yıl sonra bağlayamaz. Neden ben istediğim gibi bir anayasayı yazamayayım, 30 yıl önce bir takım adamların ortaya koyduğu yazılara neden bağlı kalma mecburiyetindeyim. Din kitabı da değil, Allahın kitabı da değil. Aynı mesajı başka kelimelerle de verilebilir.”
Ümit Hanım zor durumda
Ümit Boyner’le son zamanlarda dost olduğunu söyleyen İshak Alaton, devamında da şunları ifade etti: “Ümit Hanım zor bir durumda hem geçmişin insanlarını idare etmeye çalışıyor, hem de ilerici insanları dengelemeye çalışıyor. Çok zor görev yüklendiğinin idrakindeyim. TÜSİAD Başkanı olmak, hele hele ağır topların ağırları altında bu görevi üstlenmek kolay değil, ateşten gömlek içinde.” Hem TÜSİAD’ın hem de Türkiye’deki son yaşananlara rağmen geleceğe umutla baktığını söyleyen Alaton, “Zamanla, bugüne kadar dünde yaşayan, değişmeyen bu insanlar mecburen bugünü yarını yaşayacaklar. Dünde yaşamanın hiçbir manasının yaşanamayacağını anlayacaklar. Değişecekler, ama zaman alacak. Seçimlerin kırılma noktası olacağına dair ümit taşıyorum. İktidara gelecek olan her kim olursa olsun bizi hüsrana uğratmaz ve Kopenhag Kriterleri’ne uygun çağdaş anayasa yazmayı becerir. Benim ümidim var” diye konuştu.
Türkiye, Sisyphos gibi
Türkiye’nin mevcut durumunu Yunan tanrısı Sisyphos’a benzeten İshak Alaton, “Yunan tanrısı Sisyphos, her sabah kocaman bir kayayı güç bela dağın tepesine kadar çıkarıyor. Gece orada uyumaya mecbur. Sabah uyandığında bakıyor, kaya yuvarlanmış. Hayat boyu buna mahkûm edilmiş bir tanrı. İşte Türkiye’nin durumu da bu” dedi. TÜSİAD’ın tartışma yaratan yeni anayasa çalışması, Türkiye’de alanlarında tanınmış 22 akademisyen ve kanaat önderinin bir araya geldiği toplantılar dizisi sonucunda oluştu. TÜSİAD anayasa taslağı, beş başlıkta farklı fikirler değerlendirildi ve Prof. Dr. Ergun Özbudun ile Prof. Dr. Tarhan Erdem’in eş koordinatörlüğünde hazırlandı.
Tanör’le bıraktım, Boyner’le döndüm
İshak Alaton, TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Konseyi toplantısında Cem Boyner’i yaptığı konuşmadan dolayı kutladığını ve desteklediğini söyledi. Toplantı sırasında yerinden kalkarak Cem Boyner’i tebrik ettiğini aktaran İshak Alaton, “Bunu da bazı garip adamlar, garip şekilde eleştirdiler. Bu söylenilenlerin üzerinde durmuyorum, yanıt da vermiyorum” diye konuştu. Alaton, Bülent Tanör’ün yalnız bırakılması sonrasında TÜSİAD’da aktif olarak yer almadığına dikkat çekerek, Ümit Boyner’in başkanlığı sonrasında tekrar TÜSİAD’a döndüğüne ifade etti. Alaton, “TÜSİAD’da aktif değilim. TÜSİAD’ın daha demokratik olması yolunda, bugünün demokrasi kurallarına uygun davranması konusunda ileri gitmeli” dedi.
TÜSİAD, geçen kamuoyuna sunulan “Yeni Anayasa Yuvarlak Masa Toplantıları Dizisi - Yeni Anayasa Sürecinin Beş Temel Boyutu” başlıklı çalışmanın ardından bu konuyla ilgili görüşlerini önceki gün yaptığı bir açıklamayla kamuoyuna duyurdu. TÜSİAD Yönetim Kurulu adına yapılan yazılı açıklama şöyle:
1- Anılan belge bir TÜSİAD görüş raporu değildir; akademisyen ve kanaat önderlerinin 5 temel başlıkta uzlaştıkları veya uzlaşamadıkları tespitleri içermektedir.
2- TÜSİAD’ın bugüne kadar gerçekleştirdiği demokratikleşme çalışmaları dikkate alındığında, bu çalışma ile örtüşen ve ayrılan konular mevcuttur.
3- TÜSİAD’ın demokratikleşme raporları dikkate alındığında, Cumhuriyetin demokratik, laik sosyal bir hukuk devleti olması niteliklerini ve devletin dili, başkenti ve bayrağı konularını içeren Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinin değiştirilmesi yönünde, ne geçmişte ne bugün, bir görüş ve önerisi olmamıştır; bu hususlar TÜSİAD tüzüğünde açıkça ifade edilmiş değerlerdir. Ancak ilgili belgenin de işaret ettiği gibi, TÜSİAD, değiştirilemez maddelerdeki değerlerin korunmasında ve geliştirilmesinde, bu değerlerin değiştirilemezlik zırhıyla korunması kadar anayasanın bütününe yayılmış kural ve mekanizmaların nasıl dizayn edileceğini de önemsemektedir.
4- TÜSİAD’ın Sivil-Asker ilişkilerine dair demokratikleşme raporlarında önerileri belgede tüm katılımcıların da tam mutabakata vardığı üzere, bu çalışmayla büyük ölçüde parallelik arz etmektedir.
5- Yeni anayasanın, parlamentodaki parti gruplarının oluşturacağı uzlaşma komisyonunda hazırlanması önerisine katılmakla birlikte, TÜSİAD bu komisyonun İçtüzük’te yapılacak değişiklikle resmileştirilmesini ve parlamento dışı katılımın bir sisteme bağlanmasını beklemektedir.
6- TÜSİAD, siyasete kadın katılımının özel önlemlerle anayasadaki yerini alması gerektiği kanaatindedir.
7- TÜSİAD, çalışmanın başörtüsü sorununa birey özgürlüğü temelinde yaklaşımına iştirak etmekte ve inancı ne olursa olsun tüm vatandaşların özgürlük alanını koruyan garantilerle birlikte bir çözüm üretilmesi gerektiği görüşündedir.
8- TÜSİAD, din eğitim ve öğretimi ve anadilin öğrenimi hususlarında, bireylerin talep etmeleri halinde iştirak edecekleri seçimlik dersler koyulması formülünden yanadır. TÜSİAD bu çerçevede, zorunlu din dersinin kaldırılması ve eğitim dilinin resmi dil olan Türkçe olması gerektiği görüşündedir.
9- TÜSİAD, anayasa mahkemesinin üye yapısının belirlenmesinde karma bir modeli savunmakta, çoğunluk üyenin yargı organlarınca belirlenmesi, diğer üyelerin yarıya yakınının TBMM tarafından nitelikli çoğunlukla, sınırlı sayıda üyenin ise Cumhurbaşkanı, üniversiteler ve barolar tarafından belirlenmesinin uygun olacağı görüşündedir.
10- TÜSİAD, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda yürütme organından gelen kişilerin üyeliğine son verilmesi Kurul’un yürütmeden bağımsız hale getirilmesi gerektiği görüşündedir. Üyelerin çoğunluğunun her düzeydeki yargı organı tarafından belirlenmesi, yargı dışından da Kurul’a üye seçilebileceği görüşüne iştirak etmektedir.
11- Genel seçimlerde ulusal barajın düşürülmesi konusunda belgeyle TÜSİAD görüşleri örtüşüyorsa da, TÜSİAD seçim sisteminin ve siyasi partiler mevzuatının, temsil adaleti, milletvekili ve seçmen ilişkisin kuvvetlendirilmesi ve katılımcılığın artırılması çerçevesinde reforme edilmesi görüşündedir ve bu yönde alternatif bir dizi çalışmayı kamuoyu ile paylaşmıştır.
12- Belgede akademisyenler arasında tam mutabakata varıldığı görülen parlamenter sistemin muhafaza edilmesi ve Cumhurbaşkanın yetkilerinin parlamenter sisteme uygun olarak sınırlandırılması konusu da TÜSİAD görüşleriyle paraleldir.
13-Yine belgeyle tutarlı olarak TÜSİAD, Yüksek Öğretim Kurulu yerine üniversitelerarası planlama ve koordinasyondan sorumlu yeni bir yapının kurulmasını ve bu kapsamda akademik özgürlükler ve üniversitelerin özerkliği güvence altına alınmasını beklemektedir.” TÜSİAD’ın son çalışmayla yeni Anayasa ihtiyaç olduğuna işaret ettiğinin vurgulandığı açıklamada, şu ifadelere de yer verildi: “Yeni Anayasanın birey odaklı, sivil ve özgürlükçü olması ilkelerini talep etmektedir. TÜSİAD’ın yeni anayasaya yaklaşımı, son 20 yıldır olduğu gibi, çağdaş dünyada kabul görmüş ilkelerin Türkiye’de yerleşmesi ve kurumsallaşmasına dayanmaktadır. Bu ilkelerin hangi detaylı kurallarla hayata geçirileceği ihtisas kuruluşlarınca, bilim insanlarınca tartışılacak ve son kertede yasama veya doğrudan seçmenin kararı ile belirlenecektir.”
Taraf