Öcalan iddiasına çifte yalanlama
Teröristbaşı Öcalan'ın başka bir cezaevine nakledileceği haberlerine hem AK Parti'den hem de hükümetten yalanlama geldi...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Öcalan'la ilgili iddiaları cevaplandırdı.
Bülent Arınç yaptığı açıklamada 'Öcalan'ın başka bir cezaevine nakli söz konusu değil..:' dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın başka bir cezaevine nakledileceği yönündeki haberlere ilişkin, ''Boş at dolu gelsin taktiğidir. Sayın Talabani, Sayın Barzani iyilik yapmak istiyorlarsa, Irak'ın topraklarını terör saldırıları için bir üs olarak kullandırmasınlar'' dedi.
Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, 31 yıl önce 12 Eylül 1980 tarihinde Türkiye'deki ikinci fiili askeri darbenin gerçekleştirildiğini belirterek, 1980 darbesinin 1960 darbesinden farklı olarak bütün ordunun alet edildiği ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin emir komuta zinciri içerisinde gerçekleşen bir darbe olduğunu söyledi.
O tarihte sokakların kan gölüne dönüştüğünü ifade eden Çelik, darbenin lideri Kenan Evren ve darbenin önemli isimlerinden Bedrettin Demirel'in daha sonra yaptıkları açıklamalarda ''Biz darbe olgunlaşsın diye bir yıl bekledik'' dediklerini hatırlattı.
Çelik, şunları kaydetti:
''Yani, 'gençler sokakta birbirlerini öldürmeye devam etsinler, sokaklar kan gölü olmaya devam etsin, evlat acısı devam etsin' dediler. Çoğunlukla üniversite öğrencileri, işçiler ve gariban Anadolu çocukları bu çatışmalarda kurban edildi. Sağ-sol çatışması, komünist-antikomünist çatışması, Alevi-Sünni çatışmasıyla maalesef şehirlerde toplu kıyımlar yapıldı.''
Darbeden sonra yüz binlerce insanın fişlendiğini, on binlerce insanın hapse girdiğini dile getiren Çelik, ''Bu memleket büyük bir travma yaşadı. Temenni ederim ki darbe artık Türkiye'nin gündeminden bütünüyle çıkmış olsun. Darbenin adı bile olmasın. Çünkü darbe tipik bir geri kalmışlık göstergesidir'' dedi.
AK Parti'nin, darbeden 30 yıl sonra, 12 Eylül'ün ayıplarından anayasa değişliğiyle kısmen kurtulmaya çalıştığını ifade eden Çelik, darbecilerin yargılanmasının önündeki zırhın ortadan kaldırıldığını anlattı.
1960 darbesini yapanların, 12 Mart muhtırasını verenlerin, 1980 darbesini yapanların ve 28 Şubat post modern darbesini gerçekleştirenlerin jakoben, dayatmacı ve ırkçı bir zihniyete sahip olduğunu belirten Çelik, ''Bu darbe yapanlar ile CHP'nin zihniyeti ve ideolojisi aynıdır. Bütün bu darbelerde irtica paranoyası ön plana çıkartılmıştır. CHP, dini kitaplar okuyanları 'bunlar ayin yapıyorlar' diye içeri tıkıyordu. Bunlar Demokrat Parti döneminde de devam ediyordu. Demokrat Parti iktidar oldu, ama CHP zihniyeti sivil ve askeri zihniyetiyle bürokrasiyle iktidardaydı'' diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Kuşadası'nda Mahmut Esat Bozkurt'un heykelinin açılışını yaptığını hatırlatan Çelik, ''Kimdir Mahmut Esat Bozkurt, Türkiye'deki en ünlü ırkçılardan birisidir. Bu zihniyetin mensubu Mahmut Esat Bozkurt CHP'nin hala vazgeçilmezidir, hala parklara adı verilmektedir. Ondan sonra da 'biz değiştik' diyorlar. Kusura bakmayın bu zihniyet değişimi yapılmadıkça isimlerin yerleri değişebilir, ama o zihniyet devam ediyor'' dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin'in bir basın toplantısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, İHH'nın Başkanı Bülent Yıldırım'ın İran servisinin adamı olduğunu ileri sürerek MOSSAD'ın ayakları altına attığını iddia ettiğini belirten Çelik, ''Bir insanın bunları söyleyebilmesi için o insanın şizofrenik hayallerinin olması gerekiyor. Hiçbir zeminde, hiçbir zamanda Sayın Başbakanın böyle beyanı olmamıştır, bu hayal mahsulüdür, bu yalandır ve tamamıyla da iftiradır'' diye konuştu.
''ÇAMUR AT TUTMAZSA İZİ KALIR SİYASETİ MÜFLİS SİYASETTİR''
Milletin 61 yıldır CHP'ye inanmadığını ve bu nedenle CHP'yi iktidara getirmediğini ifade eden Çelik, bugün yapılan kamuoyu araştırmasında Başbakan Erdoğan'a olan güvenin yüzde 70'in üzerinde olduğunu belirtti.
Deniz Feneri e.V davasında, AK Parti'nin herhangi bir yöneticisinin tanık sıfatıyla bile işin içerisinde olmadığını anlatan Çelik, şöyle dedi:
''AK Parti ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir davadır. 'Deniz Feneri yolsuzluğunu yapanların alnı temiz olmaz' diyen insanlar kendilerini mahkemelerin yerine koyarak kendi attıkları iftiralara kendileri inanarak kendileri çaldıkları karanın rengine bakarak konuşuyorlar ve çok ayıp ediyorlar. Siz mahkeme misiniz kardeşim? Hangi delile dayanarak Sayın Başbakanla, AK Partililerle, AK Parti hükümetiyle ilgili böyle ithamlarda bulunuyorsunuz, buna hakkınız var mı? İddia sahibi iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. İddia sahibi iddiasını ispat etmezse iftiracı olur.
Bildiğiniz bir yetim hakkı meselesi varsa, bir usulsüzlük varsa, bir hırsızlık varsa, suistimal varsa bunları dosyalayın delillerinizi koyun mahkemelere müracaat edin. Savcılıklara bunu verin, çıkıp kamuoyuyla da bunu paylaşın. Ama çamur at tutmazsa izi kalır siyaseti müflis siyasettir, bugüne kadar iflas etmiş siyasi anlayıştır. Meydan okuyorum: Bir arkadaşımızla ilgili bu manada bir şey tespit ederseniz, kamuoyuna açıklayın. Öncelikle yanlış yapanın yakasına yapışmak bizim boynumuzun borcudur.''
Başbakan Erdoğan'ın hayır işi yapan tüm kurumlarla ilgisi olduğunu dile getiren Çelik, ''Sayın Başbakan yasalar çerçevesinde bütün STK'lara desteği vardır, dün vardı, bugün var, yarın da olacak. Bunlardan birisi yanlış yaptığı zaman biz kimsenin yanlışını savunmak zorunda değiliz'' dedi.
CHP ve MHP'nin Erdoğan'ın Amerika'da bir Musevi sivil toplum kuruluşundan aldığı ödülü iade edip etmeyeceğini sürekli sorduğunu hatırlatan Çelik, şöyle konuştu:
''Türk hükümetinin, devletinin mücadelesi İsrail devleti iledir. Bizim kavgamız Netanyahu hükümetinin politikalarıyla ilgilidir. İsrail halkıyla derdimiz yok. CHP ve MHP söylemi antisemitist bir söylemdir. Güney Kıbrıs ne kadar yanlış yaparsa yapsın kimse bize kendi ülkemizdeki Rumlara yanlış yaptıramaz. Irkçılara mahsus olan toptan değerlendiren zihniyeti bir tarafa bıraksınlar. O tür açıklamalar karşılıklı nefretleşme doğurur. İsrail politikamızı eleştirenler keşke Ehud Barak kadar bile olumlu konuşabilselerdi.''
İSRAİL MALLARININ BOYKOT EDİLME MESELESİ
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce'nin, kendisinin 2009 yılında, İsrail mallarının boykot edilmemesine yönelik okullara bir genelge yayınladığı iddiasında bulunduğunu hatırlatan Çelik, ''Uluslararası şirketlere yönelik karalama kampanyası var ve ben bunlara okulların, öğrencilerin alet edilmemesi gerektiğini söylüyorum. İsrail'e bugün bile ticaret ambargosu koymuş değiliz, askeri ticareti askıya almış durumdayız'' dedi.
Çelik, bir gazetecinin terörle mücadelede kara harekatı olup olmayacağı yönündeki sorusuna şu yanıtı verdi:
''Türkiye'nin terörle mücadele etmek gibi bir kararlılığı var. Demokratikleşmeye sonuna kadar devam. Terörle mücadele bu ülkenin en tabii hakkıdır. Bundan sonraki süreçte plan program nedir ben bunları söylemeye mezun değilim. Bu ülkede demokratik yollarla herkes en aykırı düşüncelerini ifade etsin, ne söyleyecekse meşru zeminde söylesin. Biz 12 Eylülcülerin yaptığı gibi ülkemizi güvenlikle özgürlük arasında bir tercihe de zorlamadık bundan sonra da zorlamayacağız.''
Amerika'nın Irak'tan çekilirken casus uçakları istediği yönündeki haberlere ilişkin soru üzerine Çelik, ''ABD ile istihbarat paylaşımı yapılmaktadır, bunun vasıtalara askeri bir konudur, onu açıklamaya yetkili değilim'' dedi.
Kılıçdaroğlu'nun Başbakan Erdoğan'a dava açtığının hatırlatılması üzerine de Çelik, Erdoğan'ın seçim dönemindeki davalardan vazgeçtiğini hatırlatarak, ''Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Başbakanın kendisine yönelik bir ifadeyi hakaret olarak algılamış ve dava açmışsa buna saygı duyarım. Sayın Başbakan da dava açar mı, Sayın Başbakanın takdirindedir, onu bilmiyorum'' diye konuştu.
ÖCALAN'IN BAŞKA BİR CEZAEVİNE NAKLİ TARTIŞMASI
Bir gazetecenin ''Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin, Öcalan'ın İstanbul'da normal bir cezaevine nakledilmesi konusunda Türk hükümetinden sinyal aldığı'' yönünde dış basında haberler çıktığı sorusuna Çelik, şu yanıtı verdi.
''Boş at dolu gelsin taktiğidir. Böyle bir şey olduğunu zannetmiyorum kesinlikle. Bizim meselemizde ne olması gerektiğine Türkiye karar verir. Sayın Talabani'den bizim beklediğimiz, Irak içerisinde olup bitenler konusunda Türkiye'ye yardımcı olmasıdır. Talabani'nin yapacağı en büyük iyilik, kendi topraklarından Türkiye'ye saldıran terör gruplarına karşı kendi ülkelerini kullandırmamalarıdır. Cezası kesinleşmiş bulunan Öcalan ile ilgili kararı vermek Sayın Talabani'nin işi değil. Sayın Talabani, Sayın Barzani iyilik yapmak istiyorlarsa Irak'ın topraklarını terör saldırıları için bir üs olarak kullandırmasınlar.'' (AA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.