Nuray Mert Gazeteci Değil PKK Sözcüsüdür
Nuray Mert, artık istediğin gibi örgüt propagandası yapabilirsin, örgüt liderine posta koyabilirsin hatta terör örgütü sözcüsü de olabilirsin. Ama artık gazeteci olamazsın.
PKK adına Öcalan’a posta koymuş!
Seçim öncesi, duble yolları Dersim katliamı öncesi yapılan yollara benzetmesiyle gündeme gelen Milliyet Gazetesi yazarı Nuray Mert’in BDP’lileri PKK selamıyla selamlaması gündeme bomba gibi düştü.
Mert'ten BDP Otobüsünde Zafer İşareti
Nuray Mert’in PKK selamıyla apaçık bir şekilde ortaya dökülen gerçek yüzünü daha da aydınlatmak için yazı arşivine şöyle bir bakak gerekiyor.
Ne yazık ki, hep aynı iğrençlikler, hep aynı misyona bağlı yazılar!
Sanki kanalizasyona girmiş gibi oluyoruz.
Yanlış anlamayın, gazetecilerin fikir ve ifade özgürlüğüne sonuna kadar inanıyor ve saygı duyuyoruz.
Ama terör örgütü propagandası yapmayı, talimatla yazı yazmayı ve kan üzerinden ikbal umut etmeyi gazetecilik olarak görmüyoruz.
Soruyoruz size!
Elinizi vicdanınıza koyun, cevap verin.
Murat Yetkin’in Öcalan’ın avukatlarından ateşkesin kaldırılmasını istemesi gazetecilik midir?
Serdar Akinan’ın Kandil’e gidip terörist başını saldırı için tahrik etmeye çalışması ve ‘Kandilin belgeselini çektim’ demesi gazetecilik faaliyeti midir?
Oray Eğin’in AK Parti’nin düşürülmesi için PKK’nın saldırmasından medet umdukları itirafı bir gazetecinin hissiyatı mıdır?
Sırf Kürtçe türkü söylemek istedi diye (ki gerçek neden bu değil) Ahmet Kaya hakkında ‘Vay şerefsiz’ manşetini atan Ertuğrul Özkök’ün şimdilerde PKK’ya ve onun siyasi uzantısına bütün gücüyle destek vermesi, bir gazetecinin basit bir zihniyet dönüşümü müdür?
Bu listeyi o kadar uzatabiliriz ki, aklınız hayaliniz almaz.
Peki, ya Nuray Mert’in ‘Devletle görüşmeler olumlu devam ediyor, ateşkes uzasın’ dediği için PKK adına Öcalan’a posta koyması, bir gazetecinin yapacağı iş midir?
Yanlış okumadınız.
Nuray Mert’in PKK adına konuşup Abdullah Öcalan’a posta koymasından bahsediyoruz.
PKK’ya ve terörist faaliyetlerine destek verdiği onlarca yazısının arasından, projeyi net bir şekilde ortaya döken bir yazısını bulduk.
Nuray Merti'in 12 Mayıs 2011 tarihinde kaleme aldığı ‘Öcalan iyi, çevresi kötü’ başlıklı yazısını değerlendireceğiz.
Nuray Mert yazısında, ‘Kürt siyasal hareketi’nin bölünmeye çalışıldığını belirterek, “Öcalan-PKK-BDP ayrılığı varsayımı köpürtüldükçe köpürtülüyor. BDP düne kadar, ‘İmralı’nın talimatları’ ile hareket etmekle suçlanıp, temsil meşruiyetinden yoksun sayılırken, birdenbire, ‘Öcalan’ın barışçı çabalarını sabote etmekle’ suçlanır oldu. Kısacası, ‘Öcalan iyi, çevresi kötü’ noktasına geldik!” diyor.
Bunun klasik böl-yönet taktikleri olduğunu ve eskidiğini söylüyor.
‘Bunun böyle olduğu fazlasıyla sırıtıyor’ derken “Bu ülkeyi idare edenler, bölüp yönetme, birbirine kırdırma siyasetinden bir türlü vazgeçemiyor veya daha iyisini beceremiyorlar, dönüp dolaşıp aynı yöntemlere başvurmak durumunda kalıyorlar” ifadelerini kullanıyor.
Mert yazısında, PKK’nın terör eylemlerini ‘Silahlı siyasal mücadele’ olarak tanımlıyor ve şu tespiti yapıyor: “Bugün Kürtlerin hak ve özgürlüklerinden söz ediyorsak, bu Kürt siyasal hareketinin mücadelesinin bir sonucudur. Buna, biz meşru sayalım veya saymayalım, beğenelim veya beğenmeyelim, ‘silahlı mücadele’ de dahildir.”
Yani, şu anda Kürtlerin hak ve özgürlüklerinden söz ediliyorsa, bu PKK’nın silahlı mücadelesi sayesindeymiş.
Derin devlet çeteleriyle birlikte on binlerce insanımızın hayatını kaybetmesine neden olan bir terör örgütüne bundan daha cilalı bir övgü olabilir mi?
Yanlış okumuyorsunuz.
Bunlar Fırat News’te, Özgür Gündem’de veya Azadiya Welat’ta yayınlanan bir yazı değil.
Türkiye’nin en çok okunan gazetelerinden biri olan Milliyet’teki bir köşe yazısında yer alan skandal ifadeler.
Bir övgü dolu ve motive etme amaçlı satırlar bir gazetecilik faaliyeti midir, yoksa terör örgütü propagandası mı?
Ey Türkiye’ye basın özgürlüğü dersi veren Amerika!
Amerika’da tek bir eylemi olan El Kaide’nin kendi ülkenizde en çok satan bir gazetede bu şekilde propagandasının yapılmasına müsaade eder misiniz?
Ama bakın Türkiye’de çok rahatlıkla yapılabiliyor ve bunu yazan ‘kahraman mağdur yazar’ ilan edilip sağda solda caka satıyor.
Durun daha bitmedi.
Turpun büyüğü heybede.
Nuray Mert, yazısın son bölümünde ‘‘Lider’in rolü’ başlıklı bir kısım açıyor ve başlıyor Öcalan’a ayar vermeye.
Bir siyasal hareket olarak tanımladığı PKK’da ‘öncü’, ‘lider’in rolünün fazlasıyla önem kazanabileceğini ancak bu hareketin tümünün seyrini, liderinin iradesi belirler demenin de doğru olmadığını söylüyor.
“Bu türden hareketlerin öncülüğünü yapanlar, kafalarına göre takıldıkları için değil, toplumsal teması, onun özlemlerini, eğilimlerini önemsedikleri için liderlikleri pekişir” dedikten sonra şunları anlatıyor Öcalan’a: “Liderlik vasfının önemini koruması da bu ölçüye bağlıdır. Bu gerçeği en iyi, toplumsal ve siyasal hareketlerin liderleri bilirler, o nedenle, liderin aklını çelerek gidilecek yola umut bağlamanın anlamı yoktur.”
Devletin PKK sorunun çözümü için Öcalan’la yaptığı görüşmelere umut bağlamaması gerektiğini söylerken, Öcalan’a da “Kafana göre hareket etme. Örgütün özlemlerini önemse. Yoksa liderlik vasfını kaybedersin’ diye posta koyuyor.
PKK sözcülüğüne soyunup terörist başına posta koyabilecek kadar ‘Kürt silahlı siyasal mücadele’sine kendini adamış Nuray Mert.
Nuray Mert!
İstediğin gibi örgüt propagandası yapabilirsin, örgüt liderine posta koyabilirsin hatta terör örgütü sözcüsü de olabilirsin.
Ama artık gazeteci olamazsın.
Gerçi daha önce yaptığın da gazetecilik değildi ama BDP’lileri PKK selamıyla selamladığın o fotoğrafının ardından gazetecilik kariyerine son noktayı kendi ellerinle koymuş oldun.
Artık ‘Gazeteciyim’ diye ortalıkta dolanama!
Çünkü PKK selamının fotoğrafı senin yakanı hiç bırakmayacak…
Nuray Mert’in Gazeteciliği Bitmiştir! analizi için tıklayın
Nuray Mert’in “Öcalan iyi, çevresi kötü” başlıklı yazısı için tıklayın
Postmedya
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.