Necip Fazıl'ın tarihe geçen savunması
Türk edebiyatının unutulmaz şairi Necip Fazıl Kısakürek'in bugün Sümerbank Davası’ndan yargılanışının yıldönümü. Ve o gün üstad bu yargılama esnasında tarihe geçen bir savunmaya imza atmıştı.
Sümerbank’a hakaret ettiği gerekçesiyle bundan tam 64 yıl önce 15 Nisan 1946’da yargılanan Necip Fazıl, bu yargılama esnasında tarihe geçen bir savunmaya imza atmıştı. İşte üstadın o savunması ve karar:
Türk edebiyatında Sultanu’ş-şuara (Şairlerin Sultanı) unvanını alan Necip Fazıl Kısakürek’in bugün Sümerbank Davası’ndan yargılanışının yıldönümü. Bundan tam 64 sene önce (15 Nisan 1946) Sümerbank’a hakaret ettiği gerekçesiyle yargılanan Necip Fazıl, bu yargılama esnasında tarihe geçen bir savunmaya imza atmıştı.
SÜMERBANK DEVLET KURUMU DEĞİL, PARTİ ORGANI GİBİ
Sümerbank’ın devlet kurumu gibi değil, bir partinin organı gibi çalıştığını söylemesinden ötürü yargılanan Necip Fazıl Kısakürek’in “Müdafaa” adlı eserinde mahkemedeki savunması şöyle nakledilmiştir:
BERAATİNİ İSTEMEYE UTANAN SANIK
“"Latinlerin (Ekuitas), Fransızların (Ekite), Türklerin de Hakkâniyet dediği ulvî ölçüden, şimdi bize tayini gereken cezayı isteyeceğiz. Bu zamana kadar üzerinde gezindiğimiz girift ve muğdil mânalar, Hakimin işte bu hakkaniyet ölçüsüne göre üstünde oturduğu büyük ve şâmil selahiyet, her sahayı toplayıcı geniş takdir ve idrâk makamının icabına göre ayarlanmıştır. Medeni kanunun 4'üncü maddesi, hâkime "hakkaniyetle hükmedeceksin" onu birbirine mücavir sebepler ve manalarla ihtilata sevketmiş, bütün bunlardan süzülecek müstakil bir vicdan temsil etmiye memur kılmış, böylece hakime bütün sadet ve mevzuları içine alan büyük ve ana mevzu, münhasır ve mücerret idrak ve takdir sadedi hakkını vermiştir. Şimdi biz bu haktan ne istemeliyiz?... Eğer kanunlara göre, ceza hakiminin rolü, sadece suçun olup olmadığını tesbitten ibaret olmasaydı da, emme - basma tulumbalar gibi, hakim, hem suçun mevcut olup olmadığına, hem de suçsuzun hangi mükafata ehil olduğunu hükmetmek mevkiinde bulunsaydı, isteyeceğimiz beraatimiz değil, Sümerbank'ın "berayı ıslah" elimize tevdii olurdu.
Pek Muhterem Hakim; Dünya fikir ve hukuk aleminin en büyük müdafaalarından biri, büyük mütefekkir Sokrat'ın (Apoloji) sinden şu birkaç satırı okumama izin istiyorum:
"Ben ne gibi bir cezaya mı müstahakım? Ömrüm boyunca dilimi tutmadığım için?.. Paraya, mala, hatipliğe ve memlekette durmadan ortaya çıkan türlü türlü rütbelere, entrikalara ve fırkalara bağlanmadığım için?.. Bu gibi faaliyetler altında yaşamayı kendime yakıştırmadığım, kendimi böyle bir hayat sürmeyecek kadar şerefli saydığım için... Kendimi böyle şeylere verecek olursam ne kendime, ne de size bir faydam olur diye onların hepsinden uzak kaldığım için?.. Bütün bunlar için ben ne gibi bir cezaya mı müstahakım?.."
Ve yine Sokrat cezasını tayin eder:
- "Bana (Pityon) da, Millet Sarayında ziyafet çekiniz!"
Muhterem Hâkim son cümlemi arz ediyorum:
Ben, Türk vatandaşı ve muharriri Necip Fazıl, en fevkalade mikyasta doldurduğunuzu sezdiğim Türk kaza mevkiinin bir mümessilinden beraatimi istemeye utanırım. Hakk’ın bu kadar gür seslisini ve açığını istemek sanki hâkimden şüphe etmek gibi bir his verir bana...
Takdirinizi bekliyorum... "
KARAR ÂNI
Sanık Necip Fazıl Kısakürek, Sümerbank'a hakaret ettiği gerekçesiyle üç buçuk ay hapis, 115 lira para cezasına çarptırıldı.