Müslümanlara karşı derin korku
Mehmet Alkış: Batı, bilinçaltında İslam’a ve Müslümanlara karşı çağların derinliklerinden sürüp gelen bir korkuyu günümüzde de diri tutmaktadır.
İSLAMOFOBİA
Analiz: Mehmet Alkış
Batı, bilinçaltında İslam’a ve Müslümanlara karşı çağların derinliklerinden sürüp gelen bir korkuyu günümüzde de diri tutmaktadır. Tarihte aldığı düşmanca ve saldırgan tutumu, aynı dürtüyle çağımızda da yeni sürüm tedbirlerle devam ettirmekte ve bütün titizliğini kullanarak uygulamaktadır. Çünkü varlığını, gücünü, hegemonik yapısını devam ettirmesi, takviye etmesi bu tedbirler çerçevesinde geliştirdiği projelerin başarısı ile doğrudan bağlantılıdır.
Batı’nın İslam’a ve Müslümanlara yönelik önde gelen projelerinden biriDin’i(İslam);bütünlüğünden kopararak budamak, ehlileştirmek ve mevcut seküler sisteme uyumlu hale getirmektir. Bir diğeri de ‘İslamofobia’dır.
İslamofobia; İslam'dan, Müslümanlardan ve onlara dair olan şeylerden duyulan kaygı ya da korku olarak tanımlanabilir. Amacı; İslam=Terörizm, Müslüman=Terörist şeklindeki bir formülasyonu dünyada yaygın bir kanaat haline getirmek, böyle bir algının yerleşik hale gelmesini sağlamaktır. İslam’ı şiddeti savunan bir Din, Müslüman’ı da şiddetten beslenen yaratıklar gibi öcüleştirmektir. Dünyada Müslüman kimliğine sahip kimselere yaptırılan şiddet olaylarını yapan kişi ve guruplar yerine İslam’la özdeşleştirmektir.
ABD’deki derin güçlerin Müslüman kimlikli kişilere yaptırdığı giderek daha da netleşen 11 Eylül olayları başta olmak üzere, farklı ülkelerde meydana gelen şiddet olayları, son zamanlarda bu korkuyu besleyen faktörler olarak öne çıkarılmıştır.
İslami kimlik kullanarak şiddeti öne çıkardığı iddia edilen örgütler, illegal bir yapılanma içinde olup gizli çalışırlar. Bundan dolayı haklarında doğrudan bir bilgi sahibi olmak ve hangi merkezden yönlendirildiklerini bilmek son derece güçtür. Onları yönlendiren güçlerin, oluşturmak istedikleri imaja uygun kimliğe sahip eylemciler seçmesi son derece doğaldır. Bu nedenle, bir eylemin amacını anlamak için sonuç itibariyle kime yaradığına bakmak yeterlidir. Eylemin kime yaradığı, yaptıranın kimliği hakkında ipuçları verir ve fikir sahibi olmamızı sağlar.
Bu açıdan baktığımızda, şimdiye kadar bu tarz eylemler; İslam’a ve Müslümanlara en küçük bir yarar sağlamak şöyle dursun, telafi edilemez büyük zararlar vermiştir. İmajını zedelemiş, şiddet, terör, korku ve endişeyle özdeşleştirmiştir. İnsanların zihninde önyargıların oluşmasına yol açarak, Din’e ve yeni arayışlara olan açlık ve yönelişi manipule etmiştir.
Bu görüntü Din’in, Batı’nın ürettiği kötülükleri bertaraf etme imkan ve kabiliyetini ortadan kaldırmaya yönelik bir operasyon olup barışa ve adalete yapılmış büyük bir saldırıdır. Bunu İslam’a sadakatle inanmış müminlerin bilerek yapması mümkün değildir. Bu şeytani plan, İslam’a ve Müslümanlara karşı, bir kısım Müslümanların eli ve ortak sorumluluğu ile ortaya konmuş küresel ölçekli bir komplo olarak tarih kayıtlarına girecektir.
İslam Ülkeleri arasındaki konumu, Batı ittifakı için taşıdığı değer, çok yönlü ilişkileri, tarihi birikimi ve misyonu, sahip olduğu potansiyel ve imkanları nedeniyle Türkiye’nin, bu tip projeler için hedef ülke olduğuna şüphe yoktur. Onun için başta 12 Eylül olmak üzere bütün darbeleri ve Türkiye’deki diğer gelişmeleri bir de bu açıdan okumak gerekir.
Sözgelimi; irtica paranoyası ile üretilen yapay korkuların nasıl darbe gerekçesi haline getirildiğini hatırlamakta yarar var. Derin güçlerin işlediği bir takım cinayetleri Müslümanların üzerine yıkarak, İslam karşıtlığının nasıl tahrik edildiğini unutmamak gerekir.
Mazlumder GYK Üyesi Mehmet Alkış- Klasgazete