Müslüman kadınlar izole bir hayat yaşamıyor
Avrupa'da son yılların en hararetli tartışması, Müslüman kadınların toplumdan izole bir hayat yaşayıp, hayata bakışta Avrupalı hemcinslerinden ayrılmasıydı.
Bunun bir önyargı olduğunu İngiliz ve Danimarkalı araştırmacılar ortaya koydu. Müslüman kadınlar da tıpkı Avrupalı hemcinsleri gibi aynı hayalin peşinde gidiyor, aynı korkuları paylaşıyor. Araştırmacılar, önyargının sebebi olarak gösterilen başörtüsü ise inancın gereği özgür irade takıldığını belirtiyor.
Brüksel, Londra ve Torino'da yaşayan Müslüman kadınlar üzerinde çalışmalar yapan Cambridge Üniversitesi'nden Sara Silvestri Avrupa'da yıllarca bir tabu gibi duran Müslüman kadınların ikinci sınıf bir yaşam sürdüğü inancını yerle bir etti. "Müslüman kadınlar iyi bir eğitim alıp, güzel bir bulmayı, severek evlenmeyi, çocuklarına iyi bir eğitim vermeyi planlıyor" diyen Silvestri, "İş ve aile hayatını birlikte yürütürken diğer Avrupalı kadınların karşılaştığı sorunlarla karşılaşıp, çözüm yolları üretiyorlar." açıklamasını yaptı. Avrupa'da yaşayan Müslüman kadınların, Avrupalı değerleri benimsediğini ifade eden Sara Silvestri, "Müslüman kadınlar demokratik ve hukuk devletinin hakim olduğu bir ülkelerde yaşamaktan son derece mutlular. Devletin kendilerine sağladığı, eğitim ve özgürlük ve iş imkânını kullanarak, toplumun bir parçası olmaktan gurur duyuyorlar" diye konuştu.
İngiliz Sara Silvestri'nin Müslüman kadınların hataya bakışta Avrupalı hemcinslerinden farkının olmadığını gösteren araştırmasına Danimarkalı Garbi Schmidt de destek verdi. Ulusal Refah Araştırma Merkezi'nde 10 yıldır Müslümanlar üzerinde çalışmalar yapan Garbi Schmidt, "Özellikle genç içinde yaşadığı topluma kendini yabancı hissetmiyor. Elbette medyanın ayrımcı tutumu ve politikacıların ırkçı davranışlardan şikayetçiler. Tıpkı bizler gibi, içinden geldikleri toplumla bağlarını koparmadan, yaşadıkları düzene uyum sağlıyorlar" dedi. Schmidt, "Kendileri kabul etmese de, ben onları Müslüman feminist olarak tanımlıyorum. Hayatlarını yönlendirecek kararları kendileri veriyor. Özellikle evlilik konusunda kendi inanç ve değerlerinden kopmadan karar veriyorlar. Avrupa'da yaygın görüş, evlilik konusunda tek söz sahibinin anne- baba olduğu yönündedir. Oysa bu gerçekle bağdaşmıyor. Evliliklerde 'sevgi ve aşk' ön planda ve kızlar kendileri karar veriyor. Elbette bu kararı verirken, inanç ve kültürlerini dikkate alıp, anne- babanın onayı bekleniyor." dedi. Garbi Schmidt, 2008'de kaleme aldığı "Danimarka'da Müslüman - Dünya'da Müslüman" adlı kitabında, Müslümanların Avrupa'daki yaşamlarını mercek altına alarak, toplumdan izole olmadan bir hayat sürdüklerini belirtmişti. İngiliz Silvestri ve Danimarkalı Schmidt, Müslüman kadınların ikinci sınıf bir hayat sürmediğini, tıpkı Avrupalı hemcinsleri gibi hayata baktıklarını örnekleriyle ortaya koyarak, bir tabuyu yıkmış oldu.