Münevver cinayetinde son gelişme
Münevver Karabulut cinayeti davasında 4 tutuklu sanık tahliye oldu, sadece Cem Garipoğlu tutuklu kaldı.
Münevver Karabulut'un öldürülmesine ilişkin davada, Cem Garipoğlu'nun babası Mehmet Nida Garipoğlu'nun da aralarında bulunduğu tutuklu dört sanığın tahliyesi kararlaştırıldı.
Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada mahkeme heyeti, tutuklu yargılanan Mehmet Nida Garipoğlu, Habib Kurt, Mehmet Karakayalı ve Ahmet Batur'un tahliyesine karar verdi. Böylece, davanın tek tutuklu sanığı olarak Cem Garipoğlu kaldı.
DURUŞMADA NELER OLDU?
Münevver Karabulut cinayetine ilişkin, Cem Garipoğlu, babası Mehmet Nida Garipoğlu ve annesi Tülay Makbule Garipoğlu'nun da aralarında bulunduğu 7 sanığın yargılandığı davanın 2. duruşması
yapıldı.
Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanıklar Habib Kurt, Mehmet Karakayalı, Ahmet Batur ile tutuksuz sanıklar Tülay Makbule Garipoğlu ve Hayyam Garipoğlu katıldı. Davanın diğer tutuklu sanıkları Cem Garipoğlu ile babası Mehmet Nida Garipoğlu'nun gelmediği duruşmada, Münevver Karabulut'un annesi Nagihan ve babası Süreyya Karabulut hazır bulundu.
Duruşmada, Hayyam Garipoğlu ile Tülay Makbule Garipoğlu'nun kimlik tespiti yapıldı.
Savunmasını yapmaya başlayan Hayyam Garipoğlu, Cem Garipoğlu'nun kaçırılmasına ve saklanmasında hiçbir dahlinin olmadığını söyledi. Bu arada, Cem Garipoğlu ile babası Mehmet Nida Garipoğlu'nun tutuklu bulundukları Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nden duruşmaya getirilmek üzere çıkarıldıkları ve duruşmaya katılacakları öğrenildi.
CEM GARİPOĞLU'NUN ANNESİNİN İFADESİ
Münevver Karabulut cinayetine ilişkin davada yargılanan Cem Garipoğlu'nun annesi Tülay Makbule Garipoğlu, hakkındaki suçlamayı kabul etmediğini bildirdi.
Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan Tülay Makbule Garipoğlu, daha önce verdiği ifadelerini kabul ettiğini belirterek, ''Hakkımdaki suçlamayı kesinlikle kabul etmiyorum'' dedi.
Olay günü evde gördüğü kusmuğa benzer lekenin duvarla süpürgelik arasında olduğunu, hiçbir şekilde, herhangi bir leke silmediğini, zaten daha önce silinmiş olduğunu anlatan Tülay Makbule Garipoğlu, diğer lekeleri kendisine polislerin gösterdiğini söyledi. Tülay Makbule Garipoğlu, evin hiçbir yerinde kan lekesi fark etmediğini anlattı.
Olay günü saat 12.00 gibi, kızlarıyla birlikte evden çıktığını, akşam saat 19.00 sıralarında da yine kızları ve büyük kızının İngilizce öğretmeniyle birlikte eve girdiğini belirten Tülay Makbule Garipoğlu, eve geldiklerinde oğlu Cem'i görmediğini ifade etti.
Kızı, öğretmenden ders alırken, kendisinin de diğer kızıyla birlikte başka bir odada oturduğunu, orada çok sayıda telefon görüşmesi yaptığını dile getiren Tülay Makbule Garipoğlu, oğlu Cem'i saat 21.00 sıralarında öğretmeni yolcu ederken, orta katta oturma odasının önünde gördüğünü anlattı.
Mahkeme Heyeti Başkanı'nın ''Olay günü Cem Garipoğlu ile kaç kere telefonla görüştünüz?'' sorusu üzerine anne Garipoğlu, evden çıktıktan sonra 5 kere görüştüklerini, ilk arayışında Cem'in kendisine karnının acıktığını ve evde yemek olup olmadığını sorduğunu, son olarak da eve geldiğinde Cem'i aradığını, o zaman açmayan oğlunun, ikinci arayışında cevap vererek, eve gelmekte olduğunu söylediğini kaydetti.
Tülay Makbule Garipoğlu, ''Cem ben eve geldikten sonra gelmiş. Kapı açılınca bir alarm sesi olur ama ben duymadım. Kaçta geldiğini bilmiyorum. Saat 21.00 sıralarında evde gördüm'' diye konuştu.
Mahkeme Başkanı'nın, ''Size olayla ilgili bir şey söyledi mi?'' sorusu üzerine de anne Garipoğlu, şöyle konuştu:
''Yanımda hiçbir şey söylemedi. Babası ile dışarıya çıktıktan 10 dakika sonra polisler geldi. Cinayet masasından olduğunu söyleyen polisler önce büyük oğlumu sordu. Yurt dışında olduğunu söyledim. Ben olayı anlamaya çalışıyordum. Ne olduğunu sordum. Polisler her yeri didik didik aradılar. Benim oturduğum yerden kıpırdamama izin vermediler. Polisler, 10 dakika sonra testere ile kanlı çamaşırları buldular. Bana bunları Cem'in odasındaki dolabın içinde bulduklarını söylediler.''
Tülay Makbule Garipoğlu, Münevver Karabulut'un cep telefonu ve olayla ilgili bıçağa ilişkin bilgisinin bulunmadığını söyledi.
Karabulut ailesi adına duruşmaya katılan avukatlarının soruları üzerine anne Garipoğlu, olay günü oğlunun alkol aldığına dair herhangi bir koku almadığını ancak sarhoş gibi çok sesiz ve durgun olduğunu söyledi.
Oğlunun daha önce iki kez alkol aldıktan sonra kustuğunu belirten Garipoğlu, ancak olay günü alkol aldığına dair herhangi bir belirti görmediğini ifade etti.
Garipoğlu, oğlu Cem Garipoğlu'nun testere aldığına dair bir bilgisi bulunmadığını, kuru sıkı tabancası olduğunu da polisler bulduktan sonra öğrendiğini anlatarak, şöyle konuştu:
''Ben, olaydan sonra 40 gün bekledim. Sürekli gazete ve televizyonlarda bu olaydan bahsediliyordu. O yapmamıştır, çıkar gelir diye evi kapamadım. Bazen annemde, bazen görümcemin yanında kalıyordum. Her yerde bu olaylar konuşuluyor. Bu olaylar soruluyordu. O nedenle kızları bile okula gönderemiyordum. Kızları uzaklaştırmak için Rusya'ya gittim. Rusya'ya gitmeden öncede polis ifadeye çağırmıştı. Orada, Rusya'ya büyük oğlumun yanına gideceğimi söyledim. Bana yurt dışına çıkış yasağım olmadığını söylediler. Rusya'ya 20 günlük vizemiz vardı. 20 günün ardından oradan ABD'ye geçtik. Oradaki konsolosluğa telefonumu ve adresimi bıraktım. Bu duruşmaya da ifade vermek için ABD'den geldim. 13 yaşındaki kızımın ABD'deki okulunun bitmesine 1.5 ay kalmıştı. Bir şeylerle oyalanmamız lazımdı. Yoksa ben çıldırırdım.''
HAYYAM GARİPOĞLU'NUN İFADESİ
Davanın diğer tutuksuz sanığı Hayyam Garipoğlu da Cem'in ne kaçırılması ne de saklanmasında dahli ve ilgisinin bulunduğunu söyledi.
Olayı sabaha karşı kız kardeşi Handan Güleç'in kendisini aramasıyla öğrendiğini ifade eden Garipoğlu, olayı öğrendikten sonra Cem'in teslim olması için emniyetle iş birliği yaptığını ve kardeşi Mehmet Nida Garipoğlu'na da telkinlerde bulunduğunu söyledi.
Garipoğlu, hukukçu bir aileden geldiklerini, suç işleyenin cezasını çekmesi gerektiğine inandıklarını kaydetti.Davanın tutuklu sanıklarından Ahmet Batur'un olay gecesi kendisini gördüğüne dair beyanının doğru olmadığını, neden böyle söylediğini bilmediğini ifade eden Garipoğlu, şirketlerinde 400 araç bulunduğunu, şoförün kendisini içinde gördüğünü söylediği araçtan da en az 10 tane bulunduğunu anlattı.Hayyam Garipoğlu, ''Ahmet Batur ya yanlış ya da hayal gördü ya da ticari rakiplerimizle ilişkisi var. Bana zarar veriyor'' diye konuştu.
Olay gecesi, kardeşi Mehmet Nida Garipoğlu'nun saat 23.00 sıralarında telefonla arayarak, evde olup olmadığını sorduğunu, evde olduğunu söylemesi üzerine telefonun kapandığını ifade eden Hayyam Garipoğlu, tekrar aramayınca merak edip aradığını ancak kardeşinin iki cep telefonunun da kapalı olması nedeniyle ulaşamadığını anlattı. Hayyam Garipoğlu, bunun üzerine, telefonla ulaşarak, kardeşiyle birlikte olup olmadığını sorduğu şoför Ahmet Batur'un da kendisinin evde olduğunu, Mehmet Nida Garipoğlu'nu görmediğini söylediğini belirtti.Hayyam Garipoğlu, savunmasına şöyle devam etti:
''Bu davanın içerisinde adımın geçmesi bile üzücü bir olay. Emniyetin cinayet masasıyla, bir an önce ne yapılması gerektiği konusunda görüştüm. Özel izin alıp beni cezaevinde kardeşimin yanına götürdüler. Onunla konuştum. Olayın bir an önce aydınlanması için gerekli çabayı gösterdim. Cem'in bir an önce teslim olması için çalışan kişiyim. Nerede saklandığını, kimlerin sakladığını da bilmiyorum. Bilgim olsaydı söylerdim.''
Mahkeme Heyeti Başkanı'nın ''Şirket avukatınız Ahmet Ferdi Çardaklı, Adli Tıbba gitti mi?'' sorusu üzerine Garipoğlu, yeğeni Cem Garipoğlu ile ilgili Adli Tıp Kurumu raporu gelince, bu raporu o sırada Rusya'da bulunan kardeşi Handan Güleç'e internet aracılığıyla gönderdiğini ifade ederek, ''Raporu anlayamadım. Bana bilmece gibi geldi. Kardeşime yolladım o da anlamadı. İnternet aracılığıyla yaptığımız konuşmamızda 'Avukatımıza söyleyelim de gitsin öğrensin, bu beyanlar ne demektir' dedik. 'Bu rapor ne anlama geliyor' diye konuştuk. Avukatımız Adli Tıbba gitmedi. Raporla ilgili uzman bir hocadan görüş aldı'' dedi.
Mahkeme Başkanı'nın, avukat Çardaklı'yı cezaevindeki Ahmet Batur ile görüşmeye gönderip göndermediğini sorduğu Garipoğlu, göndermediğini ancak şirket avukatı olduğu için bu ziyaretleri gerçekleştirdiğini söyledi.
Bu arada, Cem Garipoğlu, annesi Tülay Makbule Garipoğlu'nun savunmasının sonlarına doğru, duruşma başladıktan yaklaşık 1 saat sonra salona getirildi. Bu sırada savunmasını sürdüren annesi Tülay Makbule Garipoğlu'nun heyecanlandığı ve gözlerinin dolduğu görüldü.
AVUKAT EPÖZDEMİR: ''İFADELER ÇELİŞKİLİ''
Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, duruşmaya öğlen arası verildiğinde, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Cem Garipoğlu'nun annesi Tülay Makbule Garipoğlu'nun ifadesinin çelişkili olduğunu iddia etti.
Olay gününde aynı yerde olan, aynı havayı tenefüs eden kişinin aynı mekandayken oğlunu görmediğine inanmanın mümkün olmadığını ifade eden Epözdemir, Münevver Karabulut'un kafasının kesilmesi nedeniyle olağanüstü kanama olduğunu, annenin bu kanı görmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu kaydetti.
Tülay Makbule Geripoğlu'nun, takıldığı noktalarda ''hatırlamadığını'' söylediğini ifade eden Epözdemir, Hayyam Geripoğlu ve Tülay Makbule Garipoğlu'nun tutuklu olarak yargılanması gerektiğini savundu.
Bu arada, duruşmaya ara verildiği sırada, Tülay Makbule Garipoğlu'nun ağladığı görüldü. Bu sırada Münevver Karabulut'un annesi Nagihan Karabulut da ''Sen niye ağlıyorsun, benim ağlamam lazım'' dedi.
BABA KARABULUT TEPKİLİ
Cinayet davasının bugün görülen duruşmasında mahkeme heyeti, katil zanlısı Cem Garipoğlu'nun babası Nida Garipoğlu ile diğer tutuklu sanıklar Ahmet Batur, Mehmet Karakayalı ve Habip Kurt'un tahliyesine karar verdi. 4 kişinin tahliyesiyle birlikte duruşmanın tek tutuklu sanığı olarak Cem Garipoğlu kaldı. Duruşma, 16 Temmuz 2010 tarihine ertelendi. Tutuksuz sanıklar Makbule Tülay Garipoğlu ve amca Hayyam Garipoğlu, camları siyah bir araçla adliyeden ayrıldı. Münevver Karabulut'un babası Süreyya Karabulut ve annesi Nagehan Karabulut da avukatlarıyla birlikte adliyeden çıkış yaptı. Mahkemenin verdiği tahliye kararlarını eleştiren Süreyya Karabulut, "Söyleyecek bir şeyim yok. Çok üzgünüm. Herkes, yüce adaletin nasıl tecelli ettiğini gördü. Tahliyeler var ama ilahi adaleti kimse unutmasın. İlahi adalet de var. Ben adalet karşısında içi yanan bir babayım. Ben yandım, başkaları yanmasın. Herkes Türk adaletini gördü" dedi.