Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz!
Buluğa ermemiş çocuklarınıza yavaş yavaş, güzellikle ve sevdirerek orucu telkin etmek... Unutmayın ki tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır...
Terbiye denildiği zaman akla ilk gelen nefistir. Nefsin terbiye edilmesinde de, uzmanlar tarafından 0-6 yaşın çocuğun kimliğinin ve karakterinin gelişmesinde çok önemli olduğu söylenmektedir.
Buna binaen büyüklerin dediği gibi ağaç yaşken eğilir, kuruduğunda ise eğmeye kalkarsan kırarsın. İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra) çocuklarınıza vermek istediğiniz terbiyeyi buluğa ermeden önce veriniz. Eğer buluğa erdikten sonra vermeye kalkışırsanız, size soru sormaya başlarlar ki cevap veremezsiniz.
Buna göre, oruç hakkında çocuğa verilmek istenilen terbiye küçükken sevgiyle ve merhametle aşılanmalıdır. Bir Allah dostunun dediği gibi, "ey insan, dün çocuktun oyun oynadın, bugün genç oldun gençliğini yaşadın, yarın yaşlanacaksın ibadete halin kalmayacak. Ey insan, sen Rabbine ne zaman kul olacaksın?" Demek ki kulluk bir süreç ve bu sürecin başlangıcı çocukluk evresidir.
Buna göre çocuğa verilecek terbiye namaz da olsa, oruç da olsa, cinsel bilgiler de olsa, tedricen (aşamalı bir şekilde), çocukluğundan itibaren güzel bir dille ve en önemlisi ebeveynleri tarafından, güzel örnek olmak şartıyla çocuklarımıza verilmelidir. Bugün dilimizin döndüğünce, kalemimizin yazdığınca, yaşadığımız ve çocuklarımıza anlatmaya çalıştığımız kadar sizlere de anlatmaya çalışacağız inşallah.
'Bu sıcakta nasıl oruç tutacağız?'
Öncelikle kendimiz orucu yaşayarak ve oruç tutarken en güzel şekilde örnek olarak... Peki, bunu nasıl yapacağız? Bizler bile bu sıcak günlerde, belirli bir yaş seviyesine geldiğimiz ve tecrübeler edindiğimiz halde farkında olmadan çocuklarımızın yanında "bu sıcakta nasıl oruç tutmalı" cümlesini sık sık tekrar etmekteyiz. Hâlbuki bunu yaparken çocuğumuzu kendi elimizle oruçtan uzaklaştırmaktayız, haberimiz bile yok. Bu olumsuz telkinler çocuğumuzun beynine ve kalbine bir ok gibi saplanmakta ve çocuk, bilinçaltında bu sıcakta nasıl oruç tutulur sorusunu sormakla orucu gözünde büyütmektedir. O zaman ilk yapacağımız şeylerden bir tanesi, ağzımızdan çıkan kelimeleri kulağımızın duymasıdır.
Bu cümleler yerine, hava sıcaklığının yavaş yavaş düşmeye başlayacağını, daha çok ecir alacağımızı, Afrika'da yaşayan insanların her zaman oruç tuttuğunu, bu durumun normal olduğunu anlatmalı ve her sene orucun 11 gün beri geldiğini söyleyerek bu konuda çocuklarımızı bilgilendirmeliyiz. Mesela "Bu sene Ağustos'un 20'sinde başladık. Gelecek sene 11 gün geri giderse ayın 9' u eder ki daha sıcak olur, nasıl tutarız Allah'ım, her sene oruç daha sıcaklara geliyor. Nasıl tutmalıyız?" diyerek lütfen önümüzdeki senelerin hesabını daha şimdiden çocuklarınıza yaptırmayınız. Gelecek seneye çıkacak canlar övünsün. Böyle bir hareket çocuğunuzun oruçtan soğumasına ve gözünde büyütmesine neden olur. Ne olur çocuklarınıza nasihat etmek yerine güzel örnek olunuz.
Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz!
Buluğa ermemiş çocuklarınıza yavaş yavaş, güzellikle ve sevdirerek orucu telkin etmek... Unutmayın ki tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. Bazen oruçla ilgili hatıralarım aklıma geldiğinde zevk alırım. Namaz kılmamla ilgili hiçbir telkin olmadığı için hiç hatırlamam. Örtünmemle ilgili telkinlerden nefret ederim. Annem ve babam oruçla ilgili telkinleri güzellikle verdikleri gibi namaz ve örtüyle ilgili telkinleri de aynı güzellikle verebilselerdi namaz ve örtüyü de hayatıma erken yaşta adapte edebilirdim. Yine de Allah (cc) onlardan razı olsun. İki cihanda Allah'ım onları zelil etmesin. Dinim hakkında bana öğretemediklerinden Rabbim sorguya çekmesin. Evet, gelelim oruçla ilgili hatıralarıma. Ben küçükken orucumu yarım gün tutar sonra da annemlere satardım. Ya da annem "bugün yarım gün tut, yarın da yarım gün tut, ben onu iğne iplikle dikerim sonra tam gün olur" derdi. Ya da gündüz canımın istediği şeyleri alır saklar, sonra da ben orucumu açana kadar zikretmesi için bekletirdim. Anne babalara en büyük tavsiyemiz, çocuklar orucu lütfen önce saat 9'a kadar tutsunlar. Sonra 12'ye sonra 15'e, en son aşamasında ise tam gün tutmayı öğrenirler Allah'ın izni ile. Yeter ki siz sabırlı olun.
Bazen, anne babalar çocuklarının oruç tuttuğunu söyleyip gizlice yediklerini görebilirler. Olabilir, insanlık hali, hepimiz nefis taşıyoruz. Bizler acaba nefsimize uymayı ne zaman bıraktık. Hala o kadar şeyi bildiğimiz halde bunca takvanın içinde, bazen biz de nefislerimize uyabiliyoruz. Onun için, bu şekilde, çocuklarınızın orucu gizlice yediğini fark ederseniz lütfen onları görmezden geliniz. Eğer onların üzerine gider, gördüğünüzde "yalancı seni" derseniz ya da "Allah seni cehennemine koyacak, seni yakacak" diye korkutursanız yalnızca onu Rabbi'nden uzaklaştırırsınız. Bunların yerine, çocuğunuzu öyle bir durumda fark ettiğinizde, o an soğukkanlı olup daha sonra başka bir ortamda "Bazı çocuklar oruç tuttuğunu söylüyor, ama gizlice yiyorlar. Hâlbuki Allah onları her yerde görüyor. Herhalde o çocuklar, Allahın onları her yerde gördüğünü ya unutuyor ya da bilmiyor olabilir" diyebilirsiniz. Böyle bir tutum daha hayırlı olur. Özellikle böyle bir yalan yakalamada ebeveynler, "seni yalancı seni, Allah'ı mı kandırıyorsun?" diye hakaret eder ve üstüne üstlük bir de dayağa başvururlarsa, ömür boyu çocuklarının oruçtan ve orucun sahibinden uzaklaşmalarına ve nefret etmelerine neden olabilirler.
Oruç sabrın yarısıdır
Oruç, çocuklarımızın sabrı öğrenmesinde en güzel yollardan biridir. Daha önceki yazılarımızda, çocukların her şeyi anne ve babalarından öğrendiklerini, rol model olarak anne balarını aldıklarını söylemiştik. Oruç sırasında olduk olmadık her şeye bağırıp çağıran, sinirlenen, önüne geleni maddi manevi kıran ve bunlara bahane olarak da oruçluyum sinirim ondan diyen anne babayı gören çocuk, sizce nasıl bir ruh halinde olur? Bir taraftan oruç sabrın yarısıdır diyeceksiniz, diğer taraftan da sabırsızlığınızın nedeni olarak da orucu göstereceksiniz. Böyle bir tutum, çocuğun hem küçük hem de büyük dünyasına nasıl bir zarar verir hiç düşündünüz mü?
Onun için ebeveynlere düşen; çocuklarının oruçla ilgili güzel gelişimler yaşamalarını istiyorlarsa, özellikle oruçluyken sabırlı olmaları ve sabrı kendileri yaşayarak güzel örnek olmalarıdır. Bir taraftan yaşarken bir taraftan da dilleri ile bazen söz ortasında, bazen de kendileri ile konuşurken "Benim sizlere gösterdiğim sabrın nedeni tutuğum oruçlardır. Oruç insana sabrı öğretir. Efendimiz [sav] buyurdu ki oruç sabrın yarısıdır. İstersen oruç tutarak sabrı birlikte öğrenebiliriz" diyebilirsiniz.
En önemlisi; duaya sarılınız!
Efendimizin (sav) buyurdu ki; "Şu kimselerin duaları asla reddolunmaz; Bir Müslüman'ın diğer bir Müslüman kardeşine gıyabındaki duası, misafirin ev sahibine ettiği dua, mazlumun duası ve ana babanın evladına olan duası..." Sizce normal zamanda reddedilmeyen bir dua; şeytanların bağlandığı, arşın titrediği, cennet kapılarının sonuna kadar açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı şu günlerde kabul olunmaz mı?
İftar ve sahur ortamlarını sıcaklaştırmak
Şu an, toplumun geldiği patlama noktasında, eşler birbirlerinden, ana babalar evlatlarından uzaklaşmaya başlamıştır. Bu uzaklaşmayı gidermek ve sıcak bir ortam hazırlamak için iftar ve sahur iyi bir vesiledir. Yemek ortamı sıcaklaştırılmalı, eşler birbirine saygı ile davranmalı ve çocuklarına sevgi göstermelidirler. Akşamdan anneler çocuklarına tercih hakkı vererek sevdiği yemekleri sormalı, elinden geldiğince hazır etmeye çalışmalıdır. Eğer istedikleri yemek pahalı ve zorsa, o yemeği yapamam diye bağırmak yerine, "evladım o istediğin yemeği yapmayı çok isterdim ama şu an onu yapabilecek durumumuz veya halimiz yok" derse çocuk için daha ılımlı ve olumlu olur. Kendisine böyle güzel yaklaşan anneye karşı çocuk da, "sen ne yaparsan onu yeriz" diye cevap verecektir Allahın izni ile... Ya da çocuk, kendiliğinden daha kolay bir yemeği tercih edebilir. Baba ise evlatlarına, gücü yettiğince bulundukları yöreye has yiyecekleri alıp getirmeli (farkında olmadan başa kakmadan), sonra bu aldıklarını her zaman almak istediğini ama ramazanın bereketi ve tuttukları orucun hürmetine kazancına bereket geldiğini dile getirmelidir. Ve birlikte başka şeyleri tartışmadan gülerek, muhabbet ederek yemeklerini yemelidirler. Yemekten sonra ise baba, çocukları ile camiye gitmeli hem ramazanın hem de onlarla birlikteliğin tadını çıkarmalıdırlar.