Mide sorunlarına ne zaman ameliyat gerekir
Mide kanseri, reflü ve ülser... Mide hastalıkları denilince akla ilk olarak bu üçlü geliyor.
Ancak bunların içinde özellikle kanserin erken tanısı çok önemlidir. Erken evrede belirlenen mide kanserinde iyi bir cerrahi tedavi ile çok başarılı sonuçlar alınabiliyor. Reflü hastalığı için ilaç ve ameliyat kararının, hastanın bireysel özelliklerine göre verilmesi gerekiyor. Ülser hastalığı ise ilaç tedavisi ile başarılı bir şekilde tedavi edilebiliyor, ameliyat ancak durdurulamayan kanama ve delinme halinde öneriliyor.
Genel Cerrahi Uzmanları Prof. Dr. İsmail Hamzaoğlu ve Prof. Dr. Tayfun Karahasanoğlu, mide rahatsızlığı denilince akla ilk gelen hastalığın ülser veya reflü olduğunu belirterek, "Ne yazık ki birçok hasta doktora başvurmaksızın mide ilaçları kullanıyor. Oysa mide kanserinin belirtileri bazen ülser veya reflü ile tamamen benzer olabilir" diyorlar.
MİDE KANSERİ
Çok güvenli sonuçlar olmadığı için istatistiki olarak bir oran verilemese de, Türkiye'de ölümle sonuçlanan kanser türlerinin ilk sıralarında mide kanseri yer alıyor. Çoğunlukla 55-60 yaşından sonra ortaya çıksa da, gençlerde de mide kanseri görülebiliyor. Prof. Dr. İsmail Hamzaoğlu, hastalığın belirtilerini anlatırken, "Mide kanseri, karın ile ilgili birçok yakınmayı taklit edebiliyor. Bazı hastaların tek yakınması karın ağrısı veya çoğunlukla yemeği takiben rahatsızlık hissi oluyor. Bazen de mide ile ilgili yakınmalar çok arka planda kalıyor. Hastanın ana yakınması gizli kanamaya bağlı çabuk yorulma veya nefes darlığı oluyor" diyor. Bazı hastalarda ilk belirtinin ağız veya makat yoluyla kan gelmesi olabildiğini ifade eden Prof. Dr. Hamzaoğlu karında şişlik, iştahsızlık, çabuk doyma ve kilo kaybı (beslenme düzeninde bir değişiklik olmamasına karşın, son altı ayda kilonun yüzde 10'undan daha fazlasının kaybedilmesi) gibi belirtilerin çoğunlukla hastalığın ileri evrelerinde görüldüğünü söylüyor.
Prof. Dr. Tayfun Karahasanoğlu ise, belirtilerin tümörün bulunduğu yere göre değişebildiğinin altını çiziyor: "Eğer tümör yemek borusuna yakınsa yutma güçlüğü, onikiparmak bağırsağına yakınsa bulantı ve kusma oluşturuyor. En önemli sıkıntılardan biri de, bazı mide kanserlerinin başlangıç döneminde ülser ya da gastriti taklit etmesi oluyor. Buradaki olumsuzluk, hastanın kanser olmasına karşın ülser tedavisi için verilen ilaçların şikayetlerini gideriyor olması. Ama bu arada kanser sessiz bir şekilde hızla ilerliyor."Hastalığın tanısı için endoskopi ile mideden parça alınarak biyopsi yapılıyor. Bu işlem ağrısız ve kolayca yapılabilen bir muayene.Tanı konduktan sonra her hastaya özel bir tedavi planı çıkarılıyor. Kanser evrelendirildikten sonra tedavi planı; kemoterapi ya da kemoterapi ve radyoterapi uygulamasının ardından, ameliyat veya doğrudan ameliyat olarak düzenleniyor. Prof. Dr. Tayfun Karahasanoğlu, ameliyatta midenin yanı sıra kanserin yayılma riski olan çevredeki tüm lenf bezlerinin de çıkarılması gerektiğini söyleyerek, "Ameliyatın bitiminde geride çok küçük de olsa kanserli bir bölüm kalırsa, hastalığın tedavisi yeterince yapılamıyor. Ameliyattan sonra yapılacak olan kemoterapi ya da radyoterapi, bu şekilde yapılmış olan yetersiz cerrahinin yerini doldurmuyor. Cerrahın o bölgede 15-20 dakika daha fazla çalışması hastaya aylar, hatta çoğu zaman yıllar kazandırıyor" sözleriyle ameliyatta gösterilmesi gereken özeni anlatıyor.
REFLÜ
"Mide içeriğinin kontrolsüz bir şekilde yemek borusuna geri dönmesi" olarak tarif edilen reflü, hemen herkesin hayatının bir döneminde ortaya çıkıyor. Ancak belli bir süreyi ve sıklığı geçmesi durumunda hastalık olarak ele alınıyor. Prof. Dr. Hamzaoğlu, hastalığın belirtilerini göğüs ağrısı, yanma, kusma, nefes darlığı, ses kısıklığı, hatta kronik faranjit olarak sıralıyor. Tanısı endoskopi ile konulan hastalığın tedavisine ilaçla başlanıyor. Ancak hasta genç ve mide fıtığı oluşmuşsa cerrahi düşünülüyor. İlaç kullandığında şikayetleri sona eren, ancak tedaviye ara verdiğinde yakınmaları yeniden başlayan hastalar, reflü cerrahisi için en uygun grubu oluşturuyor. Günümüzde hastalığın cerrahi yöntemle tedavisinde de büyük gelişmeler yaşanıyor.
Reflü ameliyatı, mide ve yemek borusu arasında basınç bölgesi oluşturulması temeline dayanıyor. Prof. Dr. Tayfun Karahasanoğlu, "Normalde yemek borusunun alt bölümü ile mide arasında basınç farklılığı olan bir bölge oluyor. Basınç farklılığı mide içeriğinin yukarıya çıkmasını engelliyor. Burada bir bozukluk olduğunda reflü oluşuyor. Ameliyat ile mide, yemek borusunun etrafında tamamen ya da kısmen çevriliyor, basınç bölgesi oluşturuyor" diye bilgi veriyor.da Vinci ile daha başarılı sonuç Prof. Dr. Tayfun Karahasanoğlu, cerrahide 1990'lı yıllardan sonra çok hızlı bir değişim yaşandığını, eskiden kullanılan "Büyük cerrah büyük kesi yapar" sözünün artık büyük oranda geçmişte kaldığını söylüyor. Prof. Dr. Karahasanoğlu ve Prof. Dr. Hamzaoğlu, "Geçmişte hastaları ameliyat etmenin tek yolu hastaların karnına yapılan büyük kesilerdi, oysa son 20 yıl içinde sağlanan gelişmeler sayesinde bugün birçok ameliyatı laparoskopik yöntemle hatta robot ile yapıyoruz. Cerraha sağladığı üç boyutlu mükemmel görüntü eşliğinde ameliyat bölgesinin çok yakınına girebilen, ayrıca normal insan elinin yapabildiğinin çok daha ilerisinde bir el becerisine sahip olan da Vinci robotik cerrahinin kısa süre içinde çok daha hızla yaygınlaşacak" fikrinde birleşiyorlar.
ÜLSER
Midede en sık rastlanan rahatsızlıklardan birisi de ülser hastalığı. Hastalık, ağrı ve yanma gibi belirtilerle ortaya çıkıyor. Helikobakter pilori bakterisinin yol açtığı hastalığın tedavisi ilaçlarla sağlanıyor. Ancak ülser, çeşitli komplikasyonlara da yol açabiliyor. Bu durum da cerrahi operasyonu gerekli kılıyor. Prof. Dr. İsmail Hamzaoğlu, "Ülseri ameliyatla tedavi etmiyoruz. Ama kanamaya yol açmışsa, midede delinmeye neden olmuşsa, o zaman bu komplikasyonların düzeltilmesi için hasta ameliyat ediliyor" diyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.