Mehmet Akif'e suçlama
II. Abdülhamid'i tahttan indiren o meşhur fetva metninin Türk Edebiyatı Dergisi"nde yer alan bir ropörtaj, islamcı çevrelerin ünlü yazarlarını birbirine düşürdü.
Türk Edebiyatı Dergisi"nde yer alan bir röportaj islami çevreleri birbirine düşürdü...
Dergide akademisyen ve yazar Dr. Nuri Sağlam ile bir röportaj yapıldı. Mehmet Akif Ersoy hakkındaki araştırmalarını anlatan Sağlam"ın, “II. Abdülhamid'i tahttan indiren o meşhur fetva metninin yazarı Mehmed Âkif'tir” şeklindeki iddiası büyük tartışmalara neden oldu. Sağlam röportajda şunları söyledi:
"II. Abdülhamid'i tahttan indiren o meşhur fetva metninin yazarı Mehmed Âkif'tir. Ancak metnin altındaki imza tabiki Şeyhülislam Ziyaeddin Efendi'ye ait olacak. Değil mi? İsterseniz evvelâ sözü kendisine Âkif merhuma bırakalım. Ne diyeceksek sonra diyelim. Merhum Âkif yine batıcılarla çarpıştığı bir başka yazısında bakınız neler söylüyor. Metni yine sadeleştirerek nakledelim: “Söyle ey Edirne'nin Belediye Dairesi! O en büyük zalim Abdülhamid'in tahttan indirilmesi için çekilen genel telgrafı, gözlerimi âdeta kör eden o gözyaşı tufanımla nasıl yazdığımı, salonda dünyayı unutacak kadar kendimden geçerek nasıl yarım saatten fazla okuduğumu, ateşler, alevler püsküren bu ilhamlı konuşmamla muhalif gözleri bile nasıl ikna ederek susturduğumu, belgeyi imza ettirmeye nasıl muvaffak olduğumu ve bu Allah'ın en büyük yardımına, Nedimlerin[?], Faiklerin [Faik Kaltakkıran] nasıl hayretlere düştüklerini Allah için söyle!”
Bu sözler hem İslamcı camiayı kızdırdı hem de Türk Edebiyat dergisini set bir şekilde eleştirmelerine neden oldu. Vakit yazarlarından Hüseyin Öztürk, köşesinde konu ile ilgili şunları yazdı:
“Memlekette hiçbir derdimiz, gamımız, üzüntümüz, problemimiz, hastalığımız, kederimiz kalmadı, huzurdan, refahtan, mutluluktan, keyiften bunaldığımız için, “Nasıl bir şey yapsak da ortalık karışsa” diye öyle bir mesele ele alındı ki, aklı erene aşk olsun.
Türk Edebiyatı Dergisi, yayınlandığı günden bugüne, toplumun hemen her kesimi tarafından dikkatle ve sevilerek takip edilen bir dergidir. Yaklaşık 25 yıldır ben de takip eder ve istifade ederim. Elime geçtiği zaman da tanıtmaya çalışırım.
Nasıl oldu, niye yaptılar, neden böyle bir şeye kalkıştılar bilmiyorum ama son sayısında Abdülhamid"in “hal” fetvasını, Mehmet Akif"in yazdığı iddiasını gündeme getirdiler. Akif"i ve Abdülhamid"i çok iyi tanıyan biri olarak derginin genel sorumlusu Beşir Ayvazoğlu nasıl geçit verdi akıl erdiremedim.
Yayın kurulunda bulunanlar böyle bir iddianın gündeme gelmesiyle derginin reklâmının yapılacağını düşünmüşlerse ki, sanmıyorum ama dışarıdan öyle gözüküyor. Eğer öyleyse başardılar, işte gündeme geldiler. Ama Beşir Ayvazoğlu"nun engel olması gerekirdi. Beşir Bey"i tanıyan dostları da hep böyle söylüyor.
Neyse meselenin özüne döneyim. Konuyu D. Mehmet Doğan, Mustafa Armağan ve Mehmet Akif ve Eşref Edip ile çok yakından ilgilenen Fahrettin Gün ile konuştum. Her üç isim de kesinlikle Mehmet Akif"in Abdülhamid"in “hal” fetvasını yazmadığını ve yazmasının da imkânsız olduğunu söylediler.
Mustafa Armağan, Osmanlı fetva kurullarında Akif"in hiçbir zaman çalışmadığını ve baytar mektebinden mezun olanların da bu kurullarda görev alamayacağını dile getirdikten sonra; “Temiz bir amaca hizmet etmeyen ve aralarında hiçbir ilgi kurulamayacak garip bir kurguya neden ihtiyaç hissedildiğini anlamadığını” ifade etti.
Mehmet Akif ve Eşref Edip üzerine araştırmalar yapan yazar Fahrettin Gün ise Mehmet Akif"in müstear ismi olduğu iddia edilen Mehmed Fahreddin"in ayrı bir kişi olduğunu belgelerle ortaya koyarak şunları söyledi:
“M. Fahreddin, Alay Müftüsü M. Fahreddin Efendi"dir, Akif'in çok sevdiği bir şahsiyettir. Nitekim Sırat-ı Müstakim -Sebilürreşad mecmualarının sahibi ve yazarı Eşref Edip, otuz yıllık dostu ve mecmualarının başyazarı Üstad Mehmet Akif hakkında kaleme aldığı “Mehmet Akif: Hayatı, Eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazıları” adlı ilk cildini 1938'de (720 sayfa), ikinci cildini 1939'da kaleme aldığı (322) sayfalık eserde, M. Fahreddin Efendi ile Mehmet Akif arasındaki bazı hatıraları anlatır. İsteyip dileyen bu kitaplara bakabilir.
Meselenin özüne gelince; Fetva Emini Nuri Efendi, Abdülhamid'in “hal” fetvasını yazmayı kabul etmez. Bunun üzerine söz konusu fetva, “Küçük Hamdi Efendi” ismiyle maruf olan meşhur müfessir Elmalılı M. Hamdi Yazır tarafından kaleme alınır. Üstad M. Raif Ogan, zikri geçen fetvaya dair bir anısını şöyle anlatır:
“Hamdi ve Asım Efendiler, fani hayatı terk etmişlerdir. Küçük Hamdi Tefsir sahibi meşhur allâme, Nasuh Efendi Zade Mustafa Asım Efendi de benim hocamdır. Bir gün Rasathane Müdürü merhum Fatin Efendi (Fatin Gökmen) ile konuşurken ben ikisini de tenkit ederek dedim ki:
“Bu iki din âlimi: Yaşlı ve metin âlim Fetva Emini Nuri Efendi"yi iğfal etmişlerdir. Bu biçimde hareket etmemeli ve "hal"i kolaylaştırıcı şekli göstermemeli idiler. Bundan dolayı gayri şer"i hilelerle tarih huzurunda küçülmüş olduklarına üzülüyorum. Benim bu tenkidime Fatin Hoca şöyle cevap verdi:
"Öyle değil", dedi, Onlar böyle yapmakla Sultan Abdülhamid'in hayatını kurtarmak maksadını güttüler. "Hal"i için fetva alınamadığı takdirde, İttihatçılar Abdülhamid'i öldüreceklerdi. Divan-ı Harbe verilmesi "hal" ile önlendi. Eğer "hal"e imkân bulamasalar idi mutlaka Divan-ı Harbe verir ve idam ettirirlerdi. Hamdi ve Asım Efendiler, bunu bildiklerinden öyle davrandılar.”
Evet, “hal” fetvasını kimin yazdığı ortada. Yazılış nedeni de anlaşılıyor ki, doğrudur. Çünkü o günün İttihatçıları, bugünün CHP"lileri, hakikaten Cennet Mekân Abdülhamid"i idam edebilirlerdi. Yine de bütün bunlara rağmen kartel medyasının yapması gerekeni ve yaparsa da yakışacak olan bir meseleyi, Türk Edebiyatı Dergisi"nin gündeme taşıması, şahsen beni ve dergiyi sevenleri üzmüştür.”