Mazlumder üyelerini dinleyecek
Mazlumder İstanbul Şubesi’nin 27 Mayıs Pazar günü “Her üye önemlidir, her fikir dinlenmeli!” sloganıyla gerçekleştireceği 1. Üye Şurasını, neden böyle bir şuraya gerek duyulduğunu ve şuranın içeriğini, Mazlumder İstanbul Şubesi Başkanı M. Cüneyt Sarıyaşar
TİMETÜRK /TÜLAY GÖKÇİMEN
Cüneyt Bey, üyelerinize bir çağrıda bulunuyorsunuz ve “ fikrinizi, teklifinizi, beklenti ve eleştirilerinizi alın ve gelin” diyorsunuz. Neden böyle bir şura gerçekleştirme ihtiyacı duydunuz ve MAZLUMDER, Üye Şurası’na nasıl karar verdi?
MAZLUMDER üyeleriyle olan yakınlığımızı pekiştirmek, üyelerimizden aldığımız destekle özgür, adil ve müstakim duruşumuzu sağlam kılmak ve var olan diyalogları perçinlemek için bir takım adımlar atmak istedik. Üyelerimizle geleneksel hale gelen pikniklerimiz, iftarlarımız, insan hakları gecelerimiz, şiir ve söyleşi akşamlarımız vs. gibi çalışmalar genel manada üyelerimizle birlikteliğimizi ifade eden çalışmalardır.
10. Dönem yönetim kurulu olarak üyelerimizle daha yakın ilişkiler kurmak, oluşturmak, geliştirmek için ve üyelerimizi var olan çalışmalarımız da daha etkin kılmak için iki yılda bir yapılan genel kurullarımızın arasını daha daraltmak amacıyla yılda bir de üyelerimizle bir “Üye Şurası” oluşturma fikri gelişti. Bunun en önemli yönü üyelerimizin müspet, menfi, MAZLUMDER’in genel gidişatı, duruşu, çaba ve gayreti ve MAZLUMDER yönetiminin ait olduğu yılda yaptığı çalışmaların eleştirisini yakın zamanda almak için MAZLUMDER ailesi olarak bir iç istişare yapmaya karar verdik. Üyelerimizle birlikte olacağımız bir ortam oluşturmak istedik.
YÖNETİM AKLINA KATKI SAĞLAYACAĞIZ
Peki Cüneyt Bey, MAZLUMDER daha önce üyeleriyle nasıl fikir alış verişi yapıyordu?
Biz şunu biliyoruz ki, gerek yaptığı etkinliklerle, gerekse ihtiyacının hissedildiği pek çok vakanın sonrasında MAZLUMDER bir şekilde dile gelmektedir. Bu güne kadar elbette ki MAZLUMDER’e üyelerimizden olumlu olumsuz görüşler, eleştiriler gelmektedir ama bu görüşler konuşulduğu o alanda kalmaktaydı. Biz istiyoruz ki, MAZLUMDER yönetiminin ortaya koyduğu çalışmaları, genel manada yaptığı çabaları ve üyelerimizin görüşlerini bir havuzda toplayalım. Bunları harmanlayalım. MAZLUMDER daha iyi nasıl yönetilebilir, daha etkin MAZLUMDER nasıl olabilir, üye ve gönüllülerimizle birlikte daha müstakim bir MAZLUMDER nasıl gerçekleşir onun çabasını göstereceğiz ve yönetim aklına katkı sağlayacağız inşallah. Bizim üye şurasına giden fikrimiz böyle gelişti.
“BİZ TARİHE NOT DÜŞÜYORUZ AMA TOPLUM BİZİ ANLAMIYOR!” DİYEMEYİZ…
MAZLUMDER kendini yeniliyor diyebilir miyiz?
27 Mayıs’ta MAZLUMDER’in yirmi artı bir yılını konuşacağız. Yani yirmi bir yaşında olan derneğimizin önce yirmi yılda neler yapıp neler yapamadığını konuşacağız. Artı bir de son yıl içerisinde yönetim kurulumuzun yapmış olduğu çalışmaları değerlendireceğiz inşallah. Burada şunu belirtmek isterim ki; evet biz MAZLUMDER yönetimi olarak oturuyoruz, bir takım faaliyetlere karar veriyoruz, bazı çalışmalar yapıyoruz. Ancak bunların geri dönüşümü, toplumdaki algısı, bizim amaçladığımız hedefleri gerçekleştiriyor mu, yoksa algıyla ilgili sorunlarımız var mı? Varsa ve o “müstakim duruş” diye ifade ettiğimiz, MAZLUMDER’in adil duruşuyla ilgili algıda sıkıntılar oluyor veya yaptığımız çalışmalar, toplumda istediğimiz etkiyi bulmuyorsa bunlar bizim sorunumuzdur. “Biz tarihe not düşüyoruz ama toplum bizi anlamıyor” diyemeyiz. Cumhuriyetin oluşturduğu bir karakteristik davranış olarak jakoben yani elit bir yaklaşım var. Bu yaklaşım esasında halkı, insanları yetkin görmeyen bir yaklaşım ki belki de insan hakları ihlallerini doğuran temel bakış açısı budur. Yani bizim kaçınmamız gereken bir davranıştır bu. Tabiidir ki özellikle insan hakları konusunda uğraşan, bu konuda emek verenlerin birikimlerinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Ama bu çabayı gösteren kadronun halktan, toplumdan kopuk olmaması çok önemlidir. Bu noktada MAZLUMDER’in yaygın üye yapısının önemi devreye girmektedir. Biz üye ve gönüllülerimizden aldığımız destekle bağımsız ve güçlü olan, adil ve müstakim duruşunu sürekli kılan bir derneğiz. Bu halimiz bizi MAZLUMDER yapmaktadır. Bu konuda üye etkinliğini daha da yaygınlaştırmak için bu çalışmaları yapmaktayız.
MAZLUMDER’in nasıl bir üye profili var?
Üye profili eğitim açısından baktığımızda Türkiye’nin ortalamasını alabileceğimizi söyleyebilirim. Yani, esnaf kesiminden de üyelerimiz var, ev hanımlarından da, akademisyenlerden de var, memur, öğrenci ve değişik mesleklerden de…
Üye ve gönüllüleri hanım ve erkek olarak ayırırsak hangisi daha ağır basıyor?
Ben aynı zamanda MAZLUMDER’in kurucularındanım, kuruluşundan itibaren ilk on yıl yüzde yetmiş beş üyemizi hanımlar oluşturuyordu. Bu gün için hanım ve erkek üyelerimiz aşağı yukarı eşit. MAZLUMDER’in çalışmalarında hanımların çok ciddi katkıları vardır. Karar mekanizmasında MAZLUMDER’in hanımlarının varlığının erkeklerle aynı oranda olduğunu söyleyemem. Tabi bu bizim eksikliğimizdir. Ama bu eksikliğimizde hanımların payının da önemli olduğunu düşünüyorum. Yani hanımlara yer açmak konusunda bizim sorunlarımız olduğu kadar onların yer edinme konusunda müdahillikleri de onların sorumluluğundadır. Bunu hanımlarımıza artı bir çağrı olarak not ediniz…
İnsanlar, yeryüzünün herhangi bir yerinde yetim kalan bir çocuğa gösterdiği hassasiyeti, Uludere katliamını yaşayan Roboskili ailelere göstermiyor diyebilir miyiz?
Tabi, insan hakları alanı, insani yardım alanı kadar kolay bir alan değil. İnsani yardım alanlarında faaliyet göstermek bu noktada biraz daha kolay. İnsan hakları alanı biraz daha zorlu bir alan… Bunun birkaç yönü var. İnsani yardım çalışmalarında bir insanın birebir o anlık zaruretini gideriyorsunuz, topladığınız yardımlar bir insanın gözünün açılmasına veya açılan bir kuyudan o bölgenin insanlarının fazlasıyla yararlanmasına birebir tanık olunuyor. Çok somut bir çözüm önlerinde duruyor. Halbuki, aynı insanlara esasında özgürlükleri, onurları ve haklarıyla ilgili bir savunuda bulunduğunuz zaman bunlar soyut kalıyor. Esasında insani yardım gerektiren pozisyona onları iten şeyler, insan haklarıyla ilgili ihlallerdir. Yani bir insanı, insani yardım almak zorunda bırakan koşullara yönelik çalışma yapan bir derneğin faaliyetidir insan hakları derneklerinin işi. Tabi, bunu anlatmak zor… Biz, bataklığı kurutmakla meşgul olan bir derneğiz diyebiliriz. Bizim alanımız bataklıkların oluşturduğu sorunları çözmek, bir anlamda sivrisinekle uğraşmak veya balçıkla uğraşmak değil. Ama bataklığı oluşturan nedenlerin üstüne gitmek farklı bir arazide çalışmayı gerektiriyor. Bu uğraşı vermek için belirli bir algı ve eğitim gerekiyor. Sosyolojik, siyasal bir idrak gerekiyor. Bu noktada uğraş veren insanların farkındalıklarının daha gelişmiş olması gerekiyor.
Bu konuda Hanımların durumundan da bahseder misiniz?
Hanımların bu noktada farkındalıkları daha etkin ama müdahilliklerinde fark var. Biz istiyoruz ki hanımlar da beylerle aynı safta bu hak arama mücadelesinde etkin olsunlar. Tabi Türkiye gerçekliğinde hanımların özellikle başörtüsü konusunda yaşadıkları çok büyük bir travma var. Aslında 28 Şubat sürecinde hanımlar bu mücadelenin çok önünde oldular. Bugün hayata müdahil olabildikleri kadar geleceğe de müdahil olabilirler. Türkiye’de maalesef hanımların hayata müdahilliği erkeklerinkine eş değil. Belki geleceği inşa etme noktasında çok daha büyük etkileri söz konusu ama bu etkinliğin karar mekanizmalarına yansıdığını söyleyemeyiz. Biz kendimize yönelik özeleştirilerimizde bunu da ifade ediyoruz. Evet, hanımlarımız, MAZLUMDER’in karar mekanizmalarında daha etkin olmalıdırlar. Bu vesile ile hanımlarımızı daha etkin ve irdeleyici bakış açılarıyla üye şuramıza bekliyoruz.
Şura’ya geri dönersek, bu üye toplantısının içeriğinden, işleyişinden biraz bahseder misiniz?
Üyelerimizin genelde bütün MAZLUMDER’in, özelde ise İstanbul şubenin etkinlikleri, duruşu, işleyişi hakkında sahip oldukları görüşlerine başvuracağız. Öncelikle bir açılış konuşmamız olacak. Daha sonra toplumumuzda tanınan bazı kadim dost ve gönüllülerden görüşlerini alacağız. Aslında onların konuşmaları üye kitlemizi görüşlerini paylaşmakta tahrik edecektir diye düşünüyoruz.
Biz üyelerimizden alacağımız verilerin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Üyelerimizin müspet ve menfi eleştirilerini alıp not etmek, onlar üzerinden yönetim aklımızı inşa etmek için yapıyoruz bu şurayı. O eleştirileri masamızın üzerine koyup onun üzerinden tefekkür etmeyi önemli görüyoruz. Toplantının sonunda genel değerlendirmeyi genel başkanımız yapacak.
Üye Şurası hangi tarihte ve nerede yapılacak?
Üye Şurası Cağaloğlu’nda, eski Milli Türk Talebe Birliği Genel Merkezi olarak 1980’e kadar kullanılan ve darbeden sonra el konulmak suretiyle şu anda Eminönü Halk Eğitim Merkezi adına kullanılan binada gerçekleştireceğiz. Gün ve yeri seçerken iki konu etkili oldu. Biri, biz 27 Mayıs’ta bu şurayı yapıyoruz. 27 Mayıs bir darbenin yıldönümüdür. Diğeri ise MTTB’nin bu binası 1980 darbesinde el konulan ve hala sahiplerine geri verilmeyen bir yer. Bu nedenlerle sembolik bir yer ve tarih denk geldi. Ayrıca ben de MTTB’nin darbe öncesinde bu binada yöneticiliğini yapmış insanlardan biriyim. Öyle bir nostalji durumumuzda var.
Bu çalışma 13:00-17:00 saatleri arasında gerçekleşecek. Özellikle belirtmek istiyorum ki, üyelerimiz eğer bu şurada konuşma yapmak isterlerse salonumuzun girişinde bulunacak kayıt noktalarında isimlerini yazdırabilirler. Bugün üyelerimizin konuşma günüdür. Biz ortamı mümkün olduğunca üyelerimizi dinleyeceğimiz bir çerçevede hazırlayacağız. Bir de üyelerimize sunacağımız anketle onların MAZLUMDER’in hangi çalışmalarına katılmak istediklerini belirlemeye çalışacağız. Onların katma değeriyle MAZLUMDER daha aktif bir hale gelecek inşallah. Oradan alacağımız notlarla, bizler yönetim olarak dersimize çalışacağız ve üyelerimizle birlikte yapacağımız çalışmaların çerçevesini de çizmiş olacağız.
21 yıldır hizmet veren MAZLUMDER’in şu an gündeminde neler var?
MAZLUMDER’in genelde olan gündemi malum. Açıkça ortada olan iki sorun var. Bir tanesi Müslüman kimliğin sorunları diğeri de Kürt kimliğinin sorunları. Cumhuriyet döneminin kazanımından bahsettiğiniz zaman hep laiklikten bahsedilir. Aynı zamanda en büyük gayri Müslim tehciri olan yüzyıldır cumhuriyet dönemi. Laik cumhuriyet gayri Müslimler üzerinde de bir baskı oluşturmuştur aynı Müslüman kimliğin üzerinde oluşturduğu gibi. Hülasa TC devlet yapısının oluşturduğu zulümlerin hepsi ile karınca kaderince uğraşmaktayız. Tabii bunlar genel ülke içi sorunlar. MAZLUMDER kuruluşundan beri ülke içi sorunlarla ilgilendiği gibi gerek ümmet gerekse de yeryüzü coğrafyasında her nerede zulüm varsa bir şekilde ulaşmaya sözünü ve emeğini mazlumdan yana hak mücadelesine bir katkı olarak sunmaya gayret ediyor. Bu bağlamda son yıllarda dünya insan hakları raporumuza ek olarak ülke raporları yapmaya başladık, bunlar çok etkin çalışmalar oluyor, buna devam edeceğiz. Yine tabii ki bulunduğumuz kentin özelinde insan hakları sorunları da önemli bir uğraş alanımız. İstanbul İl İnsan hakları kurulunda yıllarca cevapsız kalan müracaatımız bu dönem kabul edildi. Burada etkin çalışmalar yapmayı düşünüyoruz. Ayrıca üyelerimizle istişare ile paylaşmak istediğimiz önemli bir konu bu metropol kentin yerelindeki hak ihlallerine karşı MAZLUMDER etkinliğini arttırmanın yolları. Bunları da konuşacağız Şura’da inşallah…
BARIŞ ANCAK ADİL YAKLAŞIMLARLA OLUR
Yaşanıldığı günden bu yana Uludere katliamı ve mağdurlarıyla ilgileniyorsunuz. Bu konuda attığınız son adım nedir?
Türkiye genelinde yaşanılan Kürt sorunu malumunuz kurulduğu günden beri MAZLUMDER’in ilgilendiği ilk konular arasındadır. 1993 yılında Türkiye’nin bu kanayan yarasıyla alakalı ilk forumu biz gerçekleştirdik. Bu konudaki duyarlılığımız toplumca da bilinmektedir. Kürt sorunuyla ilgili duyarlılığımız, adaletle alakalı hassasiyetimizden ileri gelmektedir. Ulusalcı bakış açılarıyla alakalı da değildir. MAZLUMDER, barışın ancak adil yaklaşımlarla olabileceğini düşünen bir dernektir. Onun için kim olursa olsun zalime karşı mazlumdan yana, mazluma kimliğini sormadan yürüyen bir dernektir. Bu bağlamda Kürt sorununun en travmatik hadiselerinden birisi olarak yakın geçmişimizde Uludere Vakasını yaşayan Roboskili aileleri İstanbul’a davet ettik. Uludere konusunda toplumda bir akıl tutulması yaşandığını gözlemlemekteyiz. Bu noktada siyasi çekişmeler ve uluslararası ilişkiler çerçevesinde entelektüel değerlendirmelerin aslında bu olayın insani yönünü, acımasız ve idrakten yoksun çıplaklığını örttüğünü düşünüyoruz. Bunu öne çıkarmak için daha etkin bir paylaşım olacağını düşünerek bu programı yapmayı düşündük. Yani “Kral Çıplak” diyeceğiz. Biz hep söylediğimiz gibi “Uludere’yi Unutursak Kalbimiz Kurur” dedik. Bu program, kalbimizin sesini duyacağımız ve paylaşacağımız bir çalışma olacak.
Son olarak…
Vahy’in “Ya EyyühenNas” (Ey İnsanlar) yüzü dediğimiz, Rabbimizin “Allah; adaleti, iyiliği, yakınları (mazlum insanları) gözetmeyi emreder, hakların gaspını, kötülüğü ve bunları sistemleştirerek ‘Tağut’ laşmayı nehyeder…” (Nahl_90) öğüdünün bir idraki olarak yoluna koyulduğumuz ve bir “Amel-i Saliha” bildiğimiz MAZLUMDER yürüyüşümüzde üye ve gönüldaşlarımızı 1.Üye ŞÛRA’sında düşünce, emek ve yürekleriyle değerli eleştiri ve önerileriyle katkı vermeye davet ediyorum.
Allah’ın selamı, tüm insanlığı kuşatsın duası ile pazar günü buluşmak dileğiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.