Masum Türker'den Kıbrıs yorumu
DSP Genel Başkanı Masum Türker, ''Hükümet Kıbrıs davasını sona erdirmek istiyor, küllendirmek istiyor ve Türkiye'yi bu işten sıyırmak istiyor. Bu amaçla bu kavgaları, çatışmaları bilinçli çıkarttıklarını düşünüyoruz'' dedi.
Türker, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kıbrıs'la Türkiye'nin ilişkilerinin son zamanlarda olumsuz bir sonuca doğru gittiğine işaret ederek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kıbrıs açıklamaları ile şimşeğin Türkiye üzerine geçmesine neden olduğunu savundu.
Türkiye'nin Kıbrıs'a yardımda bulunmak zorunda olduğunu belirten Türker, bu yardımın hem Kıbrıs'ın stratejik konumundan hem de Kıbrıs için imza atılan garantörlük anlaşmasından kaynaklandığını kaydetti.
Kendisinin bakan olduğu gün de, bugün yaşanan koşullara benzer koşulların yaşandığını anlatan Türker, hiç bir gerekçeye bakmadan o zaman ödenecek 50 milyon doların yatırılması talimatını verdiğini söyledi.
''Kıbrıs'a biz, yardım ederken sorumluluğumuz gereği yardım ediyoruz, onları hakir görecek, Başbakan'ın dile getirdiği 'besleme' anlayışı içerisinde görmek ne bir devlet anlayışına sığar, ne de Kıbrıs'ın Türkiye için önemi açısından sağlıklı bir devlet yaklaşımı içerisinde yer alır'' görüşünü dile getiren Türker, şöyle devam etti:
''Başbakan'ın kızmaya hiç hakkı yok. Kıbrıslıların kendi demokratik haklarını ortaya koyup gösteri yaptıkları zaman kullandıkları pankartın içeriği, 2002-2204 yılları arasında Annan Planı'nın onaylandığı dönemlerde Başbakan, dönemin iktidar partisi yani bu pankartı destekleyen siyasal erk ve dönemin Cumhurbaşkanı Talat ile birlikte müşterek olarak yürüttükleri politikaydı.
O politika da Türk askerinin çekilmesini, işgalci konumda gösterilmesinin birinci sorumlusu Başbakan Erdoğan ve arkadaşlarının 2002-2004 yılları arasında uygulanan politikadır.''
''Kıbrıs asla vazgeçilemeyecek bir davadır'' diye konuşan Türker, Türkiye'nin 1999 yılında imzaladığı Helsinki anlaşmasında Kıbrıs'ın bir kriter olmayacağının öngörüldüğünü ancak Erdoğan'ın 2002-2004 arasındaki politikaları dolayısıyla Kıbrıs'ın kriter olarak kabul edildiğini söyledi. Türker, Kıbrıs sorunu çözülse bile Türkiye'nin AB'ye alınacağının garantisi olmadığını kaydetti.
Türker, şöyle devam etti:
''Aslında Kıbrıs'ta bayrağı açanlar, bu düşüncede olanlar 1974 yılından bu yana Kıbrıs'ta yükselen sesin yansıtan kesimi olmuştur. Bugün Güney Kıbrıs'ta yükselen ses, aslında düşünüldüğü gibi Yunanistan'dan değil Rusya'dan yükselen sestir. Unutulmaması gereken şey, Rusya, garantör anlaşmalarında adı geçmediği halde Kıbrıs meselesinin en önemli aktörlerinden birisidir. Bu nedenle biz Başbakanı itidale davet ediyoruz. Bundan 5-6 ay önce kendi iktidarı tarafından gönderilmiş büyükelçiyi aniden çekmesini doğru bulmuyoruz.
Hükümet Kıbrıs davasını sona erdirmek istiyor, küllendirmek istiyor ve Türkiye'yi bu işten sıyırmak istiyor. Bu amaçla bu kavgaları, çatışmaları bilinçli çıkarttıklarını düşünüyoruz. Bu çatışmaların sonucunda siz para istemiyorsunuz bizim de dediğimizi yapmıyorsunuz anlayışı ile ilişkileri koparıp yabancıların Kıbrıs konusunda dayatmalarına AKP iktidarının boyun eğmesi noktasına gelmiş olacağız.''
Kamu çalışanlarının ücretleri açısından Türkiye ile Kıbrıs'ı karşılaştırmanın yanlış olacağını belirten Türker, Kıbrıs'ın nüfusunun 100 bin kadarının Türkiye'den gidenlerden oluştuğunu, bu nüfus geri dönmesi halinde onlar için yatırım yapılması gerektiğine dikkat çekti.
Kaynak: