Maraş Olaylarının Üzerini Kim Örttü?
Bölgeye gelen ilk heyetin başkanlığını yapan ve kendisini olayların ortasında bulan eski parlamenter sessizliğini bozdu:
‘CHP’ Maraş olaylarının “üzerini örttü”
12 Eylül ihtilâlinin yolunu açan Maraş olaylarının üzerinden 32 yıl geçti. Maraş olayları patlak verdiğinde CHP iktidar, Ecevit ise Başbakan’dı. Olaylar başlamak üzereyken Adalet Partisi’ne “Gerilim yükseliyor. Burada hükümet yok. Gelin sağduyu çağrısı yapın” diye Maraşlılardan haber ulaştırılınca, acilen heyet oluşturuluyor. Heyet yola çıkıyor, bölgeye kısa sürede ulaşıyor. Ancak Maraş olayları başlamıştır.
ASLAN DEĞİRMENCİ’nin röportajı
Gerçekleri gören CHP, dik durmak yerine eğilmişti
Bölgeye gelen ilk heyetin başkanlığını yapan ve kendisini olayların ortasında bulan dönemin AP Kayseri Milletvekili Kemal Doğan, sessizliğini Aslan Değirmenci’ye bozdu. Eski Parlamenter Doğan, Sağ-Sol ve Alevi-Sünni çatışması olarak lanse edilen olayların sis perdesini aralayacak açıklamalarda bulundu.
Türkiye’yi sıkıyönetime götüren, 12 Eylül ihtilâlinin yolunu açan Maraş olaylarının üzerinden 32 yıl geçti. Maraş olayları patlak verdiğinde, CHP iktidar, Bülent Ecevit ise Başbakan'dı. Olaylar başlamak üzereyken Adalet Partisi’ne “Gerilim yükseliyor. Burada hükümet yok. Gelin sağduyu çağrısı yapın” şeklinde Maraş’tan haber ulaştırılınca, parti genel merkezinde hareketli saatler yaşanıyor. Partinin deneyimli Kayseri vekillerinden Kemal Doğan bölgeye gitmek için görevlendirilince, birçok siyasi de kendisine katılıyor. Doğan başkanlığında kısa sürede toparlanan heyet, Kahramanmaraş’a doğru yola çıkıyor. Geldiklerinde olaylar başlamıştır. AP vekilleri kendilerini olayların tam ortasında bulurlar. Yerlerde cansız vücutlar, sokaklarda kovalamacalar, ağlamalar, feryatlar. Olmayan tek şey, güvenlik güçleri ve askerler. İşte tüm bunların canlı tanığı eski Parlamenter Doğan’dan Sağ-Sol ve Alevi-Sünni çatışması olarak lanse edilen olayların sis perdesini aralayacak açıklamalar:
KARDEŞÇE YAŞAYAN İNSANLAR BİRBİRLERİNİ BOĞAZLIYORDU
-Siz bölgeye ilk ulaşan heyetsiniz. Olay başladığında mı haberiniz oldu?
Kemal Doğan: Hayır. Maraş’ta bir gerilim olduğu belliydi. Basın yazıyor, bölgeye gidenler gelip anlatıyordu. Uyarılar derinleşiyor; ancak hükümetin sessizliği de sürüyordu. Gerilimin tırmanmaya başladığı bilgisi tarafımıza bölgeden iletildiğinde, parti genel merkezinde olağanüstü saatler yaşandı. “Burada hükümet yok. Gelin sağduyu çağrısı yapın” şeklinde tarafımıza iletilen mesajlar, durumun ciddiyetini anlatmaya yetiyordu. Hemen bir heyet oluşturduk. Heyete ben başkanlık yaparken, Afyonkarahisar Milletvekilimiz Mehmet Özutku, Manisa Milletvekili Faik Türün, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Şerefoğlu ve Adana İl Başkanı ile yola çıktık. Biz Maraş’a vardığımızda gece olaylar patlak vermişti. Biz kendimizi olayların içinde bulduk. Acıyı beraber yaşadık. Yüzlerce yıl beraberce yaşamış insanlar birbirini boğazlıyordu. Ölmüş, öldürülmüş insanlar üst üste morglara konulmuştu. Büyük bir kargaşa vardı. Polis kendisine saldırı başlayınca sinmiş, asker ise alaydan çıkmamış. Sadece bölgede olan devlet binalarının etrafını koruyan jandarmalar... Ortalıkta büyük bir anarşivar, ancak tek bir müdahale yok.
“DEVLET İSTEYİNCE OLAYLAR DURDU”
-Peki olaylar nasıl dizginlendi?
K.D.: Bir gün sonra Gaziantep’ten asker sevkedildi. General vardı başlarında. Adana’dan giriş yaptılar. Şehrin etrafı kuşatıldı, merkeze de asker yığıldı ve olaylar dizginlenmeye başlandı. Bu kadar zaman geçti; ancak yapılan geç müdahale iyi sorgulanmadı. Oysa vali ile görüşmemizde ‘asker talebinin’ daha önce yapıldığını öğrendik. Devlet isteyince olayları durduracak güce sahipmiş.
“İKTİDAR ORTADA YOKTU”
-Bölgeye hükümet yetkilileri gelmedi mi?
K.D.: Geldiler ama oldukça gecikmeli. Biz bölgeye ulaştıktan sonra Milli Selamet Partisi’nden Korkut Özal ve MHP’li siyasetçiler gelmişti. Ancak ortada hâlâ iktidardan yetkili yok. Biz gelen arkadaşlarla vilayette acil bir toplantı gerçekleştirdik. Kamuoyuna bir bildiri yayınlamaya karar verdik. Acilen ben bildiri yazdım. Yanımdaki diğer siyasiler imzaladı. Anadolu Ajansı aracılığıyla deklare yaptık. Vatandaşları sağduyuya davet etik. Sokaktaki vatandaşlarla birebir görüşmeye başladık. Gerilimi dindirmek için mücadele verdik. Daha sonra bölgeye CHP’nin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı ulaştı. Gecikme sebebini öğrenemedik; ancak geldiğinde çok ciddi bilgilere ulaştığını biliyoruz. Titiz bir çalışma yapmaya çalışıyordu. Çok sonra önemli bilgilere ulaştığını, yaşanan gelişmelerden de anladık.
“OLAYI MARAŞ HALKI BAŞLATMADI”
-Tam olarak olayın çıkış sebebini öğrenebildiniz mi?
Elbette öğrendik. Ancak yıllardır zaten bilinen bir gerçek. Sadece herkes bir tarafa çektiği için, aslının ortaya çıkmadığı çirkin bir provokasyon. Olayların patlak vermesi, iki Alevi öğretmenin öldürülmesiyle başlıyor. Emin olun o iki öğretmeni Maraşlılar öldürmedi. Kesinlikle bu olayların hazırlayıcıları vardı ve ilk hamleleri o olmuştu.
“CAMİDE CEMAATE KÜFÜR EDİLDİ”
-Öğretmenler öldürüldükten sonra mı olaylar patladı?
K.D.: Tam olarak öyle diyemeyiz. Asıl konu cenazelerin camiye getirilişi... Öğretmenlerin cenazesini camiye getiren ekibin önünde sol ellerini havaya kaldıran bir grup var. Sürekli slogan atıyor ve cenazeyi getiren diğer insanlardan da destek istiyor. Sloganlar cami avlusunda da sürünce, cemaat ile aralarında tartışma yaşanıyor. Ancak öndeki grup sürekli geriyor ve cemaate sözlü tacizlerde bulunuyor. Camide küfürler savrulunca, cemaat ile tartışma büyüyor. Cami dışına taşan olaylarda 3 vatandaşımız hayatını kaybediyor. İşte ondan sonra sokaklar hareketleniyor.
“GERİLİMİ BAŞLATAN GRUP SIR OLDU, TARAFLAR TANIMIYOR”
-Peki cenaze getirilirken slogan atan grup hakkında bir bilgiye ulaşıldı mı?
K.D.: Bu konu çok önemli. Biz bunu çok sorguladık; ancak hükümet bir açıklama yapmadı. Öğretmenleri öldürenler ile o grup arasında bir bağ olduğu kesin. Bakın altını çiziyorum, ben taraflar ile görüştüm. Camide slogan atan ve gerilimi ilk başlatan grup o andan itibaren ortadan kayboldu. Ne tanıyan var, ne de gören. Cenaze sahipleri bile tanımadıklarını belirtmişlerdi. Camide başlayıp sokaklara taşan olayların ardından ansızın Alevi ve Sünni mahallerinde ‘hazırlanın, silahlanın, size baskına gelecekler’ şeklinde dedikodu üreten şahıslar türüyor. Ve taraflar silahlanıyor. Gece ansızın karanlık eller tarafından işaretlenen bazı evlere de saldırı düzenleniyor. Her iki tarafın ansızın silahlanmayı başarması ve evlerin fişleme usulü ile belirlenmesi de ayrı bir detay. Zaten evlere yapılan saldırılar ile çatışmalar sokaklara yansıyor. Yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybetti, evler, işyerleri tahrip edildi. 200’ün üzerinde de insan yaralandı.
“BÜYÜK BİR TERTİP”
-Bir tertip var mı demek istiyorsunuz?
K.D.: Biz bu olayın hazırlık içerisinde yapıldığını gördük. Ansızın cenazelerde slogan atanların sır olması, kimsenin onları tanımaması, dedikoduların bir gecede üretilmesi, aynı saatlerde bir ilin silahlanmasının sağlanması ve bürokratların olaya zamanında müdahale etmemesi. Bunu sanırım bir tek tertip ile açıklayabiliriz. Yüzyıllarca kardeşçe yaşayan insanlar, 2 gün içinde böyle düşman olamazlardı. Aslında bölgede görev yapan bürokratlar da dikkat çekiciydi. Yaptığımız araştırmalarda müftü ve vali haricinde neredeyse hepsi Aleviydi. Ve süreç öncesinde bazı ayrımcı politikalara imza atmışlardı. Yani bölge halkı en ufak bir gerilimde tepki göstermeye hazır hale getirilmişti.
“ÖNEMLİ BİLGİLERE ULAŞAN İÇİŞLERİ BAKANI, HÜKÜMET TARAFINDAN SUSTURULDU”
-Az önce CHP’li İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı’nın çok önemli bilgilere ulaştığını belirttiniz. Biraz detaylandırabilir misiniz?
K.D.: İrfan Özaydınlı emekli orgeneraldi. Asker kimliği, olayda hassas davranmasını sağladı. Bizden daha dikkatli inceleme yaptığı gibi, ekibini de yönlendirmeye çalışıyordu. Gecikmesi hep kafamızı karıştırdı ama Maraş’ta bana, “Sayın Doğan, merak etmeyin. Bu olayı yakın zamanda çözeceğim. Önemli bilgiler var” demişti. Olayın ardından Ankara’ya dönüldüğünde TBMM’de yaptığı konuşmada ansızın farklı açıklamalar yapmaya başladı. Ben bir konuşmasına yüksek sesle müdahale ederek, “Siz bu ülkenin ekmeğini yiyip içtiniz. Devlet size en üst rütbeyi verdi. Doğruları söyleyin. Bölgede vatandaşların hepimize anlattıklarını açıklayın. Gördüklerinizi söyleyin. Olayı ilk yapanları, taşeronları belirtin” dediğimde daha fazla dayanamayıp olayı başlatanların ‘sol örgütler’ olduğunu söylemişti. Bu onun son açıklaması olmuştu. Partisi tarafından yoğun baskı yapılmış ve istifaya zorlanmıştı. Ve o da istifa etmek durumunda kalmıştı. Kendisi ile istifa öncesinde TBMM’de tekrar görüşmüştüm. Kendisi yine bana, ‘az kaldı’ demişti. Kesinlikle olaydaki derinlikleri görmüş, isimleri tespit etmiş ve karanlık ele ulaştığında kendi partisi tarafından engellenmişti. Olay, dönemin CHP’si tarafından örtbas edilmişti.
“KARANLIK BİR EL MARAŞ’A DOKUNDU”
-Son günlerde sıklıkla gündeme getirilen kontrgerillanın olaylarda parmağı olabilir mi? Siz hiç bunu dillendirdiniz mi?
K.D.: Bakın iktidar güçlü değildi. Doğru işler yapılmıyordu. Cesaret ise hiç yoktu. Olaylarda Alevilerin arasına karışan taşeronların olduğu net. CHP’nin de olayın üstüne gitmediği ortada. Güvenlik tedbirlerinin yetersizliği ve bölgedeki ilginç kadrolaşma da biliniyor. Tüm bunlar akıllara karanlık bir tertibi getiriyor. Siyasi iradenin ihmali, olayı aydınlatmaya yetmedi. Tabi o dönemlerde basiretsiz bir iktidara baskı yapılması da muhtemeldir. Bence gerçekleri iktidar partisi gördü; ancak gücü yetmedi. Kolay olan seçildi ve iş siyasete döküldü. Ülkücüler, muhafazakârlar suçlandı. Olaylar onlara yıkıldı. Hukuk da buna destek verince, çok sayıda masum insan ceza çekmek zorunda bırakıldı. Esas sorumlular ise aramızda dolaşmaya devam etti. Bize anlatılanları zabıt altına alma şansımız yoktu. Bu güvenlik görevlilerinin işiydi. Bize anlatılanlar, onlara da anlatıldı. Ama bağlı oldukları iktidar görmezden geldi. Israrla söylüyorum; olay siyasi değildi. Sünni ve Alevi kardeşler karşı karşıya getirildi. Birileri tertipledi, Maraş halkı birbirine düştü.
“MARAŞ AYDINLATILSAYDI ÇORUM, SİVAS, BAŞBAĞLAR OLMAZDI”
-Maraş olayları siyasi irade tarafından aydınlatılsaydı neler olurdu?
K.D.: Elbette çok iyi olurdu. Çorum ve diğer illerde yaşanan olayların önüne geçilirdi. 12 Eylül’ü hazırlayan provokatif saldırılar engellenirdi. Ama olmadı. Aslında tüm bu olaylar sıkıyönetimi hazırlayan gelişmeler olarak değerlendirilmelidir. Bir bütünü oluşturmuyor; ancak parçası olduğu açık. Biz yıllar sonra da aynı olayları yaşadık. Ancak bir türlü gerçek faillere ulaşılmadı. Sivas ve Başbağlar hâlâ tam olarak aydınlatılamadı. Tüm bu olayları birbirinden ayırt etmek yanlıştır. Bugün benzer olayların yaşanmaması için çok dikkatli davranmalıyız. Karanlık yapıların oyunlarını deşifre etmekten korkmamalıyız. Kardeş kavgasından daha acı bir durum yok. Hâlâ aklıma geldikçe dayanamıyorum. Bu oyunları bozmak için kim adım atarsa atsın ona destek verilmeli.
Kaynak: