Manevi değerlerimiz zedeleniyor
“Yardımcı Üreme Teknikleri" adlı rapor, çocuk sahibi olmak isteyen bireylere sunulan sperm, yumurta, embriyo bağışı ve taşıyıcı annelik hakkındaki gerçekleri gözler önüne serdi.
Hasta Hakları Aktivistleri Derneği Başkanı Orhan Demir, ”Baba Bankalarının hukukî, sosyolojik ve psikolojik alt yapısın olmadığını ve manevi değerlerimizi zedelediğini” belirtti.
Tıp biliminin çocuk sahibi olmak isteyen bireylere sunduğu sperm, yumurta, embriyo bağışı ve taşıyıcı annelik hakkında hazırlanan “Yardımcı Üreme Teknikleri Raporunu”nu değerlendiren Hasta Hakları Aktivistleri Derneği Başkanı Orhan Demir, konu ile ilgili bir basın açıklaması yaptı.
Demir açıklamasında son yıllarda yardımcı üreme tekniklerini kullanarak hizmet veren merkezlerin (sperm bankalarının) Avrupa Ülkelerinde kurulması, yeni alışkanlıkları ve yaklaşımları beraberinde getirdiğini belirterek, "Eşcinseller ve evlenmeden çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar, ‘Sperm Bankaları’ndan kime ait olduğu belli olmayan spermleri satın alarak çocuk sahibi olma yoluna gitmektedir. Ülkemizde son dönemlerde, yardımcı üreme tekniklerine başvurarak babaları belli olmayan çocuklar dünyaya getirenlerin arasında ünlüler de dâhil olmak üzere birçok kişi bulunmaktadır. Medya ise hukuki ve ahlaki alt yapısı olmayan bu yöntemi çağdaş bir yöntemmiş gibi sunmaktadır" ifadelerini kullandı.
Bu yöntem nedeniyle nesepsiz bir nesil yetiştiğinin altını çizen Demir, Sperm, yumurta, embriyo bağışı ve taşıyıcı annelik gibi yöntemlerin ana-baba kavramlarının içini boşalttığını, toplumun temel değerlerinden olan aile kurumunu temelinden sarstığını kaydetti.
Önder, "Sperm bankaları ile korunmasız durumda olan ve onay verme yetisi olmayan mahlûka obje gibi davranılması ve üzerinde bir başkasının, takdir yetkisi kullanması tıp ahlakına aykırı olmakla beraber insana ve insanlığa saygısızlıktır" dedi.
Sperm bankalarına başvurarak dünyaya getirilen çocuğun, baba ile soybağının tespiti açısından problemler ortaya çıktığı öne süren Demir, "Bu yöntemle anne çocuğu üzerinde adeta sınırsız bir mülkiyet hakkına kavuşmaktadır. Bu yönüyle yardımcı üreme teknikleri hukuk felsefesini ve ahlâkın temel ilkelerini yok saymaktadır" diye konuştu.
Önder açıklamasında şunları kaydetti: "Türkiye’nin de imzaladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme; çocuğun genetik ana-babasını tanıma ve soyunu öğrenme hakkını, çocuğun kişiliğinin ve kimliğinin bir parçası olarak kabul etmiştir. Bir çocuğu, genetik ana veya babasını bilmeden büyümeye mahkûm etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Sperm bankalarının faaliyet göstermesine izin verilen ülkelerde, bu yolla dünyaya gelen çocuklar baba bilinci oluştuktan sonra babalarını aramaya başlamışlar ve bu amaca yönelik kurumsal çalışmalar yapmaktadırlar."
Netice itibariyle sperm bankalarının, insan yaşamının kutsallığı ve dokunulmazlığını ticarete konu ettiğine dikkat çeken Demir, "Gametlerin pazar malına dönüşerek alınıp satılması ahlâken kabul edilemez. Sperm bağışı yoluyla dünyaya gelen çocukları ilgilendiren hukukî sorunların tam anlamıyla gündeme gelmemiş olması, ileride gelmeyeceği anlamını taşımaz. Bu sebeple konuya ilişkin acil yasal düzenlemeler yapılmalı ve sosyolojik, hukuki, psikolojik ve dini altyapısı olmayan sperm bankaları kanunla yasaklanmalıdır. Ayrıca, Yapay döllenme uygulamalarının yapılış usul ve esasları ile sınırları ve şartları açık bir şekilde belirtilmelidir. Bu kadar hassas bir konuda hukuki boşluğun hâkimin yarattığı hukuka göre çözümlenmesi uygun ve yeterli değildir” dedi.
Tıp biliminin çocuk sahibi olmak isteyen bireylere sunduğu sperm, yumurta, embriyo bağışı ve taşıyıcı annelik hakkında hazırlanan “Yardımcı Üreme Teknikleri Raporunu”nu değerlendiren Hasta Hakları Aktivistleri Derneği Başkanı Orhan Demir, konu ile ilgili bir basın açıklaması yaptı.
Demir açıklamasında son yıllarda yardımcı üreme tekniklerini kullanarak hizmet veren merkezlerin (sperm bankalarının) Avrupa Ülkelerinde kurulması, yeni alışkanlıkları ve yaklaşımları beraberinde getirdiğini belirterek, "Eşcinseller ve evlenmeden çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar, ‘Sperm Bankaları’ndan kime ait olduğu belli olmayan spermleri satın alarak çocuk sahibi olma yoluna gitmektedir. Ülkemizde son dönemlerde, yardımcı üreme tekniklerine başvurarak babaları belli olmayan çocuklar dünyaya getirenlerin arasında ünlüler de dâhil olmak üzere birçok kişi bulunmaktadır. Medya ise hukuki ve ahlaki alt yapısı olmayan bu yöntemi çağdaş bir yöntemmiş gibi sunmaktadır" ifadelerini kullandı.
Bu yöntem nedeniyle nesepsiz bir nesil yetiştiğinin altını çizen Demir, Sperm, yumurta, embriyo bağışı ve taşıyıcı annelik gibi yöntemlerin ana-baba kavramlarının içini boşalttığını, toplumun temel değerlerinden olan aile kurumunu temelinden sarstığını kaydetti.
Önder, "Sperm bankaları ile korunmasız durumda olan ve onay verme yetisi olmayan mahlûka obje gibi davranılması ve üzerinde bir başkasının, takdir yetkisi kullanması tıp ahlakına aykırı olmakla beraber insana ve insanlığa saygısızlıktır" dedi.
Sperm bankalarına başvurarak dünyaya getirilen çocuğun, baba ile soybağının tespiti açısından problemler ortaya çıktığı öne süren Demir, "Bu yöntemle anne çocuğu üzerinde adeta sınırsız bir mülkiyet hakkına kavuşmaktadır. Bu yönüyle yardımcı üreme teknikleri hukuk felsefesini ve ahlâkın temel ilkelerini yok saymaktadır" diye konuştu.
Önder açıklamasında şunları kaydetti: "Türkiye’nin de imzaladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme; çocuğun genetik ana-babasını tanıma ve soyunu öğrenme hakkını, çocuğun kişiliğinin ve kimliğinin bir parçası olarak kabul etmiştir. Bir çocuğu, genetik ana veya babasını bilmeden büyümeye mahkûm etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Sperm bankalarının faaliyet göstermesine izin verilen ülkelerde, bu yolla dünyaya gelen çocuklar baba bilinci oluştuktan sonra babalarını aramaya başlamışlar ve bu amaca yönelik kurumsal çalışmalar yapmaktadırlar."
Netice itibariyle sperm bankalarının, insan yaşamının kutsallığı ve dokunulmazlığını ticarete konu ettiğine dikkat çeken Demir, "Gametlerin pazar malına dönüşerek alınıp satılması ahlâken kabul edilemez. Sperm bağışı yoluyla dünyaya gelen çocukları ilgilendiren hukukî sorunların tam anlamıyla gündeme gelmemiş olması, ileride gelmeyeceği anlamını taşımaz. Bu sebeple konuya ilişkin acil yasal düzenlemeler yapılmalı ve sosyolojik, hukuki, psikolojik ve dini altyapısı olmayan sperm bankaları kanunla yasaklanmalıdır. Ayrıca, Yapay döllenme uygulamalarının yapılış usul ve esasları ile sınırları ve şartları açık bir şekilde belirtilmelidir. Bu kadar hassas bir konuda hukuki boşluğun hâkimin yarattığı hukuka göre çözümlenmesi uygun ve yeterli değildir” dedi.