Kurtulmuş'la Umberto Eco'lu ders
İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde ders veren Kurtulmuş'un sınıfına girdik, arada söyleştik: Müslüman sol lafını doğru bulmuyorum.
BERRİN KARAKAŞ'ın haberi
Numan Kurtulmuş, okulun koridorunda yürürken önümüzden geçen türbanlı öğrenciyi görünce, “Eşiniz Sevgi Kurtulmuş başörtülü olduğu gerekçesiyle üniversiteden doçent olarak uzaklaştırılan ilk kişi. Hayrünnisa Gül’ün yaptığı gibi AİHM’ye gitmeyi düşünmediniz mi?” diyorum. “Siyasi görüşlerimizin önüne geçsin istemedik. Kişisel olarak kullanmak istemedik olayı” diyor. Ders başladığında, öğrenciler konuşup gülüşüyorlar hâlâ. Hiç sesi çıkmıyor Kurtulmuş’un. Masanın yanına oturup elindeki kalemi tıkırdatmak suretiyle sessizliği sağlıyor.
Ecevit’ten Behice Boran’a
Tahtaya büyük harflerle ‘Liberal Demokrasinin Temelleri’ yazıyor. ‘Ana felsefe, yöntem, ekonomik alan, siyasal alan’ başlıklarının altı teker teker doldurulacak. Ecevit’in 1973 seçim kampanyasından Behice Boran’lı TİP’in başarısına, Avrupa’da geleneği olan siyasetten, ülkemizde Kurtulmuş’un tabiriyle maç düdüğünü çalıp her şeyi bitiren 12 Eylül’e anlatacak çok şeyi var.
Seçim yasasının demokratik olmadığına değinerek, “İstanbul’da 70 milletvekili var, geçen sene sordum yedisinin adını bilen yok. Bu soruyu her yerde soruyorum. Bilmediğimiz adamları seçiyoruz. Önce bu değişmeli. Ön seçim gerekli” diyor. Millet iradesinin gaspına örnek olarak 28 Şubat’ı veriyor ve lidere odaklı siyasetin sakıncalarına geliyor sonra. Mümkün olduğunca Türkiye’deki güncel politikadan, mevcut partilerden örnek vermekten kaçınıyor. “Çocukların soracakları olursa ders çıkışı gelirler konuşuruz” diyor.
‘Ana Felsefe’ başlığı altına düştüğü notlardan ‘Sekülarizm’i anlatmaya “Fransız Devrimi’nin ürettiği bir kavram” diyerek başlıyor. Vatikan’ın maddi gücüne değinirken, arka sıralardan gelen “Paraları tacize harcıyorlar” sesini duymazlıktan geliyor. Meseleyi daha iyi anlamaları için öğrencilere Umberto Eco’nun ‘Gülün Adı’ romanını okumalarını önerip, “Romanı okuyamazsanız filmini seyredin” diyor. Sınav yerine geçecek, “Dilediğiniz bir seçim kampanyasını inceleyiniz” ödevinden sonra, derse 10 dakika ara veriyor…
Arada, odasına geçip sohbet ediyoruz. Öncelikle partinin ismi Halkın Sesi’nin 12 Eylül öncesinde Mao’cu fraksiyonlardan birinin adı olduğuna dair iddialar için ne düşündüğünü, ismi bulurken buradan esinlenip esinlenmediğini soruyorum. “Olabilir de olmayabilir de, önemli değil. Mühim olan çağrışım değil ne anlattığı. Has Parti milletin içinde var olan bir partiydi. Biz sadece ete kemiğe büründürmeye çalışıyoruz” diyor.
Vira Bismillah
Vira Bismillah’ deyimini seviyor Kurtulmuş. Facebook’tan, yeni partinin ilk konuşmasına sık sık kullanıyor. “Bayağı devrimci bir ses aslında” deyince gülüyor; “Balıkçı deyimidir. İlk ava çıkarken kullanılan bir başlangıç sözüdür. Bismillah Allah’ın adıyla başlıyoruz demek. Sonraki adım Vira dediğiniz zaman o Bismillah sonlanmıyor. Sürekli yenilenme, sürekli başlama. Dediğiniz gibi devrimsel bir şey var ikisi bir arada olduğunda” diyor. Buradan Müslüman sol tanımının Has Parti için geçerli olup olmadığına geliyoruz. “Müslüman sol lafını doğru bulmuyorum. Bir merkez partisi olarak, milletin halkın merkezi olarak görmek lazım” diyor. Ve Has Parti’nin sürpriz üyesi, psikiyatrist Erol Göka’nın bir tespitiyle devam ediyor; “Halkın büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede sağı da solu da Müslüman’dır.”
Okumayı sevdiği İranlı ‘devrimci’ Ali Şeriati’ye dair konuştuktan sonra Müslüman Sol’a dönüyoruz. Kurtulmuş tanımlamalarla insanları tasnif etmenin doğru olmadığını düşünse de “Ekonomik açıdan son derece sosyal adaletçi bir program öngörüyoruz. Değerlere saygı bakımından da maneviyatçı bir program. Küresel güçlerin önünde diz çökmeyen anti emperyalist bir çizgiyi takip ediyoruz. Anti emperyalist lafını kullanan epeyidir bir siyasi parti grubu olmadı” diyor.
Söz Has Parti’ye katılan sosyalist profesör Zeki Kılıçarslan’a geliyor. “Kendisini hayatı boyunca sosyalist çizgide tanımlamış bir insan. Ben de İslami çizgiden geliyorum. Teşhislerimizde büyük oranda örtüşüyoruz. Partiyi güçlü kılan da bu” diyor Kurtulmuş. “Peki Ahmedinecad-Chavez- Morales üçlüsüne, aralarındaki samimiyete ne diyorsunuz?” deyince, “Dünya ciddi bir kriz yaşıyor” diye başlıyor anlatmaya: “Has Parti’de ifade ettiğimiz hususlardan biri de bu. Sadece ekonomik, siyasal bir kriz değil, üç asırdır tüm kurum ve kuruluşlarıyla, küresel ölçekte sistemin paradigmaları tartışılıyor. Artık bu medeniyetin insanlara vereceği bir şey yok. Küresel bir alternatif aranıyor. Meksikalı topraksız köylülerin önünde Kurtuluş Teolojisi (Latin Amerikalı dindar sosyalistlerin hareketi) mensuplarının yürümesi, Irak’ın işgaline karşı İngiltere’de 200 bin kişinin yürümesi, bütün bunlar ortak bir adalet anlayışını ortaya koyuyor.”
RADİKAL