Kur'an'ı dokunarak öğrendiler
Engelli çocuklar Kur'an'ı dokunarak öğreniyor
Bekir, Sinan ve Ömer, bu yaz tatillerini Braille alfabesiyle Kur'an-ı Kerim okuyarak geçiriyorlar
Engelli çocuklar Kur'an'ı dokunarak öğreniyor
Sevinç Özarslan'ın haberi
Çünkü onların yol göstericileri parmak uçları, bir de hocaları Mustafa Güç. 20 yıldır görme engelli çocuklara Kur'an öğreten Güç, "Ben 50'sine merdiven dayamış bir adamım. Bu çocuklara bir şey öğretebilirsem ne mutlu." diyor.
"Elif gibi dosdoğru olunmalı hayatta/Be gibi tek nokta üzerinde durabilecek kadar dengeli/Te gibi Veda Hutbesi'nde emanet bırakılan iki şeyi (Kur'an ve sünnet) sürekli başının üzerinde taşımalı insan/Se gibi az konuşup 3 dinlemeli/ Cim gibi çocukça bakmalı hayata, ama cim kadar da çok iş yapmalı/Ha gibi gönlü geniş dostlar edinmeli insan/Hı kadar ağlamaklı olduğunda yardımcı olabilecek/Dal gibi boynunu bükse de hayat/Zel gibi şapkasını takmayı bilmeli zorluklara karşı... Nun kadar suskun/Vav kadar edepli..."
Bekir (13), Ömer (7) ve Sinan (11), dillerinde bu dizelerle haftada iki gün Kur'an dersinin yolunu tutuyorlar. Şiiri, hocaları Mustafa Güç'ten duymuşlar. Yaz tatillerini Kur'an-ı Kerim'i öğrenerek geçirmeyi kendileri talep etmiş ailelerinden. Ancak onların yol göstericileri parmak uçları. Altı noktanın arasına kodlanan Elif'i, Be'yi, Te'yi kader onlara öyle buyurduğu için böyle ezberliyorlar. Ellerinde Braille alfabesiyle yazılmış lacivert kapaklı kocaman Elifba'larıyla Eyüp'teki Görme Engelliler Kütüphanesi'nde buluşuyorlar.
Anneleri Meral Yılmaz ve Sevim Yurttav ders bitimine kadar çocuklarını kapının eşiğinde bekliyor. Üç delikanlı da mahreçleri, harflerin nasıl okunduğunu, harekeleri çoktan ezberlemiş. Sinan, bu yıl ilk kez ders görmeye başlamasına rağmen hocası ondan çok memnun. Türkan Sabancı Görme Engelliler Okulu'na giden Sinan derslerinde de çok başarılı. Ama Kur'an-ı Kerim'in harflerine elleriyle dokunmak onda farklı hislere sebep olmuş. "İnsanın içi bir enteresan oluyor. Ne bileyim, nasıl desem ki, bir ferahlık geliyor işte..." diyor. Bekir, küçüklüğünden itibaren Kur'an'a aşina. Annesini dinleyerek büyümüş. Ömer de abisinin izinde... Bekir, Başakşehir'deki Akşemsettin Okulu'nda okuyor. Burası bir 'kaynaştırma okulu'. Yani sınıfta sadece Bekir, görme engelli. Milletvekili Lokman Ayva ve Hale Bacakoğlu'nun ortak projesi olan kaynaştırma okullarının ne kadar önemli olduğunu Bekir'i tanıyınca daha iyi anlıyorsunuz. Çünkü çevresiyle kurduğu iletişimi, özgüveni bunun kanıtı. Engellilerde sık rastlanan asosyallikten onda eser yok.
Ev hanımı Meral Yılmaz'ın Bekir ve Ömer dışında iki evladı daha var. Betül, ağabeyleri ders görürken 2,5 yaşındaki en küçük kardeşleri Muhammed'le ilgileniyor. Kütüphanede saat 15.00'i gösteriyor. Muhammed'in uyku saati gelmiş. Annesi koltuklar arasında konforlu bir yatak hazırlamış oğluna. Meral Yılmaz'ın hayatı 13 yıl önce ilk kez anne olduğunda değişmiş aslında. Ne ailesinde, ne kendisinde ne de eşinde görme ile ilgili bir problem olmamasına rağmen iki evladının engelli doğması hayatını daha farklı planlamasına neden olmuş. Ömrü onların peşinde eğitimlerde ve kurslarda geçiyor. Hiç şikâyeti, dertlenmesi yok elbette. Anlamaya, onlarla birlikte hayatı yeniden öğrenmeye gayret ediyor. Eşi de en büyük destekçisi. Sinan'ın annesi Sevim Yurttav ise tek başına bir mücadelenin içinde..
Annelik imtihanının en ağırını belki de engelli çocukları dünyaya getiren anneler yaşıyor. Onları büyütmek bir yana, iyi bir şekilde eğitmek dışarıdan bakan birinin çok kolay anlayabileceği bir şey değil. Gerçekten ancak yaşayan anlar. Söz konusu dinî eğitim ise işleri daha da zorlaşıyor. Ama 'her zorlukta bir kolaylık' olduğu gibi onların da yardımına koşanlar yok değil. Mustafa Güç, 20 yıldır görme engelli çocuklara ve gençlere Braille alfabesiyle Kur'an-ı Kerim öğreten bir hoca. Aslında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 8. sınıfı bitirenler için özel kursları var. Yatılı olarak çocuklar burada eğitim görebiliyorlar. Ama Bekir, Sinan ve Ömer'in yaşı henüz tutmadığı için şimdilik Mustafa hocalarının eline teslim olmuşlar.
Mustafa Güç, SSK'dan iki yıl önce emekli olmuş ve tamamen vaktini kendisine ihtiyaç duyan görme engelli çocuklara adamış. Eminönü'ndeki Hidayet Camii'nde de 18 yaşından büyük gençlerle ilgileniyor. İstanbul Körler Okulu'ndan mezun. Onda da yüzde 50 görme kaybı var. Kur'an'ı 1980'li yıllarda öğrenmiş; hem gözüyle hem de eliyle okuyabiliyor. Güç, uzun yıllar Beyaz Ay Derneği'nin bünyesinde gençlerle ilgilenmiş. Şimdi faaliyetlerine kendi başına devam ediyor. İlk hedefi işte bu çocuklar. "Ben 50 yaşına merdiven dayamış bir adamım. Bu çocuklara bir şey öğretebilirsem ne mutlu. Onlar da bizden sonrakilere öğretirlerse bizim getirimiz onlar olacak inşallah." diyor. Bir de her hafta 'ziyaret projesi'ni gerçekleştiriyor. Mesela Beylikdüzü'nde yaşayan, hem görme engelli hem felçli bir hastayı dönem dönem ziyaret edip ihtiyaçlarını elinden geldiğince gidermeye gayret ediyor. Hem de karşılığını sadece Yaratan'dan bekleyerek..
Engelli çocuklar Kur'an'ı dokunarak öğreniyor
Sevinç Özarslan'ın haberi
Çünkü onların yol göstericileri parmak uçları, bir de hocaları Mustafa Güç. 20 yıldır görme engelli çocuklara Kur'an öğreten Güç, "Ben 50'sine merdiven dayamış bir adamım. Bu çocuklara bir şey öğretebilirsem ne mutlu." diyor.
"Elif gibi dosdoğru olunmalı hayatta/Be gibi tek nokta üzerinde durabilecek kadar dengeli/Te gibi Veda Hutbesi'nde emanet bırakılan iki şeyi (Kur'an ve sünnet) sürekli başının üzerinde taşımalı insan/Se gibi az konuşup 3 dinlemeli/ Cim gibi çocukça bakmalı hayata, ama cim kadar da çok iş yapmalı/Ha gibi gönlü geniş dostlar edinmeli insan/Hı kadar ağlamaklı olduğunda yardımcı olabilecek/Dal gibi boynunu bükse de hayat/Zel gibi şapkasını takmayı bilmeli zorluklara karşı... Nun kadar suskun/Vav kadar edepli..."
Bekir (13), Ömer (7) ve Sinan (11), dillerinde bu dizelerle haftada iki gün Kur'an dersinin yolunu tutuyorlar. Şiiri, hocaları Mustafa Güç'ten duymuşlar. Yaz tatillerini Kur'an-ı Kerim'i öğrenerek geçirmeyi kendileri talep etmiş ailelerinden. Ancak onların yol göstericileri parmak uçları. Altı noktanın arasına kodlanan Elif'i, Be'yi, Te'yi kader onlara öyle buyurduğu için böyle ezberliyorlar. Ellerinde Braille alfabesiyle yazılmış lacivert kapaklı kocaman Elifba'larıyla Eyüp'teki Görme Engelliler Kütüphanesi'nde buluşuyorlar.
Anneleri Meral Yılmaz ve Sevim Yurttav ders bitimine kadar çocuklarını kapının eşiğinde bekliyor. Üç delikanlı da mahreçleri, harflerin nasıl okunduğunu, harekeleri çoktan ezberlemiş. Sinan, bu yıl ilk kez ders görmeye başlamasına rağmen hocası ondan çok memnun. Türkan Sabancı Görme Engelliler Okulu'na giden Sinan derslerinde de çok başarılı. Ama Kur'an-ı Kerim'in harflerine elleriyle dokunmak onda farklı hislere sebep olmuş. "İnsanın içi bir enteresan oluyor. Ne bileyim, nasıl desem ki, bir ferahlık geliyor işte..." diyor. Bekir, küçüklüğünden itibaren Kur'an'a aşina. Annesini dinleyerek büyümüş. Ömer de abisinin izinde... Bekir, Başakşehir'deki Akşemsettin Okulu'nda okuyor. Burası bir 'kaynaştırma okulu'. Yani sınıfta sadece Bekir, görme engelli. Milletvekili Lokman Ayva ve Hale Bacakoğlu'nun ortak projesi olan kaynaştırma okullarının ne kadar önemli olduğunu Bekir'i tanıyınca daha iyi anlıyorsunuz. Çünkü çevresiyle kurduğu iletişimi, özgüveni bunun kanıtı. Engellilerde sık rastlanan asosyallikten onda eser yok.
Ev hanımı Meral Yılmaz'ın Bekir ve Ömer dışında iki evladı daha var. Betül, ağabeyleri ders görürken 2,5 yaşındaki en küçük kardeşleri Muhammed'le ilgileniyor. Kütüphanede saat 15.00'i gösteriyor. Muhammed'in uyku saati gelmiş. Annesi koltuklar arasında konforlu bir yatak hazırlamış oğluna. Meral Yılmaz'ın hayatı 13 yıl önce ilk kez anne olduğunda değişmiş aslında. Ne ailesinde, ne kendisinde ne de eşinde görme ile ilgili bir problem olmamasına rağmen iki evladının engelli doğması hayatını daha farklı planlamasına neden olmuş. Ömrü onların peşinde eğitimlerde ve kurslarda geçiyor. Hiç şikâyeti, dertlenmesi yok elbette. Anlamaya, onlarla birlikte hayatı yeniden öğrenmeye gayret ediyor. Eşi de en büyük destekçisi. Sinan'ın annesi Sevim Yurttav ise tek başına bir mücadelenin içinde..
Annelik imtihanının en ağırını belki de engelli çocukları dünyaya getiren anneler yaşıyor. Onları büyütmek bir yana, iyi bir şekilde eğitmek dışarıdan bakan birinin çok kolay anlayabileceği bir şey değil. Gerçekten ancak yaşayan anlar. Söz konusu dinî eğitim ise işleri daha da zorlaşıyor. Ama 'her zorlukta bir kolaylık' olduğu gibi onların da yardımına koşanlar yok değil. Mustafa Güç, 20 yıldır görme engelli çocuklara ve gençlere Braille alfabesiyle Kur'an-ı Kerim öğreten bir hoca. Aslında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 8. sınıfı bitirenler için özel kursları var. Yatılı olarak çocuklar burada eğitim görebiliyorlar. Ama Bekir, Sinan ve Ömer'in yaşı henüz tutmadığı için şimdilik Mustafa hocalarının eline teslim olmuşlar.
Mustafa Güç, SSK'dan iki yıl önce emekli olmuş ve tamamen vaktini kendisine ihtiyaç duyan görme engelli çocuklara adamış. Eminönü'ndeki Hidayet Camii'nde de 18 yaşından büyük gençlerle ilgileniyor. İstanbul Körler Okulu'ndan mezun. Onda da yüzde 50 görme kaybı var. Kur'an'ı 1980'li yıllarda öğrenmiş; hem gözüyle hem de eliyle okuyabiliyor. Güç, uzun yıllar Beyaz Ay Derneği'nin bünyesinde gençlerle ilgilenmiş. Şimdi faaliyetlerine kendi başına devam ediyor. İlk hedefi işte bu çocuklar. "Ben 50 yaşına merdiven dayamış bir adamım. Bu çocuklara bir şey öğretebilirsem ne mutlu. Onlar da bizden sonrakilere öğretirlerse bizim getirimiz onlar olacak inşallah." diyor. Bir de her hafta 'ziyaret projesi'ni gerçekleştiriyor. Mesela Beylikdüzü'nde yaşayan, hem görme engelli hem felçli bir hastayı dönem dönem ziyaret edip ihtiyaçlarını elinden geldiğince gidermeye gayret ediyor. Hem de karşılığını sadece Yaratan'dan bekleyerek..
Kaynak: