Kuran en güzel yine İstanbul'da yazıldı

Kuran en güzel yine İstanbul'da yazıldı

"Kuran Mekke’de nâzil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı” sözünün 2000'li yıllarda da geçerli olmasını sağlayan Hattat Hüseyin Kutlu'nun 5 senede el emeği göz nuru ile Nesih tarzında yazdığı Kur'an göz kamaştırdı:

Fırat Kültür Merkezi'ni tıklım tıklım dolduran kalabalık, İslam Medeniyeti'nde Hat Sanatı'na ve Hattatlara gösterilen değerin gözler önüne seriyordu. Hattatların piri sayılan Hazreti Ali'den bu güne Hat sanatına gösterilen ilgi azalmadığı gibi aksine dalga dalga çoğaldı.

Matbanın devreye girmesiyle yıldızı söndüğü sanılan Hattatlık mesleğinin halkın gönlündeki gerçek yerini gösteren en güzel göstergeydi salonu dolduran kalabalık.

Her hattatın en büyük ideali Kur'an-ı Kerim'i yazmaktır. Eğer Hat sanatçısı nesih üslubuna gönül vermiş hattatlardan ise sanatını layıkıyla becerebildiğinin en büyük göstergesi Kuran'ı Kerim yazması.

“Ey dünya, bugün bunu yazacak sanatkârlar var. Hâlâ bu gelenek devam ediyor. Müslümanlar bunu geleneksel sanatlarıyla son baskı tekniklerini harmanlayıp yayımlar, bunu da gör” diye çağa meydan okuyan Hattat Hüseyin Kutlu'ya yalnız olmadığının gurununu yaşatıyordu dün gece Kuran'ı Kerim ziyafetini tatmaya gelenler.

HATTAT HAMİT'İN TALEBESİ Felsefe okudu, imamlık yaptı

Hüseyin Kutlu, 15 Ekim 1949 Konya doğumlu. Babası Ahmet Hafız Efendi'den küçük yaşlarda Kur'an'ı okumayı öğrendi.

Konya'da imam hatip okudu. Okuldaki Arapça hocasının kara tahtaya inci gibi döktürdüğü işlek rik'adan etkilendi. O günden sonra hatta merak saldı.

Lise öğrenimi sırasında Batı klasiklerini okudu, bağlama çalmayı öğrendi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü kazandı (1967).

Aynı dönemde vaizliğe başladı. Devrin birkaç büyük hattatından biri olan Hamit Aytaç'tan sülüs ve nesih meşk etti (1969).

Hattat Hamid'e devam ederken iki yıl boyunca okula hemen hiç uğramadı. Mezuniyeti bu yüzden 1974'e sarktı. 1976 yılında Hekimoğlu Ali Paşa Camii'nde imam olarak görev yapmaya başladı.

İstifa ettiği 2001 yılına kadar da bu camide görevini sürdürdü. 'İslam medeniyetinin merkezi' diye tanımladığı cami modelini çeşitli engellemelere rağmen hayata geçirdi. Caminin haziresini düzenledi.

 Hekimoğlu Ali Paşa Camii'nin giriş kapısının üstünde bulunan Uygulamalı Türk İslam Sanatları Kütüphanesi'ni kültür sanat merkezi haline getirdi.

Hattat Kutlu, halen Uygulamalı Türk-İslâm Sanatları Kütüphanesi'nde hüsn-ü hat grup başkanlığı yapıyor.

Birçok talebe yetiştirdi, icazet verdi. Hüseyin Kutlu hoca Âlvarlı Efe Hazretleri İlim ve Sosyal Hizmetler Vakfı'nın kurucularından.

Kutlu, Çengelköy'deki evinde vakıf faaliyetleriyle uğraşıp hat çalışmalarına ve öğrenci yetiştirmeye devam ediyor.


Usta Hattat Hamit Aytaç'ın talebelerinden Konyalı Hattat Hüseyin Kutlu, 5 sene el emeği göz nuru ile kaleme aldığı Kuran'ı Kerim'le dün sanatın zirvesine çıktığını dün resmen ilan etti dün sanat alemine.

"Uzun süredir Kur'an yazımına ihtiyaç vardı. Halihazır yazıda bulunan musaflar kopyanın kopyası olduğu için deforme olmuştu. Mukaddes kitabımıza, Hüsnühat, tezhip ve cilt sanatı gibi kendi etrafında örgülenmiş sanatlarımızla, hizmet etmek gerekiyordu. Biz de, bu zamana kadar korunan Kur'an-ı Kerim'i özenle yazdık" diyen Kutlu, çoğu insanı şaşırtan Kutsal kitabın yazımı için 5 yılın çok olmadığına dikkat çekti.

5 YIL UZUN ZAMAN DEĞİL

"Kur'an uğruna ne canlar verilmiş. Ne ömürler tüketilmiş. Ne gözyaşları dökülmüş. Bizim 5 yılımız gitmiş çok mu?" diyerek, izah ediyor dile kolay 5 yılın aslında Kur'an-ı Kerim'in yazımına verilen emek olarak çok da uzun olmadığını hattat Kutlu. 

Hattat Hüseyin Kutlu'nun 5 yılda yazdığı Kur'an-ı Kerim mushafı, Diyanet İşleri Başkanı Hüseyin Bardakoğlu'nun da katıldığı programla tanıtıldı. Yazılan Kur'an-ı Kerim'in kalitesinin Türkiye'de eşi benzeri olmadığı vurgulandı.

MUHTEŞEM BİR ORGANİZASYONLA TANITILDI

Gecenin şanına yakışan bir organizasyon söz konusuydu Çemberlitaş FKM'de. Bir yanda salonda yer kapmanın telaşı içinde koşturan ve koltuk bulamadığı için yanlara sandalye yerleştirmenin telaşı içindeki kalabalık, diğer yanda salonda verilen kokteyldeki ikramların tadını çıkartanlar...

Tarihi giysiler içinde, sırtlarında dev ibrikler taşıyan şerbetçiler konukların ağzını tatlandırıyordu demirhindi şerbetiyle. Şerbet isteyenlerin bardaklarını ellerinde tutarak eğilmek suretiyle yaklaşık yarım metre mesafeden doldurkları bardaklardaki şerbeti hayranlık ve şaşkınlıkla kendilerini izleyernlere ikram ediyorlardı.

Salonun sol yanındaki koltuklarda oturan gruplar kendi aralarında sanat sohbetleri yaparken, sağ yanında açılan kitap satış standında fiyatları merak eden okurlar...

Salonun hemen girişinde, bir camekan içinde,  Hattat Hüseyin Kutlu'nun 5 yıl emek vererek bitirdiği Klasik Nasih üslüpla kaleme alınmış Kuran'ı Kerim mushafı selamlıyordu ziyaretçileri...

Hemen karşıda ise ayaklı panoların birbirine parelel dizilmesiyle oluşturuluş mini sergi salonunda 2000'li yılların şaheserinin sayfaları, kapağı ve içinde kullanılan süslemelerden örnekler sergileniyordu.

7 AYRI BOYDA YAYINLANDI

Kutlu Hoca'nın 5 yılda tamamladığı el emeği, göz nuru Mushaf-ı Şerif, Kaynak Kültür Yayın Grubu bünyesinde yer alan Define Yayınları'nca yayımlandı. İlk olarak büyük boyda, kutu içinde okura sunuldu. Özel baskı için asitsiz, aharlı kâğıt, hakikî deri cilt kullanıldı. Kur'an-ı Kerim, Türkiye'de ilk kez bu kalitede basılmış oldu.

''Biz bu Kur'an-ı Kerim biraz daha büyük olarak yazdık. Ancak Kur'an-ı Kerim 7 ayrı boyda basıldı. Dolayısıyla harflerde küçülmeler oldu. Küçülmeler olduğu zaman harflerin gözlerinde, tırnaklarında, dişlerinde kayıplar oldu'' diyen Kutlu, sırf bu hesaplarla 6 ay meşgul olduğunu ve her boyda tetkikler yaptığını belirtti. Kutlu, şunları ifade etti: ''Tabii bazı harfleri şişirdiğin zaman büyük ebatta şişmiş görünecek. Sonra satır hesabı var. Satır arasının uzunluğu nasıl olmalıdır. Okuyucu bazen şikayet ediyor. Kelimelerde okuma zorluğu, harekenin hangi harfe ait olduğu gibi sorunlar ortaya çıkıyor. İşte bütün bunları tetkik ederek, düzenlerini ayarlayarak, satırları ve sayfaları daha homojen hale getirerek sonuç olarak 5 yılda tamamlandı.''

Hattat Hüseyin Kutlu, Kur'an-ı Kerim'i geleneğe uygun olarak  ''noktasına dahi dokunmadan'' sanatlı bir şekilde yeniden yazdığını söyledi.

Allah celle celâlühü Kur’an-ı Kerîm için “O’nu biz indirdik ve O’nu yine biz koruyacağız” buyurmaktadır. Rabbimizin bu fermanıyla ilâhî koruma altına alınan Kur’an-ı Kerîm bir noktası bile değişmeden günümüze kadar gelmiş ve kıyamete kadar da aynı şekilde müttakîlerin yolunu aydınlatmaya devam edecektir.        

          Kur’an’ı getiren vahiy meleği Hazret-i Cîbril meleklerin, O’nun gönderildiği nebîy-i zî-şan da yüzyirmidörtbin enbiyanın serdarıdır. Kur’an-ı Kerîm’in indirildiği gece bin aydan daha hayırlı olan kadir gecesi, yine O’nun indirildiği yer olan haremeyni’ş-şerîfeyn de yeryüzünün en kudsî mekânı olmuştur. O’nu yazan vahiy kâtiplerinin Allah rasûlunün yanında hiç şüphe yok ki hususî bir yerleri vardı.

Kur’an-ı Kerîm’in indirildiği günden itibaren O’nu yazma, O’nu okuma, O’nu anlama ve O’nu yaşama adına ömürler tüketilmiş, canlar feda edilmiştir. Neticede insanlık tarihi ilim, ahlâk, hukuk, kültür, sanat ve medeniyet sahasında, öncesinde ve sonrasında asla sahip olamayacağı değerlere şahitlik etmektedir.

        Kur’an’ı doğru anlamak ve doğru anlatabilmek için usul ilimleri yani metodoloji, tefsir, mantık, dilbilgisi, edebiyat ve benzeri bilim dalları gelişmiş… Kur’an ahkâmı etrafında usul-i fıkıh, fıkıh ve islâm hukuku ve bu hukukun çeşitli toplumlarda ve değişik coğrafyalarda uygulanmasıyla da bir kültür ve medeniyet doğmuştur.

Allah kelamını ona yakışır şekilde okuyabilme hassasiyeti ve çabası ilim dünyasına kıraat ve tecvid ilimlerini kazandırmıştır. Hiçbir metnin okunuşu üzerinde bu kadar hassasiyet gösterilmemiş ve hiçbir metin bu kadar sanatlı okunmamıştır.

Yine Kur’an sayesinde Hüsn-i Hat, tezhib, ebrû gibi islâm sanatları sanat tarihimizi zenginleştirmiştir. İnsanlık tarihinde sanatlaşan tek yazının Kur’an yazısı olduğu dikkat çekicidir. Kur’an’ın 114 sûresinden birinin adı kalem sûresidir. Allah Teâlâ’nın bu sûrede kalem üzerine yemin ederek söze başlaması kalemin kutsîyetini ifade eder. Bunun içindir ki, hattatlar kalemi ellerine abdestsiz almazlar ve açtıkları kalem yongalarını asla çöpe atmazlar. Öldükleri zaman da biriktirdikleri kalem yongalarıyla ısıtılan suyla gasledilirlerdi.

 Kitâbî sanatların ortaya çıkışı ve gelişmesi Kur’an’a olan saygı ve sevginin tesiriyle olmuştur. Dinî mîmarînin ve bu mîmarîde yer alan celî yazılar, kalemişi, taş işçiliği, çini, kündekâri, sedefkâri ve daha bir çok sanat dalının kaynağı asıl itibariyle Kur’an’ı Kerimdir. Bugün müzelerde yer alan en sanatlı, en değerli yazmalar Kur’an nüshalarıdır. Kısaca temas ettiğimiz bu güzellikler manzumesi bize bir Kur’an medeniyetini ve Kur’anî sanatları anlatıyor.

En güzel tezhibler en güzel ciltler Kur’an-ı Kerîm için yapılmıştır. Kur’an mahfazaları, Kur’an rahleleri müzelerde çok değerli sanat eserleri olarak sergilenmektedir. Kur’an ayetlerinin sonuna konulan durakların ya da noktaların yüzlerce çeşidi yapılmıştır. 1cm2 den daha küçük bir noktanın içinde, birbirine benzemeyen yüzlerce desen tasarımının ne anlama geldiğini kavramak zor olmasa gerektir.

“Kur’an Mekke’de nâzil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı” sözü doğrudur ve tarihi bir gerçektir. Bu söz günümüz için de aynen geçerlidir. Allah’a şükürler olsun ki bugün Kur’an-ı Kerîm yine en güzel şekilde yine İstanbul’da yazılmıştır. İşte size …..

Hüseyin KUTLU


Uzun zamandır Kur'an-ı Kerim yazmayı düşündüğünü ama çeşitli sebeplerden dolayı fırsat bulamadığını kaydeden Kutlu, ''İnzivaya çekilip yazmayı düşündüm. En nihayetinde teklif gelince baktım ben kendimi mecbur etmezsem bu iş olmayacak dedim ve yazmaya başladım'' diye konuştu

Kur'an-ı Kerim yazmanın çok farklı bir duygu olduğunu ifade eden Kutlu, şöyle konuştu:

''Eğer bir gaflet olmazsa insan buna tahammül edemez. Biz gafletle yazabildik bunu. Peygamber Efendimize bir vahiy geldiği zaman terliyor. Peygamberimiz, o manevi ağırlık altında yükü üstlenmenin psikolojisini yaşıyor. Şimdi böylesine bir mana aleminde Kur'an-ı Kerim'i siz yazacaksınız. Yazarken vahiy katipleri gibi insanın eli titrer. Düşünün şimdi Efendimize vahiy geliyor. Terler içerisinde kalmış. Ondan sonra gelen vahyi katiplere söylüyor. Onlar da yazmaya hazır şekilde bekliyor ve hemen yazıyorlar. Böyle bir atmosferi 15 asır sonra kendi içinizde hissedeceksiniz. Bu psikolojiye cesaretiniz varsa böyle devam edeceksiniz. Ama insan bu duygulara derinlemesine daldığında, bizim tahammül sınırımızı aşıyor.''

''KUR'AN-I KERİM'DE SANATTAN TAVİZ VERMEDİM''

Hattat Kutlu, Kuran-ı Kerim'i yazarken sanattan taviz vermediğini, ancak bir o kadar da rahat bir okunuşa sahip olması için çalıştıklarını belirtti.

Son dönemlerde, bilgisayar hattı gibi programların ortaya çıktığını ifade eden Kutlu, ''Bu, bir medeniyeti inkar etme anlamına gelir. Kur'an ve İslam Medeniyeti'nin içinde olan İstanbul'da bunların yapılması çok acı'' diye konuştu.

Kutlu, asıl vurgu yapmak istedikleri şeyin, bir ''Kur'an Medeniyeti''nin varlığını insanlara duyurmak olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

''Mesela yazdığım Kur'an-ı Kerim'de 99 durak var. Bir santimetre karelik bir mekanda bir tasarım yapmak ne kadar zordur. Bir metrekarede bu işi yapmak mümkün. Demek ki ecdadımız yüzyıllar boyu Kur'an-ı Kerim'in bir noktası üzerinde dahi bu kadar düşünüp kafa yormuş. İşte buna dikkat çekmek istiyorum. Buna verilen emeğin, buna gösterilen hürmetin ne olduğunu insanlar anlasın, diyorum amacım bu.''

KURAN VE İSLAM MEDENİYETİ

Kur'an-ı Kerim'in Cebrail tarafından, Hazreti Muhammed'e getirildiğini hatırlatan Kutlu, ''Kur'an nerede varsa oraya şeref veriyor. Müslümanlar, böyle bir kitapla karşı karşıya. Bu yüzden, bizim bütün sanatlarımız, Peygamberimize indirildiği günden bu zamana kadar bir noktasına bile dokunulmadan gelen Kur'an etrafında örgülenmiştir. Kur'an-ı Kerim'i doğru yorumlamak için usul-ü tefsir, bundan bir hüküm çıkarmak için usul-ü fıkıh, güzel okumak için tecvit, anlamak için mantık ve edebiyat gibi ilimler ortaya çıkmıştır'' diye konuştu.

Kutlu, Kur'an-ı Kerim'e hürmetten dolayı çeşitli sanatların da doğduğunu belirterek, şöyle konuştu:

''Kur'an-ı Kerim yazacak, en güzel şekilde yazıyor ama hızını alamıyor, etrafına da bir şeyler yapıyor ve tezhip sanatı ortaya çıkıyor. Bunu ciltlemem lazım derken cilt sanatı, yan kağıdı lazım ebru sanatı, bir de Kuran'ı tutmak için rahle yapalım deniliyor. Böylece  sedef kakmalı rahleler, kündekari rahleler ortaya çıkıyor. Düşünün bunlar hep Kur'an için. Kuran-ı bir kaba koymak istiyor. Kur'an Mahfazaları yapılıyor. Yani bunların her biri sanat eseri. İşte böyle bir 'Kur'an Medeniyeti' ortaya çıkıyor. Bugünün Müslüman alemi bu medeniyeti bilmiyor. Ben ona feveran ediyorum. Yani diyorum ki 'bir Kur'an Medeniyeti var'. Sizin bunu bir 'Kur'an ve İslam Medeniyeti' olarak almanız gerekiyor.''

''ÇOK TALEP VAR AMA TALEBİ KARŞILAYAMIYORUZ''

Kur'an-ı Kerim'i, klasik nesih tarzıyla yazdığını belirten Kutlu, nesih üslubunun Selçuklu döneminde yavaş yavaş gelişmeye başladığını, 18 ve 19. yüzyılda artık zirveye ulaştığını ifade etti.

Sanat hayatı boyunca 5 bin kişiye ders verdiğini, 40 kişinin de icazet aldığını belirten Kutlu, ''Mesleğin geleceği çok iyi görünüyor. Çok talep var ama talebi karşılayamıyoruz'' diye konuştu.

Kur'an-ı Kerim yazımının, bugün için ihtiyaç olduğunu dile getiren Kutlu, eskiden Kur'an-ı Kerim'in çoğaltılması için yazıldığını kaydetti.

Hat sanatıyla yazdığı Kur'an-ı Kerim'in 3 bin adet basıldığını ifade eden Kutlu, ''Kur'an-ı Kerim yazmanın devamı gelecek. İlk yazdığımda tam olarak istediklerimi gerçekleştiremedim. Her surenin sayfa düzeni, tasarımı farklı olacak. Değişik yazı çeşitleri ve bugüne kadar kullanılan tezhip formları nelerse onları münasip şekilde göstereceğiz. Sanat müzesi gibi bir şey ortaya çıkarmak, benim idealim'' diye konuştu.

ÜNLÜ HAFIZLARDAN KURAN ZİYAFETİ

Programda Mısırlı Hafız Ahmet Naina ve Dünyaca ünlü Türk Hafızı Fatih Çollak Kur'an ziyafeti verdi. Katılımcılar, Kur'an tilavetini ve Kur'an meallerini ilgiyle dinledi.

BARDAKOĞLU'NDAN ÖDÜL ALDI

Hattat Kutlu'ya ödülü Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu tarafından verildi. Kur'an-ı Kerim'le ilgili olmanın en büyük şeref olduğunu kaydeden Bardakoğlu, "Kur'an, yaratıcının gözüyle insanı anlamaktır. Kur'an'ı okuyarak var oluşumuzu anlarız. Kur'an'da kendimizi buluruz." dedi.

(Haber 7)

Etiketler :