Kriz psikolojimizi nasıl etkiliyor?
Günümüz şartlarında bireyler ve aileler ekonomik krizden farklı olarak etkileniyorlar.
Amerikan Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uzman Psikolog Aslı Akkan bu normalin dışındaki kriz durumlarında sistemin eninde sonunda düzene gireceğini ve bu sürecin geçici bir durum olduğunu unutmamak gerektiğini söylüyor.
Aile sahibi olmak, ebeveyn olmak başlı başına bir sorumluktur. Aile kuranlar, anne baba olmaya karar veren bireyler farkında olarak ya da olmayarak hayatları boyunca bir çok zorluğa göğüs germeleri gereken bir yolculuğa başlarlar. Günümüz ekonomik şartları ne yazık ki zaten zorlayıcı olabilen/olan bu yolculuğu daha da zorlaştırmaktadır.
İçinde bulunduğumuz ekonomik krizin aile kurumu üzerindeki etkisini üç ana başlık altında inceleyebiliriz:
Bireye (ebeveyne) etkisi: Kriz dönemlerinde bireyler, geçinebilme kaygısı hatta iş kaybı endişesi içine girebilirler. İş ve ekonomik konumu ile ilgili belirsizlik yaşayan birey büyük bir güvensizlik duygusu yaşayarak gelecek kaygısı içine girecektir. Oysaki insan doğası, geleceğine güvenmek ve bu geleceği sağlamak adına temel gereksinimlerini karşılamak ihtiyacı içindedir. Bunların karşılanamayacağını ve engellendiğini hisseden kişi hem kendisini hem de çevresini yıpratabilecek duygu durumları yaşayabilir. Bunların en sık rastlanan iki tanesi: 1) öfke ve öfkenin tepkisi olan saldırganlık davranışları ile 2) umutsuzluk ve motivasyon eksikliği duygusuna bağlı gelişebilecek depresif süreçtir. Birey aynı zamanda ailesi olan birisi ve ebeveyn ise sorumluluk duygusu ve kaygısı altında daha da çok ezilebilecektir.
Çocuğa etkisi: Anne babalar ekonomik kriz sürecine bağlı olarak yaşanabilecek sıkıntıları çoğu zaman hatalı olarak çocuklarına hiç yansıtmamayı, yaşadıkları sıkıntıları çocuklarına “yokmuş” gibi aksettirmeyi tercih etmektedirler. Oysaki çocuklar anlamıyor göründüklerinde bile aile içinde yaşanmakta olan gerginliği hissedeceklerdir. Ayrıca eşler arası ilişkilerin krizin tetiklediği olumsuz yansımaları da çocuk üzerinde unutulmaz izler ve ömür boyu taşıyacağı bir güvensizlik, kaygı yaratabilir.
Eşler arası/aile içi etkisi: Kriz dönemlerinde eşlerin ilişkileri de tehdit altındadır. Geçim sıkıntısı, iş kaybı ya da yetersiz gelirden kaynaklanan güvensizliğin yarattığı tepkiler eşler arasındaki iletişimi zedeleyebilir. Bazı aileler bu durumdan diğerlerine göre daha çok etkilenirler. Bunlar, halihazırda sorunları, çatışmaları, sıkıntıları olan ve iletişimi çok iyi olmayan, birbirine güven duygusu yerleşmemiş ailelerdir. Bu tür ailelerde yıkımlar, ayrılıklar daha da fazla görülür. Yukarıda da ifade edildiği üzere krizin çocuklar üzerinde doğrudan etkisinden de fazla olarak, eşler arasındaki ilişkilerin olumsuz etkilenmesinin çocuklara yansıması olacaktır.
Ne Yapılmalı?
Kriz durumları adından da anlaşılacağı gibi beklenmeyen, istenmeyen ve “normalin” dışındaki durumlardır. Sistemin eninde sonunda düzene gireceğini bilmek ve bu sürecin geçici bir durum olduğunu unutmamak gerekir. Önemli olan minumum zararla bu süreci geçirebilmektir. Kişinin bu stresli durum sırasında kendini iyi tanıyor olması, bu durumun suçlusunun kendisi olmadığını bilmesi çok önemlidir.
Kişi işini de kaybetse, ekonomik özgürlüklerinin boyutları da değişse de bu mümkün olduğunca onun kendine güvenini ve motivasyonunu engellememelidir. Aile bireyleri olarak bunların açık açık konuşulması ve etkin/açık/doğru iletişim içerisinde olunması çok önem taşır. Anne babanın bu süreç için çocuklarının yaşına göre uygun lisanda bu gergin dönemi açıklamaları, tutumlu ve anlayışlı olma kavramlarını öğretmeleri durumu kolaylaştıracaktır.
Etkin/açık/doğru iletişim ve kişinin kendini doğru analiz etmesine rağmen kişi de ve ya çocuğunda ‘normalin dışında’ davranışlar sergilemesi
- Daha içine kapanık oluşu,
- İştah azalması/artması,
- Uyku düzeni bozuklukları,
- Somatik rahatsızlıklar (fiziksel sebebi olmadık baş/boyun ağrıları, mide/bağırsak rahatsızlıkları vs.) yaşaması vb. halinde ise bir uzmandan yardım alınması tavsiye edilebilir.
Aile sahibi olmak, ebeveyn olmak başlı başına bir sorumluktur. Aile kuranlar, anne baba olmaya karar veren bireyler farkında olarak ya da olmayarak hayatları boyunca bir çok zorluğa göğüs germeleri gereken bir yolculuğa başlarlar. Günümüz ekonomik şartları ne yazık ki zaten zorlayıcı olabilen/olan bu yolculuğu daha da zorlaştırmaktadır.
İçinde bulunduğumuz ekonomik krizin aile kurumu üzerindeki etkisini üç ana başlık altında inceleyebiliriz:
Bireye (ebeveyne) etkisi: Kriz dönemlerinde bireyler, geçinebilme kaygısı hatta iş kaybı endişesi içine girebilirler. İş ve ekonomik konumu ile ilgili belirsizlik yaşayan birey büyük bir güvensizlik duygusu yaşayarak gelecek kaygısı içine girecektir. Oysaki insan doğası, geleceğine güvenmek ve bu geleceği sağlamak adına temel gereksinimlerini karşılamak ihtiyacı içindedir. Bunların karşılanamayacağını ve engellendiğini hisseden kişi hem kendisini hem de çevresini yıpratabilecek duygu durumları yaşayabilir. Bunların en sık rastlanan iki tanesi: 1) öfke ve öfkenin tepkisi olan saldırganlık davranışları ile 2) umutsuzluk ve motivasyon eksikliği duygusuna bağlı gelişebilecek depresif süreçtir. Birey aynı zamanda ailesi olan birisi ve ebeveyn ise sorumluluk duygusu ve kaygısı altında daha da çok ezilebilecektir.
Çocuğa etkisi: Anne babalar ekonomik kriz sürecine bağlı olarak yaşanabilecek sıkıntıları çoğu zaman hatalı olarak çocuklarına hiç yansıtmamayı, yaşadıkları sıkıntıları çocuklarına “yokmuş” gibi aksettirmeyi tercih etmektedirler. Oysaki çocuklar anlamıyor göründüklerinde bile aile içinde yaşanmakta olan gerginliği hissedeceklerdir. Ayrıca eşler arası ilişkilerin krizin tetiklediği olumsuz yansımaları da çocuk üzerinde unutulmaz izler ve ömür boyu taşıyacağı bir güvensizlik, kaygı yaratabilir.
Eşler arası/aile içi etkisi: Kriz dönemlerinde eşlerin ilişkileri de tehdit altındadır. Geçim sıkıntısı, iş kaybı ya da yetersiz gelirden kaynaklanan güvensizliğin yarattığı tepkiler eşler arasındaki iletişimi zedeleyebilir. Bazı aileler bu durumdan diğerlerine göre daha çok etkilenirler. Bunlar, halihazırda sorunları, çatışmaları, sıkıntıları olan ve iletişimi çok iyi olmayan, birbirine güven duygusu yerleşmemiş ailelerdir. Bu tür ailelerde yıkımlar, ayrılıklar daha da fazla görülür. Yukarıda da ifade edildiği üzere krizin çocuklar üzerinde doğrudan etkisinden de fazla olarak, eşler arasındaki ilişkilerin olumsuz etkilenmesinin çocuklara yansıması olacaktır.
Ne Yapılmalı?
Kriz durumları adından da anlaşılacağı gibi beklenmeyen, istenmeyen ve “normalin” dışındaki durumlardır. Sistemin eninde sonunda düzene gireceğini bilmek ve bu sürecin geçici bir durum olduğunu unutmamak gerekir. Önemli olan minumum zararla bu süreci geçirebilmektir. Kişinin bu stresli durum sırasında kendini iyi tanıyor olması, bu durumun suçlusunun kendisi olmadığını bilmesi çok önemlidir.
Kişi işini de kaybetse, ekonomik özgürlüklerinin boyutları da değişse de bu mümkün olduğunca onun kendine güvenini ve motivasyonunu engellememelidir. Aile bireyleri olarak bunların açık açık konuşulması ve etkin/açık/doğru iletişim içerisinde olunması çok önem taşır. Anne babanın bu süreç için çocuklarının yaşına göre uygun lisanda bu gergin dönemi açıklamaları, tutumlu ve anlayışlı olma kavramlarını öğretmeleri durumu kolaylaştıracaktır.
Etkin/açık/doğru iletişim ve kişinin kendini doğru analiz etmesine rağmen kişi de ve ya çocuğunda ‘normalin dışında’ davranışlar sergilemesi
- Daha içine kapanık oluşu,
- İştah azalması/artması,
- Uyku düzeni bozuklukları,
- Somatik rahatsızlıklar (fiziksel sebebi olmadık baş/boyun ağrıları, mide/bağırsak rahatsızlıkları vs.) yaşaması vb. halinde ise bir uzmandan yardım alınması tavsiye edilebilir.