Kozmik odadan aslında ne çıktı?
İhsan Bal Gazete Habertürk Editoryal sayfası için yazdı...
Biz Türklerde gizliliğe karşı bir merak vardır. En sıradan bilgileri gizemli hale getirdiğimiz gibi tam tersine çok gizli bilgileri ulu orta tartışmak da huyumuzdur. İş devlet sırrına gelince bunun cazibesi daha da artmaktadır. Hatta devlet sırrı perdesini kaldırıp da içeriğini ortaya çıkarmak neredeyse bir tutku haline gelir.
Nedir bu devlet sırrı ve gizliliği tartışılan belgeler? Devlet sırrı en kısa tarifiyle, ülkenin yurtdışına yönelik menfaatlerini zedeleyecek, zora sokacak veya güvenliğini tehlikeye düşürecek bilgiler olarak tanımlanabilir. Peki, Kirazlıdere Seferberlik Tetkik Kurulu’ndaki kozmik oda ve içerdiği varsayılan bilgiler bu tanımlamanın neresine oturuyor? İşin tuhafı devleti yönetmekle görevli seçilmiş iktidar ve demokrasinin temsil edildiği TBMM bunu bilmiyor. Türk milleti adına karar vermesi beklenen yargı da bu bilgilere vakıf değil. Bilmesi gereken kişi ve kurumların nüfuz edemediği konular, kamuoyunda muhtemelen bire bin katılarak yayınlanıyor. Hayal gücümüzün ulaştığı nokta neresiyse kozmik odada o kadar gizli evrakın olduğunu düşünenlerimiz var. İlgili ilgisiz herkes bir sürü varsayımla bilgi kirliliğine yol açıyor.
İşi daha da trajik kılan Özel Kuvvetler, Seferberlik Tetkik Kurulu ve Özel Harp Dairesi’nin NATO tarafından desteklenen ve hatta 1974 yılına kadar da Amerika tarafından finanse edilen birimler olarak karşımıza çıkmalarıdır. Dolayısıyla memleketin en mahrem yeri olarak tanımlanan kozmik oda, eğer Bülent Ecevit’in röportajında ifade ettiği Özel Harp Dairesi’nin bir devamıysa durum daha vahim bir hal almaktadır. Çünkü eğer kozmik oda devlet sırlarını içeriyorsa ilgili devlet yetkilileri buradaki bilgilere vakıf olmalı ve denetleyebilmelidir. Kökeni Amerikalılara kadar giden bir birimin Türkiye Cumhuriyeti hâkimi tarafından yasalar çerçevesinde araştırılıyor olması hiçbir gizliliğin ihlali veya devlet sırrının açık edilmesi olmayacaktır. İkincisi, eğer konuya devletin namusu olarak bakılacaksa bu açıdan da devlet sırrı niteliğindeki bilgilerin bağımsız yargı tarafından bir suç şüphesine mahsus olarak incelenmesi evrensel hukuk inancının bir ürünüdür. Üçüncü olarak, ülkenin menfaatine yönelik gizli belgelerin gizliliğine karar verenlerin haricinde diğer devlet yetkililerince de inceleniyor olması ulusal çıkarın vazgeçilmezidir.
Gizlilik ve onun ötesinde devlet sırrı parlamenter denetime tabi tutulamadıysa bu sırrın spekülasyonlarla devlete zarar vermesi kaçınılmazdır. Nitekim Türkiye’deki on beş bini mütecaviz faili meçhulün hepsi devlete bir yük olarak bırakılmaktadır. Bu sır kavramının gizemli perdesi devleti büyük bir töhmet altında bırakıp ülkenin ‘faili meçhuller mezarlığı’ olarak anılmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla kozmik odadaki inceleme, belgeler ne olursa olsun, sonuçları bakımından Türkiye’nin en önemli demokrasi, hukuk ve saydamlık mücadelesi olarak tarihe geçmeyi hak etmektedir.
Kozmik odadaki hâkimin eli, ülkedeki kargaşanın hukuk yoluyla önlenmesi anlamına gelmektedir. İfrat ve tefrit arasında büyük bir savurganlıkla sarf edilen sözler, üretilen komplo teorileri Türkiye’ye bir yarar sağlamamaktadır. Ancak devletin hukuk sınırları içerisinde yeniden şekillenmesi tüm Türkiye’ye büyük kazanımlar sağlayacaktır. Gereksiz spekülasyonların önlenebilmesi, devletin hukuk çerçevesinde denetlenmesine bağlıdır. Hiçbir demokraside yetkili hâkimin suç soruşturmasında en gizli belgelere dahi ulaşması garipsenemez. Sanırım Türkiye bu tür normalleşme süreçlerine zaman içinde sancılar çekerek de olsa adapte olacaktır. Ancak bu sayede devleti bir hukuk devleti yapabilir, devlet sırlarını da falcı tahminlerinden kurtarıp, bilmesi gerekenlerin denetimine vermiş oluruz. Bu açıdan bakıldığında kozmik oda araştırmasının şimdiden çok önemli sonuçlar doğurduğu ve odadan hukuk devletinin çıktığı söylenebilir.