Koçak: 'Deniz Fenerleri felaket önler

Koçak: 'Deniz Fenerleri felaket önler

'En büyük felaket yoksulluktur.' diyen Deniz Feneri Yönetim Kurulu Üyesi Recep Koçak, 'Deniz Fenerleri felaket önler' dedi.

Deniz Feneri Yönetim Kurulu Üyesi Recep Koçak'ın yazısı

Deniz Fenerleri Felaket Önler

Üç yıl kadar önce bağışçı ve destek verenlerimizi ziyaretler yapıyorduk. Bu çerçevede web sitesi sahibi genç bir yönetici ile bir araya geldik. Ev sahibi genç yöneticinin sağında ve solunda iki ortağı oturuyordu. Sitesinden banner desteği vermişti. Sitesinin hatırı sayılır ölçüde ziyaretçi trafiği vardı. Teşekkür ettik, desteklerinin devamına ihtiyacımız olduğunu belirttik.
Yeni projelerimiz, yardım ulaştırdığımız aile sayısı, sosyal dönüşüm projelerimiz ve meslek edindirmeye yönelik çabalarımızı anlattığımız kısa bilgilendirme konuşmamızı ilgi ve dikkatle dinleyen genç yönetici, “Ben basını çok iyi takip ederim. Gözümden bir şey kaçmaz. Ama sizinle ilgili bir olumsuz habere rastlamadım. Yayınlandı da ben mi kaçırdım, yoksa sizin dernekte olumsuzluk mu yaşanmıyor?” diye sordu.
“Bir şey kaçırmamışsınız, çünkü olumsuz bir haber çıkmadı. İşimizi dört dörtlük, sağlam ve hesap verebilir nitelikte yapmak için çırpınıyoruz” dedik. Açıklamalarımızdan mutlu oldu ev sahipleri. Çoğu bağışçı ve gönüllümüz gibi bir tembihi yapmaktan da çekinmedi:”Ne olur dikkat edin kendinize. Çok iyi bir noktaya geldiniz, çok farklı dünyalardan insanlar tahmin edemeyeceğiniz kadar güveniyor size. Onları hayal kırıklığına uğratmayın olur mu?”
Deniz Feneri Derneği kurulduğu ilk günden beri bu güveni çok önemsedi. Güven sarsıcı her türlü uygulamadan, çatışma alanlarından uzak durdu. Resmi merciler tarafından defalarca denetlendi. ISO 9001 Kalite Sistemi gereği sürekli iç denetim geçiriyor. Uluslararası geçekliliği olan bağımsız bir denetim kuruluşuna hesaplarını denetletiyor ve sonuçlarını kurumsal web sitesinde yayınlıyor.
Deniz Feneri Derneği hakkında açılmış bir dava yok.
Ne var ki, 2007 Nisan ayında Almanya’da bulunan Deniz Feneri e.V. adlı derneğin geçirdiği hukuki süreç derneğimizin ciddi yara almasına neden oldu.
Adı geçen dernek bizim şubemiz ya da temsilciliğimiz değil. Bizim yönetmediğimiz, hesap verdiği makamlar bizden farklı dernek.
Almanya Deniz Feneri’nin başına gelenlere sebep, yöneticilerinin kişisel ihmal ve kusurları olabilir ama işin içinde ondan daha önemli nedenlerin bulunabileceği, Alman devleti ve Alman istihbaratının bu işi yönlendirmiş veya planlamış olabileceğine dair ciddi şüphelerin kamuoyunun zihnini meşgul ettiği de bir gerçek. Ünlü istihbaratçı Mehmet Eymür ve bazı köşe yazarları bu şüpheyi açık bir dille gündeme taşıdılar.
Yukarda bahsettiğimiz üç yıl önceki görüşmeden sonra derneğimizle ilgili algı konusunda önemli değişim meydana geldi. Bağışçımızın önemli bir kısmını olumsuz etkileyen ve fakir fukaraya gidecek yardımı azaltan farklılaşmayı yeniden olumlu yöne çevirmeye ihtiyacımız var.
Derneğimize ve yardım anlayışına ağır bir darbe vuruldu.
Ramazan ayına iki gün kala, 28 Ağustos 2008 tarihinden itibaren başlatılan bir linç kampanyası ile her gün Deniz Feneri haberleri yayınlandı.
Sadece ilk 40 günde içinde Deniz Feneri geçen 4000 gazete haberi, 6000 televizyon haberi yayınlandı. Bu haberlerin çok sayıda radyo ve internet sitesinde yer aldığını da hesaba kattığımızda 100 binlerce haberden söz etmemiz gerekecek.
Bu kadar yoğun bir kampanya karşısında sesimizi duyurmaya çalıştık. Derin bilgi kirliliği ve frekans yoğunluğu karşısında bizim doğru mesajımızın çok sınırlı bir kitleye ulaşabildiğini bilmenin üzüntüsünü yaşıyoruz.
“Deniz Feneri Davası” olarak adlandırılan ve sürekli sıcak tutulmaya çalışılan bu karalama çalışmalarının bir tarafında Aydın Doğan’ın devletten kotarmaya çalıştığı işleri, çıkar hesapları, bir yanda CHP’nin siyasi beklentileri, bir tarafta da Ergenekon Davasından zarar gören çevrelerin rövanş hevesleri olduğu anlaşılıyor.
Dernek olarak 10 yıldan bu yana bütün çalışmalarımızı titizlikle yürüttük. Faaliyetlerimizde partiler üstü, sivil ve hiçbir siyasi yapıya özel yakınlık beslemeden sadece “yardım”a odaklanmayı esas aldık.
İşimizin kaliteli, yaptıklarımızın nezih olmasına dikkat ettik. Ama bütün bu çabalarımız yapılan sistemli kampanyadan az hasarla çıkmamıza yetmedi.
Türkiye’deki Deniz Feneri hakkında herhangi bir iddia olmasa da, açılmış bir dava bulunmasa da genelleme yapılarak yöneltilen suçlamaların ve atılan iftiraların halkımızın bir kısmında önemli ölçüde şüphe uyandırdığı anlaşılıyor.
Oluşturulan güvensizlik ortamından sadece Deniz Feneri değil bütün yardım kuruluşları zarar gördü. Hem de sadece bir mahalleye hitap edeninden, yalnızca bir ilde bulunan fakir fukaraya destek verenine, Türkiye genelinde faaliyet yürüteninden, bizim gibi uluslar arası yardım organizasyonu yapanına kadar.
Neler yaptık
1 Eylül 2008 tarihinde Almanya Deniz Feneri e. V. Davası başladığı günden itibaren derneğimizin adı, logosu, sloganları uluorta ve özensizce kullanıldı. Yapılan yıpratıcı yayınlar karşısında ilgili medya kuruluşlarına özle bilgilendirmeler yaptık. Kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla basın toplantısı düzenledik.
Ulusal ve yerel medya kuruluşlarına bültenler ulaştırarak bu konunun neresinde olduğumuzu ifade ettik.
Web sitemizde kamuoyunu aydınlatıcı açıklamalara yer verdik. Bağışçı ve gönüllülerimize mailing yaparak onları bilgilendirdik.
Kanal 7 televizyonunda 1997 yılından beri yayınlanmakta olan Deniz Feneri programında Ramazan ayı boyunca belgelere ve faaliyet raporlarına yer verdik.
Uğur Arslan’ın sunumuyla dernek merkezi önünden canlı olarak gerçekleştirilen İnsaniyet Namına isimli programda iddialara cevap verdik, stüdyo konukları ve canlı telefon bağlantıları ile izleyicileri bilgilendirdik.
Kanal 7’de Şoray Uzun’un sunduğu İftara Doğru programına Mustafa Karataş Hoca ve genel Başkanımız Engin Yılmaz konuk olarak Eyüp’te bulunan Deniz Feneri standından canlı yayın yaptılar. Yayında bağışçı, gönüllü ve yardım alan ailelerimizin düşüncelerine yer verildi.
Ziyaretler
Derneğimizin mağdur edildiğini, ihtiyaç sahiplerini boynu bükük bırakıldıklarını anlatmak, kurumların yaşatılmasının gereğini vurgulamak üzere ziyaretler başlattık.
Sivil Toplum Kuruluşlarının yetkilileri ile bir araya geliyoruz. Kanaat önderlerini, televizyon, gazete ve radyoların yöneticilerini, ünlü gazeteci ve yazarları ziyaret ediyor, bilgilendiriyor, destek istiyoruz.
Bu ziyaretlerimizi Genel Merkezimizin bulunduğu İstanbul başta olmak üzere, Ankara şubemizin sorumluluk alanındaki illerimizde, Marmara, Trakya, Ege, Karadeniz ve Doğu Anadolu temsilciliklerimizin faaliyet yürüttüğü illerimizde başlattık, devam ettiriyoruz.
Özellikle bize kulak vereceğini, desteğini esirgemeyeceğini, bir iyilik merkezinin daha fazla yıpratılmasına göz yummayacağını düşündüğümüz kişilere derdimizi anlatıyoruz.
Medyanın etkili iletişim araçlarının tamamı vasıtasıyla da kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz.
Ulusal ve yerel medya içinde sesimize kulak tıkamayacak sağduyulu insanlarımızın her zaman var olduğunu bilmek bize umut veriyor.
Ayaktayız, kararlıyız
Şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da işimizi güzel yapmayı sürdüreceğiz. İletişim araçlarının bir kısmının kötü niyetli, siyasi ve çıkara dönük kullanılması sonucu ortalık toz duman oldu, bir müddet göz gözü görmedi. Gerçekler bazı vatandaşlarımızın gözünden gizlendi. Ama gerçekler er ya da geç ortaya çıkacak, derneğimizin en ufak bir sitemi dahi hak etmemiş hizmet geçmişi yeniden görülecektir.
Biz derneğimizle ilgili gerçekleri haykırmaya devam ediyoruz. Bizden yardım bekleyen, kirasını ödeyemediği için sokağa atılmak üzere olan, ilaç parası bulamayan, en temel gıda ihtiyaçlarını bile yardımlarla gidermek durumunda olan garibanların kendi haline bırakılmaması gerekiyor.
Kişiler bir şeyleri unutabilir, ihmal edebilir ama kurumsallaşmasını tamamlamış yardım kuruluşları desteğe muhtaç ailelerini unutmaz.
Birileri uyuyabilir ama deniz fenerleri hep ayaktadır. Onlar, en dar zamanında ihtiyaçlı olan herkese yol göstermeye, destek olmaya devam edecek. Var olan fenerlerin ışığının güçlendirilerek yaşatılmasına ve gerekli yerlerde yeni deniz fenerlerinin açılmasına ihtiyaç var.
Zira fener felaket önler. En büyük felaket ise yoksulluktur.


Deniz Feneri Dergisi