KIZILGERDAN
Bugünlerde New York, sabahları oldukça soğuk. Kaldırımları, karla kaplı.
Semir Atallah 12/ Mart / 2014 Elşarkulevsat.
Çeviri: Veysel Bulut.
Bugünlerde New York, sabahları oldukça soğuk. Kaldırımları, karla kaplı.
Sabah plazanın önünden geçerken otelin tuğlaları arasına tünemiş onlarca kuşun, koro halinde ayaza karşı sevinç ve mutluluk şarkılarını duyarım. Kuşların kiremitler arasındaki kışlık yuvalarıyla Central Park’taki yazlık yuvalarını ayıran bir cadde vardır. Şurada burada ötüşüler. Ya günün soğuğunu unutturur ya sıcak bir sevinç kaplatır insanın içini.
Bu üzüntülü günde kuşlardan yazmak bir lüks, bir gereksizlik. İnsanlar açık havada duramazken sen kuşları yazıyorsun?
Dün, utana sıkıla “Kızılgerdanın Anlattıkları” diye bir kitap aldım. Kızılgerdan, başı kına renginde güzel bir kuş. Kitap, kuşlar alemini; kızılgerdan hakkında bilmediklerimizi anlatıyor bize. Nasıl ve ne zaman korkarlar? Ne zaman yaklaşırlar? Avlamak isteyenlerle yem vermek isteyenleri nasıl ayırt ederler?
Plazanın önünde bekleyen kapıcıya sordum. Ötüşen kuşları hiç gördün mü? diye. Bana, ekmek atacağım zaman çıkıyorlar. Sürü halinde gelip atılan kırıntıları topluyorlar. Sonra teşekkür eder gibi kanat çırpıp biraz ötüştükten sonra yine kiremitlerin arasına ya da ağaç kovuklarındaki sıcak yuvalarına giriyorlar, dedi.
“Kızıl Gerdanın Anlattıları” kitabının yazarı Dawn Yang ormanda ve evinin bahçesinde bu kuşlarla senelerini geçirmiş. Onların insanlara nasıl sokulduğunu görmüş. Tıpkı diğer hayvanların arkadaşlarını uyarmaları gibi diğer kızılgerdanları ikaz edermişcesine temkinli, adım adım insana sokuluşuna şahitlik etmiş.
Bu kuşlar tehlikenin mesafesini bilir.
Dawn Yang, ormana bu kuşları izlemeye gidermiş. Bir müddet sonra kendisi onları değil onların kendisini izlediğini farketmiş.
Uslu olduğunu anlayınca ona yaklaşırlarmış.
Günde birkaç kez gelmesi aralarında bir samimiyete yol açmış.
Kuşlar gözleriyle ve kulaklarıyla bakar. İşitme organları görme organlarından daha iyidir.
Dawn Yang, havanın değişmesiyle insanlar gibi bu kuşların da değiştiğini farketmiş. Aralarında müzik parçalarını pay eder, bir düzen içinde ahenkle ötüşürlermiş.
Bazıları göç esnasında yolunu kaybeder, nasıl olduğunu bilmediği memleketlere konarmış.
Biz küçükken köylerde İsviçre’den salınmış bu kuşları bulurduk. Üzerlerinde salındıkları tarihi gösterir etiketler olurdu.
Avcılar tuzaklarda, hep onları beklerdi.
Hoş, avcılar için kızılgerdan ne bir kitap ne bir araştırma ne bir güzelliğin konusudur. Olsa olsa bir ziyafet sofrasının tadımlık lezzetidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.