Kılıçdaroğlu Koçbaşı, Balbay server!
Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu, bugünkü köşesinde Kemal Kılıçdaroğlu'nun bizzet Ergenekon tarafından CHP'nin başına getirildiğine ilişkin tespitini aktardı.
Yazısında Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir truva atı olmadığını belirten Emre Uslu, CHP Genel Başkanı ile ilgili "Koçbaşı ve Mızrak Ucu" ifadelerini kullandı. CHP hareketine çok daha uygun olmasına rağmen Tuncay Özkan'ın aday yapılmadığını da hatırlatan Uslu, Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay'ın tercih edilmesindeki nedeni açıkladı. Uslu'ya göre 100 yıllık CHP'nin uğruna savaş verdiği bu iki ismin Ergenekon yapılanması içindeki yeri çok önemli.
İşte Emre Uslu'nun, okuduğunuzda resmin daha netleştiğini göreceğiniz o yazısı:
CHP Ergenekon’un Truva Atı mı, Koçbaşı mı?
CHP’nin Ergenekon sanıkları Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ı milletvekili seçtirmesindeki asıl amacın Silivri’yi boşaltmak olduğunu henüz protesto krizi çıkmadan yazmıştım. Mahkemelerin Ergenekon tutuklularını serbest bırakmayarak Ergenekon’un CHP üzerinden yaptığı “tünel kazma” operasyonuna dur dediğini de belirtmiştim. Aynı yazıda, CHP’nin kaset operasyonundan sonra Ergenekon’un Truva Atı’na dönüştüğünü de belirtmiştim. Milletvekili krizinde ortaya çıkan manzara daha farklı bir durumu gösterdi. CHP Kemal Kılıçdaroğlu ile sadece bir Truva Atı değil bizzat Ergenekon’un Koçbaşı veya Mızrak Ucu’na dönüşmüş görünüyor. Bu noktada, Ergenekon’un bir kaset operasyonuyla CHP’nin başına geçirilen Kılıçdaroğlu’nun temsil ettiği simgesel duruş ile Ergenekon’un operasyonel birimlerindeki kişilerin duruşu ve dünya görüşü arasındaki paralelliği birlikte düşündüğümüzde Kılıçdaroğlu tercihinin bir tesadüf değil bilinçli bir tercih olduğu ortaya çıkıyor. Yani Kılıçdaroğlu Ergenekon’a vurulan darbeden sonra örgüte can suyu veren kadroların da etrafında kilitlendiği bir adam gibi görünüyor. Hakkını teslim etmek gerekiyor Kılıçdaroğlu da kendisine biçilen rolü bihakkın yerine getiriyor. Tam bir gladyatör gibi dövüşüyor ama bu dövüş özgürlüğünü kazanmak için değil kendisini arenanın ortasına atanlar için yapılan bir dövüş. Kılıçdaroğlu’nun bu dövüşüne bakılırsa Ergenekon’un aşısı tutmuş denebilir. En azından iyi bir savaşçı doğdu bu aşıdan. Tam da bu nedenlerle ben hep Ergenekon’un tam anlamıyla bitirilemediğini hatta aklının bir İsviçre saati gibi tıkır tıkır çalıştığını düşünenlerdenim. CHP’nin tutumu bu düşüncelerimi bir kez daha pekiştirdi.
Bu noktada soru şu: 100 yıllık CHP’nin, uğruna dövüştüğü Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal kim? CHP neden sadece bu iki ismi aday gösterdi de örneğin Cumhuriyet mitingleri sırasında Balbay’dan çok daha önde görünen Tuncay Özkan’ı aday göstermedi?
Ben Balbay ve Haberal’ın milletvekili yapılmasında inisiyatifin Kılıçdaroğlu veya CHP’de olmadığını, bu isimlerin bizzat Ergenekon tarafından Kılıçdaroğlu’na dikte ettirildiğine inananlardanım. Yoksa siyaseten, tanınırlık ve bilinirlik hatta örgütlü bir destek anlamında öncelikle Tuncay Özkan’ın aday yapılması gerekirdi. Nitekim aldığın azımsanmayacak oy da bunu gösterdi. Hatta Tuncay Özkan’ın milletvekili seçilmesi halinde Silivri’de yatan Ergenekon tutukluları için vereceği mücadele veya çıkaracağı gürültü bile hesaplansa, Tuncay Özkan’ın daha iyi bir tercih olacağı belli. Mustafa Balbay’ın gerek hitabet açısından gerekse de mücadele açısından Tuncay Özkan’dan birkaç gömlek geride olduğunu sanırım herkes kabul eder. Bu durumda Tuncay Özkan dururken Mustafa Balbay’ın aday yapılması oy almak veya Ergenekon sanıkları için mücadele etmek için değil, başka “ilişkiler” sayesinde mümkün olmuş gibi görünüyor. O “ilişkiler ağının” Haberal’ı mahkemelere rağmen hastanede tutabilmiş bir kudretli ağ olduğu açık. Sanırım aynı “ağ” yine devreye girdi ve Haberal ve Balbay’ı aday yaptırdı. Bu noktada Süleyman Demirel’in “Rica ettim Haberal CHP’den aday oldu” itirafını bir kenara not etmek gerekiyor.
O halde soru şu: O etkin “network” neden Tuncay Özkan değil de Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ı tercih etti? Bu sorunun cevabı aynı zamanda CHP’nin neden bu iki isim üstünden Ergenekon sanıkları için bir savaşa girdiği sorusunun da cevabını oluşturacaktır.
Ben bu sorunun cevabının Ergenekon iddianamelerinde, Mustafa Balbay’ın günlüklerinde ve Kent Oteli toplantılarında olduğunu düşünenlerdenim. İsterseniz sondan başlayalım. İki gün önce internete düşen Genelkurmay İstihbarata Karşı Koyma Daire Başkanı M. Mutlu Arıkan’a ait olduğu iddia edilen ses kaydında “Haberal Eruygur ve Tolon’u kullanmış. Kent Otel’de yemek yemeyi biz bilmiyor muyuz? Ben onu söylüyorum. Vallahi de billahi de bunlar saf. Bunları hep kullanmış siviller. Kendi amaçları doğrultusunda kullanmışlar” ifadesini bir kenara not etmek gerekiyor. Bu noktada iddianameye dönüp baktığımızda Kent Otel toplantıları ile ilgili ilginç ayrıntılar görürsünüz. Kuşkusuz o toplantılara katılan herkes Ergenekoncu olmayabilir ama o toplantıların Ergenekon yapılanmasının “fikir egzersizi” yaptığı toplantılar olduğu görülüyor. Bu anlamda iddianamelerde Haberal’a biçilen rol de “organizatör” rolü görülüyor. Bu rol Haberal’ın CHP’den aday olmasını sağlayan da bir rol olmalı.
Mustafa Balbay’ın bu yapılanmadaki rolünün yine iddianameden çıkan algıya göre “kilit haberci” olduğu anlaşılıyor. İddianameleri okuduğunuzda Balbay’ın İngilizce karşılığı “hub”, Türkçe karşılığı farklı hatları birarada tutan, dağıtımı yapan ve akışkanlığı sağlayan bir tür “vana”, “valf” ya da “server” işlevi gördüğü anlaşılıyor. Nitekim kendi günlüklerinde de görüştüğü askerlerden aldığı bilgileri Ergenekon davasının diğer sanıklarına aktardığı görülüyor. Bu faaliyetleri nedeniyle İlhan Selçuk’tan da uyarı aldığı görülüyor. Gazeteci olması bu rolü üstlenmesinde kendisine avantaj sağladığından özellikle bu görevin Balbay’a verildiğini düşünüyorum. Bu “vana”nın dağıttığı kritik bilginin “Genç subaylar rahatsız” başlığı olduğunu hatırlamakta fayda var. Ben Balbay’ın milletvekili olmasını sağlayan etkenin onun Ergenekon yapılanması içindeki “server” rolü olduğunu düşünenlerdenim.
Tuncay Özkan bana göre Ergenekon sürecinde gidişi görüp kendi iradesiyle taraf olan, aslında Ergenekon yapılanmasının “çelik çekirdeğinde” bulunmayan bir isim. Kürt hareketi içinde “Bengi Yıldız” ne ise Ergenekon yapılanması içinde Tuncay Özkan o. Dışarıdan biri olduğu için de tıpkı Bengi Yıldız gibi çok bağırıyor, agresif hareketlerde bulunuyordu. Bengi Yıldız bu hareketleriyle Kürt hareketi içindeki yerini korudu Milletvekili seçilebildi ama Tuncay Özkan’a o şansı vermedi Ergenekon.
CHP’deki bu hırçınlığı bir de bu açıdan okuyun, resmi daha net göreceksiniz. Ben şimdilerde Sezgin Tanrıkulu ve Muhammet Çakmak gibi CHP’lilerin ne düşündüğünü merak ediyorum. Bu gidişata bir süre daha sessiz kalırlarsa siyasi kariyerlerini Ergenekon’un mezarına “değerli eşya” olarak gömecekler. Hem de kendi iradeleri ve kendi elleriyle yapacaklar bunu...
EMRE USLU/TARAF GAZETESİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.