Kifayetsiz muhterisler korosu!

Kifayetsiz muhterisler korosu!

Yeni Şafak Yazarı Barbarasoğlu, kaleme aldığı yazısında AK Parti'ye getirdiği eleştiriler ile 'sözün bittiği yer' dedirtti.

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Fatma K. Barbarosoğlu kaleme aldığı yazısında, AK Parti’nin yaptığı açılımlarda yanlış kişilerden bilgi aldığını belirterek, ‘Kifayetsiz muhterisler korosu’ dedi. Hatta takdir toplayan yazısında bir adım daha atarak, Özdemir Asaf’dan da alıntılar yaparak şok örnekler verdi. “Yanlışı yanlış ile örtmek AK Parti'nin yeni vizyonu gibi oldu” diye yazan Yazar, “Yanılgılarımızla yüzleşme zamanımız geldi de geçiyor” şeklinde de uyardı. 

Habername editörlerinin dikkatinden kaçmayan ve olay yaratmaya aday olan O YAZI:

AK Parti'nin elinde neden bütün "anlamlar" hastalıklı hale geliyor?

I-

Özdemir Asaf'ın "Yanılgı" isimli şiirini bilir misiniz?

Bilin lütfen! Bilin.

Benim her kitabıma bir şair eşlik eder.

Tuhaf bir şekilde gündemlere de şiirlerin, eşlik ettiğini fark ettim.

Gündeme eşlik ettiğini fark ettiğim şiirleri ezberletmeye kalkıyorum eşe dosta. Yani o kadar çok tekrarlıyorum ki bir de bakmışım dile düşmüş o mısralar.

Halimizi anlatan mısralara rastlayınca, sonra onları kalbimizde ve dilimizde taşıyınca… Sanki daha kolay olacakmış gibi geliyor her şeye rağmen olmakta olanlar. Sanki bellekte taşınan "o şiir" firaseti arttıracakmış gibi. Kavgayı sonlandıracak yumruk, gözyaşını silecek mendil gibi .

Bilmiyorum neden, bu ara hep Özdemir Asaf eşlik ediyor. "Herkesin bir öyküsü vardır ama, herkesin bir şiiri yoktur" diyen Özdemir Asaf.

"Kendimizden bir adayız diyen şiirinin mısralarında eğleşelim bu gün:

"Kendimizden bir adayız/Dört-yanımız başkalarından/Aynı önemli kapıdan giriyoruz/O eski beyaz kapıdan"

Ancak bir şair bu kadar yalın ve bu kadar derin anlatabilir ölümlü oluşumuzu, çaresizliğimizi ve yalnızlığımızı.

İkinci kıtası:

"İlkin yıllar üstünde/Bizi ayıran bir dünya vardı, adımıza kurulu/Burada yıldaşlığımız soyunup-giyiniyor/Bilinik kılıyor birbirimizi/Bir hastalık bulaşıyor anlamlarımıza/büyümsemeye vardırıyor yinlerimizi."

"Bir hastalık bulaşıyor anlamlarımıza."

II-

Hastalık bulaşıyor anlamlarımıza.

Yaşadığımız tam da bu. Birey olarak, ülke olarak, dünya olarak anlamlarımızı hızla yayılan bir bulaşıcı hastalığa kurban veriyoruz.

AK Parti "anlamlarımızı" anlamlı kılamıyor. Kendi halinde bıraksa bundan daha beter olmayacak durumlara el atıyor. El atıyor ve eline değen her şey kül oluyor.

Anlamları, isimleri, imajları yönetemiyor AK Parti.

AK Parti olmasa anlamlarımız daha anlamlı hale gelmeyecek, bunu biliyorum. Ama AK Parti'nin anlam konusunda kafa yorduğunu, iyi brifingler aldığını düşünmüyorum.

Kifayetsiz muhterisler korosundan kadro kuran AK Parti, başına gelenlerin önemli bir kısmını liyakatsiz kişilere baş tacı yaptığı için yaşıyor. Yanlışı yanlış ile örtmek AK Parti'nin yeni vizyonu gibi oldu. Bunları söylerken elbette konjonktürün baskısını, zamanın atomize ruhunu, gidişatın Osmanlı öncesi Beylikler Düzeni'ne benzer bir şekilde yol aldığını göz ardı ediyor değilim.

Demokratik Açılım konusunda Başbakan haklıdır; medya uzlaştırıcı bir tavır sergilemektense, "tavşan kaç tazı tut" taktiğini uyguladı. Ama Başbakan'ın bunu ta en başından sezmesi gerekmiyor muydu?

Demokratik Açılım meselesinde yaşananlar, "türban açılımı" nın acı sonuna benzeyecek gibi görünüyor.

Ne demek istiyorum? AK Parti "türban açılımı" diye ortaya çıkmadan önce başörtülüler ile devlet arasında yaşanan bir gerilim vardı. İyi yönetilemeyen "açılım" döneminde gerilim bireylere sıçradı.

Bireylere sıçrayan gerilimde medyanın rolünü hatırlayınız. Raiting uğruna gece yarılarına, sabahlara kadar süren "türban tartışmaları"nı hatırlayınız. Medya bireyler arasında empati üzerinden bir geçişkenlik ve duygu tercümesi sağlamak yerine, şiddeti pompaladı. Bu süreç içinde selam alıp selam verdiğimiz komşularımızla aramıza bir duvar örüldü. Hiç yoktan. Bir sabah verdiğimiz selamın alınmayıp yere düştüğünü gördük. Daha önce yaşamadığımız durumları yaşıyoruz artık. Bir taraftan "yandaş" yaftasıyla yargılanıyoruz, bir taraftan "ateşinden ısınmadık dumanından gözümüz kör" ıstırabında yaşıyoruz.

Aynı durumu şimdi dindar Kürtler mi yaşayacak!

III-

Özdemir Asaf'ın "Yanılgı" isimli şiiri ile başlamıştık değil mi? Şiirin son kıtası ile nihayetlendirelim bu yazıyı.

"Başkalarından bir adayız/Dört –yanımız biz- gibi insanlardan/Aynı önemsiz kapıdan çıkıyoruz/O eski kırmızı kapıdan"

Yanılgılarımızla yüzleşme zamanımız geldi de geçiyor.

AK Parti yöneticilerinin her ne yapacaklarsa "bu medya" ile yapacaklarının idrakinde olarak, bunun üzerinden uzlaştırıcı bir dil kurmak zorunda olduklarını bilmesi gerekiyor.