Keşmir, kimin kurbanı?

Keşmir, kimin kurbanı?

Hindistan ziyaretinde terör nedeniyle Pakistan'ı suçlayan Cameron, Yeni Delhi'ye Keşmir'de baskı için bahane sağladı.

Hint hükümeti, polis şiddetine taşla karşı koyan Keşmirlileri Leşker-i Tayyibe'yle bağlantılı olmakla suçluyor. Dahası, Hint güçlerinin ceza almadan öldürme yetkisi var.

Murtaza Şibli*

Britanya Başbakanı David Cameron’ın Pakistan’a sözlü saldırısının kasıtsız kurbanları belki de Keşmirliler oldu. Zira bu sözler sertlik yanlısı Hint devletine, Gazze’den pek farkı olmayan bir açık hava hapishanesi sayılabilecek Keşmir Vadisi’ndeki Keşmirlilere zulmetmeyi sürdürme cesareti verdi.

Mümkün olduğunca fazla ölümcül silah satmaya kararlı bir pazarlamacı olarak Cameron’ın Keşmir’de çekilen acıları görmezden gelmeyi tercih etmesi hiç şaşırtıcı değildi. Cameron Pakistan’ı suçlayarak Hindistan’ın Pakistan’la ilgili ulusal paranoyasını beslemekle kalmadı, dikkatlerin her gün daha fazla insanın öldürüldüğü Keşmir’den başka yöne çevrilmesine ve var olan bir miktar medya ilgisinin de yok olmasına yol açtı.

8 yaşında dövülerek öldürüldü

Bu yılın yeni protesto dalgalarının başladığı mayıstan bu yana, çoğu genç olmak üzere yaklaşık 50 Keşmirli öldürüldü. Yüzlerce sivil de yaralandı. Bu da, uzadıkça uzayan sokağa çıkma yasakları ve ihtiyaç maddelerine uygulanan ambargo nedeniyle tıbbi imkânların dibe vurduğu Keşmir hastanelerinde daimi bir kaosa yol açtı. Cumadan beri 20’den fazla insan öldürüldü; biri polis tarafından dövüldüğü söylenen 8 yaşındaki Samir Ahmed Rah. Bir başka olayda, Efruze adlı bir kız çocuğu, polisin protestoculara ateş açması sonucu öldürüldü. Askerlerin Güney Keşmir’deki Naaman köyünde ayrım gözetmeden ateş açması ve göz yaşartıcı gaz atması sonucu ikisi ağır, en az 25 kişi yaralandı. Yaklaşık 160 kilometre uzaktaki Baramulla’da Hint askerleri bir başka protestocu gruba ateş açtı ve iki genci daha yaraladı.

Yeni protesto dalgasında Hindistan, insan hakları ihlallerini protesto eden Keşmirli sivillere karşı tavizsiz bir sertlik politikası uyguluyor. Haziranda Hindistan İçişleri Bakanı Palaniappan Chidambaram taş atan Keşmirli gençlerle terör örgütü Leşker-i Tayyibe arasında bağlantı olduğunu iddia etti. Hindistan yanlısı Keşmirli lider Müftü Sayid’in hakaret olarak nitelediği bir suçlamaydı bu. Keşmirli protestocuların Pakistan’daki terör örgütleriyle bağlantılı olduğuna dair bu suçlama, birçok Keşmirli tarafından Hindistan’ın cinayetlere devam etmek için bulduğu bir bahane olarak görüldü.

Hindistan’ın yeni yaklaşımı Keşmirli kurbanlarının sivil statüsünü reddediyor. Haziranda Hintli bakan Gopal Krişna Pillai, öldürülen Keşmirlileri masum siviller olarak tanımlayan haberlere demediğini bırakmadı. Hint paramiliter güçlerinin üç sivili öldürdüğü söylenen bir olaya verdiği cevapta şöyle diyordu: “Sivillerin öldürüldüğünü söylemek, meselenin adını yanlış koymaktır. Bu insanlar polis karakollarına saldırıyor. Bunlar yasa tanımayan haydutlar. Ciddi bir itidal sergileyen Hint güçleri sadece bir kişi öldürdü.”

Hindistan Keşmir bakanının artan karışıklığa verdiği son karşılık, daha fazla asker talep etmek oldu. Keşmir’in dünyadaki en militarize bölgelerden biri olduğu gerçeği düşünüldüğünde, bu ironik bir talep. Keşmir’deki Hint askerlerinin gerçek sayısı bilinmiyor, fakat bazı raporlara göre bölgedeki Hint güçlerinin sayısı 250 bin.

Artan baskıya hiçbir tepki gösterilmemesi, Hint hükümetini Keşmir halkına daha fazla şiddet uygulamak konusunda cesaretlendiriyor. Srinagar Devlet Tıp Okulu’nun doktorları artan insan hakları ihlallerini protesto ettiklerinde, hükümet haklarında itaatsizlik suçlamasıyla dava açtı. Öncesinde, Keşmir Barolar Birliği’nin başkanı Mian Abdül Kayyum gibi birçok tanınmış avukat ve insan hakları savunucusu sorgusuz sualsiz iki yıl hapiste tutulmaya imkân veren zalim Kamu Güvenliği Yasası uyarınca tutuklandı. Bu yasa, Silahlı Kuvvetler Özel Yetkiler Yasası’yla birlikte, Hint güçlerine ceza görmeden öldürme yetkisi tanıyor ve 20 yıldır binlerce Keşmirli’nin öldürülmesi veya susturulması için kullanılıyor. Giderek acımasız hale gelen tutumuyla polis, Srinagarlılar için (ki kentte haftalardır sokağa çıkma yasağı var) gıda ve sebze taşıyan yardım kamyonlarına bile el koyuyor.

Sürekli Pakistan’daki Kaide’ye ve Afganistan’daki savaşa odaklanılması, Keşmirlilerin çektiği acıların gölgede kalmasına yol açıyor ve uluslararası medyada buna dair neredeyse hiç haber çıkmıyor. Hükümet isyanı dizginleyip kontrol altına almak için yerel gazetecilere karşı daha sert bir tavır benimsiyor, acıların gerçek boyutunu yansıtan haberler yapmalarını engelliyor. Keşmirli gazeteciler tehdit edilir, dövülür ve susturulurken, paramiliter güçler sokağa çıkma izinlerini hiçe sayıyor. Bazı örneklerde hükümet gazetecilere izin vermeyi tümüyle reddediyor.

Taşlar da mı sınır ötesinden?

Birçok Keşmir gazetesi yayınlarına defaaten ara vermek zorunda kalıyor, sadece internetten yayın yapabiliyor. Bu da yeni bir Keşmirli kuşağını bölgenin ıstırabını dünyaya sosyal paylaşım siteleri ve Youtube üzerinden haykırmaya mecbur bırakıyor. Her eleştiriyi bastırmaya ahdetmiş hükümet şimdi bir siber savaş başlattı. Hint haber dergisi Outlook India’ya göre, “Facebook’taki ‘anti-ulusal’ mesajlarından dolayı tutuklanan Keşmirliler var.”

Cameron’ın Pakistan’ı suçlaması, Hindistan’ın yıllardır Keşmir’deki her huzursuzluğun sınır-ötesi terör sonucu olduğuna dair iddiasının doğrulanması gibi görüldü. Yeni Delhi’nin devasa gücüne birkaç taşla ve savunmasız gövdeleriyle karşı koyan yeni Keşmirli kuşağının üyesi olan, ılımlı bağımsızlık yanlısı Keşmir ittifakının başkanı Mirveyz Umar Faruk, çaresizce şunu söylüyor: “Hintliler önce silahların Pakistan’dan geldiğini söyledi. Şimdi taşların da Pakistan’dan geldiğini mi söyleyecekler?”

The Guardian

Radikal

 

Etiketler :