KCK OPERASYONLARI BÖLÜNMEYİ ÖNLEDİ
KCK operasyonlarının hayati önemide dikkat çeken Yalçın Akdoğan, "Türkiye'nin bütünlüğünü tehdit eden muhtemel felaket KCK operasyonlarıyla atlatıldı" dedi.
İmralı’yla başlatılan müzakerelerin devletin bir yenilgisinin değil, PKK’nın yaşadığı bir hezimetin sonucu olduğunun söyleyen Yalçın Akdoğan, PKK'nın 2012'de yaşadığı hezimette KCK operasyonlarının önemine dikkat çekti.
Akdoğan, “Şehir merkezlerindeki KCK operasyonlarını önemsiyorum. Yani KCK operasyonları olmasaydı bugün PKK’nın bu arzu ettiği noktaya Türkiye gelebilirdi. Daha büyük karışıklıklar yaşayabilirdi. İç bütünlüğünü gerçekten riske sokan bir noktaya Türkiye gelebilirdi. Bu muhtemel bir felaketin, KCK operasyonlarıyla atlatıldığı kanaatindeyim" dedi.
Terörle mücadele profesyonel birliklerin başarısına da dikkat çeken Yalçın Akdoğan, "Kırsalda asker, polis, jandarma işbirliğiyle ciddi operasyonlar yapıldı. PKK tüm gücünü kullanmasına ve destek almasına rağmen bu işin olmayacağını anladı. Ne halkı sokaklara döktü ne de kırsalda hakimiyet kurabildi. Bu noktada güvenlik politikalarını eleştirenlerin, KCK operasyonlarını eleştirenlerin anlamadığı buydu. Hükümet bir yıldır bu politikalarla başarılı olamasaydı Türkiye bugün başka bir noktaya savrulmuş olurdu" ifadelerini kullandı.
Yeni Akit'in Ankara Temsilciliğini ziyaret eden Başbakan Erdoğan'ın Siyasi Danışmanı Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, İmralı görüşmeleriyle ilgili süreci değerlendirdi.
“VESAYETÇİ ANLAYIŞ PKK’DAN BESLENİYOR”
İç ve dış dinamiklerin bugüne kadar terörden faydalandığını ve Türkiye’nin terör belasından kurtulmasını engellediğini kaydeden Akdoğan, İmralı görüşmeleri devam ederken provokasyon uyarısında bulunarak, “İç dinamikler dediğiniz zaman, yani bu vesayetçi anlayış bir şekilde terörden nemalandı, beslendi. Terör olgusu üzerinden siyasi iktidarın alanını daralttı, onu baskıladı, onu yönlendirmeye çalıştı, zayıf düşürmeye çalıştı. Şimdi bu anlayış Türkiye’de çok geriletildi ama tamamen bitirilmiş değil. Yani birçok olayı PKK’nın bile, Öcalan’ın bazı terör olaylarını izah etmekte zorlandığını, bunu bir şekilde derin devlet içerisindeki birtakım odaklarla PKK içerisindeki derin yapılanmaların işbirliğiyle bu olayların gerçekleşebileceğini söylediğini de biliyoruz. Bunlar tamamen bitirilmediği için, iç dinamiklerde de buna olumsuz etkide bulunmak isteyenler olabilir. Dış dinamiklerden de olabilir. Sadece dışarıya bakmamak lazım, içeride de yine müteyakkız olmak lazım” dedi.
“FİNAL DEĞİL HEZİMET YILI OLDU”
Belli güçlerin yönlendirmesiyle terör örgütü PKK’nın 2012’yi final yılı ilan ettiğini ama bozguna uğradığını vurgulayan Akdoğan, şöyle konuştu: “Bu büyük bir yanılgıydı. Yanlış bir hesap yapıldı. Örgüte böyle bir hava verildiği anlaşılıyor. Siz bu işi yaparsınız bak işte Suriye’de oluyor, Kuzey Afrika ülkelerinde oluyor, bir şekilde halk sokaklara dökülüp netice alabiliyor diye. Neticede böyle bir yanılgıya kapıldığı anlaşılıyor. Bu sadece örgütün kendi iç dinamikleriyle belirlediği bir strateji ve geldiği bir nokta mıdır, işte ne kadar yönlendirmeyle bu işi yapmaktadır? Bölgedeki genel çalkantıya baktığımızda çok kendi kendine yapmadığı anlaşılıyor. Ama neticede ben şehir merkezinde halkı sokağa dökerim, kırsalda da alan hakimiyeti kurarım, burada bir bölgeyi tamamen kendi kontrolüme alırım dendi. Şimdi bu hesap tutmadı. 2012 yılına onlar final yılı dediler. Yani bütün gücüyle yüklendiler. Devlet de buna karşı rest çekti. Hodri meydan dendi. PKK tam bir hezimete uğradı.”
“KCK OPERASYONLARI OLMASAYDI…”
PKK’nın 2012’de yaşadığı hezimette KCK operasyonlarının rolüne vurgu yapan Akdoğan, şöyle devam etti: “Şehir merkezlerindeki KCK operasyonlarını bu yüzden önemsiyorum. Yani KCK operasyonları olmasaydı bugün PKK’nın bu arzu ettiği noktaya Türkiye gelebilirdi. Daha büyük karışıklıklar yaşayabilirdi. İç bütünlüğünü gerçekten riske sokan bir noktaya Türkiye gelebilirdi. Bu muhtemel bir felaketin, KCK operasyonlarıyla atlatıldığı kanaatindeyim. Ve kırsalda da asker, polis, jandarma işbirliğiyle ciddi operasyonlar yapıldı. PKK tüm gücünü kullanmasına ve destek almasına rağmen bu işin olmayacağını anladı. Ne halkı sokaklara döktü ne de kırsalda hakimiyet kurabildi. Bu noktada güvenlik politikalarını eleştirenlerin, KCK operasyonlarını eleştirenlerin anlamadığı buydu. Hükümet bir yıldır bu politikalarla başarılı olamasaydı Türkiye bugün başka bir noktaya savrulmuş olurdu.”
İMRALI’YLA GÖRÜŞME SÜRECİNE NASIL GELİNDİ?
İmralı’yla başlatılan müzakerelerin devletin bir yenilgisinin değil, PKK’nın yaşadığı bir hezimetin sonucu olduğunun altını çizen Yalçın Akdoğan, şunları kaydetti: “Gelinen noktada Hükümet-İmralı görüşmeleri devletin bir acziyeti, zaafı, bir yenilgisinin neticesi değil. Terör örgütünün bütün bu hedeflerinin boşa çıkartılmasının, ciddi bir bozgun ve hezimet yaşamasının neticesinde gelinen bir nokta. Yani İmralı, eskiden buna Oslo süreci de dahil, ne kadar çok eylem olursa ben o kadar muhatap alınırım anlayışındaydı. Bu yüzden eylemlerin olmasını da bu şekilde el altından destekliyordu. Eylem olduğu kadar kendisinin ciddiye alınacağı kanaatine sahipti. Şimdi devlet ne yaptı? Bütün kapıları kapattı. Hem güvenlik politikalarıyla örgütü durdurdu hem İmralı’yla diyalogu kesti. Avukat görüşmeleri vs. bu irtibatı kesti. Örgüt bu eylemleriyle seni İmralı’ya gömdü, seni boşa düşürdü ve ben de bu şeyi kesiyorum dedi. Ve İmralı bir anda anlamsızlaşmaya başladı. Şimdi İmralı şunu görüyor: Burada konsept değişti. Artık örgüt eylem yaparsa muhatap alınırım değil, örgüt eylem yaparsa ben burada anlamsızlaşıyorum, bertaraf ediliyorum, devre dışı bırakılıyorum. Bunu gördüğü için örgütün eylem yapmasını isteyeceği kanaatinde değilim İmralı’nın. Güçlü bir zeminde bu görüşmelerin başladığı kanaatindeyim. Yani bir acziyetin ve zafiyetin neticesinde bu noktaya gelinmedi. O yüzden artık silah bıraktırma konusunda Öcalan daha fazla devreye girmek durumunda. Devreye girdiği takdirde, çözüm şartıyla devreye girdiği takdirde kendisi bir anlam kazanır. Öbür türlü zaten yine bertaraf olmaya devam eder.”
“SİLAH BIRAKMA YAŞANIRSA SÜREÇ VAR DENEBİLİR”
Konseptin değiştiğini ve artık İmralı görüşmelerindeki amacın örgütün silahlı unsurlarının sınır dışına çıkarılması ve silah bıraktırma olduğunu belirten Akdoğan, “Bundan sonra sınır ötesine çekilirse ve silah bırakma yaşanırsa bir süreç var denebilir. Yoksa hükümet bir sürü bir şeyler yapacak, ondan sonra sonuç çıkacak gibi bir yaklaşım yanlış bir yaklaşımdır. Bu noktada Kürt meselesi bağlamında hükümet zaten birtakım adımlar atıyor. Bu İmralı’yla hükümet arasında al-ver şeklinde devam eden bir müzakere şekli değil. Kürt meselesinin birçok parçası da burada gündeme getirilecektir. Burada problem terör örgütüdür. Bu nasıl silahsızlandırılacaktır? Yürüyen diyalog bu eksende yürüyen bir diyalogtur. Bu adım atılırsa süreç bir anlam ifade eder” diye konuştu.
LİBERALLERE SERT ELEŞTİRİ
Sürekli hükümeti eleştirerek, PKK ve BDP’nin yanlışlarını görmezden gelen liberallerin toplumda bir karşılığının olmadığını kaydeden AK Partili Akdoğan, şunları söyledi: “PKK’yı, BDP’yi eleştirdiğiniz zaman sanki Kürt düşmanlığı yapıyormuşsunuz gibi bir algı oluşturuluyor. Bu mağduriyet edebiyatı üzerinden PKK’yı aşırı derecede sahiplenme ve adeta onun avukatlığına soyunarak, onun yapıp ettiği her türlü olumsuzluğu görmeyip sürekli hükümete fatura kesen, hükümeti suçlayan, eleştiren, hükümetin önüne işte bir takım eylem planları koymaya çalışan bir anlayış içindeler. Bu yanlış bir anlayış. Özellikle bu süreçte ben kötü adam gibi BDP’liler tarafından takdim edildim. Bu yazarlar da bunu çok yaptılar. Niye kötü adam? Çünkü onları eleştiriyorum. Şimdi biz bunlarla bir siyasi mücadele veriyoruz. Yani bu sorun çözülse de bu mücadeleyi vereceğiz, çözülmese de bu mücadeleyi vereceğiz. Ben bunları siyasi düşman olarak görmüyorum. Ama siyasi rakip olarak bu sorun çözülse de siyasi mücadelemiz devam edecek. Bunları eleştirmemizden rahatsız olmaları doğru bir şey değil.”
“TOPLUMUN HASSASİYETİNİN FARKINDAYIZ”
İmralı görüşmeleri sırasında toplumun hassasiyetlerini önemsediklerini belirten Yalçın Akdoğan, “Hükümeti ihanetle, ülkeyi bölmekle suçladılar. Ama millet görüyor, ortada böyle bir şey yok. Türkiye’nin bölünmesini hükümet engellemeye çalışıyor. Her yıl şehit veriliyor. Artık bu sürdürülebilir bir durum değil. Bu Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü de tesis ediyor, iç barışını da tesis ediyor. Türkiye’nin önünde bir engel bu terör. Bunu bir şekilde çözmemiz gerekiyor. Hükümet ne isterlerse yapacağız anlayışında olsaydı, Başbakan çıkıp Öcalan’a ev hapsi konusunda o kadar net konuşmazdı” ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.