Karayılan'dan Başbakana övgü
Karayılan :"Devlet DTP’yi muhatap olarak kabul etse ben de “DTP bizi temsil yetkisine sahiptir” derim. Ama öyle bir durum yok ki. DTP muhatap alınacak güçlerden biridir" dedi
GİTMEK İSTEYENİ ENGELLERİM!
Murat Karayılan, “Örgüt içinde bazı unsurlar, Türkiye’ye gitmek isterse engel olur musunuz?” şeklindeki soruma “Hiçbir Kürt’ün gitmesinden yana değilim. Buna karşı çıkarım. Kürtler şimdiye kadar hep kandırıldı. Artık kandırılmayacağız” diye cevap verdi.
Devlet DTP’yi muhatap olarak kabul etse ben de “DTP bizi temsil yetkisine sahiptir” derim. Ama öyle bir durum yok ki. DTP muhatap alınacak güçlerden biridir.
Habur’daki karşılama töreni planlı değildi. Doğal gidildi, doğal bir karşılama oldu. O kıyafetle gitmelerinde yanlışlık yapılmadı.
Karşılamaya sonra ‘şov’, ‘provokasyon’ denildi. İş âdeta ters yüz edildi. Öyle olmasaydı
belki de yeni gruplar gelecekti.
‘Avrupa ve Amerika bankalarındaki paralarına el koyduk’ deniliyor, bizim bir liramız bile yok. Neyine el koyuyorlar.
Çözüm sürecinde kendilerinin taşın altına ellerini koymak istediklerini söyleyen PKK’nın bir numaralı ismi Murat Karayılan, Türkiye’de siyasetçilerin detaylara takılıp kaldığını, geri dönenleri kıyafetlerindan dolayı “Teslim almaya geliyorlar” şeklinde eleştirme yanlışına düştüklerini kaydetti. Karayılan, “Biz o insanları barış için gönderdik. Bu kıyafetler Kürtlerin geleneksel kıyafetlerindendir. Zamanla değişikliğe uğramış ve askerî kıyafet olarak anılmaya başlamıştır. Ama bizim amacımız barışa katkıda bulunmaktı. Kendiliğinden gelişen olayları doğru okumak gerekir” diye konuştu. DTP’nin PKK adına karar alabileceğini ancak bunu yaparken ya Kandil’i ya da Avrupa temsilcisi Zübeyr Aydar’ın vereceği talimatları dikkate alması gerektiğini vurgulayan Karayılan ile gönderilmesi muhtemel gruplar, hükümet ve muhalefet ile ilgili görüşlerini konuştuk. işte o sorular ve Karayılan’ın ağzından cevaplar;
KIYAFETLER PROPAGANDA DEĞİLDİ
- Üzerinizdeki kıyafet askerî üniforma değil mi? Bu bile barışın önünde engel olarak gösterilemez mi?
Aslında bu Kürtlerin geleneksel kıyafeti. Fakat zamanla değişikliğe uğrayarak askerî kıyafete dönüştüğü doğru. Dağda olduğumuz için bu kıyafetleri giyiyoruz.
- Kandil’den Türkiye’ye giden 8 kişinin üzerinizdeki elbiselerin aynısını giymesi doğru muydu?
Bu kıyafetle Türkiye’ye gitmelerinin yanlış olduğunu düşünmüyorum. Türkiye toplumu siyasetçilerden daha anlayışlı. Tepki gösteren MHP ve CHP idi. İki gün sonra Başbakan da çark etti ve olup bitenleri “şov” diye niteledi.
- Gidenlerin ifadeleri hep aynıydı. Siz bu göndermeleri planlı mı yaptınız?
Kesinlikle o eylemde planlılık yoktur. Doğal gidilmiş ve doğal bir karşılanma olmuştur.
- 86 yıllık Cumhuriyet tarihinde AK Parti hükümeti bir ilki gerçekleştirmedi mi?
Bir ilk olabilir ama öz aynı. Gelinen aşamada artık Türkiye’nin kendisini yeniden düzenlemesi gerekiyor. Bunun mesajını hem Kürt halkı hem de bölgedeki konjonktürel durum veriyor. Bunu Türkiye halkı da fark etti. Başbakan yeni şeyler söylüyor olabilir ama gelişmeler de yeni. Köklü bir sorun var. Üstelik 86 yıldır kanayan bir yara var. Bunun iyileşmesi gerekiyor. Dolayısıyla sorumluların artık yapıcı ve çözücü tarzda konuşmaları şart. İnanıyorum ki, şu anda bağırıp çağıran muhalefet; eğer iktidarda olsaydı bunlar bugün savunduklarının aksini dillendireceklerdi. Biz hükümetin, konuşmalarını görmüyor değiliz. Fakat sadece sözle olmaz. Daha ciddi bir yaklaşıma ve pratik adımlara ihtiyaç var.
-Kanayan yara var diyerek empati yapılmasını istiyorsunuz ama sanki siz yapmıyorsunuz!
Fazlasıyla yaptığımızı düşünüyoruz. Karşı tarafın halkına doğrular anlatılmıyor. Tek yönlü bir pompalama yapıldığından dengesizlik oluşmuştur. Bana olup bitenler doğal geliyor. 17.500 faili meçhul terör değil mi? Toplumsal makaslar çok açılmış ve algılar farklılaşmış. Kürt toplumunda sevinç vesilesi olan bir durum, diğer tarafta tepkiyle karşılanıyor.
- “Silahların çare olmadığını, Kürt sorununun çözüm yolunun demokratik yollarla aşılabileceğini savunurken, ‘gerilla Türkiye’nin gerçeğidir ve o üniformalarla gitmesi normal’ diyorsunuz. Mademki silahlar çare değil, neden silah bırak mıyorsunuz? Barıştan ve siyasal çözümden kastınız nedir?
Birinci talebimiz silahların susması. Operasyon da eylem de olmasın. Yeter artık. Anaların gözyaşları ancak böyle diner.
İkincisi; bu sorunun çözümü için ister alt ister üst düzeyde olsun insanlar bir araya gelmeli ve bunu tartışmalı. Bu gerilla dağdan nasıl inebilir? Kürtlerin kimlik hakları ne şekilde tanınabilir? Bizimle görüşmeleri gerekmiyor. DTP var. Devlet hiçbir zaman DTP’yi muhatap olarak kabul etmedi.
- Açılımın tartışıldığı günden bu yana DTP’liler hiç buraya gelip sizle görüşmedi mi?
Hayır. Bu insanlar zaten olup bitenden çok ürküyor. Bu yüzden semtimize hiç uğramazlar.
- Gelip gitmiyorlarsa, aracı olamazlar. Yeterli inisiyatif sahibi olamazlar?
Bizlerle görüşmelerine gerek yok. Avrupa’daki temsilcimiz Zübeyir Aydar’dır. Daha önce milletvekiliydi. DTP’liler gidip Aydar ile görüşebilir. Devlet DTP’ye biraz inisiyatif tanısa temsilcileri buraya gelir bizimle de görüşür. DTP’den birileri buraya gelirse, hemen tutuklanır. Ya da partileri kapatılır.
- 8 askerin teslim edilmesi sırasında Kandil’e gelip görüşmeler yaptılar ama...
Askerlerin alınması sırasında geldikleri için haklarında dava açıldı. Eğer DTP’ye devlet bir rol biçse önemli gelişmeler yaşanabilir.
- DTP bizi temsil yetkisine sahiptir diyor musunuz?
Hayır, tam olarak öyle demiyorum. Karşı taraf, DTP’ye öyle bir misyon biçse, ben de “DTP bizi temsil yetkisine sahiptir” derim. Ama öyle bir durum yok ki. Şunu söylüyorum: DTP bu süreçte önemli bir rol oynayabilir. Ayrıca bu muhatap alınacak güçlerden biridir. Devlet DTP’yi muhatap alırsa, bu muhataplığı biz de kabul ederiz. Tabii karar verilirken, DTP’nin bizimle diyalog kurması gerekir.
- Mahkemede bir sanık avukata kendini temsil etmesi için noter kanalıyla tam yetki verir. Siz ‘işinize gelen yerde temsil edebilir’ diyorsunuz. Ara sıra da müdahale ediyorsunuz. Açıkça soruyorum: DTP sizin temsilciniz mi?
Dediğim gibi bizimle müzakere etmek şartıyla burada bir misyon üstlenebilir.
RADİKAL DEĞİLİM ÇÖZÜM TEHLİKEDE
- Yapılanları, atılan adımları tek yönlü olarak küçümsüyorsunuz sanki.
Bir şey yok ki küçümseyelim. Pratik olarak ne yaptılar? Sadece birkaç iyileştirici adım...
-Örgüt silah bıraksa, çözüm barışla halledildikten sonra tekrar şiddet ortamına dönüş olur mu?
Niye ana dilde eğitim alanında yasal bir düzenleme yapılacağı hususu gündeme getirilmiyor? Ana dilde eğitim hakkı bu çözüm perspektifinde yok.
- Tepki için aceleci değil misiniz? 30 yıllık sorunun bir anda çözülmesi mümkün mü? Radikal söylemlerle süreci baltalamış olmuyor musunuz?
Radikal konuşmuyorum. Çözüm kapılarının tümden kapandığını söylemiyorum. Fakat, bu yaklaşımla sorunun çözülmeyeceğini ifade ediyorum. AK Parti’nin kulağa hoş gelen sözleri sorunun çözümünü sağlamaz. Hatta, bu böyle devam ederse tehlikeli bir hâl alabilir.
Sayın Başbakan tarihe geçebilir
Türkiye şunu bilmeli. Kürt halkı vardır ve Türkiye ile birlikte yaşamak istiyor. Çözüme açık olduğumuzu söylüyoruz. Bu da diyalogdan geçer.
Tehlikeli bir hal almaması için atılması gereken adımlar neler? Örgüt olarak siz bu konuda bir takvim verebiliyor musunuz?
Bir kere operasyonların durması konusunda başbakanın ve AK Parti yetkililerinin net tavır ortaya koyması gerekiyor. Aksi halde tehlikeli durumlar gelişebilir. Bu karşı tarafa samimi bir öneridir. Söylenenler yapılmaz ve yarım bırakılırsa, çözüme karşı olanlar atak yapabilir. Ben bu işin basit ve kolay olduğunu, bir çırpıda Başbakanın bunu halledebileceğini söylemiyorum. Bu ciddi bir mesele. Başbakan Erdoğan bu işi çözerse, tarihe geçer. Ama riskler de var. Sorunu çözmek için mangal gibi bir yüreğe sahip olmak gerekiyor. Başbakan, bu mevcut tavrıyla sorunu çözemez. Çözemediği gibi altında da kalabilir. Çünkü farklı yaklaşımları dayatanlar olabilir. Onun için madem bir adım attı gerisi de gelmeli. Sorun riskli. Özal’ın başına gelenler biliniyor. Öyle basit değil.
- Bu bir tehdit mi?
Hayır, değil. Tehdit gibi algılanıyorsa, sözlerimi geri alıyorum. Başbakan’ın yükü çok ağır. Büyük devrimleri büyük adamlar yapabilir. Başbakan’da bunu görüyorum.
-Başbakan’ın yükünü hafifletmek istiyor musunuz?
Samimi adımları gördüğümüz anda üzerimize düşeni yaparız.
- Samimi değilse, niye öyle bir riskin altına girsin? Diğerleri gibi olayın üstünü örtüp yoluna devam edemez miydi?
Sayın Başbakan macera aramıyor. Sorun Türkiye’nin... Sorumlu kişi olarak çözmek zorunda. Sorunu çözmemek kurtuluş değil. Tansu Çiller, Bülent Ecevit neredeler?
- Yeni barış gruplarının gönderilmesi veya gönderilmemesi hususunda aldığınız herhangi bir karar var mı?
Barış gruplarının gönderilmesi hususunda üç grubun hazırlığını yaptırdık. İki grup gitti ancak Avrupa’dan gelecek grubun gelişi durdu. Henüz yeni bir kararımız yok.
- Kapıyı kapattınız mı?
- Devamı nasıl gelsin? Karşı taraf kapıları kapattı. Eğer tıkanma giderilirse; o zaman düşünürüz.
YENİ GRUPLAR GÖNDERECEKTİK
- Öyle planlamıştık ve bitirdik dedikten sonra adımı başkasından beklemek bir samimiyetsizlik değil mi? Yani onları teste mi tabi tuttunuz?
Devletin savcılarının Habur’da gelen gruba yaklaşımı iyi oldu. Eğer böyle devam etseydi bu iyi şeylere yol açabilirdi. Ama sonra ‘şov’, ‘provokasyon’ denildi. İş adetâ ters yüz edildi. Öyle olmasaydı belki de yeni gruplar gelecekti. Bu devletin bir kısmının çözümden yana olduğunu gösteriyor. Eğer çözümden yana olan kesim daha etkili gelirse, çözüm süreci yine gelişebilir. Ama bu kesim etkili olamazsa yeni saldırılar da muhtemel... Operasyonlar artar ve çatışma ortamına tekrar girilebilir.
- Sizin içinizde de çözümsüzlükten yana olanlar var mı?
Kesin yok demiyorum. Ama yönetim olarak çözümden yanayız. Bizde, savaş isteyenler etkili değil.
- Güneydeki (Irak’taki) Kürtler, Kandil’i yayla olarak görüyor. Kürt Federe Hükümeti eski başbakanı Neçirvan Barzani ile yaptığım görüşmede; “umuyorum bir gün silahlar susar, barış sağlanır ve Kandil de güzel bir tatil beldesi olur” dedi. Sizin de böyle bir umudunuz var mı?
Tabii ki umut ediyorum. Ama hayalci de değilim. Türkiye’nin diğer dağları ve güzel yerleri barış, kardeşlik ve birlik mekânı olsun. Ama ne yazık yakın gelecekte bu zor. Ayrıca; bölgede sıkışmış değiliz. Kandil’de de kalmak zorunda değiliz. Gerekirse silahlarımızı alır buradan gideriz.
- Nereye gidersiniz?
Ben sekiz yıl Siirt-Şırnak dağlarında yaşadım. Yine Türkiye’de kalabilirim. Stratejik müttefiklerimden birisi de coğrafyamız!
MAHMUR’DAKİLER GERİ DÖNEMEZ
- Ne olursa veya hangi adımlar olursa örgüt çözüm sürecini hızlandırır ya da yeni gruplar gönderir?
Irak’taki tüm Kürtler bize bağlı değil. Emrimizle hareket etmiyorlar. Mahmur dışında da bazı kamplarda Kürtler yaşıyor. Türkiye’deki korucular ortalık yerde ölüm saçmaya devam ederken Mahmur’dakiler geri dönemez. Çünkü zaten ölüm korkusuyla vatanlarını terk edip geldiler.
- Soruma cevap olmadı.
Biz AK Parti’nin konuyu gündeme getirmesini, Türkiye’nin temel sorunlarını çözme açısından iyi bir girişim olarak görüyoruz. Bunun karşısında; MHP’nin CHP’nin tutumunun ise “aslında öldürme devam etsin. Onur Öymen örneğinde olduğu gibi katliamların hâlâ savunulduğunun” farkındayız. Üstelik bunlar birlik-beraberlik adına yapılıyor. Bu bölücülüktür. Ortada hiçbir şey yokken muhalefet bir bardak suda fırtına koparıyor. Oysa; Türkiye’nin sorunlarını sakin tartışmak gerekir. Çözüm sadece AK Parti’nin görevi değil. Ordu, CHP ve Türkiye’yi seven herkesin görevi. Türkiye şunu bilmeli. Kürt halkı vardır ve Türkiye ile birlikte yaşamak istiyor. Çözüme açık olduğumuzu söylüyoruz. Bu da diyalogdan geçer.