"Kafdağı'nın ardına" yolculuğa çıkmak
Tarihi binlerce yıl öncesine dayanan masal anlatma kültürünün Bursa'da yaşamasına katkı sağlayan ve kendi Masal Evi'ni açan Seher Kander, anlatılarıyla dinleyicilerinin hayal gücünü harekete geçiriyor
BURSA (AA) - ELİF ÖZLEM ÇELİKLER - Bursa'da yıllar önce çevresindekilere masal anlatmaya başlayan ve bunu mesleği haline getiren Seher Kander, etkinliklerde bir araya geldiği çocuklar ve yetişkinleri adeta "Kafdağı'nın ardına" yolculuğa çıkarıyor.
Gazi Üniversitesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü'nden 2005'te mezun olan, 2012'de Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Aile Danışmanlığı Programı'nı bitiren ve 16 yıldır çocuk gelişimi odaklı aile danışmanlığı yapan 41 yaşındaki Kander, çevresindekilerle başladığı masal anlatıcılığı serüvenine 2015'ten itibaren profesyonelce devam etti.
Nilüfer ilçesi Gümüştepe Mahallesi'nde (eski Misi köyü) kurduğu Masal Evi Anlatı Merkezi'nin yanı sıra müzeler, kütüphaneler ve açık havada anlattığı hikayelerle bu kültürü canlandıran Kander, sosyal medya hesabından kayıt yaptıran dinleyicileriyle müzik eşliğinde loş ışıkta "Bir varmış bir yokmuş..." diye başlayan anlatımlarında buluşuyor.
Dinleyicilerini adeta "Kafdağı'nın ardına" yolculuğa çıkaran Seher Kander, AA muhabirine, küçüklüğünden itibaren masallara ilgi duyduğunu, anne olduktan sonra ise masalların en az çocuklar kadar yetişkinlere de büyük ufuklar açtığını gördüğünü söyledi.
Kendisini masallarla buluşturanın ne olduğunun sıkça sorulduğunu belirten Kander, "Hep diyorum ki 'Masallar bana hayat bilgisi sunuyorlar.' Çünkü bütün masalların içinde küçük ya da büyük herkes için bir hayat bilgisi var. O yüzden masallarla buluşmam çok geçmişe dayanmakla birlikte benim için şimdiyi de karşılıyor." dedi.
Gazi Üniversitesinde çocuk gelişimi bölümünde öğrenim görürken tiyatroyla buluştuğunu, birkaç yıl profesyonel olarak bu işi yaptığını anlatan Kander, şöyle devam etti:
"Bu buluşma benim için hikayelere, masallara ve bunları sahnelemeye yönelik çok fazla çığır açtı ama oradaki o ezber ve belli bir rutinin parçası olma durumu beni biraz geri planda tuttu. 'Yıllar içinde sanatla hikayeyle başka nasıl buluşabilirim, bunu başka nasıl performe edebilirim?' diye düşündüğümde ve gün geldiğinde 'Evet hikayeler, masallar anlatılabilir de aynı zamanda.' dedim. Yani sadece sahne olmadan istediğim her yerde, istediğim şekilde, özgürce ve anonimleşen bu masallar ve hikayeler bize o özgürlüğü fazlaca tanıdığı için bu özgür anlatma biçimi beni tiyatrodan sonra hikaye anlatıcılığıyla buluşturdu. Zaten kadim kültürde o ateş başında dünyayı anlama biçiminin bir parçası olarak vardı. Anadolu'da, Mezopotamya'da zaten var, hala var. Böyle olunca tabii sahada kendini var eden arkadaşlarımız da oyuncu kökenli ya da sanat çalışmalarıyla bunların hepsi birer ilham oldu ve gün geldi kütüphanelerde aslında gönüllü olarak ilk anlatmaya, umuma açık, arkadaşlarımızın, çoluğumuzun çocuğumuzun sevdiklerimizin dışında anlatmaya başladım. Kütüphanelerle müzeler, sokak, festivaller, okullar ve en sonunda bundan 5 yıl önce de kendi masal evimi kurdum ve 5 yıldır aralıksız olarak orada hikayelerimi büyük küçük herkese anlatıyorum."
- "Gönlümüzü, kulağımızı ve zihnimizi açarsak hikayeler bizi buluyor"
Seher Kander, masal anlatıcılığı için çok dinlemekten ziyade çok okumak gerektiğini vurguladı.
Kendilerinin de masalları, hikayeleri birilerinden dinlediklerini ancak sokağı, hayatı, doğayı, ormanı, insanları gözlemlemenin, bu hayat bilgisine hakimiyetin önemli olduğunu kaydeden Kander, "Çok zengin bir coğrafyada yaşıyoruz. Özellikle Doğu coğrafyasında masallar ve hikayeler için hem yayın olarak hem de anlatı kültürü çok zengin. O yüzden biraz gönlümüzü, kulağımızı ve zihnimizi açarsak hikayeler bizi buluyor. Hele Bursa gibi bir şehirde hikayeler bizi kovalıyor artık. Yani sizin yakalamanız gerekiyor ya da durmanız gerekiyor." diye konuştu.
Masal anlatıcılığına yaklaşık 10 yıl önce başladığını belirten Kander, 5 senedir bunu tam zamanlı mesleği haline getirdiğini belirtti.
Kander, masalı her şekilde anlatabildiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Oturarak, ayakta, dolaşarak, dizinin dibinde, ateşin başında, sokağın ortasında, çeşmenin başında, dağın dibinde, ağacın altında nerede istersek orada anlatabiliriz. O kadar özgürüz ve istediğimiz gibi anlatabiliriz. Tabii geleneksel yaklaşımlar var, daha modern yaklaşımlar var. Bunu daha performansa dönüştüren yaklaşımlar var. Ben hepsinin tadına bakmayı çok seviyorum. Biraz böyle özgür de bir kafam olduğu için o kanallardan geçmeyi, daha çok hepsini deneyimlemeyi, masalın haline göre şekillendirmeyi. Yani bu masala ne yakışır? Bu masalda nasıl anlatmak yakışır? Biraz onları gözlüyorum."
Dinleyici profili ve mekanın da çok önemli olduğuna dikkati çeken Kander, şunları kaydetti:
"Her mekanda her anlatı biçimini kullanamazsınız. Bazen masala müzik eşlik eder ama mesela ormandasınızdır, ormanın kendi müziği vardır. Oranın müziği zaten sizin anlatınıza eşlik eder ya da çok daha otantik, nostaljik bir alandasınızdır. Oraya başka türlü bir müzik eşlik eder. Bazen oyun eşlik eder aslında, bazen tamamen dinleyiciyle yol aldığınız daha doğaçlama bir hal olur ve birlikte anlatırsınız."
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.