Kafama silah da dayasalar...
Eski Ülkü Ocakları Başkanı: 30 yıldır bugünü bekliyorum, kafama silah da dayasalar 'evet' diyeceğim
1980 ihtilalinde 11 yıl cezaevinde yatan ve idamla yargılanan Balıkesir eski Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Ulu, ihtilalde idam edilen ülkücü koğuş arkadaşı Selçuk Duracık'ın kendisine verdiği kazağı 28 yıldır saklıyor. Ulu, Duracık'ın anne ve babasının bile henüz görmediği emanetini koklayarak o günleri tekrar yaşadığını söylüyor. Kabus gibi günler yaşadığını ve Türkiye'nin tekrar o günleri yaşamaması için referandumun bulunmaz bir fırsat olduğunu belirten Ulu, "Tam 30 yıldır bugünü bekliyorum. Kafama silah dayasalar bile sandığa gidip büyük bir gururla 'evet' oyu kullanacağım." dedi. Ulu, 3.5 yılı hücre cezası olmak üzere toplam 11 yıl çeşitli cezaevlerinde hapis yattığını ve işkencelere maruz kaldığını belirterek, o günlerin tekrar yaşanmaması için 12 Eylül 2010 tarihinin önemli olduğunu söyledi. Cezaevlerinde 10 bin sayfa günlük tuttuğunu ve bunların sadece 30 günlük kısmını 'Mamak'ta 30 Gün' isimli bir kitapta topladığını anlatan Ulu, gelecek nesillerin o karanlık günleri bilmesi için böyle bir kitap hazırladığını ifade etti. Buca Cezaevin'de 8 ay kaldığını ve üç kez idamla yargılandığını kaydeden Ahmet Ulu, "İzmir'de yargılanacağımızı sanıyorduk. Manisa'nın Turgutlu ilçesinde 1979 yılında 4 kişinin öldüğü fırın baskını olayında yargılanıp idam edilen Selçuk Duracık ve Halil Esendağ isimli arkadaşlarımızla birlikte aynı koğuşta kaldık. Bizim mahkememiz Ankara'da olduğu için bizi Mamak Cezaevi'ne gönderdiler. İzmir'de kalsaydık belki de bu iki arkadaşımızla aynı kaderi paylaşacaktık. İkisi de 20'li yaşlarda olan bu iki arkadaşımız 5 Temmuz 1983 günü idam edildiler." dedi.
'CELLATLARINDAN HELALLİK İSTEDİLER'
İki arkadaşından bahsederken gözyaşlarını tutamayan ve hıçkırıklara boğulan Ulu, Selçuk Duracık'ın Buca Cezaevi'nden ayrılırken hatıra olarak saklaması için kendisine giydiği bir kazağı hediye ettiğini ifade etti. Anne ve babasının dahi görmediği Duracık'ın emanetini 28 yıldır sakladığını ve zaman zaman koklayarak o günleri hatırladığını söyleyen Ulu, "Selçuk'un kazağını hep yanımda taşıdım, hep onun kokusunu hissettim. Halil Esendağı da bana bir tespih hediye etti. Fakat Mamak Cezaevi'nin girişinde askerler benden aldılar, bir daha da geri vermediler. Asıldıkları gün sabah erken saatte çok farklı duygularla uyandım. Sonradan infazda görevli olarak bulunan imamdan öğrendiğimize göre Selçuk ve Halil asılmadan önce kendilerini asan cellattan helallik istemişler. Bir köşeyle çekilip hüngür hüngür ağlayan celladın, "Ben, onları asmak istiyorum. Onlar benden hellallik almak istiyorlar." dediğini öğrendik. Bu arkadaşlarımızın ideali Türk-İslam ülküsüydü. Cellatlarından bile helallik isteyecek kadar iman ve takva sahibi arkadaşlarımızdı. Asıldıktan sonra dar ağacında defalarca döndükten sonra yüzlerinin kıbleye döndüğünü ve ardından hafif bir yağmurun çiselediğini orada bulunanlar anlattı." diye konuştu. Kendisinin de üç kez idamla yargılandığını, ancak mahkemeler sonucunda beraat ettiğini kaydeden Ahmet Ulu, başından geçen ilginç hadiseyi ise şöyle anlatıyor: "Mamak'ta çok acılar, çok işkenceler gördüm. Tabutluk olarak adlandırılan hücrelerde kaldım. 3.5 yıl hücre cezası aldım. Hücreden çıkınca yürümeyi unutmuştum. İki asker iki kolumdan tutarak beni ayakta tutmaya çalışıyorlardı. Mamak Cezaevi'nde hapis yatarken, çoğu koğuş arkadaşım idam edildi. Bunu öğrenen anne ve babam benim de idam edileceğimi düşünerek, cenazemde tabutumun önüne konulmak üzere evde bulunan bir fotoğrafımı büyüterek çerçeveletmişler. Bunu duyduğumda gözyaşlarımı tutamadım. Ama artık o acılı günler geçti. 12 Eylül'de sağ ve soldan binlerce genç birbirine kırdırıldı. Cezavinde 11 yıl boyunca 10 bin sayfa günlük tuttum. O günlüklerimi zor şartlar altında sakladım. Çeşitli yollarla cezaevi dışına çıkarttım. Neticede o günlüklerin sadece 30 gününü bir kitapta topladım. Geçtiğimiz günlerde Balıkesir'e gelen Başbakan Erdoğan'a da bu kitaptan bir tane hediye ettim. Bu konuda çok memnun oldu sayın başbakan."
'MHP'LİLERİN SEVİYESİNE İNMEYECEĞİZ'
12 Eylül sonrasında mağdur olan ülkücüler olarak geçtiğimiz aylarda bir deklarasyon yayımlayarak anayasaya çalışmalarına destek verdiklerini hatırlatan Ulu, bu davranışları nedeniyle Milliyetçi Hareket Partisi'nin sert tepkisiyle karşılaştıklarına dikkat çekti. Genel Başkan Devlet Bahçeli ve genel başkan yardımcılarının kendilerini ihanet ve köpeklikle suçladığını ve bütün bu baskılara rağmen referandumda 'evet' oyu kullanacağını söyleyen Ulu, "Ancak bizler 12 Eylül'de işkence görmüş insanlar olarak onların seviyesine düşmeyeceğiz. Onlar işkence görmedi, bizi anlayamazlar. Ben, bugünü tam 30 yıldır bekliyorum. Türkiye'nin bir daha o karanlık günlere dönmemesi için kafama silah da dayasalar sandığa gidip 'evet' oyu kullanacağım. Bu amaçla geçtiğimiz hafta Balıkesir'de 'Sivil Güçler Birliği' adı altında bir platform kurduk. Referandumun siyasi bir çekişme olmadığını ve ülkenin önünü açacak bir girişim olduğunu söylüyoruz halkımıza. 'Darbelerin karanlığından demokrasinin aydınlığına' sloganı ile referandumda '10 numara evet' diyeceğiz." diye konuştu.
CİHAN