İttifak hep aynı
Derin Operasyon'da el ele fotoğraf veren kurumlar, post-modern darbe sürecinde de birlikte hareket etmişti.
Gezi olayları, dershane tartışması ve 17 Aralık operasyonuyla gündeme yerleşen Paralel Yapı'nın, 28 Şubat sürecindeki etkisi yeniden tartışmaya açıldı. Yargı ve Emniyet'teki hareketliliğe paralel olarak TÜSİAD'ın açıklamaları, dinleme kayıtları, Cemaat'in tavrı, "Yaşanan gelişmelerle 28 Şubat mantığı, bir başka versiyonuyla devreye mi sokulmak isteniyor" sorularını beraberinde getirdi. AKŞAM, 28 Şubat'ın 17'nci yıl dönümünde,yeniden o defterleri açtı:
HÜKÜMET KURULDU: Takvimler, 28 Haziran 1996'yı gösterdiğinde Refahyol hükümeti Erbakan Başbakanlığı'nda kuruldu.
GERGİNLİK: Erbakan, YAŞ üyelerine 5 Ağustos'ta akşam yemeği verdi. Yemekte soğuk rüzgarların estiği, gazetelere yansıdı.
LİBYA: Tansiyon, Erbakan'ın, 2-7 Ekim 1996 tarihlerini kapsayan Mısır, Libya ve Nijerya gezileriyle yükseldi. Komutanlar, Erbakan'a "Libya'ya gidilmemesini" telkin etmişti.
MÜSLÜM GÜNDÜZ OLAYI: O günlere damgasını vuran olaylardan biri de Aczimendilerin Lideri Müslüm Gündüz'le ilgili görüntüler oldu. Bunu, Ali Kalkancı olayı izledi.
SUSURLUK KAZASI: 3 Kasım 1996'da, Susurluk'ta yaşanan kaza gündeme bomba gibi düştü. Bu olayla mafya-siyasetçi-polis ilişkileri açığa çıktı. "Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık" eylemleri ise yurt geneline yayıldı.
TARİKATÇILARA YEMEK: Erbakan'ın, 11 Ocak 1997'de Başbakanlık Konutu'nda tarikat liderleri ve cemaat önderlerine verdiği iftarın görüntüleri, TSK'da büyük rahatsızlık yarattı.
KUDÜS GECESİ: 30 Ocak 1997'de Sincan Belediyesi 'Kudüs Gecesi' düzenledi. Belediye Başkanı Bekir Yıldız tutuklandı.
DEPREM ETKİLİ MGK: 28 Şubat 1997'deki MGK'da komutanlar, irticaya karşı tedbir gerekçesiyle taleplerini sıraladı. Tarikatlara bağlı okulların Milli Eğitim'e devri, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmesi, tarikatların kapatılması gibi istekler, Erbakan ve kurmaylarını sıkıntıya sokmuştu. Ön yazıyı imzalayan Erbakan'ın, kararların altına imza atmadığı ifade edildi.
FİŞLEMELER: Fişleme ve sürgün olayları, bürokrasiden akademik camiaya kadar görevden almalar o sürece damga vuran olaylar oldu. İmam hatiplerin orta öğretimdeki kademeleri kapatıldı. Üniversiteye girişte de katsayı uygulaması başladı.
BEKLENEN İSTİFA
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, "Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu" iddiasıyla RP hakkında kapatma davası açtı. Refahyol'un birinci yılını doldurmasına günler kala 18 Haziran'da Erbakan istifasını verdi. 19 Haziran'da Cumhurbaşkanı Demirel, hükümet kurma görevini Çiller'e değil, Mesut Yılmaz'a verdi. Yılmaz, 11 gün içinde Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk'la birlikte ANASOL-D Hükümeti'ni kurdu. 28 Şubat MGK'sında alınan kararlar hızla devreye sokuldu. 8 yıllık kesintisiz temel eğitime geçildi.
GÜLEN'DEN DARBEYE DESTEK
Sürecin en tartışmalı açıklamalarından biri Fethullah Gülen'den gelmişti. Son günlerde "Paralel Yapı ile paralel devlet kurmak istediği" yönünde hakkında değerlendirmeler çıkan ve hükümetin 17 Aralık operasyonu başta olmak üzere kimi gelişmelerden sorumlu tuttuğu Gülen, o günlerde de tartışmaların içinde yer almıştı. Gülen, 16 Nisan 1997'de Kanal D'de Yalçın Doğan'a verdiği röportajda askerlerin Anayasa'nın verdiği yetkiyi kullandıklarını söylerken, "Müdahale etmediğimiz zaman tarih önünde suçlu oluruz mülahazasıyla hareket ediliyorsa, meseleyi böyle algılıyorsa, bana göre onlar masumdurlar" ifadesini kullanmıştı. Hükümet için de "Bugün Türkiye'yi idare edenler, gerekli performansı ortaya koyamadılar zannediyorum. Çünkü idarede uzlaşma çok önemlidir" diyerek bir anlamda istifayı işaret ediyordu.
AK PARTİ'YLE İZLER SİLİNDİ
REFAHYOL hükümetinin sona ermesiyle 28 Şubat sürecinin ne kadar devam edeceği tartışmaları da yaşandı. Emekli Org. İsmail Hakkı Karadayı'dan TSK'nın zirvesinde nöbeti devralan Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun "28 Şubat bin yıl sürecek" sözü literatürde yerini aldı. Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde kurulan AK Parti'nin 3 Kasım 2002'de tek başına iktidara gelişi süreci tersine çevirdi.
BAŞÖRTÜSÜ SORUNU ÇÖZÜLDÜ
28 Şubat süreci için "Post-modern Darbe" nitelemesi yapılıyordu. O süreçte devreye sokulan uygulamalar, AK Parti döneminde birer birer tarihe karıştı. 4+4+4 eğitim modeli devreye girdi. Katsayı uygulaması ve başörtüsü sorunu çözüldü. İmam hatipler yeniden yapılandı. Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları, 28 Şubat'a kadar uzandı. 2012 yılında TBMM bünyesinde de Darbeleri Araştırma Komisyonu kuruldu. Komisyon, 28 Şubat'ı da mercek altına alarak, aktörlerini dinledi. Kısa sürede de dava açıldı.
3.5 AYDA TAHLİYE EDİLDİLER
Ankara 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davanın iddianamesinde, 76'sı tutuklu, 103 sanık hakkında "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçu karşılığı "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezası isteniyordu. Ancak daha duruşma yapılmadan, tutuklulardan 37'si tahliye edildi. Yapılan her duruşmada, sanıklar serbest kalıyordu. Batı Çalışma Grubu'nu kurmakla suçlanan Emekli Org. Çevik Bir, dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı emekli Org. Çetin Doğan ve dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri emekli Tümg. Erol Özkasnak'ın da aralarında olduğu isimler, 3.5 ay gibi kısa bir sürede mahkeme tarafından serbest bırakıldı ve halen devam eden davada tutuklu sanık kalmadı. Postmodern darbenin sivil ayağına ise şu ana kadar dokunulmadı.
YARGIDAN İTİRAZ
Hükümetin 40'ı çıkmadan, komutanların yanı sıra yargı ve iş dünyasından da birbiri ardına sesler yükseldi. 7 Eylül'deki Adli Yıl Açılış Töreni'nde, dönemin TBB Başkanı Eralp Özgen ile Yargıtay Başkanı Müfit Utku 'şeriat' uyarısı yapıyordu. Özgen, "Türkiye'de insanlar şeriat korkusuyla yaşıyor" ifadesini kullanmıştı.
MANŞET ETKİSİ
28 Şubat sürecinde en etkili kesimlerden biri de medyaydı. "500 tarikat, 5 bin şeyh", "Defileler yasaklanıyor" gibi manşetler, toplumsal algıyı da, askeri ve bürokrasiyi de etkiliyordu. İrtica haberleri, gazetelerin manşet ve sayfalarından eksik olmuyordu.
SAHNEDE TÜSİAD
Yargıdan yükselen seslerden iki hafta sonra bu kez TÜSİAD'ın açıklaması geldi. Özellikle bugünlerde HSYK ve İnternet Yasası'yla ilgili açıklamaları hükümetten tepki çeken TÜSİAD, 28 Şubat sürecinin de baş aktörlerinden biriydi. 21 Eylül 1996 günü TÜSİAD'dan "Ekonomi kötüye gidiyor, erken seçim yapılmalı" çağrısı geliyordu.
DEMİREL DEVREDE
"Cumhuriyet'e Sahip Çıkma" adı altında mitingler başlamıştı. Türkiye'nin dört bir yanından askere de mesaj niteliğinde çağrılar yapılıyordu. Cumhurbaşkanı Demirel, tartışmalar arasında devreye girdi. Başbakan Erbakan'a 'uyarı mektubu' gönderdi. O günlerde Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya'nın "İrtica, PKK'dan daha tehlikeli" sözleri de gündemi dalgalandırıyordu.
DEMOKRASİYE BALANS AYARI
4 Şubat günü Sincan'da askerler, 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaptı. Bazı kesimler bu geçişi "Demokrasiye balans ayarı" olarak yorumluyordu. Genelkurmay ise arıza yapan tankların, geçiş güzergahı dışına çıktığını ve zorunlu olarak bölgede kaldığı bilgisini veriyordu.
AKŞAM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.