İşte TC Olayının Aslı Astarı
Hürriyet yazarı Taha Akyol, son günlerin çok tartışılan konularından biri olan devlet kurumlarının logo ve yazışmalarında TC ibaresinin kaldırılması konusunu köşesine taşıdı.
Sosyal medyada infiale sebep olan, pek çok medya organında geniş yer bulan kamu kurum ve kuruluşlarından TC ibaresinin kalkması olayı hakkında tartışmalar devam ediyor.
Hürriyet yazarı Taha Akyol, bu tartışmaları köşesine taşıyarak olayın iç yüzünü ortaya çıkardı.
İşte Taha Akyol'un o yazısı;
SAĞLIK Bakanı Sayın Müezzinoğlu’nun açıklaması şöyle:
“Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ibaresi devam edecek. Ama onun altında ‘İstanbul Ümraniye Kamu Sağlığı Hastanesi’ derken, ayrıca T.C. kullanılmasının bir mantığı yok!”
Hayır, bence mantığı var; fakat önce bu tartışmanın nasıl çıktığını görelim.
İŞTE BAKANLIK LOGOSU
Sağlık Bakanlığı iki yıl önce bir kurumsal kimlik çalışması yapmış; çağımızda bir gerekliliktir bu. Bakanlık için bir de logo tespit etmişler; hem Türk bayrağını, hem Kızılay’ı, hem sağlıklı insanı temsil eden bir logo... Şöyle: Bakanlığın logo kullanımını anlatan “Kılavuz” kitapçığına göre, mesela bir hastanenin tabelası şöyle olacak:
Logo güzel fakat madem logo var, bir de “T.C.” yazmaya ihtiyaç yok, diye düşünmüşler.
SİMGE OLARAK T.C.
Hastane, okul, tapu idaresi, emniyet veya adliye binası yahut sosyal güvenlik kurumu, bütün kamu binalarındaki tabelalarda “T.C.” bulunmalıdır; TC diye de yazılabilir.
Yaşadığımız yerin Türkiye Cumhuriyeti olduğu bilinmiyor mu? Elbette biliniyor, fakat “TC” rumuzu artık bir “devlet arması” haline gelmiştir: Kamu hizmetinden yararlanan “vatandaş”la, ona bu hizmeti sunan “devlet” arasında bir iletişim simgesidir bu.
Simge ve armaların toplumlarda “aidiyet” duygusunu geliştirmede ne kadar önemli olduğunu anlatan çok değerli bir eseri herkese tavsiye ederim: Prof. Selim Deringil’in “Simge’den Millete” adlı kitabı... Devlet simge ve armalarının “millet” olmadaki önemini Sultan Abdülhamid örneğiyle anlatan bilimsel bir eserdir. Kitabın alt başlığı nasıl, biliyor musunuz? Aynen şöyle:
“II. Abdülhamid’den Mustafa Kemal’e Devlet ve Millet”.
Kitapta simgelere önem vermedeki devamlılık anlatıldığı için alt başlık böyle.
REAYA’DAN VATANDAŞ’A
Tarihsel olarak “nüfus” unsuru üç aşamadan geçerek evrildi:
- Reaya dönemi: Köylü tarlasındadır, devletle pek işi yoktur. Tuğralar fermanlarda yer alır; her yerde görülmez.
- Teba dönemi: Köylü şehirle ve devletle ilişkiye geçmiştir; sürtüşmeler de başlamıştır. Bizde ve Avrupa’da “hükümdar” figürü ve alametleri etrafında bir “aidiyet” duygusu ve “sadık teba” kültürü yaratılmaya çalışılır.
- Vatandaş dönemi: Ahali artık aktiftir. Tanzimat sürecinde, 1869’da Vatandaşlık Kanunu çıkar. Tuğra’dan ayrı olarak Abdülmecid “Devlet-i Osmani arması”nı çizdirir. Abdülhamid armayı zenginleştirir; bugün bildiğimiz armadır bu. Anıtsal kamu binalarında Abdülhamid’in şahsi tuğrasından ziyade bu görkemli “Arma-i Osmani” yüceltilir.
Cumhuriyet’te yeni bir arma çalışması yapılmış, sonuçlanmamıştır fakat simgelere daha büyük bir önem verilmiştir; bayrak, marşlar, kutlama yıldönümleri...
BAKAN’A BİR ÖNERİ
Geçen doksan yılda “T.C.” rumuzu artık devletin kısaltılmış adından öte, bir “devlet arması” haline gelmiştir. Asla kaldırılmamalıdır.
Sağlık Bakanlığı’nın logosu güzel... Fakat bu logo, sunulan sağlık hizmetinin “devlet” tarafından “vatandaş”a sunulduğunu ifade eden bir simge değildir. Bunu ifade eden simge “T.C.”dir.
T.C. arması kaldırılmamalı, aksine sadece antetlerde değil, tabelalarda da itinayla yer almalıdır.
Sayın Müezzinoğlu Batı Trakyalıdır; “vatandaş” ve “aidiyet” kavramlarının engin duygularını acılar çekerek yaşamıştır. Kendisine öneriyorum; nereye ve hangi hastaneye “Sağlık Bakanlığı...” yazılacaksa bu mutlaka “T.C. Sağlık Bakanlığı” diye yazılmalıdır.
Taha Akyol - HÜRRİYET
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.