İşte her yönüyle Başbakan Ahmet Davutoğlu
İstanbul Erkek Lisesi'nden yatılı okuyan Ahmet Davutoğlu bir yandan Goethe, Kafka, Brecht okurken; diğer taraftan da Türk klasiklerini adeta hıfzeder.
İdealizm ve sorgulamalarından asla taviz vermez. Anadolu'dan gelen gençlerin ağabeyidir artık. Herkes onu kantinde masanın üstüne çıkıp haykıra haykıra okuduğu Sakarya Türküsü'nden tanır. Mehmet ve Memnûne çiftinin bir erkek çocuğu dünyaya gelmiş, bu doğum bütün aileyi mutluluğa boğmuştu. Etli pilavlar dökülüp, yemekler yapılmıştı. Taşkent'teki herkes bu kutlamalara katılmıştı. Ailede kız erkek ayrımı hiçbir zaman olmasa da, doğan çocuk ailenin ilk ve tek erkek çocuğu Ahmet'tir...
Ahmet Davutoğlu'nun kişiliğini, ruhunu, tarih-coğrafya bilincini şekillendiren en önemli mekân; doğduğu yer Taşkent'tir. Toros dağlarının zirvesindeki bir Türkmen kasabasında, yaşatılan yüzlerce geleneğin içine doğmuş Davutoğlu, 1959 yılının 26 Şubat'ında. Konya'ya yakın mesafedeki bu ufak belde, Orta Asya'dan Anadolu'ya göç eden Yörüklerin duraklarındandır.
Aile, 70'li yılların ortasında Taşkent'ten ayrılarak İstanbul'a, Fatih'e yerleşir. Artık lise çağında olan Ahmet, İstanbul Erkek Lise'sine yatılı olarak kayıt olur. Hayatındaki ilk önemli entelektüel ve siyasi çalışmalara burada başlar. Bir yandan Goethe, Kafka, Brecht okurken; diğer taraftan da Türk klasiklerini adeta hıfzeder. İdealizm ve sorgulamalarından asla taviz vermez. İstanbul Erkek Lisesi'ndeki mütedeyyin, Anadolu'dan gelen gençlerin ağabeyidir artık. Herkes onu kantinde masanın üstüne çıkıp haykıra haykıra okuduğu Sakarya Türküsü'nden tanır.
ÇİFT ANA DALDAN MEZUN İLK ÖĞRENCİ
Liseyi bitirdiğinde kafasında bir hedef vardır; sosyal bilimler okumak. Kayıt olduğu Boğaziçi Üniversitesi'nde önce İktisat okur. Fakat mutlu değildir, Fen bölümünden mezun olmasına rağmen, tıp ya da mühendislik istemez. Aradığı fırsat doğar ve Boğaziçi'nde çift ana dal okuma hakkından yararlanarak siyasala başlar. 1982'de İktisatı, 1983 yılında da Siyasalı bitirerek Boğaziçi Üniversitesi'nde çift ana daldan mezun olan ilk öğrencidir Davutoğlu.
Ardından Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde doktorasını tamamlar. Çin-Hint kültürünü yakından görmek arzusuyla Malezya İslam Üniversitesi'ni tercih eder ve orada çalışmak üzere yurtdışına çıkar.
'AMAN AHMET DURUMLAR ÇOK KARIŞIK'
Yurda döndüğünde uzun süre öğretim görevlisi olarak görev yapar. Irak işgali, Kıbrıs sorunu ve AB süreci gibi stratejik önemi yüksek konularla ilgili çalışmalar onu siyasetin içine çeker artık. Uzun yıllardır dostluk hukuku bulunan Abdullah Gül'ün 'bu işin şakası yok' sözleri ile akademik hayatına nokta koyar. Bu durumu öğrenen arkadaşları, 'Aman Ahmet. Durumlar çok karışık. Bu sorunlarla başa çıkabilmen mümkün değil' telkinlerinde bulunurken, Davutoğlu, hem vatana-millete hem de komşu ülkelere ve tüm coğrafyaya bir borcu olduğunu düşünüyordu.
ERDOĞAN VE GÜL'ÜN ORTAK GÜVENİ
Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ikilisinin kendisine gösterdiği güven bu noktada elini inanılmaz rahatlattı. Bir yandan cari krizlerle, yeni açılımlarla ve ortaklıklarla ilgilenen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu; aynı zamanda Türkiye'nin uluslararası camiadaki konumu ve diplomatik işleyiş biçimi hakkında bir paradigma değişikliğine gitmek ister. Komşularla sıfır problem üzerinden bölgeyle yüzyıl sonra yeniden ilişki kurmaya çalışan bir Türkiye'nin adımlarının ayak sesleri olur.
İsrail'in Mavi Marmara baskını, Arap Baharı süreci, Mısır'da Mübarek rejiminin sona ermesinin ardından seçimle işbaşına gelmiş Mursi'nin darbe ile indirilmesi, Libya'daki kanlı ayaklanmalar, Sünnilere aşırı güç kullanan Maliki rejimi ve Irak'taki çıkmazlar. Bir türlü çözülmeyen Suriye düğümü ve İsrail'in Filistin ile Gazze'de döktüğü kanlar… Tüm bu süreçlerde bitmek tükenmek bilmek bir tempoyla mekik dokuyan Davutoğlu, Ortadoğu'da yaşanan tüm gelişmelerin her an içinde yer aldı.
Mavi Marmara gemisindeki 10 Türk vatandaşının İsrail tarafından şehit edilmesinden sonra BM Genel Kurulu'nda yaptığı tarihi konuşma ile Davutoğlu, Türkiye'nin 'diklenmeden dik durma' politikasını dünyaya bir kez daha ilan ediyordu.
'TEHLİKELİ ADAM'
Arayan, kurgulayan, uygulayan Davutoğlu, Wikileaks belgelerinde 'tehlikeli adam' olarak tanımlanmıştı. Dün Genel Başkanlığa ve Türkiye Cumhuriyet Başbakanlığına aday gösterilen Ahmet Davutoğlu şüphesiz önümüzde süreç için hayati bir rol üstlenecek. 'Tehlikeli adam' Türkiye Cumhuriyeti'nin 26. Başbakanı ve AK Parti'nin 2. Genel Başkanı olarak, o rolü nerede ve nasıl oynayacak, hep beraber göreceğiz.
Ailenin tek erkek çocuğu
Yalçın kayalara kondurulmuş gibi duran Anadolu'nun küçük bir kazâsı olan Taşkent'te Davutoğlu ailesinde büyük bir mutluluk yaşanmaktaydı. Mehmet ve Memnûne çiftinin bir erkek çocuğu dünyaya gelmiş, bu doğum bütün aileyi mutluluğa boğmuştu. Etli pilavlar dökülüp, yemekler yapılmıştı. Taşkent'teki herkes bu kutlamalara katılmıştı. Ailede kız erkek ayrımı hiçbir zaman olmasa da, doğan çocuk ailenin ilk ve tek erkek çocuğu olacaktı. 26 Şubat 1959'da doğan bu çocuk, bu olaydan 55 yıl sonra, Türkiye'nin halkoyuyla seçilen ilk cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ardından Başbakanlık koltuğuna oturacak olan Ahmet Davutoğlu'ndan başkası değildi.
4 yaşında öksüz kaldı
Davutoğlu'nun kendi deyimiyle hayatındaki her şeyi borçlu olduğu kişi babası Mehmet Bey'dir. Daha dört yaşındayken annesini kaybeder küçük Ahmet. Mehmet Bey bir süre sonra, Yörük kızı olan Sefure Hanım ile evlenir. Sefure Hanım, Ahmet'i kendi çocuklarından hiç ayırmaz, bir kere olsun üvey muamelesi yapmaz. Ahmet Davutoğlu'nun ilk kızına, ikinci annesinin ismini vermesi işte bu minnetin ifadesidir. Baba Mehmet Bey, tam bir Anadolu insanıdır. İmkânsızlıklardan dolayı okuyamamıştır ve hayattaki tek derdi, Ahmet'i düzgün bir insan ve iyi bir ilim adamı olarak yetiştirmektir. Sefure Hanım bu çabayı merhametiyle desteklerken, ninesi Hacıkızebe kadın da, biricik Ahmet'inin bugün geldiği noktayı işaret eden o meşhur duasını hiç eksik etmez: 'Oğlunla ordu, kızınla oba olasın. Koç koç oğlanların ardına düşe, dünyalar ayaklarına gele, herkes sana akıl danışa.'
Yeni Şafak yazarı
1995 yılında Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim görevlisi olan Davutoğlu bir taraftan da Yeni Şafak Gazetesi'nde günlük yazılar kaleme aldı. Avrupa'daki son toplu katliam alan Bosna Savaşı ve sonrasında yaşanan gelişmeleri, NATO'nun Kosova tavrını ve Türkiye'deki tükenen siyaseti mercek altına aldığı yazılarını 1999 yılına kadar sürdürdü Davutoğlu.
Evin bakanı Sare Hanım
2007 seçimleri sonra kabine dışından Dışişleri Bakanı olduğunda ise artık bambaşka bir çalışma temposu başlar. Bu dönemde Davutoğlu ailesi en küçük ferdinden, Sare Hanım'a kadar büyük fedakarlıklar yaparlar. Davutoğlu, Ankara yolunu tuttuğunda ikisi küçük, dört çocuğunu İstanbul'da anneleriyle bırakmak zorunda kalır. Kendi deyimiyle evin Bakan'ı Sare Hanım, 'bakılanı' ise kendisidir. Kendisi çok başarılı bir doğum uzmanı olan Sare Hanım bir yandan çalışmalarına devam ederken, diğer yandan evdeki büyük boşluğu çocuklarına hissettirmemek için yoğun çaba sarf eder. Kendisiyle ilgili hiçbir isteği olmadığı gibi bir yandan da siyasetin yoğun ve yorucu hengamesinde mücadele eden eşinin yaptığı çalışmaların tamamını destekler. Böylece İstanbul›daki evi Ahmet Davutoğlu için artık sadece bir yuva değil, aynı zamanda Ankara›nın ve üstlendiği sorumluluğun gerginliğinden, streslerinden uzak kaldığı bir sığınak haline gelmiştir.
Kadın Doğum Uzmanı olan Sare Hanım ile Ahmet Davutoğlu 30 yıldır evli. Davutoğlu çiftinin; Sefure, Meymune, Hacer Bike ve Mehmet isimlerini verdikleri 4 çoçuğu var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.