İsrail'le 2. Mavi Marmara Krizi Kapıda
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ikinci hazırlığını yapan Mavi Marmara filosu için “Telkinde bulunabiliriz ama tümden önüne geçemeyiz” dedi.
12 Haziran seçimlerinin en ilginç kampanyalarından birini şüphesiz Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu yürütüyor. Davutoğlu’nun seçim çalışmalarının bir gününü yerinde izledim. Sabah saat 09.00’da başlayan mesaimiz akşam 23.00’e kadar sürdü. Daha önce akademisyen, danışman ve bakan olarak gördüğümüz Davutoğlu siyasete de çabuk ısınmış. Bir yandan Suriye’den Libya’ya dünya gündemini meşgul eden konularla ilgilenirken, öbür taraftan da yeni giydiği siyasetçi gömleği ile Konya köylerinde dolaşan Davutoğlu, gündeme ilişkin sorularımızı yanıtladı.
ŞARTLARIMIZ BELLİ
Mavi Marmara krizinin yıl dönümü kapıda. İsrail özür dilemedi. Bir yandan yeni bir filo hazırlıkları var. Öbür yandan Amerika ‘yeni filo çıkmasın’ diyor. Yeni bir krizmi geliyor?
Türkiye’nin İsrail’den beklentisi çok açıktır. Özür ve tazminat. Vatandaşlarımıza verilen zarar konusunda bu iki adım atılmaksızın Türkiye-İsrail ilişkilerinin herhangi bir şekilde denkleme oturması mümkün değildir. İsrail’in hukuk ihlali insan hakları ihlali açıktır. ‘Uluslararası sularda böyle bir saldırı İsrail değil de başka bir ülke tarafından yapılsaydı tavrınız ne olurdu’ diye Batılı diplomatlara hep soruyorum. Eğer tavrınız bu olmayacaktıysa İsrail’in farkı ne? Bu aynı zamanda Ortadoğu barış süreci açısından da önemli. İsrail’in eşit statüde görülmesi lazım.
İkinci filo konusuna gelince; bu bir kere geçen sene olduğu gibi bu yıl da bir sivil toplum faaliyeti. Sadece Türk değil başka ülke vatandaşları da var. Biz telkinde bulunabiliriz vatandaşlarımızın güvenliği için. Ama nihayetinde bir sivil toplum kuruluşunun faaliyetinin önüne tümden geçmenin mümkün olmadığını demokratik ülkelerin de takdir etmesi lazım. Ayrıca bu sene için yeni bir durum var. Onu da göze almak lazım. Filistin barışı sağlandı. İsrail’in Gazze ablukasına temeli Filistin bölünmesiydi. Şimdi Filistin de birleşik bir otorite var. Yardım konvoyunu çıkaran sebep Gazze ablukası.
Güvenlik riski var
Suriye nereye gidiyor?
Obama’nın açıklamaları da tatmin etmedi. Maalesef! Suriye’de reform sürecinin çok daha önce başlaması, kesin adımlarla yürümesi, halkın reformların gerçekleşeceğine dair bir inancın yerleşmesi gerektiğini düşünüyorduk. Bunu defaatle de paylaştık. Ama Suriye yönetimi bir iki adım dışında daha çok güvenliği sağlama derdine düştü. Reformları hemen uygulamaya başlamalı, halkında buna inanması lazım. Halk beklentilerin gerçekleşmesine paralel olarak gösterilere son verir. Maalesef reformlar istediğimiz hızda ve zamanlamayla gerçekleşemedi. Bunun doğurduğu bir güvenlik riski var. Bu da gerilimi tırmandırıyor. Biz elimizden gelen gayreti göstermeye devam ediyoruz.
ÇOK ÇABA SARF ETTİK...
Kötümser senaryo nedir?
Olabilecek tüm riskleri göz önüne alıyoruz. Özellikle mülteciler, göç konusunda. Fakat kötümser senaryoların olmamasına çalışıyoruz. Önemli olan hastalığı ortaya çıkmadan önlemeye çalışmak.
Libya’da işler giderek karışıyor.
Libya’da bu tablonun ortaya çıkmaması için çok çaba sarf ettik. Maalesef hatalar sonucu bölünmüş bir tablo ortaya çıktı. Kaddafi’nin halka yönelik şiddete başvurması daha sonra bu çerçevede nerdeyse ülkenin ikili bir otoriteye dönüşmesi ciddi bir sıkıntı doğurdu. Libya’nın tıkanıklıktan kurtulması, ikili statüden çıkması lazım. Yakın dönemde tekrar Bingazi’ye bir heyet gönderdik. Önümüzdeki dönemde taraflarla temaslarımız yoğunlaşacak.
"ÜSLUP ÇOK SERTLEŞTi"
Siyasette üslup çok sertleşti. Kasetler var, Kılıçdaroğlu’nun vaatleri var. Genel siyasi tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Siyaset, ahlak ve erdem anlamında örnek olma niteliği taşır. Kasetler ve bu tür şeyler üzerinden mücadele yürütülmesini doğru bulmam. ‘İnsanların ayıplarını örtmede gece gibi ol’ diyen Mevlana’nın diyarındayız şu anda. Öbür tarafta Sayın Kılıçdaroğlu’nun da ortada bir delil olmaksızın sürekli ithamlarla, kontrol etmeden her bilgiyimeydanlarda konuşurak bir söylembelirlemesi siyaset açısından sıhhatli değil. İnsanlar vizyon üzerinden konuşsalar siyasetimiz seviye kazanırdı.
Bakan’ın seçim günlüğü
Bakan Davutoğlu ile beraber Konya’nın Emirgazi, Ereğli ve Halkapınar ilçelerine gittik. Mitinglerini ve esnaf ziyaretlerini takip ettik. Otobüste başlayıpmakam otosunda devam eden röportajımızda “Milletvekili adayı Davutoğlu” sorularımızı yanıtladı.
Ailem beni görmeye Konya’ya geliyor
Aileniz uyum sağlayabildimi yeni pozisyonunuza?
Beni normalde de göremiyorlardı. Şimdi görüşebilmek için Konya’ya geldiler. Artık Konya’da daimi evimiz olacak.
Seçim çalışması yaparken arada Dışişleri Bakanlığı da yapıyorsunuz. Beraber nasıl götürüyorsunuz?
İki danışman beni sürekli bilgilendiriyor. Dünyanın akışı durmuyor. İş bölümü yaptım. Danışmanlarımla sürekli temas halindeyim. Emirgazi’de koyun sorunu ile ilgilenirken arada İngiliz Dışişleri Bakanı ile görüştüm. Halkapınar’da Mısır Dışişleri Bakanı ile görüştük. Yolda durup uzun telefon görüşmeleri yapar olduk.
Seçmenden en çok hangi şikayet ya da talepler geliyor?
Talepler iş aş konusunda. Ama çok ilginç proje teklifleri de geliyor. Yol ve sulama da en çok aktarılan konular. Konya için hedefiniz nedir? Başarı kriteri?
14-0 gibi sloganlar duyuyoruz. Konya’da AK Parti’nin güçlü olduğu malum. Milletvekili sayısı düştü. Hepsini alabilmek için çalışıyoruz. Teşkilata ‘Beni 1. değil 14. aday olarak görün ve öyle çalışın’ dedim. En iyi neticeyi elde etmeye çalışacağız.
‘Seçmeni ikna etmek AB bürokratlarını ikna etmekten zor’
Akademisyen, Büyükelçi ve Bakan Davutoğlu’ndan sonra yeni bir pozisyonunuz var. Siyasete alışabildiniz mi?
Akademisyenlik zihni yoğunlaşmayı, bürokratlık pratik olmayı ama görünmemeyi gerektirir. Şimdi ise yalnızlıktan daha çok insanlarla bir arada olmayı yoğunlaşma kadar yaygınlaşmayı gerektiren bir alan siyaset alanı.
Hangisi daha zor?
Her bir işin kendine göre zorlukları var. Zorlukları ne kadar yüksekse hazzı da o kadar yüksek oluyor. Bürokraside iletişimi sizin yönetmeniz gerekmiyor. Bakan olarak iletişim yapmak zorundasınız. Şimdi hem onu yapacak hem de halka anlatacaksınız.
Bir çiftçiyi mi ikna etmek kolay yoksa bir AB bürokratını mı?
Bazen yerel alanda birini ikna etmekte daha da zorlanabiliyorsunuz. AB bürokratıyla müzakere de karşılıklı argümanlar çatışıyor. Burada ise adamın dünyası bahçesi inekleri vs. İşte burada farklı ikna yöntemleri kullanmak gerekiyor. Bazen gerçekten köylüyü ikna etmek çok daha zor oluyor.
bugün
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.