İsrail Ordusu'nda üç bin Filistinli görev yapıyor!
İsrail, vatandaş statüsündeki Filistinlilerden sınırlı sayıda da olsa askerliğe aldığı ortaya çıktı.
Amerikalı gazeteci Jonathan Cook, İsrail Ordusu'nda görev yapan Filistinli askerlerin izini sürdü. Makalesinde New York Üniversitesi'nden Ortadoğu uzmanı Rhoda Kanaaneh'in on yıl önce İsrail Ordusu'na askerlik yapan Filistinlileri anlattığı kitabından da faydalanan Cook, bu askerlerin tamamının konuşmaktan çekindiklerini hatta korktuklarını söylüyor.
Cook, resmi bir bilgi olmamasına rağmen, İsrail'in 1.3 milyonluk Filistinli vatandaşı arasından üç bin kişinin İsrail Ordusu'nda askerlik yaptığını belirtiyor.
İşte Cook'un makalesinden çarpıcı ayrıntılar:
"Resmi istatistikler olmamasına rağmen, İsrail'in 1.3 milyonluk Filistinli vatandaşları arasından üç bin kişinin toplumlarındaki en büyük tabulardan birini yıktığı ve işgal altındaki topraklarda hısımlarıyla/akrabalarıyla yapılan çatışmanın ön cephesinde muharip asker olarak görev aldıkları tahmin ediliyor.
İsrail nüfusunun yaklaşık beşte birini teşkil eden bu Filistinliler, 1948'de Yahudi devleti kurulduğunda sürülmekten kurtulmaya çalışan Filistinlilerin torunları. İsrail ordusunda hizmete uymayan işgal altında bulunan topraklardaki Filistinlilerin aksine, İsrail vatandaşlıkları var. Zorunlu ulusal hizmet çağrısı yapan General Gabi Aşkenazi, hizmeti reddeden İsraillilerin 'sivil eşitlik' beklememesi gerektiğini ileri sürdü. Aşkenazi'nin yorumu, çoğu sivil 1.400'den fazla Filistinli'nin öldürüldüğü Gazze Savaşı'nın başlamasının ardından İsrail'deki Filistinli azınlığın sadâkatlerini ispatlamasını isteyen politikacıları çağrıştırdı. Operasyon sırasında protesto gösterilerine katılan yüzlerce Filistinli tutuklanmıştı.
İsrail Eğitim Bakanı Gideon Saar, okul bütçelerinin gelecekte askere yazılan veya ulusal hizmet için alternatif sivil programlara razı olan öğrencilerin sayısına bağlı olarak tahsis edileceğini bu yaz ilan etmişti. Filistin kökenli İsrail vatandaşlarının çoğu haklarının ulusal hizmet şartına bağlanmasına karşı çıkmalarına rağmen, küçük bir Filistinli grubu bu fikre karşı daha açıklık sergiliyorlar.
II. İntifada sırasında Filistinlilerin "sızmasını" engellemek için iki yıl sınır devriyesinde askerlik yapan "S", adının gizli kalması şartıyla The National'a konuşmayı kabul etti. "S" devletin vatandaşlık haklarını askerlik hizmeti şartına bağlamasını mâkul karşılıyor. 'Her şeyden önce, bu ülkenin vatandaşıyız. Doğru, biz Arabız da ama bu bizim devletimiz ve bundan kaçış yolu yok' diyor.
Filistinli olmakla İsrail ordusunda askerlik yapmak arasında bir çatışma hissedip hissetmediği sorulduğunda 'elbette ve bu yüzden İsrail'in barışı izlemesi gerektiğine güçlü bir şekilde inanıyorum' diyerek cevap verdi.
New York Üniversitesi'nden Ortadoğu uzmanı Rhoda Kanaaneh'in on yıl önce bir grup üzerinde araştırma yaparken keşfettiği üzere, "S" gibi askerler aleni olarak konuşmaktan son derece çekiniyorlar. Kanaaneh'in bulguları bu yıl "Surrounded" adıyla Stanford University Press tarafından kitap olarak yayınlandı. Üçü kadın, Filistinli 72 asker ve polisle mülâkat gerçekleştirdi. Akrabaları, eski sınıf arkadaşları ve dostları aracılığıyla güvenlerini kazandıktan sonra görüşebildi onlarla. Çok daha fazla sayıda kişi ise konuşmayı reddettiler ve reddetmeyenler de isimlerinin saklı tutulması şartını ileri sürdüler ve kendilerine sorulan sorulara genellikle "evet-hayır" şeklinde cevaplar verdiler.
Amerika'ya gitmeden önce Arrabeh adlı Filistin köyünde büyüyen Dr Kanaaneh, askerlerin hiçbirisinin de askerlik sırasındaki detaylara gitmeye hazırlıklı olmadıklarını söyledi. Bunun, işgali güçlendirmede oynadıkları rolden duydukları utancı yansıttığını düşünüyor.
Genelde Filistin halkına ve komşu Arap devletlere karşı İsrail'in halen savaş yürütmesine bakınca, İsrail ordusuna katılmak, Filistinli azınlık tarafından vatana ihanete eş tutuluyor.
'S' Filistinlilere iyi davranmak için çok çalıştığını, çocuklara şeker verdiğini ve yiyeceğini onlarla paylaştığını söyleyerek orduda geçen zamanını haklı kılmada hızlı davranıyor.
Bedevi askerler, seçkin muharip kuvvetlerin dışında tutuluyorlarsa da ordunun en tehlikeli bazı görevlerini yürütüyorlar ve en zorlu mahallerde konuşlandırılıyorlar. Öneğin, takipçilik görevi veriliyor, mayınları ve bubi tuzaklarını araştırıyorlar. Geçen yıl 28 yaşındaki bedevi bir asker, Givati tugayındaki askerlerin önünde giderken Gazze civarında yol kenarına döşenen bir bombanın patlaması sonucu havaya uçtu. Operasyon sırasında ölen Yahudi askerlerin aksine, ailesi isminin yayınlanmasını istemedi.
Filistinli askerlerin Gazze savaşı sırasında görev alan kara askerleri arasında olduğu kesin her ne kadar hiçbirisi katıldığını aleni olarak kabul etmeyecek olsa da. İsrailli Yahudilerin çoğu, dini öğrenime adananlar hâriç, okuldan ayrıldıktan sonra askere alınıyor (erkekler üç yıl, kadınlar iki yıl süreyle). Erkekler 40 yaşına kadar bir aylık yedek askerlik yapıyorlar.
Filistinli vatandaşları askerlik yükümlülüğünden muaf tutma kararı, İsrail'in kurulduğu zamanda alınmıştı diyor Kanaaneh. O zamandan bu yana, potansiyel olarak hasım bir Filistinli azınlığı büyük ölçekte silahlandırmadan çekindi yetkililer. Tek istisna, bugün sayıları 100.000'i bulan Dürzüler. Dürzülerin liderleri 1950'lerde, oğullarının askere alınmasını razı olmuşlardı.
Yine de az sayıda Filistinli vatandaş orduya katılmayı tercih ettiler. Dr. Kanaaneh, ordudan tam sayılarını almak için yaptığı pek çok başarısız teşebbüs sonrasında sayılarını üç bin olarak tahmin ettiğini söylüyor.
İhtimal dâhlinde bir sebep söylüyor: "İstatistikçiler, her bir câmiadan ordudaki askerlerin sayısına göre görev sırasında gerçekleşen ölüm oranlarına sahip olmayı gerçekten isteyeceklerdir. Örneğin, Dürzülerin Yahudilere göre daha çok sayıda kayıp verdikleri iddia ediliyor çünkü daha tehlikeli görevlere gönderiliyorlar. Eğer böyle bir istatistik doğrulanır olsa çok güçlü olurdu ve dışarı bilgi sızmadığından emin olmak istemelerinin nedeni budur.
İsrail devletinin "azınlık askerleri" dediği grup, Filistinlileri veya yabancıları şüpheli şekilde öldürdükleri haberlerinin yayıldığı II. İntifada sırasında kamunun dikkatine sunuldu. En bilineni, bedevi asker Tayşir Hayb vakası. 2003 yılında İngiliz eylemci Tom Hurndall'ı Gazze'de öldürmüştü. Bir diğeri ise sadece Captain R olarak bilinen Dürzü bir subayın 2004 yılında 13 yaşındaki bir kız çocuğunu öldürdüğü vaka. Astları, kız çocuğunu kurşunlayarak öldürdüğünü ifşa etmişlerdi.
Vahşetin sorumlusunun Yahudi askerler olduğu diğer vakalarda soruşturmalar sümen altı ediliyor ve hiçbir şey çıkmıyor." Sekiz yıl hapis cezasına mahkum edilen Tayşir Hayb'ın, 1980'lerden beri İntifada'yla ilişkili öldürme olaylarında böylesi uzun bir mahkumiyet alan ilk asker olduğunu kaydediyor.
Filistinli askerleri kaynaştırma teşebbüslerinin de çok az olduğunu söylüyor. Yahudi ve Filistinli askerler arasındaki ayrım 1970'lere kadar katı bir şekilde uygulandı ve halen bir kaide olmayı sürdürüyor. İlave olarak, hava kuvvetleri ve seçkin muharip kuvvetlerden dışlanmaları sürüyor.
Dr Kanaaneh, Filistinli tek bir vatandaşın hava kuvvetlerinde pilot olmasına izin verilmemesinin, ordunun bu gönüllülere güvenilmeyeceği görüşünü muhafaza ettiğini resmetmektedir diyor. 'Korku şu ki bir pilot, bağımsız kararlar alabilir ve muharip birlikteki bir askerin aksine büyük hasarlar açabilir.'
General Aşkenazi'nin yorumlarını ve Benjamin Netanyahu'nun sarfettiği sivil eşitliği okullarda ve devlet kurumlarında ulusal hizmete bağlayan benzeri sözleri samimi bulmuyor Kanaaneh: "Ulusal hizmet, ordudaki hizmet kadar değerli görülmüyor İsrail toplumunda – açık açık bayağı hizmet olarak görülmektedir. Dolayısıyla ulusal hizmeti ifa etmiş olmanın sizi askerlik hizmeti yapmış Yahudilerle eşit kılacağı fikri çatlak bir mantıktır."
Filistinli askerlerin hatırı sayılır bir kesimi, orduya katılmalarını, Filistinli azınlık mensupları olarak yüzyüze kaldıkları kurumsal ayrımcılığın üstesinden gelmenin ve askerlere tahsis edilmiş maddi ödüllerden bir miktar almanın en iyi yolunun bu olduğu iddiasıyla haklı kılıyorlar (...) 29 yaşındaki "S" evli ve iki çocuk babası. Orduya katılmasının başlıca nedeni olarak çocuk yardımı, askerlik hizmetini tamamlamasının ardından toplu para almak gibi faydaları ve en önemlisi de üzerine ev inşa edebileceği, iskontolu bir arsayı gösteriyor.
Toprağın devlet tarafından müsadere edildiği, yeni evlerin yasadışı addedilip yıkıma tâbi tutulduğu İsrail'de toprak teklifi, güçlü bir teşviktir.
Dr. Kanaaneh, bu mâli avantajların ve ileride mesela polis veya gardiyan gibi "güvenlik sahasında" kariyer yapma ihtimalinin, iş bulma mücadelesi veren gençlere albenili geldiğine işaret ediyor."
Cook, resmi bir bilgi olmamasına rağmen, İsrail'in 1.3 milyonluk Filistinli vatandaşı arasından üç bin kişinin İsrail Ordusu'nda askerlik yaptığını belirtiyor.
İşte Cook'un makalesinden çarpıcı ayrıntılar:
"Resmi istatistikler olmamasına rağmen, İsrail'in 1.3 milyonluk Filistinli vatandaşları arasından üç bin kişinin toplumlarındaki en büyük tabulardan birini yıktığı ve işgal altındaki topraklarda hısımlarıyla/akrabalarıyla yapılan çatışmanın ön cephesinde muharip asker olarak görev aldıkları tahmin ediliyor.
İsrail nüfusunun yaklaşık beşte birini teşkil eden bu Filistinliler, 1948'de Yahudi devleti kurulduğunda sürülmekten kurtulmaya çalışan Filistinlilerin torunları. İsrail ordusunda hizmete uymayan işgal altında bulunan topraklardaki Filistinlilerin aksine, İsrail vatandaşlıkları var. Zorunlu ulusal hizmet çağrısı yapan General Gabi Aşkenazi, hizmeti reddeden İsraillilerin 'sivil eşitlik' beklememesi gerektiğini ileri sürdü. Aşkenazi'nin yorumu, çoğu sivil 1.400'den fazla Filistinli'nin öldürüldüğü Gazze Savaşı'nın başlamasının ardından İsrail'deki Filistinli azınlığın sadâkatlerini ispatlamasını isteyen politikacıları çağrıştırdı. Operasyon sırasında protesto gösterilerine katılan yüzlerce Filistinli tutuklanmıştı.
İsrail Eğitim Bakanı Gideon Saar, okul bütçelerinin gelecekte askere yazılan veya ulusal hizmet için alternatif sivil programlara razı olan öğrencilerin sayısına bağlı olarak tahsis edileceğini bu yaz ilan etmişti. Filistin kökenli İsrail vatandaşlarının çoğu haklarının ulusal hizmet şartına bağlanmasına karşı çıkmalarına rağmen, küçük bir Filistinli grubu bu fikre karşı daha açıklık sergiliyorlar.
II. İntifada sırasında Filistinlilerin "sızmasını" engellemek için iki yıl sınır devriyesinde askerlik yapan "S", adının gizli kalması şartıyla The National'a konuşmayı kabul etti. "S" devletin vatandaşlık haklarını askerlik hizmeti şartına bağlamasını mâkul karşılıyor. 'Her şeyden önce, bu ülkenin vatandaşıyız. Doğru, biz Arabız da ama bu bizim devletimiz ve bundan kaçış yolu yok' diyor.
Filistinli olmakla İsrail ordusunda askerlik yapmak arasında bir çatışma hissedip hissetmediği sorulduğunda 'elbette ve bu yüzden İsrail'in barışı izlemesi gerektiğine güçlü bir şekilde inanıyorum' diyerek cevap verdi.
New York Üniversitesi'nden Ortadoğu uzmanı Rhoda Kanaaneh'in on yıl önce bir grup üzerinde araştırma yaparken keşfettiği üzere, "S" gibi askerler aleni olarak konuşmaktan son derece çekiniyorlar. Kanaaneh'in bulguları bu yıl "Surrounded" adıyla Stanford University Press tarafından kitap olarak yayınlandı. Üçü kadın, Filistinli 72 asker ve polisle mülâkat gerçekleştirdi. Akrabaları, eski sınıf arkadaşları ve dostları aracılığıyla güvenlerini kazandıktan sonra görüşebildi onlarla. Çok daha fazla sayıda kişi ise konuşmayı reddettiler ve reddetmeyenler de isimlerinin saklı tutulması şartını ileri sürdüler ve kendilerine sorulan sorulara genellikle "evet-hayır" şeklinde cevaplar verdiler.
Amerika'ya gitmeden önce Arrabeh adlı Filistin köyünde büyüyen Dr Kanaaneh, askerlerin hiçbirisinin de askerlik sırasındaki detaylara gitmeye hazırlıklı olmadıklarını söyledi. Bunun, işgali güçlendirmede oynadıkları rolden duydukları utancı yansıttığını düşünüyor.
Genelde Filistin halkına ve komşu Arap devletlere karşı İsrail'in halen savaş yürütmesine bakınca, İsrail ordusuna katılmak, Filistinli azınlık tarafından vatana ihanete eş tutuluyor.
'S' Filistinlilere iyi davranmak için çok çalıştığını, çocuklara şeker verdiğini ve yiyeceğini onlarla paylaştığını söyleyerek orduda geçen zamanını haklı kılmada hızlı davranıyor.
Bedevi askerler, seçkin muharip kuvvetlerin dışında tutuluyorlarsa da ordunun en tehlikeli bazı görevlerini yürütüyorlar ve en zorlu mahallerde konuşlandırılıyorlar. Öneğin, takipçilik görevi veriliyor, mayınları ve bubi tuzaklarını araştırıyorlar. Geçen yıl 28 yaşındaki bedevi bir asker, Givati tugayındaki askerlerin önünde giderken Gazze civarında yol kenarına döşenen bir bombanın patlaması sonucu havaya uçtu. Operasyon sırasında ölen Yahudi askerlerin aksine, ailesi isminin yayınlanmasını istemedi.
Filistinli askerlerin Gazze savaşı sırasında görev alan kara askerleri arasında olduğu kesin her ne kadar hiçbirisi katıldığını aleni olarak kabul etmeyecek olsa da. İsrailli Yahudilerin çoğu, dini öğrenime adananlar hâriç, okuldan ayrıldıktan sonra askere alınıyor (erkekler üç yıl, kadınlar iki yıl süreyle). Erkekler 40 yaşına kadar bir aylık yedek askerlik yapıyorlar.
Filistinli vatandaşları askerlik yükümlülüğünden muaf tutma kararı, İsrail'in kurulduğu zamanda alınmıştı diyor Kanaaneh. O zamandan bu yana, potansiyel olarak hasım bir Filistinli azınlığı büyük ölçekte silahlandırmadan çekindi yetkililer. Tek istisna, bugün sayıları 100.000'i bulan Dürzüler. Dürzülerin liderleri 1950'lerde, oğullarının askere alınmasını razı olmuşlardı.
Yine de az sayıda Filistinli vatandaş orduya katılmayı tercih ettiler. Dr. Kanaaneh, ordudan tam sayılarını almak için yaptığı pek çok başarısız teşebbüs sonrasında sayılarını üç bin olarak tahmin ettiğini söylüyor.
İhtimal dâhlinde bir sebep söylüyor: "İstatistikçiler, her bir câmiadan ordudaki askerlerin sayısına göre görev sırasında gerçekleşen ölüm oranlarına sahip olmayı gerçekten isteyeceklerdir. Örneğin, Dürzülerin Yahudilere göre daha çok sayıda kayıp verdikleri iddia ediliyor çünkü daha tehlikeli görevlere gönderiliyorlar. Eğer böyle bir istatistik doğrulanır olsa çok güçlü olurdu ve dışarı bilgi sızmadığından emin olmak istemelerinin nedeni budur.
İsrail devletinin "azınlık askerleri" dediği grup, Filistinlileri veya yabancıları şüpheli şekilde öldürdükleri haberlerinin yayıldığı II. İntifada sırasında kamunun dikkatine sunuldu. En bilineni, bedevi asker Tayşir Hayb vakası. 2003 yılında İngiliz eylemci Tom Hurndall'ı Gazze'de öldürmüştü. Bir diğeri ise sadece Captain R olarak bilinen Dürzü bir subayın 2004 yılında 13 yaşındaki bir kız çocuğunu öldürdüğü vaka. Astları, kız çocuğunu kurşunlayarak öldürdüğünü ifşa etmişlerdi.
Vahşetin sorumlusunun Yahudi askerler olduğu diğer vakalarda soruşturmalar sümen altı ediliyor ve hiçbir şey çıkmıyor." Sekiz yıl hapis cezasına mahkum edilen Tayşir Hayb'ın, 1980'lerden beri İntifada'yla ilişkili öldürme olaylarında böylesi uzun bir mahkumiyet alan ilk asker olduğunu kaydediyor.
Filistinli askerleri kaynaştırma teşebbüslerinin de çok az olduğunu söylüyor. Yahudi ve Filistinli askerler arasındaki ayrım 1970'lere kadar katı bir şekilde uygulandı ve halen bir kaide olmayı sürdürüyor. İlave olarak, hava kuvvetleri ve seçkin muharip kuvvetlerden dışlanmaları sürüyor.
Dr Kanaaneh, Filistinli tek bir vatandaşın hava kuvvetlerinde pilot olmasına izin verilmemesinin, ordunun bu gönüllülere güvenilmeyeceği görüşünü muhafaza ettiğini resmetmektedir diyor. 'Korku şu ki bir pilot, bağımsız kararlar alabilir ve muharip birlikteki bir askerin aksine büyük hasarlar açabilir.'
General Aşkenazi'nin yorumlarını ve Benjamin Netanyahu'nun sarfettiği sivil eşitliği okullarda ve devlet kurumlarında ulusal hizmete bağlayan benzeri sözleri samimi bulmuyor Kanaaneh: "Ulusal hizmet, ordudaki hizmet kadar değerli görülmüyor İsrail toplumunda – açık açık bayağı hizmet olarak görülmektedir. Dolayısıyla ulusal hizmeti ifa etmiş olmanın sizi askerlik hizmeti yapmış Yahudilerle eşit kılacağı fikri çatlak bir mantıktır."
Filistinli askerlerin hatırı sayılır bir kesimi, orduya katılmalarını, Filistinli azınlık mensupları olarak yüzyüze kaldıkları kurumsal ayrımcılığın üstesinden gelmenin ve askerlere tahsis edilmiş maddi ödüllerden bir miktar almanın en iyi yolunun bu olduğu iddiasıyla haklı kılıyorlar (...) 29 yaşındaki "S" evli ve iki çocuk babası. Orduya katılmasının başlıca nedeni olarak çocuk yardımı, askerlik hizmetini tamamlamasının ardından toplu para almak gibi faydaları ve en önemlisi de üzerine ev inşa edebileceği, iskontolu bir arsayı gösteriyor.
Toprağın devlet tarafından müsadere edildiği, yeni evlerin yasadışı addedilip yıkıma tâbi tutulduğu İsrail'de toprak teklifi, güçlü bir teşviktir.
Dr. Kanaaneh, bu mâli avantajların ve ileride mesela polis veya gardiyan gibi "güvenlik sahasında" kariyer yapma ihtimalinin, iş bulma mücadelesi veren gençlere albenili geldiğine işaret ediyor."