İslami Kuruluşlardan çağrı

İslami Kuruluşlardan çağrı

İslami kesimler ortak bir basın açıklaması yaparak referandum karşısında takınacakları tutumu kamuoyuna deklare ettiler.

İstanbul-Fatih’te bulunan Ali Emiri Efendi Kültür Salonu’nda bir araya gelen çeşitli İslami kesimler ortak bir basın açıklaması yaparak referandum karşısında takınacakları tutumu kamuoyuna deklare ettiler. Şartlı destek kararının çıktığı toplantıda kuruluş sözcüleri de teker teker söz alarak destek gerekçelerini ortaya koydu ve sandığa gidilmesi çağrısında bulundu.
 
"Despotizmi Geriletecek ve Özgürlükleri Genişletecek Değişiklikleri Destekliyoruz!" yazılı bir pankartın açıldığı ve Mazlumder İstanbul Şube Başkanı Cüneyt Sarıyaşar'ın yönettiği toplantıda ilk olarak basın bildirisi okundu. Basın açıklamasının ardından kuruluş temsilcileri birer söz alıp referandumun önemine dikkat çektiler ve desteklerini gerekçelendirdiler.
İkram Soltan / İMH:
İlk olarak İMH'den İkram Soltan referandumun önemi üzerinde durarak bunun seçkinlerin gayri meşru iktidar alanlarını daraltacak değişiklikler içerdiğini söyledi. Türkiye'de yaşanan son gündemlerin de tekrar gösterdiği üzere bürokratik oligarşinin iktidar hırsından vazgeçmediğini ve imtiyazlarının muhafazasına çalıştığını kaydeden Soltan, referandumun öncelikli olarak bu yapıyı gerileteceğini ve ikinci olarak da atanmışlara karşı seçilmişlerin elini güçlendireceğini belirterek bu sürecin olumluluklar taşıdığını ve bu nedenle aktif olarak desteklediklerini ifade etti.
Hasan Hafızoğlu / AKABE VAKFI:
"Türkiye bu oylamayla kendi kaderini oyluyor." vurgusuyla konuşmasına başlayan Hafızoğlu, bu süreç sonunda halkın ya vagon ya da lokomotif olacağını söyledi. Anayasa değişiklik paketinin kısmi açılımları içerdiğini ve hakların iadesi anlamına geldiğini belirten Hafızoğlu, Akabe Vakfı olarak kendilerinin bu süreci desteklediklerini ve kitlelerine de sandığa giderek evet oyu kullanmalarını istediklerini ifade etti.

Burhanettin Can / AKV:
Kuruluşundan bu yana Türkiye Cumhuriyeti'nde ana bir tezadın bulunduğunu belirten Can, sistemi kuran asıl kadronun İttihat Terakki olduğunu ve darbeler sonucunda yapılan bütün anayasaların da sistemin topluma dayatmak istediği ideolojik kimliği merkeze aldığını söyledi. Anayasaların halkın inanç değerleriyle uyumsuzluğuna dikkat çeken Can, bunun sürekli bir çatışmayı beraberinde getirdiğini belirterek sistemin merkezi pozisyonunda olan "resmi merkez"in daima dış güçlere yaslanarak çevreden oluşan "ağırlık merkez"ini sindirmeye çalıştığını kaydetti. Ağırlık merkezinin parlamentoda temsil imkanı elde etmekle birlikte sürekli resmi merkezce kontrol altında tutulduğunu ve kontrolden çıktığı sinyali verdiği anlarda da darbelere muhatap olduğunu belirten Can, Türkiye'deki bütün anaysalar da dahil olmak üzere Ergenekon çetesinin de, Bayloz, Kafes vb. eylem planlarının da merkezinde çevreyi sindirmek olduğunu söyledi. Buradan hareketle Anayasa değişiklik paketinin bütün yetersizlikleriyle birlikte hesaplaşmanın sembolik bir adımı niteliğinde olduğunu kaydeden Can, kurum olarak bu yüzden aktif olarak destekleyeceklerini ifade etti.

Mehmet Şahin / Fatih Akıncıları:
Müslümanlar olarak sosyal-siyasal gelişmelere karşı müteyakkız, ilgili ve bir tutum sahibi olmalarının önemini vurgulayarak sözlerine başlayan Şahin, bunu yaparken İslami ilkeler ve kimlikten kopmamanın önemini ifade etti. Özellikle de 12 Eylül mağdurları olarak darbe anayasasını onaylamalarının mümkün olmadığını ve İslami ilkeler açısından ise zaten mevcut anayasayı hiçbir şekilde onaylayamayacaklarını belirten Şahin, "Müslümanlar olarak nihai talebimizin anayasanın tamamen değiştirilmesi ve Müslüman halkın değerlerine, adalete ve insan haklarına dayalı yeni bir anayasanın oluşturulması olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Ve belirtmek isteriz ki hiçbir şartta bu hedefimize doğru yürümezlik etmeyiz." Şahin müteakiben mevcut referandum sürecinin çeşitli olumluluklarına dikkat çekerek şunları söyledi: "Tavrımız evettir ama bu kerhen bir evettir. Bu mevcut anayasayı bir bütün olarak kabul ettiğimiz anlamına gelmemelidir. Biz bunu askeri vesayet rejimine ve onun muhalifleri muhatap alan kesintisiz baskılarına karşı bir gedik olarak görmekte ve bu nedenle desteklemekteyiz."

Burhan Kavuncu / Özgür-Der:
Toplantıda Özgür-Der adına söz alan Burhan Kavuncu esasen mevcut anayasanın tamamına karşı olduklarını belirterek çünkü bu anayasanın birinci olarak seküler-laik karakterde olduğunu ve ikinci olarak da ırkçı bir yapı arz ettiğini söyledi. Anayasadaki değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez zırhının ise doğrudan bir tuğyanı, ilahlaşma iddiasını içerdiğini kaydeden Kavuncu, Özgür-Der olarak kendi tutumlarının mevcut sisteme ve onun anayasasına karşı devrimci bir duruş olduğunu söyledi. Değişiklik paketinin ise önemli değişiklikler içermekle birlikte düzenin resmi ideolojik özüne yönelik bir dokunma gerçekleştirmediğini kaydeden Kavuncu, yine de mevcut haliyle özellikle de yargı bürokrasisine karşı ciddi mevzi kazanımlar içerdiğini ve bu nedenle kendilerinin aktif olarak destekleyeceklerini söyledi. İki temel nedenden dolayı değişiklikleri desteklediklerini belirten Burhan Kavuncu; "İlk olarak 367 saçmalığından Meclisi fiilen bitiren başörtüsü ile ilgili iptal kararına, ülkeyi siyasi parti mezarlığına dönüştürme tutumuna kadar verdiği sayısız Anayasa Mahkemesi'nin mevcut haliyle Kemalist bürokratik oligarşinin kılıcı işlevini yüklendiğini ortaya koymakta; ikinci olarak muhalifleri tasfiye etmek, Ergenekon davasını yürüten hakim ve savcıları sürmek, darbe çetelerini soruşturanları açığa almak, askere dokunanı meslekten ihraç etmek gibi icraatlara imza atan HSYK'nın yargıda nasıl bir kast sistemi teşkil ettiği de ayan beyan ortada; bu yapının kısmen de olsa değişmesi, otoriter zihniyet ve işleyişin bir nebze dahi geriletilmesi imkanını sağladığı için değişiklik paketini destekliyoruz."
Hüseyin Özhazar / Anadolu Platformu:
Anayasa sorununun Türkiye'nin tarihi sorunu olduğunu belirten Özhazar, sorunun temelinin de anayasa yapıcılarının halkın inanç değerlerine yabancılıklarından kaynaklandığını söyledi. Bu özelliği dolayısıyla Türkiye'deki bütün anayasaların devşirme bir nitelikte olduklarını kaydeden Özhazar, gelinen noktada AK Parti'nin öncülük ettiği Anayasa değişiklik paketinin önemsenmesi gerektiğini, bunun halkın ve muhaliflerin lehine olduğunu ve bu yüzden aktif olarak desteklenmesi gerektiğini söyledi. Bunun ise uzun vadede özgürlükleri, halkın İslami değerlerini ve adaleti gözeten ideal anayasa çalışmaları ve buna yönelik mücadelelerinden Müslümanları alıkoymaması gerektiğini sözlerine ekledi.

Basın açıklaması Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Cüneyt Sarıyaşar'ın referandum sonrasında da hak ve özgürlüklerimizin takipçisi olma kararlılığını devam ettirecekleri temennisiyle sona erdi.

Ortak açıklama:
Darbeci Bürokrasiyi ve Yasakçı Yargıyı Geriletecek
Özgürlükleri Genişletecek Değişiklikleri Destekliyoruz!
Türkiye, 12 Eylül 1980 darbesinin 30. yıldönümünde yapılacak referandumla yeni bir sürecin evresinde bulunuyor. Bugüne kadar neredeyse hiçbir değişime uğramayan 82 Anayasası'nda 26 maddelik bir değişiklik halkın onayına sunulmaktadır.
Anayasa değişiklik paketinin referanduma gitmesini engelliyemeyen vesayet bürokrasisi ve ona eklemlenen siyasi mekanizmalar, "hayır" kampanyalarıyla bu paketin reddedilmesi için yoğun uğraş veriyorlar.
Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkından, sendikal özgürlüklerin genişletilmesine, sivillerin askeri mahkemede yargılanmasına son verilmesinden, yüksek askeri şura kararlarının yargı denetimine açılmasına ve yüksek yargı kurumlarının seçim mekanizmalarının temsil kabileyitini artıracak istikamette değiştirilmesine imkan tanıyan bu paketin kabulü halinde bile, Türkiye'nin anayasa sorunu tam anlamıyla çözümlenmiş olmayacaktır.
Türkiye'nin etnik, milliyetçi ve ideolojik dayatmacı bir anayasa sorunu vardır. Anayasalar toplumda bulunan tüm kesimlerin taleplerini karşılayan TOPLUMSAL SÖZLEŞME'ler olmalıdır.Oysa 1924 Anayasası, 27 Mayıs Anayasası, 12 Mart değişikliği, 12 Eylül Anayasası hepsi ya askeri darbelerin ürünü yada toplumun taleplerini gözetmek yerine resmi ideolojik kimliği topluma dayatan jakobenlerin ürünüdür. Bu anayasaların hiç biri normal şartlarda ve serbest bir ortamda; siviller tarafından yapılmamıştır. Bu anayasalar seçilmişlerin iktidar alanını daraltmak esası üzerine kurgulanmıştır.
82 Anayasası TBMM'yi yani halkın seçmiş olduklarını, dolayısı ile resmi ideolojisini dayatarak tüm toplumu vesayet altına almıştır. Hem siyaset yapıp, hem de siyaset üstü kabul edilen kurumların varlığı, Türkiye'nin en önemli açmazıdır. Ülkemizde asker ve yargı tam bu konumdadır.Temsile dayalı sisteme kuşkuyla bakan bir anayasanın, görevleri olmadığı halde siyaset yapan kurumlara tanıdığı imkanlar vesayet sisteminin derinleşmesine neden oluyor.
Siyaset yapmaması gereken kurumlara siyaset yapma imkanı veren anayasa, siyaset yapması gereken kuruluşların ise alanlarını daraltmaktadır.
Anayasalarda, özgürlüğün kural, özgürlüğe getirilen kısıtlamaların ise istisna olması gerekir. 82 Anayasası'nda ise, neredeyse özgürlükler istisna tutulup kısıtlamalar kural haline getirilmiştir.
Halka güvenmeyen ve onun tercihlerine kuşkuyla bakan bir devlet anlayışı, ülkemizdeki sorunların derinleşmesinde önemli bir etkiye sahip. Siyasal iktidar ve devlet iktidarı olarak bölünmüş bir devlet yapısı kabul edilemez.
 Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bugüne kadar yaşadığı tarihi, bu ikili iktidar yapısının oluşturduğu sorunların tarihi olarak da okunabilir. Son 7-8 yıl içinde, siyasal kriz olarak nitelenen bütün olayların vesayetçi bürokrasinin hukuksuz bir şekilde inşa ve işgal ettiği iktidar alanını kıskançlıkla korumasından kaynaklandığını görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin sorunlarının önemli bir kısmının kaynağı olan bu ikili iktidar yapısına son verilmesi gerekmektedir. Halkın temsil yetkisi verdiği insanların, hukukun sınırları içinde kalmak kaydıyla, müdahil olamadıkları hiçbir iktidar alanının olmaması gerekir.
Buraya kadar saymış olduğumuz ve burada ifade etmediğimiz sorunların halledilebilmesi için atılacak en önemli adımlardan bir tanesi yeni bir anayasanın yapılmasıdır. Yeni anayasa bugüne kadar yaşamış olduğumuz sorunların hallinde önemli bir girişim olacak; hem de darbe anayasalarına mahkum olma ayıbından bizi kurtaracaktır.
Ancak, bir kısım seçilmişlerin siyasi planları ve statükodan yana tavır almaları sebebiyle bugünkü meclis aritmetiği yeni bir anayasa yapmaya imkan tanımamaktadır. Bütün şartlar zorlanarak 26 maddelik bir Anayasa değişikliği paketi meclisten ancak geçirilebilmiştir…
12 Eylül 2010'da halkın oyuna sunulacak bu değişiklik girişimi bugüne kadar yapılan değişikliklerden daha kapsamlı ve vesayet sisteminin kurumsal yapılarına müdahale eden bir mahiyet arz etmektedir. Bu müdahalelerin ve değişikliklerin ona asla özgürlükçü bir anayasa özelliği kazandırmayacağını da biliyoruz. Ve halkın egemenliği söyleminin slogan olmaktan öteye geçmesi için, anayasanın halk iradesine ipotek konulmadan tam bir serbesti ile yapılması gerektiğine de inanıyoruz.
Biz aşağıda ismi yazılı olan kurumlar anayasa değişiklik paketine bu çerçevede "evet" diyeceğiz. Çünkü bu anayasa değişiklik paketinde sendikal hürriyetlerin genişletilmesi, kamu denetçiliği kurumunun ihdası ,Yüksek Askeri Şura kararlarına yargı yolunun açılması, seyahat hürriyetinin genişletilmesi, özel hayatın masumiyeti, sivillerin askeri mahkemede yargılanmasına son verilmesi ve benzeri konuları düzenleyen maddeler, eskiye nazaran genellikle daha iyileştirilmiş ve insanların hayatlarına olumlu etkileyebilecek bir şekilde düzenlenmiştir.
Cumhurbaşkanının kurumlara üye seçiminde TBMM'den daha güçlü kılınması gibi bize göre eleştirecek yönleri olmasına rağmen, bu değişikliğe "evet" diyoruz. Çünkü bu değişikliklerin vesayet sisteminde gedik açan önemli düzenlemeler ihtiva ettiğini ve daha özgürlükçü bir anayasanın önünü açtığını düşünüyoruz. Bu gerekçeyle vesayetçi bürokratik yapıyı gerileteceğini, halkın özgürlük alanını da genişleteceğini düşündüğümüz değişiklikleri destekliyoruz.    
Bizler bu paketi destekliyoruz, çünkü; kapalı devre seçim sistemiyle üyelerini belirleyen HSYK ve Anayasa Mahkemesi gibi vesayet kurumlarının yapısının değişmesini istiyoruz. Tüm toplum kesimlerinin taleplerini karşılayan, sivil, özgürlükçü, ve adaleti tesisi önceleyen TOPLUMSAL SÖZLEŞME niteliğinde bir anayasa talebimizi tekrarlıyoruz.
AKABE VAKFI - ANADOLU PLATFORMU - AKDAV - ARAŞTIRMA KÜLTÜR VAKFI - FATİH AKINCILARI DERNEĞİ - HİKMET VAKFI - İHH İNSANİ YARDIM VAKFI - İNSAN VE MEDENİYET HAREKETİ - MAZLUMDER

Etiketler :