İslamcı gençler nereye koşuyor?
Hayattan beklentileri ne? Siyaset onlar için ne demek? Olmazsa olmazları ne? Kız erkek ilişkileri nasıl? bu ve benzeri soruların cevapları ...
Türkiye'nin belki de son dönemdeki en çok gündeme gelen ve en çok tartışılan konularından birinin oluşturuyorlar.
"İslamcı gençler" cephesinde neler oluyor? "İslamcı gençler" yerinde mi sayıyor, yoksa ben geliyorum mu diyor?
İşte Türkiye'nin son 10 yılına damga vuran "İslamcı gençler" hakkında bilmek istediklerinizle ilgili en kapsamlı araştırmalardan biri...
EkmekveGazete.com sitesi toplum içerisinde dindar kesime yapıştırılan “İslamcı” etiketi ile tanımlanan gençler üzerinde geniş çaplı bir araştırma yaptı.
Yapılan araştırmada “İslamcı gençlerin” hayat tarzları, ne kadar değiştikleri, idealleri ve geleceğe bakışları araştırıldı.
İşte o araştırma...
Dosyamızda “İslamcı gençleri” 10 yıl öncesinde ve şu andaki davranışlarıyla sorguladık. Dosyanın amacı, ülke olarak gelecekte nelerle muhatap olacağımız.
Özellikle son 10 yıldır hemen her kesimin dikkatini celbeden “İslamcı gençler” konusunu irdeledikçe bazı gün yüzüne çıkmamış ama içten içe büyütülmüş düşüncelerle karşılaştık.
Bu dosya hazırlanırken de bu konuda çok şeyler yazılıp çiziliyordu. Doğrusu dosyaya nasıl yön vereceğimiz konusu birkaç kez önümüze düştükçe tamamlama süresi uzadı.
İslamcılığın İslamcılar tarafından içinin boşaltıldığı da söylendi, İslamcıların toplumda dinamik güç oldukları da. Sessiz ama güçlü biçimde geliştikleri, devleti ele geçirmek istedikleri bile yazıldı.
Peki “İslamcılar” cephesinde neler oluyor? “İslamcılar” yerinde mi sayıyor yoksa ben geliyorum mu diyor? Bunu anlamanın en iyi yolu, “İslamcı gençleri” araştırmaktan geçer deyip kolları sıvadık. Bundan sonra okuyacaklarınız, dünden bugüne gelen ve yarına uzanacak olan “İslamcılar”ın nerede durduklarıdır…
“İslamcı gençler” hakkında en çok merak edilen sorular
Toplumumuzun muhafazakâr kesimini oluşturan gençler arasında yaptığımız ve 3 kısımdan oluşan (genel, kız ve erkek ) raporumuzdan bazı başlıklar:
Siyaset onlar için ne demek?
Eğitim seviyeleri ne kadar?
Niçin tesettürü seçtiler?
Hangi ülkeye gitmek isterler?
Hayatlarında eksik hissettikleri şeyler nelerdir?
Müzik seçerken neye göre karar veriyorlar?
Adet, gelenek ve görenekler hakkında ne düşünüyorlar?
Evlenmeyi ne zaman ve hangi şartlarda düşünüyorlar?
Kız-erkek arkadaşlıkları ne durumda?
GENEL OLARAK İSLAMCI GENÇLİK
DİN:
Din konusunda aile ve okuldan gelen bir temel var. Dinlerini seviyorlar ancak öğrendiklerini pekiştirme konusunda ilerleme gösteremiyorlar. Hayatlarında uygulama olarak en başta dinin emir ve yasakları geliyor. Peygamberi bir yaşantıyı isteyen çok fazla ancak hayata geçiren sayısı isteyenlere oranla az. Bunun sebeplerini kendileri de biliyorlar. Bu eksikliğin farkındalar ve bu durumdan oldukça mutsuzlar. Hayatın anlamının din ile tamamlanacağını, toplum hayatında birey olarak kendilerine dinin kurallarının hâkim olduğunu söyleyenlerin sayısı çok fazla.
SOSYO-KÜLTÜREL HAYAT:
Sosyal hayatın içerisinde sürekli bulunuyorlar. Zamanlarının büyük bölümünü insanların içerisine karışarak yaşıyorlar. Çevreleri ise oldukça geniş; sınırlamalar çok fazla yok. Yardım kuruluşları, eğitim kurumları uğrak yerleri. Kültürel faaliyetlerde sadece katılımcı olarak değil, organizasyon ekiplerinde görev alıyorlar. Eğitim seviyeleri yükseldikçe hemen her platformda göze çarpıyorlar. Kendilerinden önceki büyüklerinin girmediği yerlere giriyorlar, yenilikleri takip ediyorlar. Basında özellikle bayanlar üzerinden yapılan yorumlar da bunu doğruluyor. (Konserler vb)
SİYASET:
Siyasal hayata katılma oranları sosyal ve kültürel yaşantılarından farksız. Birçoğu benimsediği partinin yönetim kadrosunda, gençlik kollarında, kadın kollarında görev almış. Siyaseti eğlenceden, zaman geçirecek bir yer olmaktan uzak tutuyorlar. Bunu, ideallerini gerçekleştirmek için yaptıklarının altını özellikle çiziyorlar. Ülkenin geleceğinde dürüst insanların görev yapmasını arzu ediyorlar. Ülkemizi “dünyada idare edilen değil, dünyayı idare eden” konuma getirmek istiyorlar. Siyaset tanımları ise, inandıklarını uygulama sahnesi.
EĞİTİM:
İslamcı gençlik, eğitimine önem veriyor. Lisans ve yüksek lisans mezunları azımsanamayacak ölçüde. En kötü durumda olanlar lise mezunu, sebebi ise İmam-Hatip mezunlarında katsayı problemi. Eğitimin niteliğini önemsiyorlar, kitaplardan vazgeçemiyorlar. Şiir, roman, hikâye yazanlar; eserlerini dergilerde, gazetelerde yayımlatanlar var. Eğitime dair bütün alanlarda nerdeyse varlar. Kendilerine sınır çizmedikleri için her biri farklı bir alanda ve bulundukları yeri seviyorlar. Meslek seçimlerinde sevdikleri kişilikler önemli rol oynuyor.
Yabancı dile düşkünlükleri var. İmam-Hatip mezunlarında Arapçadan çok İngilizce bilenler göze çarpıyor. Onlar, kendilerine önyargı ile bakılmasından şikâyetçi. Kendilerine sadece din işleri memuru olarak bakılmasından rahatsızlar. Okudukları okulun dışında özel kurslarla sürekli olarak bilgi birikimlerini arttırıyorlar. Özellikle bayanlarda bu durum böyle. Erkeklerde ise daha çok meslek sahibi olana kadar eğitime zaman harcanıyor. Sonrası maddi refah seviyesini arttırmak olarak görülüyor.
Kitaplarla araları iyi. Yeni çıkan kitapları sürekli takip ediyorlar. En çok okunan kitaplar onların da kitaplığında yerini buluyor. Yazar takıntıları çok olmasa da özellikle aradıkları yazarlar var. Yazarından çok, kitabı önemsediklerinin altını çiziyorlar.
Nitekim Vatan gazetesinden Tuna Kiremitçi de 30.01.2008 tarihli makalesinde “türban tartışmaları” çerçevesinde şunları söylüyor:
“Doksanlı yıllarda, Cem Özer’in programına Orhan Pamuk çıkmıştı. Arada giren görüntülerde, sokaktaki insana mikrofon tutulup Orhan Pamuk’u tanıyıp tanımadıkları soruluyordu. Modern görünümlü, makyajlı genç kızlar genellikle tanımıyordu yazarı. Hatta “kim o, yeni bir popçu mu?” diye soran bile vardı. Hasbelkader adını duymuş olanlarsa en fazla birkaç kitabını hatırlıyorlardı. O sırada görüntüye başörtülü bir kız geldi. Kız Orhan Pamuk’un romancı olduğunu söyledikten sonra Cevdet Bey ve Oğulları’ndan başlayıp eserleri tek tek saydı. Kitapları okumuş olduğu, yüzündeki ifadeden belliydi.”
İstanbul’da yaşayanlar belediyelerin sunduğu imkânlar ve özel eğitimlerle ebru, hat, ney vb. sanatlarla ilgileniyor. Okudukları fakülteye göre, kendi alanlarında verilen kurslara katılıyorlar. İslamcı aydınların başlattıkları düzenli kurslara katılıyorlar. Ayrıca üniversiteye başörtüsü yasağı nedeni ile gidemeyenler için üniversite düzeyinde eğitim veren kurumlar bulunuyor. Buralara katılan gençler, İslami ilimlerin yanında fen ilimleri ve yabancı dil ağırlıklı ders alıyorlar...
DÜNYA:
En çok merak ettikleri yer İslam coğrafyası. Filistin, Çeçenistan ve Bosna Hersek başı çekiyor. ABD ve İsrail’i sevmiyorlar. Liderlerden Ahmedinecad sevilenlerin başında geliyor. Sevilmeyenlerde ise George W. Bush öne çıkıyor. İslamcı gençler sevdikleri ile sevmediklerinin ayrımını zalim ile mazlum köprüsünde değerlendiriyor. Zulmedenler sevilmiyor, mazlum halk hem benimseniyor hem seviliyor.
Osmanlının torunu olmaktan gurur duyuyorlar. Özellikle adaletli yönetim vurgusu yapılıyor. İşgal eden değil, fetheden bir devlet olarak seviliyor Osmanlı.
Dünya ile bağları genelde internet üzerinden kuruluyor. Takip ettikleri siteler eğitim seviyelerine göre değişiyor. Gündemi İngilizce sitelerden takip edenler de var, Türkçe bölümlerini izleyenler de.
MÜZİK:
Yaş gruplarına göre değişen bir müzik anlayışları var. Henüz lisede okuyanlar hoşuna giden her müziği dinliyor. Üniversite öğrencileri biraz daha seçici davranıyor müzik konusunda. Yabancı müzik beğenileri çok fazla olmasa da, enstrümantel olarak yabancı tercihleri var. ‘Tarkan konserleri’nde görülenleri medyanın abartısı ve yönlendirmesi olarak görüyorlar. İnancını tam yaşayan birinin bu şekilde davranmayacağını çok iyi biliyorlar ve tasvip etmiyorlar. Ömer Karaoğlu, Eşref Ziya, Taner Yüncüoğlu, Sami Yusuf gibi sanatçıları seviyorlar, dinliyorlar, takip ediyorlar. Türk Halk müziği hatta pop ve rock dinleyenler de var.
Radyo programlarını da yakından takip ediyorlar. Her radyonun bir dinleyici kitlesi var. Radyo dinleyenler, televizyon izleyenlere oranla daha seçici. Zaten son yıllarda İslami radyolar da müzik tarzlarını değiştirdiler. İlk kurulduğu yıllarda ilahi, ezgi, şiir biraz daha farklı olarak türkü yayınları yapan radyolar, zamanla hemen her tarz kaliteli müziği yayınlamaya başladı. Etnik müziklerden, özgün sol kesimin tercih ettikleri sanatçılara kadar artık müzik ayrımı yapılmıyor. Radyolardaki bu değişim elbette arz-talep meselesi. Dinleyicilerin müzikten bekledikleri hem kalite, hem özgünlük. Bu nedenle radyolar bu yola girdiler.
ADET-GELENEK-GÖRENEKLER:
Muhafazakâr gençlik, sadece Cumhuriyet dönemini değil İslam tarihini ve Türk tarihini de değerlendirerek hareket ediyor. Her duyduğuna, her okuduğuna, her söylenilene hemen inanmıyor. Araştırıyor, sorguluyor ve neticeye göre hareket ediyor. Adet, gelenek ve görenekler; din ekseninde ise ve hayatlarında olduğu müddetçe onları mutlu edecekse varlığını koruyorlar. Kan davası gibi örfler onların kitabında asla yer almıyor. Eğitim bölümünden de anlaşılacağı üzere çok okuyup, çok sorguluyorlar. Haklarını iyi biliyor, iyi yer tutuyorlar. Hatta kendilerine burun kıvıranların –bizim gençliğimiz- diye övündükleri gençlerden daha iyi tanıyorlar onları. Yakın akraba ziyaretlerine, yaşlılarına saygı ve hürmet göstermeye dikkat ediyorlar. Geçmişin izlerini geleceğe taşımaktan zevk alıyorlar. Yapılan yanlışlardan ders alıyor ve bir daha tekrar etmemeye gayret ediyorlar.
TESETTÜR:
Bu sıralar en çok tartışılan ve ana gündem maddesi haline getirilen tesettür konusunu muhatapları arasında inceledik. Adı kimi kesimce türban, kullananlara göre ise başörtüsü. Peki, neden tesettürlü yaşıyorlar? Yüzde 90 oranında “emrolunduğumuz için” cevabına rastlıyorsunuz. Başını örtme sebebi olarak herhangi bir kesimin temsilcisi konumuna itilmekten çok rahatsızlar. “Eğer bir tarafa adımız yazılacaksa, Allah’ın tarafına yazılmasını istiyoruz. Çünkü tesettür Allah’ın emridir, bir siyasi simge değildir” hemen her tesettürlü genç kızın ana fikri.
Tesettür konusunda en çok tartışılan konulardan biri de "göbeği açık, başı kapalı" kişilerin tesettürlü sayılmaları. Başörtülü kızların bu konuda kendilerini tutamayıp güldüklerini gördük. Sadece birkaç kişinin tamamen tesettürlü kesime mal edilmesi kadar komik bir şey olamaz zaten.
EVLİLİK:
Evlilik konusu gençler arasında çok çeşitli ama tek merkezli bir cevap buluyor. Erkeklerin de bayanların da evlilikten bekledikleri merkez; mutlu ve huzurlu bir aile oluşturarak, toplumsal dinamizme birliktelikleriyle katkı sağlamak. Erkeklerle bayanları ayıran çeşitlilikler konusunda ise; erkeklerin geleneksel aile yapısı, bayanların modern aile yapısı tercihleri etkili oluyor.
Yeni jenerasyonun bayan kesimi eğitimini ilerletmek, kariyerini sürdürmek istiyor ve bunda modern hayatın içinde eriyip kaybolmama isteği yer alıyor. Ayrıca yetiştirilecek çocuklar da düşünülerek annenin eğitimini çok önemsiyorlar. Din ve fen ilimlerinden çocuklarının en üst seviyede faydalanmasını arzu ediyorlar.
Erkeklerin evlilik düşünceleri daha geleneksel motiflerle süslü. Onlar erkeğin dışarıda çalışmasını, kadının ise evde çocuklarıyla ilgilenmesini böylece iş hayatında yıpranmamasını istiyorlar. Bu istekte çocukların anne ilgisi ve sevgisini yakından görmesi gerekliliği inancı da etkili oluyor.
Bazı sorular ve alınan cevaplar:
- Dininizi ne kadar tanıyorsunuz?
Kuran'da emredildiği kadar...
- Hayatınıza ne kadar uyguluyorsunuz?
Uyguladığını söyleyenler yüzde 90 oranında.
- Sosyal ve kültürel etkinliklere ne ölçüde katılıyorsunuz?
Gerek eğitim süresinde ve gerek sonrasında sosyal ve kültürel çalışmalarda yüksek derecede katılımcılar. Sadece katılımcı değil organizasyonunda bile varlar.
- Siyaset sizin için ne demek?
Yönetimlerden memnun değiller. Çünkü en çok adaletsizlik gelip onları bulmuş. Gerek eğitim ve gerekse sonrasındaki bürokrasi.
- Eğitim seviyeniz?
Konuştuğumuz gençlerin yüzde 80’i üniversite öğrencisi. Yüksek lisans eğitimi alanlar, üniversite hayatından sonra iş hayatına atılanlar da var.
- Hayatınızda eksik hissettiğiniz şeyler nelerdir?
Huzur…
- Olmazsa olmazlarınız neler?
İlahi emirlerden taviz yok, aile de önemli bir yer edinmiş.
- Kız-erkek arkadaşlıklarınız ne durumda?
Eskiye oranla kız-erkek ilişkilerinde bir esneklik söz konusu.
- Hayatı seviyor musunuz yoksa hayat sizi boğuyor mu?
İzmirli Harun Gözütok bu soruya şu cevabı veriyor: “Hayatı seviyorum, benim derdim sistemle…”
- Avrupa hakkında ne düşünüyorsunuz?
“Domuzdan post, gâvurdan dost olmaz…”
- Giyimlerinizde modanın önemi ne kadar etkili?
Erkeklerin modayla çok ilgisi olmasa da bayanlar modaya ilgililer ve giyimlerinde modanın izlerini taşıyorlar.
- Arkadaşlarınızı seçerken dikkat ettiğiniz noktalar var mı? Varsa neler?
Özellikle fikirlerine ve ideolojisine dikkat ediliyor.
- Zorunlu tercihlerde neye göre karar veriyorsunuz? (din, aile, kafasına göre…)
Öncelikle din ne diyor diye bakılıyor.
- Aileniz ile anlaşamadığınız nokta az mı çok mu?
Genelde anlaşıyorlar, anlaşamadıklarında ise kırmamak adına sineye çektiklerini söylüyorlar.
- Hayatınızda öncelikli olan şeyler nelerdir?
Önem sırasına göre din, aile ve eğitim…
- Siyasi tercihleriniz bir ideolojiye göre mi yoksa rüzgâra göre mi?
Erkekler idealist, bayanlar siyasete çok meyilli değiller.
- Televizyon filmlerindeki karakterlerden ne kadar etkileniyorsunuz?
Özenti yok ancak etki altında kalanlar da var.
SONSÖZ:
Muhafazakâr bazı aydınları bile endişe ettirecek derecede bir yozlaşma, “İslamcı” gençlerin de dahil olduğu bir durum. Ancak onlar yozlaşmadan en az etkilenen kesim. Geçici heveslerden ziyade köklü gelişmelere eğilimli “İslamcı gençler”. Kaygılanmak için belki erken, belki de geç. Her şeyi zaman gösterecek, bekleyip göreceğiz.
www.ekmekvegazete.com
"İslamcı gençler" cephesinde neler oluyor? "İslamcı gençler" yerinde mi sayıyor, yoksa ben geliyorum mu diyor?
İşte Türkiye'nin son 10 yılına damga vuran "İslamcı gençler" hakkında bilmek istediklerinizle ilgili en kapsamlı araştırmalardan biri...
EkmekveGazete.com sitesi toplum içerisinde dindar kesime yapıştırılan “İslamcı” etiketi ile tanımlanan gençler üzerinde geniş çaplı bir araştırma yaptı.
Yapılan araştırmada “İslamcı gençlerin” hayat tarzları, ne kadar değiştikleri, idealleri ve geleceğe bakışları araştırıldı.
İşte o araştırma...
Dosyamızda “İslamcı gençleri” 10 yıl öncesinde ve şu andaki davranışlarıyla sorguladık. Dosyanın amacı, ülke olarak gelecekte nelerle muhatap olacağımız.
Özellikle son 10 yıldır hemen her kesimin dikkatini celbeden “İslamcı gençler” konusunu irdeledikçe bazı gün yüzüne çıkmamış ama içten içe büyütülmüş düşüncelerle karşılaştık.
Bu dosya hazırlanırken de bu konuda çok şeyler yazılıp çiziliyordu. Doğrusu dosyaya nasıl yön vereceğimiz konusu birkaç kez önümüze düştükçe tamamlama süresi uzadı.
İslamcılığın İslamcılar tarafından içinin boşaltıldığı da söylendi, İslamcıların toplumda dinamik güç oldukları da. Sessiz ama güçlü biçimde geliştikleri, devleti ele geçirmek istedikleri bile yazıldı.
Peki “İslamcılar” cephesinde neler oluyor? “İslamcılar” yerinde mi sayıyor yoksa ben geliyorum mu diyor? Bunu anlamanın en iyi yolu, “İslamcı gençleri” araştırmaktan geçer deyip kolları sıvadık. Bundan sonra okuyacaklarınız, dünden bugüne gelen ve yarına uzanacak olan “İslamcılar”ın nerede durduklarıdır…
“İslamcı gençler” hakkında en çok merak edilen sorular
Toplumumuzun muhafazakâr kesimini oluşturan gençler arasında yaptığımız ve 3 kısımdan oluşan (genel, kız ve erkek ) raporumuzdan bazı başlıklar:
Siyaset onlar için ne demek?
Eğitim seviyeleri ne kadar?
Niçin tesettürü seçtiler?
Hangi ülkeye gitmek isterler?
Hayatlarında eksik hissettikleri şeyler nelerdir?
Müzik seçerken neye göre karar veriyorlar?
Adet, gelenek ve görenekler hakkında ne düşünüyorlar?
Evlenmeyi ne zaman ve hangi şartlarda düşünüyorlar?
Kız-erkek arkadaşlıkları ne durumda?
GENEL OLARAK İSLAMCI GENÇLİK
DİN:
Din konusunda aile ve okuldan gelen bir temel var. Dinlerini seviyorlar ancak öğrendiklerini pekiştirme konusunda ilerleme gösteremiyorlar. Hayatlarında uygulama olarak en başta dinin emir ve yasakları geliyor. Peygamberi bir yaşantıyı isteyen çok fazla ancak hayata geçiren sayısı isteyenlere oranla az. Bunun sebeplerini kendileri de biliyorlar. Bu eksikliğin farkındalar ve bu durumdan oldukça mutsuzlar. Hayatın anlamının din ile tamamlanacağını, toplum hayatında birey olarak kendilerine dinin kurallarının hâkim olduğunu söyleyenlerin sayısı çok fazla.
SOSYO-KÜLTÜREL HAYAT:
Sosyal hayatın içerisinde sürekli bulunuyorlar. Zamanlarının büyük bölümünü insanların içerisine karışarak yaşıyorlar. Çevreleri ise oldukça geniş; sınırlamalar çok fazla yok. Yardım kuruluşları, eğitim kurumları uğrak yerleri. Kültürel faaliyetlerde sadece katılımcı olarak değil, organizasyon ekiplerinde görev alıyorlar. Eğitim seviyeleri yükseldikçe hemen her platformda göze çarpıyorlar. Kendilerinden önceki büyüklerinin girmediği yerlere giriyorlar, yenilikleri takip ediyorlar. Basında özellikle bayanlar üzerinden yapılan yorumlar da bunu doğruluyor. (Konserler vb)
SİYASET:
Siyasal hayata katılma oranları sosyal ve kültürel yaşantılarından farksız. Birçoğu benimsediği partinin yönetim kadrosunda, gençlik kollarında, kadın kollarında görev almış. Siyaseti eğlenceden, zaman geçirecek bir yer olmaktan uzak tutuyorlar. Bunu, ideallerini gerçekleştirmek için yaptıklarının altını özellikle çiziyorlar. Ülkenin geleceğinde dürüst insanların görev yapmasını arzu ediyorlar. Ülkemizi “dünyada idare edilen değil, dünyayı idare eden” konuma getirmek istiyorlar. Siyaset tanımları ise, inandıklarını uygulama sahnesi.
EĞİTİM:
İslamcı gençlik, eğitimine önem veriyor. Lisans ve yüksek lisans mezunları azımsanamayacak ölçüde. En kötü durumda olanlar lise mezunu, sebebi ise İmam-Hatip mezunlarında katsayı problemi. Eğitimin niteliğini önemsiyorlar, kitaplardan vazgeçemiyorlar. Şiir, roman, hikâye yazanlar; eserlerini dergilerde, gazetelerde yayımlatanlar var. Eğitime dair bütün alanlarda nerdeyse varlar. Kendilerine sınır çizmedikleri için her biri farklı bir alanda ve bulundukları yeri seviyorlar. Meslek seçimlerinde sevdikleri kişilikler önemli rol oynuyor.
Yabancı dile düşkünlükleri var. İmam-Hatip mezunlarında Arapçadan çok İngilizce bilenler göze çarpıyor. Onlar, kendilerine önyargı ile bakılmasından şikâyetçi. Kendilerine sadece din işleri memuru olarak bakılmasından rahatsızlar. Okudukları okulun dışında özel kurslarla sürekli olarak bilgi birikimlerini arttırıyorlar. Özellikle bayanlarda bu durum böyle. Erkeklerde ise daha çok meslek sahibi olana kadar eğitime zaman harcanıyor. Sonrası maddi refah seviyesini arttırmak olarak görülüyor.
Kitaplarla araları iyi. Yeni çıkan kitapları sürekli takip ediyorlar. En çok okunan kitaplar onların da kitaplığında yerini buluyor. Yazar takıntıları çok olmasa da özellikle aradıkları yazarlar var. Yazarından çok, kitabı önemsediklerinin altını çiziyorlar.
Nitekim Vatan gazetesinden Tuna Kiremitçi de 30.01.2008 tarihli makalesinde “türban tartışmaları” çerçevesinde şunları söylüyor:
“Doksanlı yıllarda, Cem Özer’in programına Orhan Pamuk çıkmıştı. Arada giren görüntülerde, sokaktaki insana mikrofon tutulup Orhan Pamuk’u tanıyıp tanımadıkları soruluyordu. Modern görünümlü, makyajlı genç kızlar genellikle tanımıyordu yazarı. Hatta “kim o, yeni bir popçu mu?” diye soran bile vardı. Hasbelkader adını duymuş olanlarsa en fazla birkaç kitabını hatırlıyorlardı. O sırada görüntüye başörtülü bir kız geldi. Kız Orhan Pamuk’un romancı olduğunu söyledikten sonra Cevdet Bey ve Oğulları’ndan başlayıp eserleri tek tek saydı. Kitapları okumuş olduğu, yüzündeki ifadeden belliydi.”
İstanbul’da yaşayanlar belediyelerin sunduğu imkânlar ve özel eğitimlerle ebru, hat, ney vb. sanatlarla ilgileniyor. Okudukları fakülteye göre, kendi alanlarında verilen kurslara katılıyorlar. İslamcı aydınların başlattıkları düzenli kurslara katılıyorlar. Ayrıca üniversiteye başörtüsü yasağı nedeni ile gidemeyenler için üniversite düzeyinde eğitim veren kurumlar bulunuyor. Buralara katılan gençler, İslami ilimlerin yanında fen ilimleri ve yabancı dil ağırlıklı ders alıyorlar...
DÜNYA:
En çok merak ettikleri yer İslam coğrafyası. Filistin, Çeçenistan ve Bosna Hersek başı çekiyor. ABD ve İsrail’i sevmiyorlar. Liderlerden Ahmedinecad sevilenlerin başında geliyor. Sevilmeyenlerde ise George W. Bush öne çıkıyor. İslamcı gençler sevdikleri ile sevmediklerinin ayrımını zalim ile mazlum köprüsünde değerlendiriyor. Zulmedenler sevilmiyor, mazlum halk hem benimseniyor hem seviliyor.
Osmanlının torunu olmaktan gurur duyuyorlar. Özellikle adaletli yönetim vurgusu yapılıyor. İşgal eden değil, fetheden bir devlet olarak seviliyor Osmanlı.
Dünya ile bağları genelde internet üzerinden kuruluyor. Takip ettikleri siteler eğitim seviyelerine göre değişiyor. Gündemi İngilizce sitelerden takip edenler de var, Türkçe bölümlerini izleyenler de.
MÜZİK:
Yaş gruplarına göre değişen bir müzik anlayışları var. Henüz lisede okuyanlar hoşuna giden her müziği dinliyor. Üniversite öğrencileri biraz daha seçici davranıyor müzik konusunda. Yabancı müzik beğenileri çok fazla olmasa da, enstrümantel olarak yabancı tercihleri var. ‘Tarkan konserleri’nde görülenleri medyanın abartısı ve yönlendirmesi olarak görüyorlar. İnancını tam yaşayan birinin bu şekilde davranmayacağını çok iyi biliyorlar ve tasvip etmiyorlar. Ömer Karaoğlu, Eşref Ziya, Taner Yüncüoğlu, Sami Yusuf gibi sanatçıları seviyorlar, dinliyorlar, takip ediyorlar. Türk Halk müziği hatta pop ve rock dinleyenler de var.
Radyo programlarını da yakından takip ediyorlar. Her radyonun bir dinleyici kitlesi var. Radyo dinleyenler, televizyon izleyenlere oranla daha seçici. Zaten son yıllarda İslami radyolar da müzik tarzlarını değiştirdiler. İlk kurulduğu yıllarda ilahi, ezgi, şiir biraz daha farklı olarak türkü yayınları yapan radyolar, zamanla hemen her tarz kaliteli müziği yayınlamaya başladı. Etnik müziklerden, özgün sol kesimin tercih ettikleri sanatçılara kadar artık müzik ayrımı yapılmıyor. Radyolardaki bu değişim elbette arz-talep meselesi. Dinleyicilerin müzikten bekledikleri hem kalite, hem özgünlük. Bu nedenle radyolar bu yola girdiler.
ADET-GELENEK-GÖRENEKLER:
Muhafazakâr gençlik, sadece Cumhuriyet dönemini değil İslam tarihini ve Türk tarihini de değerlendirerek hareket ediyor. Her duyduğuna, her okuduğuna, her söylenilene hemen inanmıyor. Araştırıyor, sorguluyor ve neticeye göre hareket ediyor. Adet, gelenek ve görenekler; din ekseninde ise ve hayatlarında olduğu müddetçe onları mutlu edecekse varlığını koruyorlar. Kan davası gibi örfler onların kitabında asla yer almıyor. Eğitim bölümünden de anlaşılacağı üzere çok okuyup, çok sorguluyorlar. Haklarını iyi biliyor, iyi yer tutuyorlar. Hatta kendilerine burun kıvıranların –bizim gençliğimiz- diye övündükleri gençlerden daha iyi tanıyorlar onları. Yakın akraba ziyaretlerine, yaşlılarına saygı ve hürmet göstermeye dikkat ediyorlar. Geçmişin izlerini geleceğe taşımaktan zevk alıyorlar. Yapılan yanlışlardan ders alıyor ve bir daha tekrar etmemeye gayret ediyorlar.
TESETTÜR:
Bu sıralar en çok tartışılan ve ana gündem maddesi haline getirilen tesettür konusunu muhatapları arasında inceledik. Adı kimi kesimce türban, kullananlara göre ise başörtüsü. Peki, neden tesettürlü yaşıyorlar? Yüzde 90 oranında “emrolunduğumuz için” cevabına rastlıyorsunuz. Başını örtme sebebi olarak herhangi bir kesimin temsilcisi konumuna itilmekten çok rahatsızlar. “Eğer bir tarafa adımız yazılacaksa, Allah’ın tarafına yazılmasını istiyoruz. Çünkü tesettür Allah’ın emridir, bir siyasi simge değildir” hemen her tesettürlü genç kızın ana fikri.
Tesettür konusunda en çok tartışılan konulardan biri de "göbeği açık, başı kapalı" kişilerin tesettürlü sayılmaları. Başörtülü kızların bu konuda kendilerini tutamayıp güldüklerini gördük. Sadece birkaç kişinin tamamen tesettürlü kesime mal edilmesi kadar komik bir şey olamaz zaten.
EVLİLİK:
Evlilik konusu gençler arasında çok çeşitli ama tek merkezli bir cevap buluyor. Erkeklerin de bayanların da evlilikten bekledikleri merkez; mutlu ve huzurlu bir aile oluşturarak, toplumsal dinamizme birliktelikleriyle katkı sağlamak. Erkeklerle bayanları ayıran çeşitlilikler konusunda ise; erkeklerin geleneksel aile yapısı, bayanların modern aile yapısı tercihleri etkili oluyor.
Yeni jenerasyonun bayan kesimi eğitimini ilerletmek, kariyerini sürdürmek istiyor ve bunda modern hayatın içinde eriyip kaybolmama isteği yer alıyor. Ayrıca yetiştirilecek çocuklar da düşünülerek annenin eğitimini çok önemsiyorlar. Din ve fen ilimlerinden çocuklarının en üst seviyede faydalanmasını arzu ediyorlar.
Erkeklerin evlilik düşünceleri daha geleneksel motiflerle süslü. Onlar erkeğin dışarıda çalışmasını, kadının ise evde çocuklarıyla ilgilenmesini böylece iş hayatında yıpranmamasını istiyorlar. Bu istekte çocukların anne ilgisi ve sevgisini yakından görmesi gerekliliği inancı da etkili oluyor.
Bazı sorular ve alınan cevaplar:
- Dininizi ne kadar tanıyorsunuz?
Kuran'da emredildiği kadar...
- Hayatınıza ne kadar uyguluyorsunuz?
Uyguladığını söyleyenler yüzde 90 oranında.
- Sosyal ve kültürel etkinliklere ne ölçüde katılıyorsunuz?
Gerek eğitim süresinde ve gerek sonrasında sosyal ve kültürel çalışmalarda yüksek derecede katılımcılar. Sadece katılımcı değil organizasyonunda bile varlar.
- Siyaset sizin için ne demek?
Yönetimlerden memnun değiller. Çünkü en çok adaletsizlik gelip onları bulmuş. Gerek eğitim ve gerekse sonrasındaki bürokrasi.
- Eğitim seviyeniz?
Konuştuğumuz gençlerin yüzde 80’i üniversite öğrencisi. Yüksek lisans eğitimi alanlar, üniversite hayatından sonra iş hayatına atılanlar da var.
- Hayatınızda eksik hissettiğiniz şeyler nelerdir?
Huzur…
- Olmazsa olmazlarınız neler?
İlahi emirlerden taviz yok, aile de önemli bir yer edinmiş.
- Kız-erkek arkadaşlıklarınız ne durumda?
Eskiye oranla kız-erkek ilişkilerinde bir esneklik söz konusu.
- Hayatı seviyor musunuz yoksa hayat sizi boğuyor mu?
İzmirli Harun Gözütok bu soruya şu cevabı veriyor: “Hayatı seviyorum, benim derdim sistemle…”
- Avrupa hakkında ne düşünüyorsunuz?
“Domuzdan post, gâvurdan dost olmaz…”
- Giyimlerinizde modanın önemi ne kadar etkili?
Erkeklerin modayla çok ilgisi olmasa da bayanlar modaya ilgililer ve giyimlerinde modanın izlerini taşıyorlar.
- Arkadaşlarınızı seçerken dikkat ettiğiniz noktalar var mı? Varsa neler?
Özellikle fikirlerine ve ideolojisine dikkat ediliyor.
- Zorunlu tercihlerde neye göre karar veriyorsunuz? (din, aile, kafasına göre…)
Öncelikle din ne diyor diye bakılıyor.
- Aileniz ile anlaşamadığınız nokta az mı çok mu?
Genelde anlaşıyorlar, anlaşamadıklarında ise kırmamak adına sineye çektiklerini söylüyorlar.
- Hayatınızda öncelikli olan şeyler nelerdir?
Önem sırasına göre din, aile ve eğitim…
- Siyasi tercihleriniz bir ideolojiye göre mi yoksa rüzgâra göre mi?
Erkekler idealist, bayanlar siyasete çok meyilli değiller.
- Televizyon filmlerindeki karakterlerden ne kadar etkileniyorsunuz?
Özenti yok ancak etki altında kalanlar da var.
SONSÖZ:
Muhafazakâr bazı aydınları bile endişe ettirecek derecede bir yozlaşma, “İslamcı” gençlerin de dahil olduğu bir durum. Ancak onlar yozlaşmadan en az etkilenen kesim. Geçici heveslerden ziyade köklü gelişmelere eğilimli “İslamcı gençler”. Kaygılanmak için belki erken, belki de geç. Her şeyi zaman gösterecek, bekleyip göreceğiz.
www.ekmekvegazete.com