İmam-ı Azam'ın türbesinden mesaj

İmam-ı Azam'ın türbesinden mesaj

1955 yılında Adnan Menderes Bağdat'ta İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin türbesini ziyaret ettiğinde bugünlere işaret eden öyle bir mesaj verdi ki; şimdi nedeni anlaşılıyor.

Avni Özgürel'in yazısı

Menderes'ten Erdoğan'a

Türk dış politikasında meydana gelen değişimi görmemek imkânsız. Açılan yeni sayfalar ve kaydedilen önemli mesafede kuşkusuz uluslararası alanda meydana gelen gelişmelerin payı büyük. Ancak tabloya yakından baktığımızda başarıya getirebileceğimiz tek izah bu değil. Oluşan yeni anlayış ve dilin hâkim karakter çizgisinin Türkiye’nin uzak/yakın tarihiyle örtüştüğünü fark etmemek imkânsız..
Osmanlıdan söz edecek değilim. Onun ne olup ne olmadığı, şimdilerde gerek Türkiye’de gerekse geçmişte Osmanlı coğrafyasının parçası olmuş topraklarda her geçen gün biraz daha doğru anlaşılıyor.
Keza 1920’lerin olağandışı koşullarında benimsenen resmi söylemin aksine Atatürk döneminde izlenen Cumhuriyet’e ilham veren düşüncenin, Türkiye’nin varisi olduğu imparatorluğun ufkuyla çatışmadığı da.
Bugün ise, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Orta Asya coğrafyasına ve Türk cumhuriyetlerine dönük girişimlerinin gerek sonuçlarını gerekse hedeflerini görmeye başlayışımızdan tutun, Dışişleri Bakanı Ahmed Davutoğlu’nun Ortadoğu’ya kazandırdığı yeni anlayışın elle tutulur neticelerinin görünür hale gelmesine kadar, belirmeye başlayan fotoğrafa bakıp gururlanmamak elde değil.
Şüphe yok ki, yakın ve uzak coğrafyada Türkiye algısının bu denli değişmesini sağlayan kişi Tayyip Erdoğan. Başbakan’ın diplomasiye zemin oluşturan ve yön tayin eden duruşunu, onun uluslar arası alanda ses getiren sert çıkışlarıyla izah etmek bence haksızlık. Hamas heyetini Ankara’da kabul edişinden Davos’ta sergilediği tavra kadar Erdoğan’ın attığı bütün adımlar, kendisi farkında olsun ya da olmasın Ortadoğu için çizdiği vizyon tarihin penceresinden bakıldığında işgal ettiği makamın mazisine yakışır nitelikte. Ve izlediği yol yarım asır önce rahmetli Adnan Menderes’in işaret ettiği yol.
Menderes kabinelerinde değişik görevler almış, siyasi hayatını 1980 öncesi Cumhuriyet Senatosu üyeliğiyle noktalamış 1992’de kaybettiğimiz rahmetli Sebati Ataman’ın Milliyetçi Türkiye adlı kitabında yer verdiği, ayrıca 1976’da bütçe müzakereleri sırasında naklettiği bir hatıra herhalde söylediklerimin delilidir. Tanığı olduğu tabloyu şöyle anlatıyor Ataman:
“1955 yılında rahmetli Adnan Menderes bir heyetle birlikte Bağdat’a gitmişti. Bu vesileyle Hanefi mezhebinin büyük kurucusu İmam-ı Azam’ın türbesini de ziyaret etti. Bir cami içinde bulunan altın yaldızlı, gümüş parmaklıklarla çevrili kabrin başında saygıyla durup Fatiha okudu. Menderes orada derin bir düşünceye dalıp uzun süre kabrin başından ayrılmadı. Nihayet dışarı çıkıldığı zaman heyettekilerden birisi merhumun yanına yaklaştı, ‘Beyefendi’ dedi, ‘Mezarın başında adeta murakabeye vardınız. Merak ettim acaba o sırada neler düşündünüz?’ Menderes soru sahibini kolundan tutarak bir kenara çekti, aşağı yukarı aynen şu sözleri söyledi: Osmanlı İmparatorluğu’nu düşündüm. Burada yatan zat İslam âleminin büyük bir kısmında hâlâ hükmünü sürdüren manevi bir nizam kurmuştu. Osmanlı Türkleri de hemen hemen aynı topraklar üzerinde yüzlerce yıl devam eden siyasi bir nizam kurdular. Bu nizam yıkıldı yıkılalı dünyanın bu parçası hâlâ sükûna hasrettir. Şimdi başka temeller üzerinde de olsa böyle bir nizamın yeniden kurulması zarureti var. Bunu da ancak biz Türkler yapabiliriz. Bu bizim vazifemizdir. Milletimizin tarihi hasletleri bizim bu ulvi maksadı tahakkuk ettirebileceğimizin teminatıdır. İmam-ı Azam’ın mezarı başında işte bunları düşündüm. Adnan Menderes bunları söylerken gözleri ışıl ışıl, yüzü ay gibiydi. Karşısındakinin gözlerinin yaşlarla dolduğunu gördü, ‘Ne o, ağlıyor musun?’ dedi ve devam etti: Merak etme bunu biz yapmasak bile günün birinde çocuklarımız mutlaka yapacaktır.”

NOT: Israrla birkaç defa yazdıktan sonra Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dan Demokrasi Müzesi kurulması konusunda söz almıştım. Kendisi de siyaset maceramızın kırılma noktalarının yansıyacağı böylesi bir müze ve belgeliğin kurulacağını açıklamıştı. Aradan hayli zaman geçti. Kimi hadiselerin tanıkları birer birer göçmekte, keza ailelerin elinde bulunan kimi belge ve eşyalar el değiştirmekte. Ama bu konuda niyetin ötesinde somut bir adım atıldığına dair bir işaret hâlâ yok.

Radikal

Etiketler :