İki büyük depremin tanığı AFAD görevlisi Koçak arama kurtarma teknolojilerindeki gelişmeleri anlattı
Eski adıyla Sivil Savunma Genel Müdürlüğünde 1996 yılında çalışmaya başlayan 50 yaşındaki Koçak, arama kurtarma teknisyeni olarak birçok zorlu afette 28 yıldır büyük özveriyle görev alıyor.
İSTANBUL (AA) - ZEYNEP RAKİPOĞLU - Türkiye'de 24 yıl arayla yaşanan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi ile "asrın felaketi" olarak nitelendirilen 6 Şubat 2023'teki Kahramanmaraş merkezli depremlerde görev alan AFAD görevlisi Kemal Koçak, arama kurtarmada kullanılan yeni teknolojiler ile afet yönetimindeki önemli gelişmeleri anlattı.
Eski adıyla Sivil Savunma Genel Müdürlüğünde 1996 yılında çalışmaya başlayan 50 yaşındaki Koçak, arama kurtarma teknisyeni olarak birçok zorlu afette 28 yıldır büyük özveriyle görev alıyor.
Bu süreçte Marmara ve Kahramanmaraş depremleri gibi büyük yıkıma neden felaketlerde de can kurtarma mücadelesine katılan Koçak, 24 yıl arayla meydana gelen bu iki felaketteki tanıklıklarını anlatarak, arama kurtarma çalışmalarında kullanılan yeni teknolojileri ve afet yönetimindeki gelişmeleri değerlendirdi.
AA muhabirine açıklamada bulunan Koçak, 17 Ağustos gecesi büyük bir sesle uyandıklarını, depremin geçmesinin ardından Küçükçekmece'de yaşadıkları evden kız kardeşiyle dışarı çıktıklarını anlattı.
Depremde hem afetzede hem de müdahaleci olmanın farklı bir duygu olduğunu dile getiren Koçak, bulunduğu bölgede birkaç binanın yıkıldığı bilgisini alınca kurtarma çalışmalarına katıldığını anımsattı.
Koçak, saat 06.00 civarında Arama ve Kurtarma Birliğinin merkezinin bulunduğu Avcılar Firuzköy'e otostop çekerek ulaştığını, 4 gün Avcılar ve Küçükçekmece'de görev yaptığını kaydetti.
- "Afet konusunda bilinç yoktu ama insanlar çabuk organize olabiliyordu"
Daha sonra Kocaeli'ye geçtiklerini ve depremin merkez üssünde 40 gün çalıştıklarını belirten Koçak, "O dönemdeki en büyük eksiklik, afetler konusunda toplumsal bilinç bu kadar değildi. Fakat mikro sosyolojik ilişkiler, toplumun birbiriyle olan ilişkileri çok daha yakındı. İnsanlar çok daha çabuk organize olabiliyordu ama bilgi yoktu. Şu anda bilgi var ama insanlar birbirine biraz uzak durabiliyor. Vatandaşları, afetzede yakınlarını organize ederek daha çok çalışmaları yürüttük. Sayımız azdı, teknoloji, iletişim, koordinasyon bu kadar gelişmemişti. Tabii bunun büyük bir eksikliği vardı. Daha önce ülkemiz birçok afet yaşamıştı ama askeri gücün sürekli el altında olmasından sivil organizasyon daha azdı." değerlendirmesinde bulundu.
Koçak, Kahramanmaraş depremini haber aldıktan sonra organize olarak bölgeye gittiklerini anlatarak, "Bir arkadaşımızın çok güzel bir tabiri var. 'Er Ryan'ı kurtarmak' gibi her yerin yıkık olduğu bir yerde durmak. Enkazdan insanlar kaçıyor. Siz içeriye kaçmaya çalışıyorsunuz. Hayat kurtarmaya çalışıyorsunuz. Bu çok farklı bir şey." dedi.
- "Toplumun genelinde afet kültürü oluşmaya başladı"
17 Ağustos depremindeki bilgi birikimleriyle şu ankinin çok farklı olduğunu dile getiren Koçak, şöyle devam etti:
"Türkiye'de bu değerlendirmeyi yaparken iki şeye bakmak lazım. Bir yasal duruma, iki toplumun ne durumda olduğuna. Daha önce ülkemizdeki mevzuatlarda bazı farklılıklara gidildi. Belediyeler kanununda 53'üncü maddede bir değişikliğe gidilerek belediyelerde bu zorunlu hale getirildi. Yine aynı şekilde 6331 sayılı yasa ile afet acil durumlarla ilgili hazırlıklar zorunlu hale getirildi. Bir taraftan toplumsal bilinçlenme arttı. Kamu kuruluşları, sivil toplum örgütleri, Türkiye'de faaliyet gösteren çok büyük şirketler, ekiplerini kurmaya başladılar. Toplumun genelinde bir afet kültürü oluşmaya başladı. Dolayısıyla müdahaleciler bakımından biraz daha bilinçli olundu. Akreditasyon süreçleri yapıldı, sınavlar yapılıyor. Belli standartlar konuldu. Bunu herkes, her isteyen yapamıyor. Bu standartlar doğal olarak bir başarıyı da getiriyor. Herkesin ortak dil kullanmasını sağlıyor."
Her iki depremi etkisi bakımından karşılaştıran Koçak, "6 Şubat depremi çok geniş bir coğrafyaydı. Marmara Depremi'ni konuşurken Kocaeli ve Avcılar merkezli diyoruz. Fakat 6 Şubat depremi, bütün coğrafyaya neredeyse eşit yayılmıştı. İskenderun'da da Hatay'da da çok büyük yıkım vardı, Antep tarafında da vardı. Marmara Depremi evet bir bölge depremiydi ama yıkım sayısıyla 6 Şubat'taki yıkım sayısı bir değildi. Dolayısıyla çok daha büyük etkisi vardı." diye konuştu.
- "Afetin öncesinde hazırlıklar kısmında çok güçlü bakış açıları sağlandı"
Kemal Koçak, bu süreçte arama kurtarma ekiplerinin Birleşmiş Milletlerin (BM) koordinasyonunda kurulan Uluslararası Arama Kurtarma Danışma Grubu (INSARAG) tarafından bir standarda kavuştuğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Türkiye bakımından şu oldu. Daha öncesinde afetlere bakış açısı 'Afet olsun, birileri gitsin birilerini kurtarsın.' Ama şimdi artık modern afet yönetim sistemi içerisinde risk yönetimi, zarar azaltma, müdahale ve daha sonrasında iyileştirme safhalarının tamamına yayılan bir bilgi oldu. Eskiden sadece kriz yönetimini düşünüyorduk. Deprem veya bir afet olacak devlet gidip kurtaracak, sonrasında da geçici barınma merkezlerini yapacak. Şimdi ise diyoruz ki 'Bu çantayı böyle koyarsak devrildiğinde ne zararı olur, etki analizi ne kadar olur?' gibi afetin öncesinde de hazırlıklar kısmında çok güçlü bakış açıları sağlandı."
Afetlere hazırlığın toplumun tüm kesimlerini ilgilendirdiğinin altını çizen Koçak, "Eskiden bu sadece devletin, merkezi hükümetin almış olduğu kararlar, yasalardı. Şimdi ise üniversitelerde birçok yerde afet acil durum bölümleri kuruldu. Şirketler, birey, aile, toplumu oluşturan tüm kesimler bunun içine biraz daha girdi. Bu da bizim yükümüzü hafifletti. Çünkü gittiğimiz bölgede aynı dili konuşabilmek, bizim neye ihtiyacımız olduğunu anlayıp veya müdahale etmemesi gerektiğini bilmiş olması bile bizim için çok önemli." ifadelerini kullandı.
Koçak, depremlerde arama kurtarma çalışmalarında en sık yaşadıkları sorunun bilgi kirliliği olduğuna işaret ederek, 6 Şubat depreminde İskenderun'da görev yaptığını, aynı ihbarın farklı kanallardan yüzlerce geldiğini ve bu durumun ekiplerin çalışmasını engellediğini söyledi.
- "Özellikle arama ve lojistik yönünde çok gelişmeler oldu"
Arama kurtarmada bilgi ve teknolojilerin bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de hızla yayıldığına, özellikle arama sistemlerinde çok yeni teknolojilerin olduğuna dikkati çeken Koçak, "Görüntüleme cihazları, hem termaller hem arama kameraları, dinleme cihazları, dronlar, birçok ekipmanda çok ciddi değişimler ve gelişimler oldu. Eskiden kullandığımız hidrolik kesici ayırıcılar 10-15 ton kaldırırken, şimdi 45-50 tona kadar çıkabiliyor. Çok daha küçük ünitelerle bunu karşılayabiliyorsunuz. Bu anlamda bize çok büyük desteği oldu." diye konuştu.
Kemal Koçak, arama kurtarma açısından en önemli şeyin güvenlik ve zaman olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kurtarma sürenizi belirleyen şey -ki uluslararası ekipler 8 ila 12 saat arasında tam bir arama kurtarma yaparken birçok istatistik var bu 6 Şubat'la ilgili bizim kurtarma süremiz 4 ila 6 saat aynı durumda olan bir kazazede için- bu teknolojik gelişmeler, özellikle iletişim konusunda. Çünkü haberleşme yoksa hiçbir şey yok. Burada çalışıyorsunuz ama kimsenin haberi yoksa çok faydası olmuyor. Bu iletişimi çok güçlendirme yönünde katkıları oldu. Özellikle arama ve lojistik yönünde de çok gelişmeler oldu. Çünkü oraya insanları gönderiyorsunuz. Bir kurtarma ekibi 8, 10, 15, 20 gün çalışıyor, bunun bir lojistiği lazım. Bu alanda da çok büyük gelişimler oldu ve daha komplike bir halde başarı sağlanıyor."
Dünyada her kurtarılan 100 kişinin 75-80'ini oradaki yaşayanların kurtardığını, profesyonel ekiplerin kurtarma oranının ise 15 ila 20 olduğunu aktaran Koçak, afete hazırlıkta bölgede yaşayan insanların bilgilerinin artırılmasının ve gerekirse küçük ekipmanlar da verilerek bu sürece hazırlanmasının önemini vurguladı.
- "Temel afet acil durum bilgilerini herkesin alması lazım"
Koçak, beklenen İstanbul depremine ilişkin AFAD başta olmak üzere Türkiye Afet Müdahale Planı kapsamında oluşturulan hizmet gruplarının topyekun bir hazırlık içerisinde olduğunu belirtti.
Buna yönelik büyük ve küçük gerek masabaşı gerek uluslararası tatbikatlar gerçekleştirdiklerini anlatan Koçak, bunun tamamını öngörüp tek tek her şeyi planlamanın mümkün olmadığını fakat başta AFAD olmak üzere ilgili tüm kamu kurum kuruluşlar, STK'ler ve diğer organizasyonların ne yapacağının belirlendiğini söyledi.
Afetlerde başarının ve afetlere karşı dirençli şehir oluşturmanın birinci ayağının bireylerin bilgili olmasından geçtiğini ifade eden Koçak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Temel afet acil durum bilgilerini herkesin alması lazım. Temel ilk yardım, yangın bilgisi, depremde ne yapacağı, e-devletinden girip toplanma bölgesi, geçici barınma noktası neresi, bu bilgileri almak lazım. Sadece birilerini suçlayarak 'Bu olmadı?' 'Peki sen ne yaptın?' Bu soruya vatandaşın vereceği cevabın biraz daha dolu olması gerekiyor. Bu eğitimler ücretsiz. Hafta sonu da, hafta içi de var. Sadece kendi sevdiklerinizi kurtarmak için bir adım atmanızı istiyoruz. En azından ne yapmamanız gerektiğini bilirseniz o insanlara daha çok faydanız olur. Çünkü bizler yüzde 20'sini ancak kurtarabiliyoruz. Böylesi büyük bir afette ilk aranan gözler komşular olacak. Komşuluk ilişkilerinin daha gelişmesi lazım, 'Kim var, kim yok.' Çünkü yanlış bir ihbar bizi saatlerce uğraştırıyor. Diyor ki 'Burada şu kişi var.' aslında o kişi tatilde."
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.