Hürriyet Genelkurmayı bombaladı

Hürriyet Genelkurmayı bombaladı

Hürriyet Gazetesi'nin önemli yazarları şok belge hakkında çok öciddi uyarılar içeren yazılar kaleme aldı.

BU DEVLETTE HİÇBİR BELGE KAYBOLMAZ
Ertuğrul Özkök, köşesine DOKUZUNCU Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bir sözüyle başladı.. Demirel, "Bu devlette hiçbir belge kaybolmaz" diyor. Çünkü, herkes kendi geleceğini garanti altına almak için, kendiyle ilgili her belgenin kopyasını alır. O nedenle ortaya bir belge çıktığı zaman, iyice araştırmadan kesin bir açıklama yapmamak gerekir. Açıklamada mutlaka ihtimal kapılarını açık bırakmak gerekir. Örnek mi istiyorsunuz. İşte Albay Dursun Çiçek'e ait olduğu iddia edilen belge...

ART ARDA GELEN HATALAR
Art arda gelen şu hatalara bakın. Cezalandırmak istediği erin eline, pimi çekilmiş el bombası verip 4 kişinin ölümüne yol açan subay kamuoyundan saklanmak isteniyor. Ve saklanamıyor. Bir kız çocuğu tarlada ölüyor, suçlamalar yapılıyor. Bunun açıklaması günlerce sonra geliyor. Bir albayın hazırladığı darbe belgesi için komutan kendini angaje edip "Kâğıt parçası" diyor veya dedirtiliyor. Sonra belgenin aslı ortaya çıkıyor. Hangi ordu bu kadar üst üste vahim hatayı kaldırabilir?

KOMUTAN GEREĞİNİ YAPACAK
Tabii ki bu olaylara bakıp, koskoca Türk Ordusu'nu baştan sonra yerin dibine batırmaya hiçbirimizin hakkı yok. Neticede hepimizin ordusu ve hâlâ mukaddes bir görevi başarı ile yerine getiriyor. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ yeni bir belge çıktığı takdirde gereğini yapacağını söylemişti. Komutanı tanırım. Yapacağına eminim. Bu olaydan sonra, artık kamuoyunu tatmin edecek samimi bir açıklamanın yapılması şart oldu.

Askerin en sıkı takip ettiği yazarlardan biri de Yalçın Doğan.. Yalçın Doğan "Yüz yıllık gelenek yıkılıyor" başlıklı yazısında Başbuğ'a sorular sordu..

BAŞBUĞ'A SORULAR
Yoğurdu üfleyerek yemek gerek ya, eğer belge gerçekten orijinal ise, yani doğru ise, sonuçlarına adı geçen herkesin katlanması gerek.

Bazı hukukçulara göre, belge belge olarak kalıyor ve eyleme geçilmiyor, o zaman mesele yok. Yani, haberleri unutalım ve üstüne yatalım.

O kadar basit mi?

Böyle bir plan, sıradan bir tatbikat, manevra, sıradan bir zihin jimnastiği olamayacağana göre, eyleme geçip geçmemek bu saatten sonra artık ikinci planda.

İki gündür karşılaştığım herkes bu konuyu konuşuyor ve herkes Orgeneral Başbuğ'a şu soruları sormak istiyor:

-Sayın Başbuğ, olay ortaya çıktığında, siz "bu bir kağıt parçasıdır" dediniz, hala o düşüncede misiniz?

-Belgenin orijinali ortaya çıktığı varsayımı ile;

a- Kişi olarak siz ne yapmayı düşünüyorsunuz?

b- Karargah olarak hangi kararları almayı planlıyorsunuz?

c- Adı geçenler hakkında ne gibi işleme başvurmayı düşünüyorsunuz?

d- Son bir yıl içinde orduyu güç durumda bırakan çeşitli iddialar ortaya atılıyor, Dağlıca baskını gibi. Bunların hepsini, "bunlar orduyu yıpratma planları" diyerek geçiştirdiniz mi, yoksa onların araştırılması için emir verdiniz mi? Verdiyseniz, hangi sonuçlara vardınız?
Hepsi hayati sorular.

AKIL NEREDE
Şu ne yazık ki, bir gerçek, orduyu dışarıdan birileri değil, ordunun kendi içinden birileri orduyu yıpratıyor. Gerekli emirleri vermeyerek, emrin gereğini yerine getirmeyerek ya da kendi görev alanını aşarak.
Son belge, yıpranmanın son hali. Yine de, herkesin anlamakta hala güçlük çektiği bir soru var: Darbelerin çoktan tarihe karışmasını isteyen halkın ezici çoğunluğuna rağmen, ordu içinde birileri hala nasıl oluyor da, bu gibi planlar hazırlama cesareti gösterebiliyor?

YÜZ YILLIK GELENEK ARTIK YOK OLMA MENZİLİNDE
Belge gerçekten orijinal ise, böyle bir hazırlığın mantığı ne, nerede akıl? Bu nasıl olabiliyor? Bu acıklı serüven çok önemli tarihsel bir kapıyı aralıyor. Ordu bundan sonra kesinlikle siyasetin dışında kalacak. İttihat ve Terakki ile yerleşen yüz yıllık gelenek artık yok olma menzilinde. Tersi artık mümkün değil. Bu demokrasinin başarısı. Ama, kişilere göre değişen keyfi uygulamaların değil, siyasal çıkar hesaplarını geride bırakan şeffaf bir demokrasinin. "Dediğim dedik" çağımızda bir noktaya kadar. Sonra hüsran. Bugün oraya, yarın başkalarına.

YA HABERİ YOKTU YA SAHTE OLDUĞUNA İKNA EDİLDİ YA DA..
Ahmet Hakan da bugün AKP ve Gülen'i bitirme planı yazdı. MADEM "AK Parti'yi ve Fethullah Gülen'i Bitirme Planı"nın, bir "kâğıt parçası" olmadığı ortaya çıktı... Madem çanak çömlek patladı... O zaman...Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ açısından... Sadece iki ihtimal söz konusudur: Ya "plan"dan haberi vardı ama haberi yokmuş gibi davrandı... Ki bu vahim bir durumdur... Ya da "plan"dan haberi yoktu ve planın sahte olduğuna ikna edildi... Ki bu çok daha vahim bir durumdur...

İSTİFA YETERLİ OLMAYABİLİR
Eğer birinci şık geçerli ise... Bağlı olduğu sivil hükümeti devirme girişiminde bulunmak ve bazı sivil toplum örgütlerine komplo hazırlığı yapmak şeklinde hayli önemli suçlamalarla karşı karşıya gelmiş durumdadır... Bu durumdan sıyrılmak için... "İstifa" bile yeterli olmayabilir... Eğer ikinci şık geçerli ise... Emrinde bulunanların kendisinden habersiz dolaplar çevirdiği ve kendisini yanılttıkları ortaya çıkmış demektir... Bu durumdan ise... Kamuoyu önünde yanıltıldığını açık yüreklilikle ifade ederek ve yanıltanlardan hesap sorarak yırtabilir...

O KARAR VİCDANIN KARARIDIR
Yargıç değilim, savcı değilim, avukat değilim... Sade vatandaşım ve bir vicdana sahibim... Yukarıdaki "karar", o vicdanın verdiği bir karardır...


Etiketler :