Hızır-İlyas'tan Hıdırellez'e

Hızır-İlyas'tan Hıdırellez'e

Hızır-İlyas bayramı nasıl Hıdırellez oldu? Ahmed Şahin'in yazısı

Her sene bahar mevsiminde yeşilliğin iyice canlandığı 6 Mayıs'tan itibaren Hıdırellez bayramı kutlamaları başlar..

Bu bayramda insanlar ateşler yakıp üzerinden atlayarak zorlukları yeneceklerini, kısmetlerini bulacaklarını, içine girecekleri bir eve sahip olacaklarını, daha birçok kötülüklerden kurtulup güzelliklere kavuşacaklarını ümit ederler..

Her ülke ve bölgede farklı âdet ve alışkanlıklarla kutlanan bu Hıdırellez bayramının aslı nedir, nasıl olup da tarihten önceki devirlerde başlatılan bir bayram günümüze kadar gelmeyi başarmıştır? Hızır-İlyas bayramı nasıl olup da Hıdırellez olup çıkmıştır?

Bu konudaki birçok farklı rivayetleri birleştirerek özetleyecek olursak, yaşanmış şöyle bir olay çıkar karşımıza.

Hazreti Musa Aleyhisselam zamanında bir hükümdarın tek oğlu kendini dini hizmete verir, babasının hükümdarlığı, saltanatı, şan ve şöhreti onu tatmin etmez. Bu, Rabb'imizin de hoşuna gider. Ona kerametler ihsan eder. Nitekim irşat için geçtiği yerlerde bastığı çorak topraklar, yürüdüğü yol kenarları, oturduğu kuru zeminler yemyeşil hale gelir, bahar çiçekleri açmaya başlar. Arapçada yeşilin bir adı (hazr) olduğundan çorak yerlerin yeşillendiğini gören halk, 'buradan bastığı yeri yeşillendiren genç geçmiştir' manasında Hızır geçmiştir diyerek gence Hızır adını verirler. Artık halkın dilinde Hızır adını almış olan bu genç, mayısın başlarında görmeyi çok istediği İlyas Peygamber'le de bir buluşma gerçekleştirir. Bu buluşmaya büyük değer veren halk, iki sevilen insanın buluştuğu bu günü Hızır-İlyas bayramı olarak ilan ederler. Dilden dile söylene söylene Hızır-İlyas bayramı, Hıdırellez bayramı olarak gelir. Tıpkı Hoca merhumun, oğlunuzun adını Eyyüb koyarsanız dikkatli söyleyin, söylene söylene ip kalır, demesi gibi olur. Hızır-İlyas isimleri söylene söylene Hıdırellez şeklini alır.

Burada asıl mühim konu şudur:

Bastığı çorak zeminleri yeşillendirme kerametine sahip olduğundan dolayı kendisine Hızır adı verilen hükümdarın bu oğluna bir de peygamberlik verilmiş mi verilmemiş mi? Hızır'ın kendisi sadece büyük bir veli mi, yoksa görüştüğü İlyas Peygamber gibi bir de nebi mi olduğu yolundaki rivayetlerin manası ne? Ayrıca halen yaşıyorlar mı, yoksa dünyadaki insanlarla ilgileri kesilmiş mi?

Hemen ifade etmeliyim ki, bu iki zat da kendilerine mahsus özellikteki hayatlarıyla hayattadırlar, yaşıyorlar. Ancak hayatı, sadece bizim yaşadığımız beşerî hayatla sınırlı görenlere göre, bunların halen yaşıyor olmaları mümkün değil ise de, hayat sadece bizim hayatımızla sınırlı olmayıp üst üste beş basamaklı hayat basamaklarının da bulunduğunu da hatırlarsak, sözünü ettiğimiz bu iki zatın da bu beş basamaklı hayatın ikinci derecesinde yaşadıklarını kabullenmekte hiç de zorlanmayız. Bu ikinci derecedeki hayatı yaşayanlar bizim gibi maddî şartlarla kayıtlı değildir. Bir anda birçok yerlerde bulunabilir, darda kalanların imdadına yetişebilir, çeşitli görüntülere girip muhtaçlara yardımda bulunabilirler.

Hatta bizim hayatımızı yaşayanlardan bazı seçkin veliler, Hızır makamına kadar yükselip Hızır'dan ders alırlar. Hızır gibi darda kalanların yardımına onlar da koşarlar. Bunlar da çoğu zaman Hızır sanılır, gerçek Hızır'la karıştırılırlar.

Bediüzzaman Hazretleri, bu konuda Mektubat kitabında soru cevap şeklinde fevkalade dikkat çekici açıklamalarda bulunur.

Her kutsal geceyi Kadir, her iyi insanı da Hızır bil! Olması mümkündür çünkü!

Kaynak:Haber Kaynağı