Hifa Hatun Kiminle Evlenir?

Hifa Hatun Kiminle Evlenir?

Medine'li Hifa Hatun ile Hz. Suheyb'in imrenilesi aşkı

Medine'nin kadınları hem güler yüzlü, hem de güzeldirler. Ancak Hifa
> Hatun başka güzeldir ve bambaşka gülümser. Öylesine sıcakkanlı ve 
> öylesine samimidir ki kadınlar onu canları gibi severler. Oğlu, 
> abisi, erkek kardeşi olanlar akraba olmaya kalkar, hatta bazıları 
> beylerine ister. Onu ciddi ciddi sıkıştırır, araya hatırlıları 
> koyup, izdivaç teklif ederler. 

> Hifa Hatun'un methi hızla yayılır ve çoook uzaklara gider. Bırakın 
> hekimleri, tüccarları, vezirler, sultanlar sıraya girer. Ancak o 
> Necaşi gibi bir İmparatoru bile reddeder sadece ve sadece Allah'ın 
> rızasını diler. 

> Ama taliplerin ardı arkası kesilmez. Kimi ayaklarına halılar 
> serer... Kimi cevahirler döker... Yüz kızıl tüylü deveyi getirip 
> kapısına bağlayanları mı sorarsınız, yoksa saray anahtarlarını önüne
> atanları mı? 

> Hifa Hatun bütün bunlara dönüp bakmaz bile, Efendimiz(sas) 'in 
> huzuruna çıkıp "Ey Allah'ın Rasûlü" der, "bana cennete götürecek bir
> şeyler öğretsene." Doğrusu o, Peygamber Efendimiz'in (sallallah
> aleyhi ve sellem) 'gündüzleri oruç tut' ya da 'geceleri namaz kıl' 
> gibi bir tavsiyede bulunacağını sanır ama Server-i Kâinat "Önce 
> evlenmen lâzım" buyururlar "zira bununla dininin yarısını emniyete 
> alırsın!" Hifa, büyük bir teslimiyetle boynunu büker ve "siz kimi 
> münasip görürseniz ben ona razıyım" der. 

> Mâlum, o sıradan bir hanım değildir ve onu nikahına alacak erkeğin 
> de "özel" olması gerekir. Lâkin Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve 
> sellem) ne kimseye ümid verir, ne de kimsenin ümidini kırar. Her 
> zamanki gibi basit ve pratik bir çare bulur "yarın sabah mescide ilk
> gelenle evlen" buyururlar. Bu teklifi herkesin hoşuna gider, 
> talipler erken kalkmak için tedbirler düşünür, kendilerince hazırlıkyaparlar.

> Bu haberi elbette Hazret-i Suheyb de duyar ama dikkate almaz. Zira o
> fakir ve kimsesiz biridir. Evi yurdu yoktur ve karnını zor doyurur. 
> Kah ağaç altlarına uzanır, kâh mescid gölgelerine kıvrılır. Uzun 
> boyuna rağmen o kadar zayıftır ki, rüzgar sert esse ayaklarını 
> yerden kaldırır. 

> Ama bakın şu işe ki o gece Allahü teâlâ bütün sahabelere derin bir 
> uyku verir, Hifa Hatun'un talipleri gözlerine çöken ağırlığa 
> yenilirler. Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) her 
> zamanki gibi imsak sökerken mescide gelir ve büyük bir merakla 
> talihli sahabeyi bekler. 

> Nitekim mescidin eşiğinde bir gölge uzar ve Süheyb içeri girer. 
> Rasulullah Efendimiz(sas) namazdan sonra Hifa Hatunu çağırtıp 
> neticeyi bildirir. Hazret-i Hifa büyük bir teslimiyetle kabul eder. 

> Efendimiz(sas) güzel bir hutbe okur ve nikah akidlerini yaparlar. 
> Sonra şanslı sahabeye döner "Ey Süheyb" buyururlar, "şimdi hanımına 
> bir hediye al ve tut elinden evine götür."Suheyb (R. anh) ellerini 
> çaresizlikle iki yana açar. "İyi ama" diye mırıldanır, "benim ne bir
> dirhem gümüşüm, ne de sığınacak evim var." 

> Hifa Hatun kocasının boynunu büktürmez, ona içinde on bin dirhem 
> gümüş olan süslü bir heybe gönderir ve "filanca yerdeki köşkümü sana
> hediye ettim" der. Alemlerin Efendisi(sas) çok hislenir onlara hayır
> dualar ederler. 

> Süheyb, o gün Medine sokaklarında dolanır durur, akşama doğru utana 
> sıkıla konağa sokulur. Kendisi için hazırlanan muhteşem sofradan ya 
> bir, ya iki hurma alır ve "Ya Hifa" der, "biliyorum sen benim için 
> bulunmaz bir nimetsin, ben ise senin için sadece mihnetim. Ben 
> şükretsem gerek, sen sabretsen gerek. İster misin şu geceyi taat ve 
> ibadetle geçirelim zira Efendimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) 
> "Cennette yüksek bir çardak vardır. Orada yalnız şükredenlerle 
> sabredenler otururlar." buyurdular. 

> Ve öyle de yaparlar. Seccadelerini gözyaşları ile ıslatır, 
> kalplerini zikr ile aydınlatırlar. Cebrail Aleyhisselam olup biteni 
> Resulullah Efendimiz(sas) 'e anlatır ve onları Allahü teâlânın 
> cenneti ve cemaliyle müjdeler. 

> Ertesi sabah, namazdan sonra Efendimiz(sas) , Suheyb'i yanlarına 
> oturtur "Ey Süheyb" buyururlar "geceki halini sen mi anlatırsın ben 
> mi anlatayım?" Süheyb gözlerini kucağına indirir, zor duyulan bir 
> sesle "Allah'ın Rasulü en iyisini bilir" cevabını verir. 

> Efendimiz(sas) onlara "ne mutlu size" gibilerinden bakar, "İkiniz de
> cennetliksiniz" buyururlar, "... ve Allahü teâlâyı göreceksiniz! " 
> Süheyb derhal secdeye kapanır ve "Ya Rabbi!" diye yalvarır, "o ki 
> beni mağfiret ettin, günahlara bulaşmadan canımı al!" 

> Allahü teâlâ bu yanık duayı kabul eder, Suheyb, secdede kalakalır. 
> Mescidde bulunanlar ağlamaklı olurlar. Rasulullah Efendimiz 
> (sallallahu aleyhi ve sellem) "Size daha şaşılacak bir şey 
> söyliyeyim mi? Şu anda Hifa Hatun da ruhunu Hakka teslim etti" buyururlar. 

> Namazlarını, yüzü suyu hürmetine yaratıldığımız o Yüce Server 
> kıldırır. İkisini yanyana toprağa bırakırlar. Baş uçlarına küçük bir
> tahta çakar. 
> Birine "Şükredenlerden Suheyb" yazarlar, öbürüne "Sabredenlerden Hifa!"... 

> gayrısına aşk demeye utanıyor insan..!
>  
> Ne ki SEVDA:Hakka sevdalanmadıktan sonra..
> Ne ki HAYAT: Hakkı yaşamadıktan sonra 
> Ne ki KAVGA: Hak yolunda olmayınca..
 

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :