Her şey Dağlıca baskını ile başladı
21 Ekim 2007’de 13 askerin şehit düştüğü Dağlıca Baskını, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na göre, 'Bir Türk-Kürt savaşı çıkması için yapıldı ama hükümet barışı seçti.'
Burhan Ekinci'nin haberi
21 Ekim 2007’de 13 askerin şehit düştüğü Dağlıca Baskını, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na göre, “Bir Türk-Kürt savaşı çıkması için yapıldı ama hükümet barışı seçti.” Baskındaki askerî ihmalleri ilk kez Taraf ortaya çıkarmıştı.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Kuzey Irak’ta Barzani heyetiyle yaptığı görüşmede “Dağlıca baskınından sonra Türkiye bir yol ayrımına gelmişti. Ya savaşa yönelecekti ya da ortak akılla hareket edip barışa. Biz bu yolu seçtik, akıllı hareket edip temaslarımızı yoğunlaştırdık. Dağlıca belki bir Türk-Kürt savaşı çıkarmak için yapılmıştı” sözleri, Taraf’ın 13 askerin şehit edildiği, sekiz askerin ise esir alındığı PKK’nın Dağlıca Taburu baskınına ilişkin ortaya koyduğu şüpheleri yeniden gündeme getirdi
Davutoğlu ve Babacan’ın sözleri
Aylarca tartışma konusu olan PKK baskını, geçen hafta yeniden gündeme geldi. Önce Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bir tv programında “demokratik açılım” sürecini değerlendirirken Dağlıca’dan söz etti. “Eve dönüş”le ilgili soruya verdiği yanıtta Babacan, sorunun çözüm yoluna girdiğini, bazı somut gelişmelerin yaşanmaya başlandığını söyledi. Babacan, bunun altyapısının 2007 yılındaki Dağlıca baskınından sonra yapılan diplomatik çalışmalarla başladığını ifade etti. Babacan’ın ardından bu kez Dışişleri Bakanı Davutoğlu konuyu Erbil ziyaretinde gündeme getirdi. Milliyet yazarı Fikret Bila’nın da köşesine taşıdığı bilgiye göre Davutoğlu, Barzani heyetine Dağlıca baskınını sıradan bir saldırı olarak görmediğini belirterek, şunları anlattı: “Dağlıca baskınından sonra Türkiye bir yol ayrımına gelmişti. Ya savaşa yönelecekti ya da ortak akılla hareket edip barışa. Biz bu yolu seçtik, akıllı hareket edip temasları-mızı yoğunlaştırdık. Dağlıca belki bir Türk-Kürt savaşı çıkarmak için yapılmıştı. Bunu isteyenler vardı. Biz bunu akıl yoluna giderek aştık.”
Taraf ihmali ortaya çıkardı
21 Ekim 2007 tarihinde yaşanan PKK baskını, dünya kamuoyunun da gündemine bomba gibi düşmüştü. Baskından dört gün önce askere sınırötesi operasyon yapma yetkisi veren tezkerenin Meclis’ten geçmesi operasyon tartışmalarını daha da arttırdı. “Daha ne duruyorsun” sloganlarıyla operasyonun hemen yapılması için sokaklarda bayraklı yürüyüşler, protesto gösterileri yapıldı. Tartışmalar devam ederken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 3 Kasım 2007 tarihinde Amerika’ya giderek Bush ile görüştü. Görüşme sonrası Erdoğan, operasyonun yapılmayacağını belirterek, Amerika ile anlık istihbarat bilgisi konusunda anlaşıldığını açıkladı. Açıklamanın ardından sınırötesi operasyon yapılmadı ancak Amerika’dan alınan istihbarat bilgileri doğrultusunda savaş uçakları Kandil dahil PKK’nın Kuzey Irak’ta bulunan birçok kampını bombaladı. Baskından sonra esir alınan ve 14 gün sonra Türkiye’ye getirilen sekiz asker ise “Vatana ihanet suçlamasıyla” askerî cezaevine konulmuştu. Tabur Komutanı Onur Dirik, Er Ramazan Yüce’yi “PKK’lılara yardım etmekle” suçlamıştı. Van Askerî Mahkemesi’nde 2 Şubat 2008’de görülen ilk duruşmada, sekiz er tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
Dirik ihmalleri kabullenmişti
Taraf, 14 Ocak 2008 tarihinde davanın iddianamesine giren Yarbay Onur Dirik hakkındaki bilgileri “Komutan düğünde hain asker hapiste” başlığıyla yayınlamıştı. Daha sonra kendisine ait ses kaydı YouTube’a düşünce Dirik, baskındaki ihmallerini kabul etmiş, Genelkurmay’daki komutanlara ve günlüğünü okuduğu şehit bir üsteğmene ağır küfürler sarf etmişti. Bunun üzerine Dirik, Afyon’da konuşlu İkmal Komutanlığı Lojistik Şube Müdürlüğü’ne atanmıştı.
Dağlıca baskını biliniyordu
Taraf, 25 Haziran 2008 tarihli “Dağlıca baskını biliniyordu” başlığıyla Genelkurmay, Kara Kuvvetleri, Jandarma, 2. Ordu ve Hakkâri’deki istihbarat başkanlıklarının, baskına ilişkin bütün bilgilerden haberi olduğunu ortaya koymuştu. Taraf ele geçirdiği belgelerle Dağlıca’ya baskın düzenleneceğinin bilindiğini Jandarma İstihbarat raporlarına dayandırmıştı. “İvedi” damgalı Jandarma istihbarat raporunda baskının nereden, nasıl, ne zaman yapılacağını ayrıntılarıyla anlatıyordu. Söz konusu istihbarat raporu Hakkâri Dağ Komando Tugayı’ndan başlayarak Genelkurmay Başkanlığı’na kadar tüm sorumlu ve yetkili birimlere ulaştırılmıştı. 3590-2292-07/İDAM (63939) numarasıyla, saat 18.36’da faks mesajıyla ulaştırılan “Haber Talimatı” ibareli raporda Dağlıca Taburu’na yapılacak saldırı, birebir şu ifadelerle haber verilmişti: “Hakkâri-Yüksekova İkiyaka Bölgesi’nde faaliyet gösteren Zindan sorumluluğundaki T.Ö. (Terörist Örgüt) grubunun işbirlikçileri aracılığıyla, Dağlıca (20-37) 3. Motorize Tabur Komutanlığı’nın faaliyetleri hakkında bilgi almaya çalıştığı, önümüzdeki günlerde Dağlıca Bölgesi’nde bulunan Keri Tepe (19-35) üs bölgesi ile Geper (22-35) olarak adlandırılan bölgede icra edilecek faaliyet esnasında askerî birliklere yönelik eylem yapmayı planladıkları...”
Taraf, baskının yapılacağının ayrıca Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı tarafından 12 ekimde gönderilen bu istihbarat raporundan iki gün sonra ise, Jandarma Genel Komutanlığı da bir “İç İstihbarat Raporu” düzenleyerek, ilgili birimlere gönderdiğini de ortaya çıkarmıştı. 14 ekim tarihli bu raporda ise “Hakkari Yüksekova bölgesinde faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarının, Dağlıca’da operasyona çıkan güvenlik güçlerine yönelik eylem yapmayı planladığı” bilgisi ayrıca kayıtlara geçirilmişti.
Genelkurmay: Saldırı kampanyası
Haberin ardından Genelkurmay Başkanlığı 28 Haziran 2008’de yaptığı açıklamada Taraf’ın yayınladığı belgenin gerçek bir belge olduğunu kabul etmiş, saldırıya karşı genel resmi bir uyarının bütün birliklere gönderildiği ve gerekli önlemlerin alındığını savunmuştu. Taraf, açıklamaya “İşte Dağlıca Tedbirleri” başlığıyla yanıt vermiş, iddia edildiği gibi ilave önlem alınmadığını, tam tersine önlemlerin gevşetildiğine ilişkin ele geçirdiği bilgileri yayınlamıştı.
İhbarcı subay Dağlıca olayını da itiraf etti: Biliyorduk
Dağlıca Taburu’na yönelik saldırı olayı, İrticayla Mücadale Eylem Planı’yla ilgili Ergenekon savcılarına gönderilan ihbar mektubunda da yer almıştı. Mektupta cunta faaliyetleri yapıldığını itiraf eden ihbarcı subay, Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı personeli olarak Dağlıca olayının içinde olduğunu belirtmişti.
Ergenekon savcılarının ifade vermeye çağırdığı ihbarcının mektubunda yer alan Dağlıca ile ilgili bölüm şöyle: “...Toplumun genelinde bilinen ve dedikodu şeklinde kulaktan kulağa yayılan Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili birçok konuyu (PKK’ya yardım, uyuşturucu, fişleme, suikast, örtülü operasyonlar vb.) olayların olduğu bölgelerde görev yapanlar, medya aracılığıyla öğrendi. Ancak medyanın bilmediklerini ben ve benim gibi Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı bünyesinde görev yapan arkadaşlar, yani bu faaliyetleri bizzat planlayan ve icra eden kişiler çok yakından biliyoruz. Bilgi destek personeli olarak bizzat olayların içerisinde (Aktütün’de, Dağlıca’da, Poyrazköy’de, Çukurca’da ve daha birçok yerde) olduğumuz için gerçekler tüm çıplaklığıyla bilinmektedir. Ayrıca, askerî okullarda başlayıp karargâh, birlik ve lojmanlarda her anı birarada geçen, tatillerini bile beraber yapan bizler birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Özellikle ülke gündemini uzun süre meşgul eden ve devletin kurumlarını birbirine düşüren son İrticayla Mücadele Eylem Planı’na bakıldığında; her olayda olduğu gibi bu olayda da cuntanın kendi bekası için ülkemizin tüm değerlerini paramparça etmeye çalıştığı görülmektedir.”
TARAF