Her gün Kur'an, her yer Hira!

Her gün Kur'an, her yer Hira!

Kur’an’ın dünyamızı şereflendirmesinin 1400. Yılı münasebetiyle 2010’un “Kur’an Yılı” belirlenmesi güzel ama bu yıl bitmemeli!

Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türk Diyanet Vakfı’nca 2010 yılı “Kur’ân Yılı” olarak belirlenmiş ve ilan edilmişti. Bu kutlu evrensel mesajı geniş kitlelere yaymak; okuma, anlama, yorumlamayı teşvik etmek; Kuran’la ilgili yanlış yargıları düzeltmek; Kur’an’la ufkunu genişletenlere destek olmak ve Kur’an ruhunu yeniden yeniden canlandırmak, fark ettirmek için yıl boyunca pek çok sempozyum, panel, seminer, sergi düzenlendi.  Çeşitli yayınların özel basımı, ilmi yayınlar ve toplantılar hazırlandı. Devlete bağlı kurumlar, vakıflar ya da özel teşebbüslerce birçok açıkoturumlar, konferanslar, çalıştaylar yapıldı. Pek çok yarışma düzenlendi.

Bazı camilerde yıl boyunca programlar, sohbetler, Kur’an Tilaveti oldu. Konuk hocalar, âlimler davet edilip ağırlandı. Hanımlara ya da beylere özel toplantılar arttırıldı. Yurtiçi ve yurtdışından pek çok davetli katılımıyla faaliyetler düzenlendi. Yolda yürürken duvarlardaki afişlerin arasında böyle etkinlik davetleri, reklamları gözümüze çarpar oldu. Bunların hepsi çok güzel ve bizleri heyecanlandıran haberler, gelişmelerdi. İslam’la, Kur’an’la dopdolu geçen bir yıl yaşadık. Özleyenler, bekleyenler, isteyenler için ve hatta unutup ihmal edenler için bile bir fırsattı bu yıl, tam bir şifaydı.  

Hoş  geldin 2011 (!)

Malum miladi yılbaşı geliyor. Herkeste ayrı bir telaş var. Neyin telaşı? Neyin heyecanı? Kimileri şans biletlerini almış hayal kurmaya başlamış, kimileri o gece nerede nasıl ve ne kadar eğleneceğini düşünmekte, kimileri akla hayale gelmeyecek şekillerde kutlamaya -neyin kutlamasıdır bilinmez- hazırlanmakta. Bense ilk kez bir yılbaşı için heyecan ve kaygı taşımaktayım. 2010’un yani “Kur’an Yılı” nın bitmesine sayılı saatler kala az önce saydıklarımla ilgisi alakası olmayan bir kaygı taşıyorum. Bunun sebebi tüm bu etkinliklerin bu yılla sınırlı kalması korkusu. Bu yolda hizmet vermeye devam eden kurumlar, vakıflar, şahıslar elbette hizmetini kesmeyecektir. Ancak her yılın “en az” bu kadar Kur’an’la dolu olması ve desteklenmesi gerekir.  

Kur’an yılı  biterken yazarlarımız ne demişti? 

Rasim Özdenören: “Kur’an’ın özellikleri her defasında farklı bir vecheden karşımıza çıkar. Biz ona nasıl bakıyorsak o da bize kendini öyle ifşa eder. O, insanlara toplu olarak hitap ettiği gibi, onları bireysel olarak da muhatap alır. Ve etkisini de o istikamette geliştirir.”  

Vehbi Vakkasoğlu: “İngiliz devlet adamı Gladiston’u 20. asrın başında İngiliz parlamentosunda  yaptığı konuşmada, o günden sonra başımıza gelenleri çok iyi anlatıyor. Diyor ki: “ Osmanlı ile baş edebilmek için ya ellerinden Kur’an’ı almalıyız ya da onları Kur’an’dan soğutmalıyız.” Hangisi başarılmıştır sizce? (…) Kur’an’la hayatlanmayan manen ölüdür. Biz bu yaşamıyor gibi yaşanan hayatı iki asırdır yaşıyoruz. Ölmeden ölmüşüz, canlı cenazelere dönmüşüz.” 

Prof. Dr. Raşit Küçük: “Kur’an-ı Kerim emirler ve yasaklar kitabıdır. Kur’an-ı Kerim’e bakışımız çok yönlü olmalıdır ki Kur’an’dan kendimize bir hayat tarzı çıkarabilmeliyiz.” 

Abdullah Yıldız: “Günümüz Müslümanları  Kur’an’la düzenli ve sürekli bir zihnî ve amelî bir ilişki kurmak suretiyle ancak yeniden dinamizm kazanabilir, iman, umut ve heyecan tazeleyebilir, huzur ve sükuna erebilirler.” 

Nurettin Yıldız: Kur’an ve Kur’an ayetlerinin azametini hangi sözlerle anlatabiliriz? ‘Kur’an şu kadar büyüktür!’ diyebileceğimiz sözcük hangisidir acaba?” 

1400 yıldır her yıl Kur’an yılı 

Kur’an’ın dünyamızı şereflendirmesinin 1400. Yılı münasebetiyle 2010’un “Kur’an Yılı” belirlenmesini güzel bulmak ve “iyi ki oldu” demek gerekir. Yine de şahsi fikrimin Kur’an yılının hicri takvim üzerinden belirlenmesi olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Daha doğru ve daha yerinde olurdu kanımca. Tüm bunların dışında ve ötesinde Kur’an’ın ve İslam’ın zamanı olmadığını da tekrarlamakta fayda var.  Zaten biliyorum ki her yılı Kur’an yılı, her günü Kur’an günü, her anı Kur’an anı olarak bilenler ve böyle yaşayanlar var ve hep olacaklar. Kaygımı hafifleten de, umudumu diri tutan da, içimi ferahlatan da dünyanın her yerindeki “onlar”.  

“Onlara”  selâm olsun… 

 

 

Zeyneb İlhan değindi 

dunyabizim.com'dan alıntıdır...

Etiketler :