Hanefi Avcı'nın Ergenekon planı
Hanefi Avcı'nın, Ali Fuat Yılmazer ile asıl sıkıntısı ortaya çıktı....Avcı'nın kitabında PKK / DHKP-C'nin ittifakını yok gösterme ve Ergenekon'cuları aklama gayreti kimin fikri.....
Emre Uslu/Taraf
Son bir kez daha Hanefi Avcı kitabı
Hanefi Avcı’nın kitabı tatışılmaya devam ediyor. Ben kitaba ilişkin iki değerlendirme yazdım. Bu üçüncü ve muhtemelen son değerlendirmem olacak. Bu yazıyı yazmamın amacı benim kitaba ilişkin temel tezim “operasyon kitabı” argümanımı güçlendiren emarelerin her geçen gün ortaya çıkmaya devam etmesi. Yeniden hatırayacak olursak ben Avcı’nın kitabının İstihbarat Daire Başkanlığı (İDB), Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) ve İstanbul Emniyeti’nde istihbarattan sorumlu müdür Ali Fuat Yılmazer’i hedef aldığını yazmıştım. Emniyet kulislerine göre kitap bir referans noktası olarak kullanılacak ve bu üç birim hedef yapılacaktı. Kitaptan aldığım izlenim Avcı’nın koalisyon kurduğu ve halen çete davasından yargılanan Emniyet Müdürlerin Mustafa Gülcü, Celal Uzunkaya, Emin Aslan, Faruk Ünsal ve Orhan Özdemir’in üzerindeki yargı incelemesini “bu işlerin ardında cemaat var” argümanıyla kırmaya çalışıyor. Bunu yaparken çok stratejik hedef seçerek bu davalara delil sağlama durumunda bulunan emniyet birimleriyle bu davaları takip eden savcılar hedef alınarak davalar tartışmalı hale getirilmek isteniyor. Burada kuşkusuz en kritik konum İstanbul İstihbarat Şubesi. Zira bu davaların Hanefi Avcı açısından en kritik olan Emin Aslan davası İstanbul da açılmış durumda.
Üstelik Hanefi Avcı’nın kitabından anladığımız kadarıyla kendisiyle ilgili olarak da TCK. 250’den süren bir soruşturma var. Bu soruşturma örgütlü suçlar ve uyuşturucuyla ilgili. Eğer Avcı’nın iddia ettiği gibi bu soruşturma kendisine yönelik bir komplonun parçasıysa, gerçekle ilgisi yok ve Avcı’nın adını kirletmek için açılmış bir soruşturmaysa bu alçaklığın en adi şeklidir. Zira bir kişiye kurulacak komplonun uyuşturucuyla ilgili oarak kurulması kadar alçak bir komplo olamaz.
Eğer İstanbul polisinin sürdürdüğü örgütlü suç ya da uyuşturucu ile ilgili soruşturmada Hanefi Avcı bir şekliyle yer alıyorsa, İstanbul polisi bunu fotoğraf, telefon kaydı ve diğer kriminal yöntemlerle belgeleyebilirse Avcı’nın adı da kefil olduğu kişilerin de sonu demektir.
Avcı’nın kayıtsız koşulsuz Emin Aslan -ki ben de onu destekleyen bir yazı yazdım- ile uyuşturucu kaçakçısı olduğu iddia edilen Habip Kanat’ın ilişkisi örneğin durumu karmaşık kılmıştır. Habip Kanat’ı tanıyan hemşerileri onun uyuşturucu kaçakçısı olduğundan kuşku duymuyorlar. Hatta babasının adına Ataşehir’de yaptırdığı “Kilisli Mustafa Kanat Camii”nin hiçbir yardım alınmadan Habip Kanat tarafından yaptırılmasının illegal işlerini örtmek için bir araç olarak kullanıldığı iddia ediliyor. Bu arka plana rağmen Emin Aslan’ın oğlunun Habip Kanat ile ortaklığı Aslan’ın temiz ismine gölge düşürüyor. Avcı’nın iddialarını da zayıflatıyor. Benzeri bir durum Avcı için de geçerli olursa Avcı çok tartışmalı bir kişilik olur. Benim tanıdığım Avcı’nın böylesi bir ilişkinin içinde olmayacağını düşünüyorum. Ama artık kimseye de kayıtsız şartsız kefil olunmayacağını öğrendim. Bu bakımdan Avcı’nın kitabının arka planını en iyi aydınlatacak konu İsanbul’da var olan soruşturmanın bir an önce bitirilmesi.
Kitaptan çıkan intiba şu: Avcı yandaşı gazetecilerle İstanbul istihbarat şubeyi hedefleyerek kendisine ve arkadaşı Emin Aslan’a komplo kurduğunu düşündüğü Ali Fuat Yılmazer’i görevden aldırabilirse bu soruşturmaların yönünün değiştirilebileceğini düşünüyor. Yani operasyonun ilk hedefi Ali Fuat Yılmazer. Geçen günlerde Hanefi Avcı ve Ergenekon yapılanmasına yakınlığıyla bilinen gazeteci Nedim Şener ilk taşı attı ve Hanefi
Avcı’nın kitabını referans vererek Ali Fuat Yılmazer’e saldırmaya başladı. Bu sürecin arkasının geleceğini beklemek yanlış olmaz.
Avcı’nın Ergenekon’a ilişkin kritik değerlendirmelerle de Ergenekon’un doğal destekçilerini yanına çekmiş görünüyor. Bu açıdan azımsanmayacak bir desteğe sahip olduğunu da belirtmek gerek. Avcı’nın kitabında görülen bu stratejik düşünceye rağmen elini zayıflatan unsurlar da var. Bunların en kritik olanı Avcı’nın kitabında yer alan çelişkiler. Bu çelişkiler öyle vahim hataları içeriyor ki, okuyucu “bu kısmı Avcı yazmış olamaz” duygusuna kapılıyor. Örneğin kitabın 534. sayfasında Avcı, Veli Küçük’ü savunayım derken PKK ile DHKP/C arasında bir ittifakın kurulmadığını iddia ederek saçmalıyor. Şu cümleler Avcı’dan: “Ergenekon savcısının iddiasına göre, Tuncay Güney 2001’de gözaltındayken kendisiyle yapılan mülakatta konu ile ilgili olarak PKK ile DHKP/C’nin ittifak yaptığı dönemde Giresun’da görev yapan Veli Küçük’ün cezaevinde yatan Meral Kıdır’a “Dursun’a söyle benim bölgemde PKK ile yaptığı ittifakı bozsunlar” şeklinde haber gönderdiğini söylemiştir.”
“...PKK ile DHKP/C ne zaman nerede ittifak yapmış? İkisi ayrı birer örgüt, devletin arşivinde birbirleriyle olan ilişkiler birbirlerine nasıl baktıklarına ilişkin yazılı ve sözlü yüzlerce doküman varken, üstelik bu konuda bizzat Dusun Karataş ve Öcalan’ın ağzından çıkan, militanlarına verdikleri talimatlarla ilgili bilgiler arşivde mevcutken bu iddia neye dayanıyor? Bu iddia olsa olsa ideolojik örgütleri bilmeyen cahil birinin sözleri olabilir. Böyle bir ittifak yok. Varsa ya her yerde uygulanır ya da her yerde bozulur. Giresun’da bozun başka yerde anlaşın olmaz.”
Oysa bizzat PKK ve DHKP/C’nin yayın organları bu ittifakın yapılışı ve neden bittiği üzerine sayfalarca analizlere yer vermektedir. Avcı’ya Tayfun İşçi’nin yazdığı “PKK’nın ittifak politikaları ve çatı partisi üzerine” başlıklı yazılarını önereyim. Google’dan kolayca bulacağınız bu yazılarda Avcı’nın çok ama çok iddialı olduğu bir konuda nasıl yanıldığını gösteren onlarca delil var. Üstelik bu ittifaka ilişkin devlet arşivleri de belge ve değerlendirme doludur. Bunlarla karşılaştırdığımda şu soruyu sormadan edemiyorum: Ya bu bölümü Avcı yazmadı, ya da ne yazdığından haberi yok?