Hadis denizi bir sahabi
Peygamber Efendimiz’in amcası Hz. Abbas’ın evinde çok büyük bir şenlik vardı. Herkes o kadar mutluydu ki bu tabloyu resmetmek çok zordu.
Bilgisini o kadar ilerletmişti ki, sahabiler arasında “Hadis
Kendisine “hadis
Peygamber Efendimiz’in amcası Hz. Abbas’ın
Her çocuğa nasip olmazdı böyle bir hadise. Aylar, yıllar geçti, Hz. Abdullah on üç, on dört yaşlarına gelmişti. Artık Hz. Abdullah, Allah Resulü’nün
ALLAH’IN EMİR VE YASAKLARINA RİAYET ET!
Bir gün Hz. Abdullah ile Allah Resulü beraber oturuyorlardı.
Allah Resulü:
- Ya Abdullah sana bir şey öğreteyim mi?
Hz. Abdullah:
-Canım sana feda olsun ya Resulullah!
Allah Resulü:
- Sen Allah’ın emir ve yasaklarına riayet et ki; O’nun
HÜZÜNLÜ GÜNLER BAŞLIYOR
Günler ilerliyor, Hz. Abdullah kendini daha da iyi yetiştiriyordu. Efendimiz’den ilim öğrenmeye devam ediyor,
İşte o gün hiç beklemediği bir olay olmuştu. Kâinatın Efendisi ahirete intikal etmişti. Efendimiz’in vefat haberini alınca adeta yere yığıldı. Gözyaşları bir ırmak olmuş akıyordu. O çok sevdiği peygamberini, canından çok sevdiği öğretmenini kaybetmişti. Günlerce ağladı, sızladı ondan ayrılmak çok ama çok zor geliyordu.
On beş yaşında olmasına rağmen Resulullah’tan aldığı derslerle ve Kur’an sayesinde hadis ilminde bir üstat olmuştu. Efendimiz’in vefat etmesiyle her şey bitmiş değildi. Zira o hayatta olsaydı hep çalışmasını, öğrenmesini isteyecekti. O bıkmadan, yılmadan diğer sahabilerden dersler almaya, kendini yetiştirmeye devam etti. Daha küçük bir çocuk olmasında rağmen devrinin büyük sahabeleriyle beraber ilim toplantılarına katılırdı.
O yaşlarda kendini ilimde o kadar ilerletmişti ki, sahabiler arasında, “Hadis denizi, Kur’an tercümanı” unvanlarla anılmaya başlandı. Bu onun için çok büyük bir şeref ve onurdu. Efendimiz’den aldığı derslerin artık hakkını veriyordu. Allah Resulü onu bu halde görseydi çok mutlu olacaktı. Zaten bu düşünce ona hep aşk-şevk veriyordu…
HZ. ABDULLAH’IN ELİNİ ÖPÜYOR
Hz. Abdullah, kendini her alanda o kadar iyi yetiştirmişti ki, sahabiler arasında adeta parmakla gösteriliyordu. Onun ilmine, takvasına herkes hayran kalıyordu. Zaten Allah Resulü, “Allah’ım ona kitabı, kitabın tefsirini ve hikmetini öğret.” diyerek onun ilminin artması için dua etmişti. O asla bu ilimle gurur yapmaz, oldukça mütevazi bir hayat yaşardı. Kendisinden yaşça büyük sahabilere asla saygıda kusur etmezdi.
Yine bir defasında onun bu mütevaziliğini gösteren çok güzel bir hadise olmuştu. Bir gün sahabilerden Hz. Zeyd b. Sabit ata binmeye çalışıyordu. Bunu gören Hz. Abdullah hemen atın üzengisini tuttu ve Hz. Zeyd’in ata binmesine yardımcı oldu. Bunu üzerine Hz. Zeyd:
- Ey amca oğlu yapma, beni çok mahcup ediyorsun.
Hz. Abdullah:
- Biz âlimlerimize böyle davranmakla emrolunduk, diye karşılık verdi.
Hz. Zeyd, Hz. Abdullah’ın bu mütevazi davranışı karşısında dayanamadı ve attan inerek Hz. Abdullah’ın elini öptü ve şöyle dedi:
- Ya Abdullah biz de Âl-i Beyt’e böyle davranmakla emrolunduk, dedi.
İşte sahabilerin birbirine yaklaşımı böyleydi. Onların güzide hayatlarından öğreneceğimiz daha çok şey var. Allah şefaatlerine nail eylesin.
BİR DUA
Günahlarımızı bağışla ya Rabbi!
Allah’ım! Bizleri verdiğin nimetlerin bereketinden mahrum etme. Lehimize olan şeylerde bize inayet eyle. Düşmanlarımızın bize yaptıkları tuzakları boz ve onların aleyhimize komplo kurmalarına imkan verme. Birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlere fırsat verme. Bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz hatalarımızı, günahlarımızı bağışla.
ALTIN ÖĞÜTLER
İyi insanlarla oturup kalk
Allah dostlarından Musa Efendi şöyle buyuruyor:
Başta aile efradımızın ve aile büyüklerimizin hizmetinde bulunalım. Dünyaya hesapsız bir şekilde dalanlarla ülfeti azaltıp, iyi insanlarla oturup kalkalım. Diğer akrabalarımız ile muhtaçların hizmetinde olup, gerek lisânen gerek maddeten yardımda bulunalım. En önemlisi haram ve helâle titizlik gösterelim. Ayrıca çarşı-pazar işlerinde de dikkatli davranalım ki, kulluktan fire vermiş olmayalım.
Bir insan mensup olduğu cemiyete, rızayı ilâhî için güzelce hizmet etmeyi pek kıymetli bir vazife bilmelidir. Bir cemiyetin hayatına, intizamına, refahına hizmet eden kimse, o cemiyet arasında pek kıymetli bir varlık sahibi demektir. Binâenaleyh onun ecir ve mükâfatı da o nispette büyüktür.
HADİS BAHÇESİ
Mutlu bir hayat için!
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız. Sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.” (Riyazü’s-Salihin, Erkam Yayınları)
Hadisin verdiği mesajlar
1. Müslüman bir kimsenin, dünyalık işler, mal, mülk ve zenginlik gibi konularda kendisinden aşağı derecede olanlara, din işlerinde ve manevi faziletler konusunda daha üstün olanlara bakması sünnete uygundur.
2. İnsan, bulunduğu hale şükür etme faziletine sahip olabilmelidir. Zira bu durum ona hem bu, hem de öte dünya saadeti kazandıracaktır.
BİR NÜKTE
Acelecilik kudretli değil, zayıf insanların özelliğidir
Yöneticiler bir şey işittikleri veya bir şeyden şüphelendikleri zaman bu konuda gerçeği anlayıncaya, yalanı doğrudan ayırt edinceye kadar yavaş hareket etmelidirler. Çünkü acelecilik kudretli insanların değil, zayıf insanların özelliğidir. En iyi şekilde tasarlanmış teşebbüsler aceleye getirilirse bozulur. Bütün yanlışlıkların başı aceleciliktir. Bütün iyi işler yavaş yavaş yapılan işlerdir.
HAZIRLAYAN: Ali DEMİREL-BUGÜN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.