Hacettepe Üniversitesi öğretim üyeleri Ünal ve Akova, CoronaVac aşısı Faz-3 çalışma sonuçlarını değerlendirdi
HÜ Öğretim Üyesi ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal:- "Önemli bir yan etki olmadığı için güvenlik konusunda rahat konuşabiliriz"- "(Aşının koruyuculuğu) Gerçek hastalığı geçirenlere baktığımız zaman şu anda...
ANKARA (AA) - Sağlık Bakanlığınca toplumsal bağışıklığın kazanılması için uygulanan Sinovac firmasına ait CoronoVac aşısına yönelik Hacettepe Üniversitesince açıklanan Türkiye Faz-3 çalışması sonucuna göre, aşının önemli bir yan etkisi bulunmuyor.
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal ve Prof. Dr. Murat Akova'nın katılımıyla Sıhhiye Yerleşkesi'nde Sinovac aşısı Türkiye Faz-3 çalışmaları sonuçları ele alındı.
Prof. Dr. Ünal, 23 Aralık'ta bir ara değerlendirme yapıldığını anımsatarak, o zaman değerlendirmeye alınan yaklaşık 1300 hastaya ilişkin sonuçların paylaşıldığını söyledi.
Ünal, "Demiştik ki kodlar kırılmadı, hedefimiz olan rakama ulaşana kadar çalışma devam edecek. Çalışma sonlandırıldı. Acil kullanım alındıktan sonra ülkede o aşıyla Faz-3 çalışması devam etmeyeceğinden kodlar kırıldı ve plasebo kollarının aşılanması da başlandı. Aşılanması bitmemiş çok az bir plasebo gönüllümüz kaldı. Onların sonuçları, bunları etkileyemeyecek." diye konuştu.
- Çalışma 24 merkezde gerçekleşti
Çalışmanın 24 merkezde gerçekleştirildiğini belirten Prof. Dr. Ünal, şu bilgileri verdi:
"14 Eylül'de çalışma başladı. Bugüne kadar 10 bin 216 kişiye en az bir doz aşı uygulaması yapılmış durumdadır, 0-14 gün olmak üzere 2 dozda aşılama yapıldı. 11 bin 308 kişi müracaat etti çalışmaya katılmak için ve 11 bin 308 kişiden 10 bin 220'si çalışmaya kabul edildi. Bunlardan 6 bin 648'i aşı koluna, 3 bin 568'i plasebo koluna gitti. İki fazlı bir çalışma.
Birinci fazda sağlık personeli alınmıştı, bir aşı, bir plasebo şeklindeydi. O 1000 civarında gönüllüye ulaştığında bağımsız veri denetleme komitesi tarafından ilk değerlendirmelerde yan etkilerinin çok önemli olmadığı anlaşılınca ikinci faza geçtik. Bu sefer randemizasyon 2'ye bire geçti ve 2 aşı, bir plasebo şeklinde devam etti. 4 gün sonra 6 bin 648'den 6 bin 559 kişiye 2. aşısı yapıldı. İkinci aşı yapılamama nedeni de ya birinci aşıda bir yan etki görülmüştür ki bu çok çok az. Daha çok o arada Kovid'e yakalanan kişiler olduğundan ikinci dozları yapılmamıştır."
- "Plaseboda yan etki beklemiyoruz"
İkinci doz uygulanamayan gönüllü sayısının 69 olduğunu dile getiren Ünal, "3 bin 568'in 3 bin 471'ine ikinci doz plasebo yapıldı. Burada da yapılamayan 97 kişi var. Bu bize şunu söylüyor, aşının yan etkilerinden dolayı yapılamamak gibi bir durum söz konusu değil. Çünkü plaseboda yan etki beklemiyoruz. Burada esas olan, kişilerin ya vazgeçmeleri ya da hastalığa yakalanmış olmalarıdır. Böyle olunca da çalışmadan çıkıyor." dedi.
Plasebolardan 2 bin 959'una günü geldiğinde aşılarının yapıldığını aktaran Ünal, 2 bin 724 kişinin de ikinci doz için geldiğini belirtti. Ünal, "Olması gerektiği gibi adım adım çalışmanın her basamağı gerçekleştirildi." şeklinde konuştu.
- "Takip süresi ortalama 70 gün"
Prof. Dr. Murat Akova da, aşının etkinliğine ilişkin bilgi verdi.
Söz konusu aşının 14 gün arayla iki doz halinde yapıldığını hatırlatan Akova, "Bizim değerlendirmemiz, ikinci doz aşıyı alanlardan aradan 14 gün geçtikten sonra Kovid-19 hastalığına yakalananları karşılaştırıyoruz. Etkinlik verileri bu parametreye dayanıyor. Dolayısıyla birinci dozdan 28 gün geçtikten sonra, iki doz arasında 14 gün fark var. İkinci dozdan sonra 14 gün geçecek. Yani başlangıçtan itibaren 28 gün geçmiş ve daha ileri dönemde takip edilmiş olan gönüllülerdeki aşının etkinliğine bakıyoruz." ifadesini kullandı.
Akova, sözlerine şöyle devam etti:
"Aşının hastalığı engelleme oranı yüzde 83,5 etkili. Bu şu demek, 41 bu tanıma uyan gönüllümüz var, yani Kovid-19 hastalığına ikinci doz aşıdan 14 gün ve sonrasında yakalanmış. Bu yakalananların 32'si plasebo grubunda, 9'u ise aşı grubunda. Bu anlamda baktığınız zaman aşı, belirtileri olan hastalığı yüzde 83,5 oranında engelliyor.
İkinci parametre, hastaneye yatışı engelleme. Bunu ağır hastalık olarak da değerlendirebilirsiniz. Çünkü bu hastalar ayaktan takip edilemeyen hastalar. İlk gruptakiler, ayaktan takip edilen hastalar. Bu grup, esas ağır hastalık anlamında hastaneye yatırılıp tedavi edilmesi gerekenler. Bu grupta da toplam 6 hasta var, hastaneye yatan ve bu 6 hastanın hepsi plasebo grubunda. Bu anlamda baktığınız zaman ağır hastalığı engelleme ya da hastaların hastaneye yatırılarak tedavi edilmesini engelleme anlamında aşının koruyuculuğu yüzde 100. Çünkü, aşı olanların hiçbiri hastaneye yatırılarak tedavi ihtiyacı göstermiyor."
Gönüllülerin aşı ya da plasebo alacağına karar verildikten sonra ortalama takip süresinin 70 gün olduğunu anlatan Akova, "Aşıyla karşılaştığımız takip sırasında aşıya bağlı olsun ya da olmasın gönüllülerin başına gelebilecek ya da şikayet ettikleri olaylara bakıldığında, yorgunluk, baş ve kas ağrısı, ateş, titreme ve ishal gibi belirtiler var." diye konuştu.
- "Güvenlik konusunda rahat konuşabiliriz"
Açıklamaların ardından bir gazetecinin aşının güvenliğine ilişkin sorusu üzerine Prof. Dr. Ünal, "Önemli bir yan etki olmadığı için güvenlik konusunda rahat konuşabiliriz." dedi.
Aşının koruyuculuğuna ilişkin sürenin ne olduğunun zamanla görüleceğini belirten Ünal, "Beklentilerimiz var. Gerçek hastalığı geçirenlere baktığımız zaman şu anda 9-10 ay olanlar var, antikorları, koruyuculuğu devam ediyor. Bu aşının da öyle olması bekleniyor ama zaman içinde ortaya çıkacak, ne kadar süre koruyucu oldukları." ifadelerini kullandı.
- "Yeni çıkan vakaların mutant virüs kaynaklı olacağı tahmin ediliyor"
Mutasyona ilişkin de değerlendirmede bulunan Ünal, Türkiye'de İngiltere mutasyonunun ön planda olduğunu vurguladı. Bununla ilgili yurt dışında yapılan çalışmaların sonuçlarının, İngiltere mutasyonunun aşılardan çok fazla etkilenmemiş olabileceği yönünde olduğunu söyleyen Ünal, "Ama aslında çok fazla net veri henüz elimizde yok. Önümüzdeki günlerde ileriki çalışmalarda bunlar daha iyi değerlendirilecek." ifadesini kullandı.
Ünal, aşıların hepsinin mutantlara karşı denendiğinin altını çizerek, "Brezilya mutantının, İngiliz mutantına göre tüm aşılarda olduğu gibi CoronaVac'da da etkisinden kurtulduğu şeklinde bir ön çalışmayı gördüm ben de. Ama bunlar zaman içinde daha çok ortaya çıkacak şeyler. Aşı olup da yeni mutantlı hastalığa yakalananlarda ölümcül ya da daha ağır seyretmenin olduğuna dair bir veri de yok. Muhtemelen, antikorla olan korumanın yanı sıra hücresel immunite denen bir başka koruma daha var, o da çıkıyor ortaya. İkisi beraber olduğu zaman da mutantlara karşı daha iyi cevap veriyor olabilir. Bütün aşılarda olduğu gibi bu aşıda da mutantlara daha az etkili olma şüphesi var ama daha kesin olarak 'Bu etkisizdir, bundan vazgeçelim.' noktasında değil. Bunun için de aşı firmaları çalışmalarına başladı." açıklamasında bulundu.
- "O çalışmanın sonuçlarını henüz bilmiyoruz"
Prof. Dr. Akova da, bu konuya ilişkin ülkede mutasyon sıklığının ne ölçüde olduğunun büyük önem taşıdığına dikkati çekti. Sağlık Bakanlığınca bununla ilgili bir program yürütüldüğünü dile getiren Akova, "Onun için henüz açıklanmış veriler yok ama belli bölgelerde mutant virüsle enfeksiyonun oldukça sık rastlanıldığı anlaşılıyor. Gerek Amerika gerek Avrupa'da yapılan çalışmalarda, mart ayı ortalarından itibaren özellikle İngiltere mutantının çok ön plana çıkacağı ve neredeyse yeni çıkan vakaların bu mutant virüs kaynaklı olacağı tahmin ediliyor." uyarısında bulundu.
Prof. Dr. Akova, İngiltere mutantının, üç mutant içinde "aşı güvenliği açısından en iyi olanı" şeklinde nitelendirilebileceğini ifade ederek, "Ama bu demek değildir ki orijinal Vuhan virüsü kadar aşılardan etkileniyor, daha az etkiliyor aşılar bu virüsü. Türkiye'de bununla ilgili şu anda ne olduğunu bilmiyoruz. Sürdürülmekte olan bir çalışma var ama o çalışmanın sonuçlarını henüz bilmiyoruz. Dolayısıyla bizim yaptığımız aşının, mutantlar konusunda ne denli etkin olduğu konusunda elimizde bir veri yok henüz." diye konuştu.
- "Sağlık Bakanlığının ilgili birimleri 65 yaş üstündekileri takip ediyor"
İki doz aşı arasındaki süreye ilişkin de Prof. Dr. Ünal, 0-28 gün olarak aşılamaya gidildiğini ve bunun doğru verilmiş bir karar olduğunu vurguladı.
Bir gazetecinin, "65 yaş üzerine ilişkin bir çalışma yapılmadı ama Türkiye'de 65 yaş üzerine uygulandı. 65 yaş üzerindeki etkiler de aşı çalışmasında olacak mı?" sorusu üzerine Ünal, bunun Faz-3 çalışmasında olmadığını söyledi.
Ünal, "Ancak rutin aşılamaya geçildiğinde Sağlık Bakanlığının ilgili birimleri, o grupları takip ediyor bildiğim kadarıyla. Yakında oradan bir çalışma gibi değerlendirme sonuçlarını alacağımızı umuyorum." dedi.
Prof. Dr. Akova da konuya ilişkin yurt dışında çalışmalar olduğunu belirterek, "Faz-2 çalışmasında en az Faz-3 hatta ondan daha fazla bir koruyuculuk var 60 yaş üzerinde." diye konuştu.
Antikor seviyelerine ilişkin soru üzerine de Akova, "Birinci haftadan itibaren aslında bir ayrışma başlıyor. En belirgin olarak 2. haftada ortaya çıkıyor hastalık koruması. Antikor gelişmesi açısından şöyle bir şey var, 14 ila 28. günde maksimuma ulaşacağını düşünüyoruz, yani 14. günden itibaren koruyuculuk başlıyor. O, 83,5 olan koruyuculuk zaten 14 gün sonrasında olan bir şey. Dolayısıyla, maksimum düzeyi, ikinci dozdan sonra 14 ila 28. gün aralığında bir yerde tahmin ediyoruz ama tabii kesin bir gün vermek mümkün değil." şeklinde konuştu.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.