Dursun Kabaktepe'nin haberi

Habertürk’te Türkiye’nin AB Gerileme Raporu tartışması bir anda medya, siyaset ve asker tartışmasına dönerek AK Parti’ye dokundu. Gazeteciler arasındaki hareretli tartışma büyüyerek karşılıklı sert ifadeler kullanıldı.


Gazeteci Şükran Soner’in “Medya tekelleşmesi şuanda iktidarın elinde. Ödü kopuyor.” sözlerine Mehmet Ocaktan, “Cuntada inşanlara işkence edildi. Böyle bir benzelik olur mu?” diye müdahale edince bu sefer karşılıktı atışmalar başladı. Ardından bu tartışma Yalçın Doğan’ın sözlerine Mehmet Ocaktan’ın müdahale etmesi ile yeniden hararetlendi. Doğan, Ocaktan’a “Bu AKP’li gazetecilere ben şaşıyorum. Kırk yıldır gazeteciyim hiç böyle bir gazetecilik örneği görmedim.” diyerek sert çıktı.

Habertürk TV’de Didem Arslan Yılmaz’ın moderatörlüğündeki “Türkiye’nin Nabzı” programına gazeteci yazar Yalçın Doğan, Şükran Soner ve Can Ataklı’nın karşısında Mehmet Ocaktan, Melih Altınok ve Orhan Kemal Cengiz yer aldı. AB Gerileme Raporu ile başlayan tartışma bir anda medya, siyaset, iş dünyası, asker ve darbe tartışmasına dönüştü.

İşte gazeteciler arasında yaşanan o diyalog;


Şükran Soner: Medya tekelleşmesi şuanda iktidarın elinde. Ödü kopuyor. İktidar müdahalesinden bahsediyoruz. Ben yaşayarak iddia ediyorum. 12 Eylül cumta yönetimi hem yergı da hem de siyasi yapılanmada bu iktidar kadar egemen değildi.

Mehmet Ocaktan: Cuntada inşanlara işkence edildi. Böyle bir benzelik olur mu yahu. Ne alakası var. Demek ki 12 Eylül sizin için çok basit bir şeymiş.

Can Ataklı: Kimlere işkence edildiğini biliyoruz.

Şükran Soner: Hiç de basit bir şey değil. İktidar erkinden bahsediyorum ben. Özal, Evren daha çok iktidar sahibiydi genel olarak ben onu söylüyorum. 12 Eylül’de daha çok egemendi.

Yalçın Doğan: Bu AKP’li gazetecilere ben şaşıyorum. Kırk yıldır gazeteciyim hiç böyle bir gazetecilik örneği görmedim. İktidarı savunabilirsiniz. Bir dakika.

Mehmet Ocaktan: İktidarla alakası yok.

Yalçın Doğan: Gazetecilerin iktidardan daha fazka AKP’li olmasını bu dönemde görüyorum. Tpik örneği de sensin.

Mehmet Ocaktan: Hayır değil böyle bir şey.