Güneşi Gördüm Oscar'a aday

Güneşi Gördüm Oscar'a aday

Mahsun Kırmızıgül'ün senaryosunu yazıp yönettiği, terör nedeniyle göç etmek zorunda kalan bir ailenin yaşamını konu edinen Güneşi Gördüm Oscar ödülleri için aday adayı olarak seçildi.

Mahsun Kırmızıgül'ün yönettiği Güneşi Gördüm, "yabancı dilde en iyi film" dalında Oscar aday adayı oldu.

Mahsun Kırmızıgül'ün ikinci yönetmenlik denemesi olan Güneşi Gördüm filmi, Güneydoğu'da yaşayan kalabalık bir ailenin dramını anlatıyor. Film vizyona girdikten sonra Türkiye'de ve yayınlandığı ülkelerde büyük ses getirmiş ve konusu ve teknik alt yapısı ile sinema çevresinden geçerli not almıştı. Güneşi Gördüm son ayların büyük tartışma konusu olan Demokratik açılım konusunu da ele alır tarafıyla gündemde...

Mart ayında vizyona giren Güneşi Gördüm'ü galasında izleyen Haber 7 ekibi film hakkında şunları yazmıştı.

Yaşar İliksiz (Haber 7 Genel Koordinatörü)
İÇİNİZDEKİ FAŞİSTLE YÜZLEŞMEYE DAVET
Yıllar önce “hepimiz kardeşiz bu öfke ne diye?” soran Mahsun Kırmızıgül, bu filmle tuz basılan yaraları kanatarak, herkesi kendi içindeki faşistle yüzleşmeye çağırıyor. Üstelik alkışlanacak bir cin fikirlilik sergileyerek, ‘öteki’ni travesti imgesiyle sunuyor. Böylece de havada uçuşan “tahammül” ve “hoşgörü” söylemlerinde insanların ne kadar samimi olduğunu rahatlıkla test etmeyi başarıyor.

Yine de tecrübelerimden biliyorum ki pek çok kişi kendisiyle hesaplaşmak yerine karşı tarafın niye bu kadar masum gösterildiği konusunda Kırmızıgül’e hesap sormaya kalkacak… Kırmızıgül’ün tedavi edilmesi amacıyla yaraları kanatırken kimseyi incitmemek için sarf ettiği büyük gayret de bu noktada “kesin inançlılarca” aleyhine koz olarak kullanılabilecek bir zafiyet gibi kullanılabilir.

Yaranın büyüklüğünü bilmeyenler, bir sinema filmi olarak düşünüldüğünde dramın boyutlarını abartılı bulabilir ama yaşanan gerçek acıların yanında filmdekiler çok hafif kalıyor. Kimileri bunu duygu sömürüsü olarak yorumlayabilir ama tam aksine duygu sömürüsü yapmadan yaşanan acılar ancak bu kadar hafifletilebilirdi.

Türkiye’de “Devlet insanın insanca yaşayabilmesi için yoksa niye vardır” sorusunu cesurca sorabildiği için Kırmızıgül’ü kutluyorum.

Türkiye’de öteki olduğu için acı çektiğini düşünenler, yaşanan şiddetin suçunu hep karşısındakine yıkanlar başta olmak üzere terör, yoksulluk ve cahillik belasından muzdarip olup, onlar adına kaygı duyan herkese, sanatsal ve teknik yönüyle ilgili olumlu/olumsuz tüm eleştirileri bir yana atıp bu filmi seyretmelerini tavsiye ediyorum.

Osman Ateşli (Haber 7 editörü):
ŞAPKALAR ÖNE KONULACAK HATALARLA YÜZLEŞİLECEK
Bir tarafta ‘dağlara çağıran’ terör örgütü, diğer tarafta ‘dağlar seni delik deşik ederim’ mantığıyla terörün üzerine yürüyen asker… Çoluk çocuk ‘kardeşin kardeşe kırdırıldığı’ bir kavganın içinde, iki ateşin arasında kalmış, kendisine gidecek yer bulamayan ve ölümün peşlerini bir türlü bırakmadığı bir aile

Yaşanmış bir hikâyeden alındığı vurgulanan Güneş’i Gördüm filmi, yıllarca sorgulanan terörle mücadelenin şeklini bir kez daha tartışmaya açacak gibi. Filmden rahatsızlık duyacak çevrelerin olabileceği beklenebilir ancak bu çok ciddi boyutta olmayacaktır. Bununla birlikte bu yapılan yanlışların kabul edilemeyeceği anlamına gelmemektedir. Düşünceye tanınan özgürlükler bazında değişim yaşanan Türkiye’de bir kez daha şapkaların önlere koyulup nerelerde hata yapıldığı sorularının yüzlere yerleşebileceğini düşünüyorum.


Mahsun Kırmızıgül, yönetmen-oyuncu olarak ilk uzun metrajlı sinema çalışması “Beyaz Melek” filmini katlayan performansıyla baştan sona geniz yanması ve gözyaşı içinde izlenecek dram yüklü bir yapıt çıkarmış. Filmin oyuncu kadrosu, senaryosu, çekim teknikleri ve oyuncuların performansı tartışılamayacak kadar iyi...

Birkaç küçük gereksiz detay (travesti kardeşin o bar senin, bu disko benim uzun uzun aranması gibi) ve yabancı ülke hayranlığına verilen ağırlık dışında (bu kişisel bir bakıştır) kusursuz bir çalışma… Güneş’i Görmek isteyenlerin yanlarına mutlaka mendil almalarını tavsiye ediyorum.

İhsan Aydın (Haber 7 Kurumsal İletişim Sorumlusu):
BİR FISILTI “GÜNEŞİ GÖRDÜM”
Radyodan Kürtçe türkü istediği için sorgulananların hikâyesinden, TRT’nin Kürtçe yayın yaptığı günlere gelindiğinde Mahzun Kırmızıgül, terörün gerçek mağdurlarının öyküsünü beyaz perdeye yansıtmış.

Bir oğlu askerde, bir oğlu dağlarda, bir oğlunun bacağını mayın almış… Asker ‘Biz sizin için dağlardayız’ diyor, terörist ‘Biz sizler için dağa çıktık’ diyor. Herkes onlar için o dağlara çıkmış ancak onlar dağlarda değil…

Terör nedeniyle yurtlarından olan bir ailenin yaşadığı dramı aktaran Mahsun Kırmızıgül, harika bir müzik ve müthiş görüntüler eşliğinde başlıyor hikayeye… Hikaye uzun ve insanın bam teline dokunan cinsten. Bugüne kadar söylenmemişi, yazılmamışı dile getiriyor ‘Güneşi Gördüm’… Söylemek de denilemez aslında, ‘fısıldıyor’ sadece… Bundan sonra yüksek sesle konuşulması için bir ‘fısıltı’ Güneşi Gördüm.

Türk sinemasının önemli isimlerini bir araya getirerek, tabuları yıkan Mahsun Kırmızıgül’ün bu ‘fısıldamasına kulak verin. Güneşe aşık olan, ancak güneşi gördüğünde öleceğini bilen kardelenlerin hikayesini dinleyin, terörün gerçek mağdurlarını görün…

Ersin Çelik ( Haber 7 Editörü)
MAHSUN, SİNEMACILARI SAĞLI SOLLU YUMRUKLUYOR
Doğu ve Güneydoğu bölgesinde yaşananları konu edinen onlarca film ve yüzlerce dizi çekildi. Ama hiç biri bölgenin asıl sorununu tam olarak yansıtamadı. Kimi aşiret vurgusu yaptı, kimi de töre cinayetlerini ön plana çıkardı, terör sorununa dikkat çekenler ise ya askercilik yaptı ya da örgüte toz kondurmadı.

Mahsun Kırmızıgül, Güneşi Gördüm’le bu zamana kadar yapılanmayanları beyaz perdeye yansıtıyor. Beyaz Melek de alışılmışın dışında bir filmdi. Vicdanları kaşımıştı. Güneşi Gördüm ise vicdanları kaşımanın bir adım ötesine götürüyor izleyiciyi. Tarifsiz acılarla yüzleştirirken, duyguları da allak bullak ediyor. Oğlunu dağa kaptırmış baba bir diğer oğlunun şafağını sayıyor. Aynı kanın taşıyıcılarının biri dağda biri asker ocağında çekilmiş resimlerini ‘aynı duvara’ asamıyor. Dağda ölen oğlunun cesedini teşhis ederken devletine isyan etmeden, milletine feryat eden bir babayı yansıtabilmiş Mahsun Kırmızıgül. Oyunculuğu da bir adım öteye taşımış. Beyaz Melek’te olduğu gibi dev bir kadro kuran Mahsun bu filmde biraz daha ön planda. Filmde onun duygularını görmek de mümkün. Kendine has mahzunluğu, saygınlığı, kanaatkâr hırsı da filme yansımış. Bu film bir yerlerin “bir yerlerini” fena kaşıyacak. Ama kesinlikle hiçbir kurumu rahatsız etmeyecek kadar dikkatli mesajlar veriyor

“Alem Buysa Kral Benim”den bu zamana kadar geçen zamanda müthiş bir Mahsun Kırmızıgül yükselişi var. Sanatçı duruşunu sahne popülaritesine kurban vermeyerek sataşma ve polemiklerden kaçıp zamanla müzik anlayışıyla kucaklayıcı bir rol üstelenen Mahsun Kırmızıgül’ün üçüncü filminde hangi yaraya dokunup, hangi düşüncelerini, duygularını, acılarını ve isyanını dile getireceğini merakla bekliyorum. Sinema sektöründe köşe tutmuş, yuvarlak mesajlar veren sinemacılar, Mahsun’un sağlı sollu kroşeleri ile sarsılırken izleyici de beyaz perdede mest oluyor.

Hakan Göksel (Haber 7 Ekonomi Editörü)
BEYAZ MELEK’İN BAŞARI SINAVI "GÜNEŞİ GÖRDÜM"
“Güneşi gördüm” filmi Mahsun Kırmızıgül’ün Beyaz Melek filmiyle gelen başarısının bir nevi sınavıydı… İlk yönetmenlik denemesindeki başarısının tesadüfü olmadığını göstermek için ikinci fırsatı olan Güneşi Gördüm filmi Beyaz Melek’i aratmayacak bir yapım…

Film tam anlamıyla bir mesaj bombardımanıydı… Filmde başta doğuda yaşananlar olmak üzere yaşam adına adeta yok yoktu… Terör gerçeğinden, erkek egemen toplum yapısına, zoraki göçten, erkek çocuk özlemine, insan kaçakçılığından, barış içerisinde insan gibi yaşamaya, gurbet yaşamanın zorluğundan, töre cinayetine hatta en uç örnek olarak da doğuda eşcinsel yaşama kadar onlarca mesaj bulmak mümkündü…

Film doğuda terör yüzünden söylenemeyen, konuşulamayanların bir birikiminin günden güne insanların içinde yer eden duyguların bugünkü dışavurumuydu… Ama bunu söylerken hakkı da teslim etmek gerekir… Burada ne askere, ne yöre halkına, ne de filmde temsil edilen kurum ve insanlara taraflı bir duruş söz konusu değildir… Dengeli bir senaryo hazırlanmış… Filmde “devlet ana” şefkat unsuru iken “devlet baba” can acıtıyor. Askerin halka temas eden unsurları halkla ilişkileri sağlıklı yürütürken, bölgeye uzak halka iletişimde olmayan askeri yöneticiler anlayışsız konumlandırılıyor… Bir baba hem ölen terörist oğluna hem de köyünü koruyan askerine aynı gözyaşını döküyor… Kısacası insanların şartları değil, şartların insanları şekillendirdiği bir bölgede yokluk içerisinde, hem doğaya hem de teröre karşı insanca yaşabilmenin özlemini dile getiriyor…

Film, önce güldüren sonra ağlatan sahneleri izleyicilere gerçekleri anlatmanın kaygısını taşıyor… Hangi sahneler unutulmayacak derseniz; filmin girişinde 4 kobra helikopteriyle yapılan operasyon ve biri terörist diğeri asker olan iki evladın baba evinde karşılaşması; eve alınan ilk çamaşır makinesinde tek erkek çocuğun çamaşır makinesinde küçük kardeşlerince yıkanması, travesti olan kardeşin köprüde abisince töreye kurban edilmesi…

Kalabalık ve gerçekten yetenekli isimlerden oyuncu kadrosu başarılı hikayesiyle tebrik edilecek ve mutlaka görülmesi gereken bir film…


(Haber 7)