Gelin Üç Silahşörü tanıyalım
Üç Silahşör; Ali AKIN, Yaşar Nuri ÖZTÜRK, Zekeriya BEYAZ
Hepiniz “Üç Silahşörler” isimli romanı bilirsiniz. Son dönemde medyadaki bir kanalda arz-ı endam eden bu üç kişiyi izledikçe, benim aklıma da bu roman gelmektedir. Hani onların meşhur bir sözü vardı “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için”. Bu medya kanalında programlara katılan kişilerde sanki “Birimiz kendimiz için, hepimiz X TV kanalı için” demektedirler.
Ali AKIN beyi bu yıl, partneri durumunda olan Yaşar Nuri ÖZTÜRK beyin bir programda adını telaffuz etmesiyle tanıdım. Birkaç programını takip ettikten sonra hakkında bir kanaat sahibi olabildim. Burada adını zikretmediğim TV kanalında ona verilen görev ve misyon “Yaşar Nuri ÖZTÜRK’ün akademik olmayan versiyonu olmak”. Evet bütün yaptığı sanki bu. Zekeriya BEYAZ ise yeni den medya da boy göstermek gayretinde.
Son yaptıkları programlarda, kendilerini İslâm dininin akılcı savunucuları pozisyonunda tutmaya çalışırlarken, Emevi zulmünü ele alır gibi yaparak, içlerindeki Ehli Sünnet vel Cemaat düşmanlığını da ortaya koymaya azami gayreti gösteriyorlar. Aslın da bütün yaptıkları yalnızca bundan ibaret. Çünkü, söylemlerinde vurguladıkları şey “Ehli Sünnet = Emevi İktidarı”.
Burada kendilerine buldukları referans ise çok ilginç, bir Sünni mezhep imamı olan, Hanefi Mezhebinin kurucusu İmamı Azam Ebu Hanife hazretleridir. Burada bir ilginç nokta daha var, İmamı Azam hazretlerinin kendisini el üstünde tutarken, mezhebini, yani Hanefiliği ve diğer büyük Hanefi fakihlerini, utanmadan ve sıkılmadan yerden yere vurmaya da azami gayreti göstermektedirler.
Oysa ki, bu zevat ve başta Yaşar Nuri ÖZTÜRK, yıllar önceki programlarında İmamı Azamı da eleştirmekten çekinmezdi. Yaptıkları bir başka şey ise, % 99 Tasavvuf büyüklerini cahil cuhelâ gibi gösterip, bütün tarikatları birer şirk yuvası olmakla itham etmektir. Peki, bu insanların Ehli Sünnet ile alıp veremedikleri nedir? Tasavvuf ve tarikatlarla neyi paylaşamıyorlar? Şia ve Mutezile gibi diğer itikadi mezhepleri neden eleştirmiyorlar?
Bu sebepleri birlikte ele almaya çalışalım. Mutezile’yi eleştirmeleri, bindikleri dalı kesmek olur. Çünkü, Mutezilede onların yapmaya çalıştıkları gibi, aklı referans alır. Şia’yı da, ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler, onlardaki imamet inancı nedeniyle, o inanca sahip hiç kimse, medyanın bu üç silah şörünü dinlemediği gibi, kaale bile almazlar.
Türkiye’deki Müslümanların büyük bir kesimi, Sünni ve Hanefi’dir. İmamı Azamı şimdilerde övüp, Sünniliğe saldırmalarının nedeni işte budur. Kendilerine seçtikleri hedef kitle, Sünni olup Hanefi mezhebinden olan T.C vatandaşlarıdır. Kendilerine hedef seçtikleri kitleyi etkilemelerinin önündeki en büyük engellerden biriside Sünni Tarikatlar olarak görülmektedir. Çünkü, bu Tarikat bağlılarının hiç biride bu üç silahşörü yani, A. AKIN – Y.N. ÖZTÜRK – Z. BEYAZ’ı dinlemez. Ama tarikata, evliyaya, tasavvufa sempatisi olanların, bu bakış açıları değiştirilebilirse, o zaman onları kendi bağlıları haline getirebilecekleri de aşikârdır. Umarım yalnızca emelleri buna yöneliktir. Burada bu kötü ve çirkin niyetlerini, İmamı Azam gibi saygın bir ismi sahiplenerek perdelemeye çalışmaktadırlar.
Peki, bu zevat ne yapmaya çalışıyor! Yıllarca dinde reform yapılmasını savunurken, bu gün artık reform kelimesi yerine, “Tecdid” kelimesini kullanıyorlar. Tabi ki, burada kendileri de “Müceddid” durumunda olacaklar. Bunu yaparken de, peygamber efendimizin sözleri olan Hadis-i Şerifleri bir kenara bırakıp, Kur’an ayetlerinden aklen algıladıklarıyla amel edeceklerini açıkça ifade etmektedirler. Zaten Hazreti Muhammed (s.a.v) efendimizi devre dışı bırakmazlar ise, bu çirkin emellerine asla ulaşamazlar. Oysaki, hiçbir Müceddid böyle bir eylem içerisinde olmamış, Hadis-i Şerifleri bir kenara koymamışlardır.
Bu Müceddid adaylarına göre, eldeki hadisler sağlıklı değildir. 1997 yılında, Ceviz Kabuğu isimli programda, Y.N. ÖZTÜRK şu ifadeleri kullanmıştı “Hadis-i Şeriflerin, bize kadar ulaşmasında çok hassas ve titiz bir çalışma yapılmıştır. Ama bu hadisler Kur’an la uyumlu mu buna hiç bakılmamış”. Peki diyelim ve biz 12 yıl önceki bu sözlere göre, bu arkadaşlara soralım:
Siz bu Hadis-i Şeriflerin (bizlerce sahih ve muteber kabul edilenleri kastediyorum) hangi Kur’an ayetlerine aykırılığını gördünüz ki, bu gün bu Hadis-i Şerifleri devre dışı bırakmaya çalışıyorsunuz?
Siz bu Hadis-i Şerifleri zayıflatmaya çalışmakla, aslında ravilerini yalancılıkla itham ediyorsunuz. Bu hadis ravilerinin aynı zamanda Kur’an ayetlerinin de bize ulaşmasını sağlayan insanlar olduğunu unutuyorsunuz galiba. Hangi akıl sahibi kişi, yalan söylediği sabit kişilerin, ortaya koyduğu başka sözlere itibar eder? İsterse bu Allah (c.c) kelamı olsun.
Yine bu üç adaydan, Prf. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK sık sık, kendisini “Kur’an Mü’mini” olarak nitelendirmektedir. Mademki Kur’an müminisin, hani senin peygambere bağlılığın? Kur’an da Allah’ın (c.c) sana emrettiği, peygambere uymakla1 ilgili ayetleri hayatında nasıl uyguluyorsun? Yıllar önce “Reenkarnasyon” savunuculuğu yapıyordun, bunu yaparken Kur’an la nasıl bağdaştırıyorsun? Reenkarnasyon da, kişi olgunluğa erişene kadar, iyi insan olana kadar, daha Türkçesi, cenneti kazanana kadar, yaşam değiştirir durur. Bu durumda her kes cennete gidecek sonucu çıkar. Öyleyse sana sormalı, Cehennem kimler için? Yine bu konuda kendine Tasavvufi kitapları (üstü kapalı reenkarnasyona işaret ediyorlar diyerek) delil olarak göstermekten geri durmazsın. Hani Tasavvuf kötüydü? Şirkle dolmuştu?
1980 li yılların sonunda, Yaşar bey yazı yazdığı bir gazetenin reklamın da şunu diyordu “Kur’an-ı anlamak için evliyaların hayatına bakmak yeterli. Çünkü onların hayatı Kur’ana dayalıdır”. Gerçi şimdi bu düşüncesinde hata ettiğini, artık bu görüşte olmadığını söylemektedir. O zaman sana şunu sormak lazım, o dönemde senin bu sözlerine itibar ederek, bu düşünceyi benimseyen ve ölen birisi, şu an ki düşüncene göre, müşrik olarakmı ölmüş oluyor? Sen bu vebali sırtında nasıl taşıyacaksın? Böylesine geçmişinle tutarsızken, şimdiki görüşlerinden daha sonra dönmeyeceğinin garantisi nedir?
Siz bir araya gelip halinizi Kur’ana bir arz edin. Bakalım Kur’an la uyuşuyor mu? Yada, bu öğrendikleriniz sizi daha güzel kulluğa sevk ediyor mu? Eğer Allah’a (c.c) kulluğunuzda bir artış yoksa, siz o aklınızı kaldırın atın. Neden derseniz, Allah (c.c) buyuruyor ki:
“Onlar ki sözü dinlerler, sonra da en güzelini tatbık ederler, işte onlar Allahın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir, ve işte onlardır o temiz akıllılar.” 39/18
Ben şahsen, medyadan takip edebildiğim kadarıyla, namaz kılmakta sorununuz var, oruç tutmakta sorununuz var, şehvet düşkünlüğünüz de var. Ben sizlere diyecek bir şey bulamıyorum. Allah (c.c) sizlere akıl versin.
Şunu unutmayınız ki, sizin hiç biriniz Ebu Cehilden daha zeki değilsiniz. O sizlerden hem daha zeki idi, hem de daha cesurdu. Cesaretiyle, kendisinin hatalı olduğunu bildiği halde, hem Allah’a (c.c) hem de peygamberine karşı çıktı. Ayrıca o hepinizden daha iyi Arapça biliyor, Hz peygamberi de daha iyi tanıyordu.
Şunu unutmayınız ki, sizin hiç biriniz iblisten de daha bilge ve daha zeki değilsiniz. Bizlerin gayben inandığı bir çok şeyi, o (iblis) yakinen gördü ve bildi. Peki şimdi napıyor? Ne durumda?
Sonra, kendini akıllı zannedenlerle ilgili şu ayetlerde çok manidardır:
“Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: Biz seni kesinlikle bir akılsızlık içinde görüyoruz ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz.” (7/66)
“Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit «Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!» derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler).”(2/13)
Eğer sizin dediğiniz gibi, salt akıl çok fazla işe yarasaydı, dünyadaki iyi insanların, zengin insanların, devlet adamlarının tamamı zeki insanlar olurdu. Nice akıllılar vardır da fakirdir. Akılları onları zengin yapmaz. Vahiyle kontrol altına alınmamış akıl, kişiyi putperestliğe götürmüştür. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Siz aklınızı Allah’a (c.c) kurban etmedikçe, o akıl egoya hizmet etmekte kudretli olacaktır. Nefsinize uyduğunuz sürece benim size söyleyeceğim yalnızca:
“Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yolu bulamıyorlar.” (27/24)
“Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip gösterdi.” (6/43)
“Allah’a andolsun, senden önceki ümmetlere de (peygamberler) göndermişizdir. Fakat şeytan onlara işlerini süslü gösterdi” (16/63)
“Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.” (29/38)
“Hani şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi” (8/48)
“Onlara: Allah’ın indirdiğine (Kitab’a) ve Resûl’e gelin (onlara başvuralım), denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.” (4/61)
“Onlara peygamberler gönderdik. Ne zaman bir peygamber onlara nefislerinin arzu etmediğini (ilâhî hükümleri) getirdi ise bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.” (5/70)
Dipnot:
1-(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. De ki: Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez. (Al-i İmran 31-32)
Kaynak: Maneviyat.com
http://www.maneviyat.com/forum/index.php?topic=2539
http://www.maneviyat.com/forum/index.php?topic=2544