Filistin Foklardan değersiz mi?
Erdoğan, Fok balıklarının avlanması karşısında ayağa kalkan insanlığın Gazze'deki saldırılar karşısında birşey yapmamasını eleştirdi.
Erdoğan,'ABD-İslam Dünyası' forumunda'ki konuşmasında, Fok balıklarının avlanması karşısında ayağa kalkan insanlığın Gazze'deki saldırılar karşısında birşey yapmamasını eleştirdi.
Besmeleyle başladığı konuşmasında küreselleşen dünyanın karşı karşıya kaldığı sorunlara vurgu yapan Başbakan, "Kültürler arası çatışma eğilimleri de önümüzde ciddi bir problem olarak duruyor." dedi. Irkçılık gibi, anlayışsızlık, ayrımcılık, köktencilik, aşırılık gibi sorunların toplumlara ölümcül bir virüs gibi 'alttan alta ve sinsice' nüfuz etmeye çalıştığına dikkat çeken Erdoğan, şöyle devam etti: "11 Eylül saldırılarının ardından sadece ABD'de değil; başta Avrupa'da olmak üzere çok geniş bir coğrafyada bu sinsi tehditlerin topluma ve özellikle gençliğe sirayet ettiğine şahit oluyoruz."
Erdoğan, sinema filmi, diziler, müzik, bilişim dünyası, medya, fotoğraflar ve karikatürler aracılığıyla, hatta yazı, makale ve yorumlarda 'son derece ince, bilinçaltına hitap eden bir kültürel karşıtlığın empoze edilmesi'nden duyduğu üzüntüye vurgu yaptı. İslam ve Müslüman kavramlarının Batı dünyasında olumsuz ve kötüleyici çağrışımlar oluşturacak şekilde kullanıldığına değinen Erdoğan, "İslam ve terörizm kavramları yerli ve yersiz, son derece sorumsuz bir şekilde yan yana getiriliyor ve bu şekilde ayrımcılık körükleniyor." dedi.
İslam dünyasındaki bazı ülkelerin kıyafet, sakal, örtüleri ile kullandıkları bazı kelimelerin bir terör aksesuarı gibi lanse edildiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, antipati pompalanması nedeniyle toplumların birbirine şüpheyle baktığını ifade etti.
ABD ve Avrupa ülkeleriyle başta Türkiye olmak üzere halkı Müslüman ülkelerde meydana gelen terör eylemlerinin olumsuz algılara dayanak olabildiğini belirten Erdoğan, şunları söyledi: "Fakat terör eylemlerinin tüm bir İslam dünyasını ve tüm Müslümanları kuşatacak derecede genelleştirilmesi haksızlıktır. Çünkü bu olayların önemli ölçüde mağduru da yine Müslümanlar olmuştur. Münferit olaylardan yola çıkarak, Müslüman isimlerinin, İslami değerlerin, İslam ülkelerinin tümden töhmet altında bırakılması da aynı şekilde yanlıştır. Zira hiçbir semavi din, terörü tecviz etmez, teröre cevaz vermez, teröre yol açmaz."
"TERÖRLE MÜCADELE YAPILIRKEN HEDEF SAPTIRMAYIN"
Erdoğan, şöyle devam etti: "Irkçılık, anti Semitizm, ayrımcılık ne kadar tehlikeliyse İslamofobi de en az o kadar tehlikelidir. Çünkü İslamofobi de bir ırkçılık türüdür, insanlık suçudur, akıl ve vicdan sahibi bütün insanlar; ayrımcılık ve ırkçılığın her türüne yekvücut halde karşı durmalıdır. Dünyada hiçbir terör eylemi, o eylemi yapanların ya da o örgütün mensuplarının dini inançlarıyla değerlendirilmezken maalesef bazı terör eylemlerinin ardından 1,5 milyarı aşkın nüfusa sahip İslam dünyası, hedef gösterilmekte, rencide edilmektedir."
İslamofobi'nin son derece tehlikeli olduğuna dikkat çeken Erdoğan, devlet başkanları ve medya yöneticileri gibi sorumluluk makamında bulunanları duyarlılığa davet etti. Erdoğan, "Terörle mücadele yapılırken hedefin saptırılıp, geniş bir kitlenin rencide edilmesi; açıkçası mücadeleyi de zaafa uğratacaktır." Başbakan Erdoğan, sadece adından, kıyafetlerinden, kullandığı kelime ve kavramlardan dolayı bireylerin farklı muamelelere maruz kalmasının onları dışlayarak, diyalogdan uzaklaştıracağını ve güvenlerini zedeleyeceğini, entegrasyonu engelleyeceğini vurguladı.
Gazze'deki saldırılar karşısında birşey yapılmamasına eleştiri
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Fok balıklarının avlanması karşısında ayağa kalkan insanlık, fosfor bombalarıyla öldürülen çocukları, vicdanını rahatlatmak amacıyla terörle mücadelenin yan hasarı olarak görürse, bundan tüm insanlığın adalet duygusu telafisi zor şekilde hasar görür'' dedi.
Erdoğan, Sheraton Otel'de gerçekleştirilen ABD-İslam Dünyası Forumu'nda yaptığı konuşmaya, ''Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla'' sözleriyle başladı.
Erdoğan, terörün her türlüsünün ve fark gözetmeksizin terör örgütlerinin lanetlenmesi gerektiğini söyledi.
Terörü besleyen koşulların ortadan kaldırılması için hep birlikte seferber olunması gerektiğine dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Her alanda adaleti, barışı, hukukun üstünlüğünü ve barışı savunmalıyız. Dünyanın neresinde olursa olsun çocukların öldürülmesi, kadınların öldürülmesi, masum insanların katledilmesi, insan haklarının ihlal edilmesi ve insani değerlerin ihlal edilmesi altını çizerek ifade ediyorum eşit derecede kötüdür.
Aynı gelişmiş dünya, kutuplarda nesli tükenen hayvanları önemsediği kadar, yağmur ormanlarını önemsediği kadar, buzulların erimesini önemsediği kadar çocukların katledilmesini de önemsemelidir. Fok balıklarının avlanması karşısında ayağa kalkan insanlık, fosfor bombalarıyla öldürülen çocukları, vicdanını rahatlatmak amacıyla terörle mücadelenin yan hasarı olarak görürse, bundan tüm insanlığın adalet duygusu telafisi zor şekilde hasar görür.
İşte bunun örneğini Gazze'de yaşadık ve Gazze'de fosfor bombaları atıldı. Bin 500 insan orada öldürüldü. Çocuk, yaşlı, kadın... Bunlar savunmasız insanlar. 5 bin insan yaralandı. Şu anda 5 bin aile çadırlarda yaşıyor. Bundan bir yıl önce donörler toplandı, kararlar alındı. Peki hala alt yapı, üst yapısıyla ilgili Gazze'de en ufak bir çalışma var mı, yok. Ben şimdi sesleniyorum, ey insanlık neredesin, ey yöneticiler neredesiniz? Buraya niçin inşaat malzemeleri giremez, niçin inşaatlar yapılamaz? Bunu nefsime de şahsıma da soruyorum, tüm insanlığa da soruyorum.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bundan bin yıl önce, yoksullarla dayanışmak, yolcuları misafir etmek, köleleri özgürlüğe kavuşturmak hatta göçmen kuşları tedavi etmek için vakıflar kurmuş, köklü ve güçlü sivil toplum modelini ortaya koymuş medeniyetin insan öldürmeyi mazur görmesi asla düşünülemez'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Sheraton Otel'de gerçekleştirilen ABD-İslam Dünyası Forumu'nda yaptığı konuşmaya, küresel sorunların daha da ağırlaştığı, sorunlara çözüm arayışlarının daha fazla ciddiyet arz ettiği bir süreçten geçildiğini belirtti.
Soğuk savaşın sona ermesi ve küreselleşmenin ivme kazanmasının, yerel sorunların uluslararası boyutlar kazanmasını beraberinde getirdiğine işaret eden Erdoğan, dünyaya yönelik tehditlerin artık tek tek ülkeleri değil, topyekun herkesi, insanlığın kaderini çok yakından ilgilendirdiğini söyledi.
Erdoğan, uluslararası terörizmin, nükleer silahların yayılması tehlikesinin, yerel ve bölgesel çatışmaların, küresel ekonomik krizin, iklim değişikliğinin ve çevre sorunlarının artık belli ülkeler ve belli bölgeler için değil, bütün insanlık ve dünyanın geleceği için ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.
''Bu tehditlerle mücadele etmek için dayanışma her zamankinden çok daha fazla önem taşıyor'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
''En az bu tehditler kadar, hatta onlardan çok daha önemli olarak kültürler arası çatışma eğilimleri de önümüzde ciddi problem olarak duruyor. Kültürleri, medeniyetleri karşı karşıya getirecek anlayışlar, halklar arasında psikolojik duvarların inşa edilmesine neden oluyor. Son derece sinsi şekilde, alttan alta ırkçılık gibi, anlayışsızlık, ayrımcılık, köktencilik, aşırılık gibi sorunlar toplumlara adeta ölümcül bir virüs gibi nüfuz etmeye çalışıyor. 11 Eylül saldırılarının ardından sadece ABD'de değil, başta Avrupa olmak üzere çok geniş bir coğrafyada topluma, özellikle de gençliğe sirayet ettiğine şahit oluyoruz.
Popüler kültür ürünlerinde, örneğin sinema filmlerinde, dizilerde, müzikte, bilişim dünyasında, medyada, fotoğraflarda, karikatürlerde, hatta kimi zaman bilimsel olması gereken yazı, makale ve yorumlarda son derece ince, bilinçaltına hitap eden kültürel karşıtlığın empoze edildiğini üzülerek izliyoruz. İslam ve Müslüman kavramlarının Batı dünyasında olumsuz ve kötüleyici çağrışımlara sebep olacak şekilde üretildiğine şahit oluyoruz. İslam ve terörizm kavramları yerli ve yersiz son derece sorumsuz şekilde yan yana getiriliyor ve bu şekilde ayrımcılık körükleniyor. İslam dünyasında bazı ülkelerin yerel kıyafetleri, sakalları, örtüleri, hatta kullandıkları bazı kelimeler bir terör aksesuarıymış gibi lanse ediliyor. Toplumlara pompalanan antipatiler derin kaygıların ortaya çıkmasına, toplumların birbirine şüpheyle bakmasına sebep oluyor. Güven yerine korku ve şüphenin hakim olduğu bir toplumsal algı oluşuyor.''
Başbakan Erdoğan, bu algıyı besleyen yanlışlıkların veya olumsuz olayların halklardan, kültür ve medeniyetlerden bağımsız şekilde ortaya çıkabildiğini belirterek, ''Amerika Birleşik Devletleri'nde, Avrupa ülkelerinde, hatta başta Türkiye olmak üzere, halkı Müslüman ülkelerde terör eylemleri bu algının oluşmasına da yol açmıştır'' dedi.
-''HİÇBİR SEMAVİ DİN TERÖRE CEVAZ VERMEZ''-
Terör eylemlerinin tüm İslam dünyasını ve tüm Müslümanları kuşatacak şekilde genelleştirilmesinin haksızlık olduğunu ifade eden Erdoğan, bu olayların önemli şekilde mağdurunun yine Müslümanlar olduğunu vurguladı.
Erdoğan, münferit olaylardan yola çıkarak Müslüman isimlerin, İslami değerlerin, İslam ülkelerinin tümden töhmet altında bırakılmasının da aynı şekilde yanlış olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''Zira hiçbir semavi din terörü teçhiz etmez, teröre cevaz vermez. Teröre yol açmaz. Irkçılık ne kadar tehlikeliyse, antisemitizm ne kadar tehlikeliyse, ayrımcılık ne kadar tehlikeliyse İslamifobia da en az o kadar tehlikelidir. Çünkü diğer ayrıcılık türleri gibi İslamifobia da bir ırkçılık türüdür, bir insanlık suçudur. Akıl ve vicdan sahibi bütün insanlar ayrımcılık ve ırkçılığın her türüne yek vücut halde karşı durmalıdır. Dünyada hiçbir terör eylemi ve terör örgütü o eylemi yapanların ya da o örgütün mensuplarının dini inançlarıyla değerlendirilmezken maalesef bazı terör eylemlerinin ardından 1,5 milyarı aşkın nüfusa sahip İslam dünyası hedef gösterilmekte, rencide edilmektedir. Bu bakış açısının, yani İslamifobianın son derece tehlikeli olduğunu bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum.
Sorumluk makamında olanların, özellikle devlet başkanlarının, medya yöneticilerinin, sivil toplum örgütlerinin gittikçe yükselen bu ciddi tehlike karşısında çok daha duyarlı davranmaları gerektiğine inanıyorum. Terörle mücadele yapılırken hedefin saptırılıp geniş bir kitlenin rencide edilmesi açıkçası mücadeleyi de zaafa uğratacaktır. Hiç ama hiç alakası olmadığı halde adından kıyafetlerinden, kullandığı kelime ve kavramlardan dolayı bireylerin farklı muameleye maruz kalması, onları dışlayacak diyalogdan uzaklaştıracak, güvenlerini zedeleyecek ve entegrasyonu engelleyecektir.''
-''İSLAM KELİMESİ, BARIŞ ANLAMI TAŞIR''-
Başbakan Erdoğan, İslam kelimesinin, ''barış'' anlamı taşıdığını ve İslam'ın bir barış ve kardeşlik dini olduğunu vurgulayarak, İslam'ın dayanışma ve paylaşma dini olarak doğduğunu, adalet ilkesi üzerinde geliştiğini, tarih boyunca da kurduğu medeniyetlerin hep sevgi medeniyetleri olduğunu söyledi.
Erdoğan, ''Bundan bin yıl önce, yoksullarla dayanışmak, yolcuları misafir etmek, köleleri özgürlüğe kavuşturmak, hatta göçmen kuşları tedavi etmek için vakıflar kurmuş, köklü ve güçlü sivil toplum modelini ortaya koymuş medeniyetin insan öldürmeyi mazur görmesi asla düşünülemez'' dedi.
Asırlar boyunca şehirlerinde insanlar kadar kuşların ve evcil hayvanların barınmasını dert edinen, çevrenin korunmasına azami önem atfeden bir inancın bugün masum sivilleri katletmeyi mazur gördüğünü hiç kimsenin iddia edemeyeceğini belirten Erdoğan, bütün semavi dinlerde olduğu gibi İslam dininde de kul halkı ve mülkiyetin, mahremiyetin korunmasının esas ilkeler olarak her zaman en üst düzeyde gözetildiğini dile getirdi.
Erdoğan, Semerkant'tan İskenderiye'ye, İstanbul'dan Kurduba'ya, İsfahan'dan Fez'e kadar İslam medeniyetinin büyük ve kozmopolit şehirlerinin gerçek manada çoğulcu kültür ürettiklerini, buralarda Musevi, Hristiyan, Müslüman, Hindu ve diğer din mensuplarının bir arada yaşama kültürünün en güzide örneklerin verdiklerini kaydetti.