Evlilik hayatında ‘bilgilenme’
Bilgilenme, hayatın her alanında var olan bir ihtiyaçtır. Hem de hava-su gibi bir ihtiyaç. Bir düşünürün dediği gibi "Bildiğiniz kadar düşünürsünüz."
Cahil insandan düşünceli davranışlar beklenemez. O, aklına estiği gibi davranır, geleceği ve sonucu düşünemez. Düşünebilmesi için bilgisinin ve birikiminin olması lâzım. Aynı şekilde evlilik hakkında bilgisi olmayan, düşünmeden gelişi güzel evlilik yapar. Tabi bunun sonucunda da önüne çıkacak engellere direnç gösteremez. Hayatı boyunca devamlı zorluklarla mücadele etmeye mahkûm olur.
Bilgi, servetten üstündür!
Bilgilenme konusunda, insanlığa yol gösteren Hz. Ali: "Bilgilenmek servetten de üstündür. Çünkü serveti sen korursun, bilgi ise seni korur" yorumunu yapıyor. Gerçekten de bilgi sahibi kişilerin davranışlarıyla, sıradan insanların davranışlarını karşılaştırdığımızda, bu farkı açık bir şekilde görebiliyoruz. Bilinçli kişinin evliliği ile cahil insanın evliliği aynı olabilir mi?
Bundan her bilgili insanın evliliği sağlıklı olur anlamı çıkmaz elbette. Öyle olsaydı; başta eğitmenler olmak üzere bütün bilgili insanlar dünyadaki en mutlu çiftler olurdu. Oysa geçimsizliklerin çoğu bu çevrelerde yaşanıyor. Bilgilenirken müspet ilim ile manevî ilim birlikte öğrenilmeli. Sade öğrenmek yetmiyor. Her iki kaynaklı bilgileri beyin, kalp ve irade üçgeninde buluşturduktan sonra gerçek bilinçlenme ortaya çıkıyor.
Beyinle kalp arasında duygusal bir bağ yoksa irade tek taraflı davranır. Hep kendi çıkarına olan bilgileri öğrenir. Tek boyutlu bilgiler de insanı bencil ve çıkarcı yapar. Günümüzde yaşanan bencilliğin temelinde de zaten bu anlayış yatıyor. Az önce değindiğimiz manada bilinçli olarak evlilik yapan kişi bütün tedbirlerini alır. Ortak paydalarının neler olduğunu ve nasıl mutlu olacağını araştırıp öğrenir. Bilgiden nasibini alamamış bir kişinin böyle bir kaygısı olmaz. Günlük yaşadığı için aklına estiği gibi davranır. "Ne çıkarsa bahtıma" deyip düşünmeden kendini karanlığa atar. Bu nedenle "bilgi" herkesin rehberi ve koruyucusudur.
Bilgilenme olmazsa ne olur?
Bilgilenme olmazsa kıyamet kopmaz ebette... Nasıl ki bugüne kadar milyonlarca bilgisiz insan yaşaya gelmişse, bundan sonrakiler de pekâlâ öyle yaşayabilir. Burada size anlatmaya çalıştığımız bilinçlenmenin kişiye kazandırdığı güven ve huzurdur. İnsanca yaşamak ve düzenli bir hayatının olmasını isteyenler için bilinçlenmeye herkesin ihtiyacı vardır. İnsan ne kadar bilinçlenirse o kadar huzurlu olur.
'Bilgilenme olmazsa ne olur?' sorusunu sorduk. Bilgilenme olmazsa kıyamet kopmaz ama taklitçilik kaçınılmaz olur. Bilgisiz insanlar başkalarını taklit ederek yaşarlar. Türkiye'nin Einstein'ı sayılan Prof. Oktay Sinanoğlu "Cahiller, kötü insanları taklit ederek yaşarlar" diyor.
Cahilliğin temelinde taklitçilik vardır. Başkalarına özenerek yaşayanlar benliklerini kaybederler. Çünkü taklitçilik bir hastalıktır. Bu hastalığın içinde cahillik ve başkalarının kişiliğine bürünerek benliğini kaybetme vardır. Hiç kimse bir başkasını taklit ederek bir yere varamaz, varsa bile uzun süre kalamaz. Çünkü bir başkasının kişiliğini kendi kişiliği imiş gibi yaşamak, insanın fıtratına ters düşüyor.
Bilgilenme nasıl olmalı?
Bu satırları okuyor olduğunuza göre; bilgilenme gayreti içindesiniz demek ki... Bilgilenme arzusu, adım adım ilerleyeceğiniz bir süreçtir. Beşikten mezara kadar devam eden ve sonu gelmeyen bir süreç... Kulaktan dolma bilgilerle dolaşmak, medya haberleriyle yetinmek, duyduklarıyla hareket etmek kişiyi sıradanlaştırır ve ön yargılı yapar. Bu durumda yapılması gerekeni hatırlatalım. Bilgilenmede değişmeyen kaynak kitaptır. Eğitmen yani hoca, yol gösteren ve yönlendiren kişidir. Çevreden öğrendikleriniz, yaşadıklarınız, duyduklarınız ve gördükleriniz kitaba ve hocaya başvurmak için birer araçtır. Bilgilenmedeki amaç ise kitap ve eğitmendir. Sağlıklı bilgilenme ancak bu şekilde elde edilir.
Taklitçilik yok ama...
Taklitçilik yok ama daha iyisini yapmak her zaman vardır. Başkalarının yaptığı güzel davranışları aynen alıp yapma yerine, ondan daha güzelini veya farklısını yapmak neden olmasın? Mutlu evlilik tablosu çizen çiftlerin davranışlarını aynen alıp taklit etme yerine, farklısını ve daha iyisini denemeleri evliliklerine canlılık kazandırır. Bu davranış örnek alma hali olduğundan taklitçiliğe girmez.
Anlatmaya çalıştığımız ve benimsemediğimiz konu, kopyacılık halidir. Bunu biraz açmaya çalışalım. Bir başkasının yaşantısına, kıyafetine bakıp "O nasıl giyiniyorsa, o nasıl yürüyorsa, o nasıl davranıyorsa" aynısını alıp taklit etmeyi yanlış buluyoruz. Size mutluluk tablosu çizenlerin davranışları çoğu zaman göründüğü gibi değildir. Dış görünüşe bakarak karar verenler her zaman aldanır. Kendinize model olarak aldığınız insanlar, evinde farklı, dışarıda farklı olabiliyor.
Yeni evlenen çiftler, kendilerini değişik kişiliklere benzetmeye çalışırlar, onlar gibi yaşamak isterler. "Onlar mutlu gözüktüklerine göre biz de onlar gibi mutlu olalım" derler. Bu davranışları kendi benliklerini yansıtmadığı için kısa zamanda bundan bıkıp başka bir arayışın içine girerler. Bu davranışların sonucunda kendilerine olan güvenleri sarsılır. Tabi çevrelerindeki saygınlıkları da zedelenir.
Bilgilenmede uygulanacak metotlar
Bilgilenmede uygulanacak metotlar devamlı değişiyor ve gelişiyor. Sonuç itibariyle değişmeyen ana metodu belirtmeye çalışalım.
Birinci metot; teknolojinin imkânlarından yararlanarak elde edeceğiniz bilgiler için bütün yolları deneyin. Çağımızda okuyarak, duyarak ve yaşayarak öğrenilecek bilgilere her mekânda ulaşılabiliyor.
İkinci metot; bilgi dağarcığınızda depoladığınız bilgileri güzelce harmanladıktan sonra, tek tek analizlerini yapın.
Üçüncü metot; analizlerini yaptığınız bilgilerden hangileri kişiliğinize ve inancınıza uygunsa onların sentezlerini yapın. Yani kendi seviyenize göre yorumlayın.
Çıkardığınız sonuçlardan hangileri size yarıyorsa onları uygulayın. Öğrendiklerinizin hepsini uygulamaya kalkarsanız bünyenize ve kişiliğinize uymayabilir. Okuduğunuz, duyduğunuz ve gözlemlediğiniz her şeyi aynen alıp uygulamak zorunda değilsiniz.
Burada amaçlanan okuyarak, duyarak, görerek ve yaşayarak öğrenilen bilgileri aynen alıp uygulama yerine, çeşitli analizlerden geçirdikten sonra uygulamaktır.